1960’lı yılların sonu, Doğu Karadeniz’de çay tarımı yoğun bir şekilde devam etmekte. Çaylar iki buçuk yaprak olarak toplatılmakta. İnsanlar çayları bugünkü gibi makasla değil elle toplamakta. Sabah şafak vakti ile birlikte yöre kadınları ev işi, ahır işi, çocukların beslenmesi ve bakımı işini bitirip çay tarlalarına gitmekte. Parmaklar elle çayın toplanma sı nedeni ile çatlamış, nasırlaşmış, yaralanmış kapkara olmuş vaziyette. Bunca zahmetle yağmur, çamur, aşırı nem, yakıcı güneş demeden toplanan çaylar sepet sırtlanarak öğleden sonra saat 14. 00’e kadar çay alım yerlerine götürülmesi gerekmekte. O yıllarda bu günkü gibi her mahallede her köyde alım yeri bulunmamakta idi. Hopa merkezde eski çay atölyesinde ve belli başlı köylerde olmak üzere toplam 3 adet, Kemalpaşa beldesinde de iki adet çay alım yeri bulunmakta idi. Çay alım yerine çayın götürülmesi ile işler daha bitmiyor, aksine çile yeni başlıyor üretici açısından. Çay alım yerlerine sepetle dağlık yerlerdeki tarlalardan sırtlanan sepetle yayan getirilen çaylar, Çay-Kur’un belirlediği 2, 5 yaprak standardına uygun olup olmadığına bakmak için çay ekspresleri ile sıkı bir denetimden geçmekte üretici. Çaylar çay alım yerlerinin önlerinde yerlere serilmekte, yakıcı güneş, yağmur gibi Karadeniz’in değişken iklimi altında saatlerce çaylar seçtirilmektedir. Ekspresler tarafından beğenilmeyen çaylar tartıya alınmamakta, geri çevrilmekte, döktürülmekte ve bin bir zahmetle toplanan çayların alınıp alınamayacağı çay-kur yetkilisi ekspreslerin iki dudağı arasında söyleyeceği sözle belirlenmekte idi. Çayın bu zahmetli süreci yanı sıra bin bir güçlükle alım yerlerine verilen çayların parası zamanında ödenmemekte, üretici mali yönden tam bir boğuntuya getirilmektedir.
O yıllarda üreticinin çilesini mahalli sanatçı Erkan Ocaklı türkülerinde şöyle dile getirmiştir.
Ey gidi ekisperum,
Boyle başaramazsun.
İstersin iki buçuk,
Bu millet ac mi kalsun?
Mahalli sanatçı türküleştirdiği bu dizesinde Çay eksperlerinin iki buçuk yaprak çay istemesiyle, halkın aç bırakıldığını dile getirmektedir.
Çay üreticilerinin üretimsel boyuttaki sıkıntılarının yanı sıra, çay fabrikasına işçi alımında da partizanlık ve yanlı davranış ve de tutumlar sonucu yörede huzursuzluklar baş göstermiştir. Hopa Çay fabrikasına kadrolu olarak alımı için yapılan işçi alımları ortaya çıkan tepkiler üzerine 1965 ve 1966 yıllarında hazırlanan listeler iptal edilmiştir. 1967 yılında yapılan işçi alımları için hazırlanan listede yine yanlı ve partizanca tutumlar listeye yansıyınca, yöre halkında biriken öfke bir anda protesto ve fabrika işgal etme şekline dönüşmüştür. özellikle o yıllarda kurum yöneticilerince yapılan işçi alımında insanlara “tkuri reyi, şenauli reyi ? ” (yabani misin, ehli misin?) şeklinde yapılan partizanca değerlendirmeler bardağı taşıran damlalar olmuş bulunmaktadır.
Bütün bu çilekeş bir çay tarımı sonucunda, bıçak kemiğe dayanmış bir durumdadır. Bu gidişe dur demek için Doğu Karadeniz Bölgesinde tarihte İlk köylü eyleminin hareketliliği Hopa ilçesinde 1967 yılının yazında başlamış bulunmaktadır. Çay üreticileri Hopa’nın köyleri, Mahalleleri ve Kemalpaşa Nahiyesinin köylerinden kamyonlarla Hopa Çay fabrikası kapısına dayanmıştır. Üretici devletin çay konusunda uyguladığı bu sömürücü ve baskıcı tutumuna karşı tarihinde ilk kez Hopa’da ayağa kalkmış ve bu gidişe dur demiştir. Kamyon üstlerinde kadınlar, çocuklar, gençler Hopa köylerinden, mahallelerinden insan seli çay fabrikası önüne akmıştır. Bu olay o günlerde bütün Hopa’da evlerde akşam sohbetlerinde en önemli konu olarak günlerce konuşulup, irdelenmiştir. Televizyonun olmadığı, bataryalı radyonun bazı evlerde bulunduğu o yıllarda köylülerin yaptığı bu eylem bayağı ses getirmiş ve evlerde en önemli gündemi oluşturmuştur. Hopa’da oluşan bu işgal eylemi o yıllardaki hükümet üzerinde de önemli etkisini yaratmış, olaylar üzerine hükümet o dönemde Artvin Milletvekili olan ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını yürütmekte olan Sabit Osman Avcı’yı Hopa’ya göndermiş ve gelişen olayları bu Bakan nezdinde incelemeye almak zorunda kalmıştır.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz köşe yazısı sitemize 07.12.2012 tarihinde Hasan Azaklı tarafından girilmiştir. Metnin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, köşe yazısı metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu yazarın iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle