Eğitim sistemimizde sınavlar, eğitim sürecinde “olmazsa olmaz” koşullarından biri olarak yerini almış ve bu yaklaşımla çocuklarımız İlköğretim basamağından üniversite eğitimi boyunca at başı bir kısır döngü içersisinde sınav çılgınlığı yarışına sokulmaktadır. Çocuklarımızın sosyal, psikolojik, kişilik, bilişsel v. b. yönlerden en sağlıklı geliştirilmesi gereken çağlarda, onların bu sayılan gelişimlerine olumsuz yönde ket vuran bir sınav çılgınlığı yarışı içerisine girilmektedir. Çocuklarımız sadece en iyi testi çözen çocuğun en başarılı çocuk olacağı anlayışıyla sınavkolik bir birey haline dönüştürülmektedir. Çocuğun ve gencin kişilik ve sosyal gelişimini en sağlıklı olarak geliştirmesi gereken çağda bu gelişimlerini sağlıklı şekilde geliştirebilmesi yollarına baş vurulmamakta, çocuğun başarısı sadece sınavlarda alacağı başarıya endekslenmektedir. Eğitim sistemimizdeki bu büyük yanlış direkt olarak anne ve babaları etkilemekte, doğal olarak her anne-baba çocuğunun sınavlarda başarılı olabilmesine odaklanmakta, öğretmenler ve okul yöneticileri de bu eğitim sistemimizin dayattığı sınav handikabından kurtulamamaktadırlar. Eğitim sistemimizde başat olarak kendini hissettiren bu sınav dayatması, okullarımızda ezberci eğitim uygulamasını ateşlemekte, bunun sonucunda öğrenmenin en temel ilkeleri ayaklar altına alınmakta, sorgulayan, araştıran, bütünü kavrayan, inceleyen öğrenci yetiştirme arka plana atılmakta veya reddedilmekte ve sonuç olarak çok yönlü, tüm yetileri ve yetenekleri gelişmiş ama tek boyutlu işbölümünün esiri olmayan, tek bir uzmanlık alanının içinde körelmeyecek insan yaratmak düşüncesinden uzaklaşılmaktadır. Eğitim sistemimizde oluşan bu sınavkolik yaklaşım sonucunda ezberci ve dogmatik eğitim anlayışı tüm okul ve kurumlarımıza gerek anlayış gerekse uygulamada yerleşmekte, esas olarak eğitim sürecinde ele alınması gereken çocuklarımızın çok yönlü, tüm yetileri ve yeteneklerini geliştirmeyi, onları tek boyutlu işbölümünün esiri olmayan, tek bir uzmanlık alanının içinde körelmeyecek insan yaratmayı hedefleyen eğitimsel yaklaşımdan uzaklaşılmaktadır.
Ülkemizde geçmiş yıllarda yapılan ÖSS(Öğrenci Seçme Sınavı) ve LGS(Lise Giriş Sınavı) sınavlarında “0” alan öğrencilerin artması, eğitim sistemimizde salt sınavların baz alınarak öğrencilerin değerlendirilmesi ve bunun sonucunda ezberci eğitimin sürece damga vurması sonucundan kaynaklanmaktadır. Son yıllarda uygulamaya konulan OKS ve SBS sınavları olumsuzluk çıtasını daha da yükseltecektir.
2002 ÖSS’de 8819 aday “0” puan alarak başarısız olurken, 2003 yılında bu rakam üçe katlanarak 26448’e yükselmiştir. 2004 yılında ise 32177’e ulaşmıştır. LGS’de de durum farklı değildir. 2002 LGS sonuçlarına göre sadece 2773 öğrenci sınavdan sıfır almışken, 2003’de bu rakam 20 kat birden yükselerek 40586, 2004 yılında ise 64598 öğrenci sıfır puan almıştır. (1)
Merkezi Paris’te bulunan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü(OECD) tarafından 2000 yılında başlatılan, her üç yılda bir tekrarlanan ve öğrencilerin başarılarını ölçmeyi amaçlayan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programında (Programme for International Student Assessment-PISA)1)okuma yeteneği, 2)Matematik, 3)Fen alanında 2003 yılında yaptığı değerlendirme çalışmasında, katılımcı 40 ülke arasında matematik alanında Finlandiya 544 ile 1. , Güney Kore 542 ile 2. , Hollanda 538 ile 3. , Japonya 534 ile 4. , olurken ülkemiz tüm dallarda sondan ikinci oluyor ve sadece Meksika’yı geçmektedir. (2)
Bu eğitimsel tablo ülkemizde sınav sisteminin detaylı olarak ele alınarak sorgulanmasını gerektirmektedir. Eğitim sistemimizde bu olumsuzluğun üzerine gidilebilmesi için, eğitim sistemimiz matematik-doğabilimsel dizinin genel eğitim veren çeşitli dallarının, tekniğin öğeleri ile uzun süren bir birleştirilmesi süreci olarak yapılandırılmalı, okul;çocuklarımızın pratik yetenek kazandığı bir eğitim süreci olarak planlanmalı, makine bilgisinin temelleri, teknolojinin ögeleri, elektronik ve tarım tekniğinin öğelerini birleştiren bir eğitim süreci ön görülerek şekillendirilmelidir.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz köşe yazısı sitemize 16.01.2017 tarihinde Hasan Azaklı tarafından girilmiştir. Metnin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, köşe yazısı metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu yazarın iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle