Eğitim, tarihi ilkçağ filozoflarına değin uzanan dünyamızı diyalektik olarak kavrayan bir süreci kapsayan bir bilgi akımıdır. Eğitimde uygulama(üretim)ile teori(bilinç/bilgi) arasındaki ilişki hayatın ve üretimin esaslarının bilimsel bir şekilde kavranışına dayanır. Yani eğitimdeki başarı üretimin bilimsel şekilde kavranmasıyla mümkündür. Bu bilimsel kavrayış sürecinde eğitim üç ayak üzerine oturtulur. Beden(fiziksel), Zihin(bilinçsel) ve estetik(sanatsal). Bu üç boyutta eğitimden verimli sonuç, ancak eğitimin üretim ortamlarında teori ile uygulama arasında denge kurulmasıyla alınabilir.
Yukarıda açıklanan eğitin genel anlamda tanımı göz önüne alındığında, ülkemizde mesleki eğitimin çok önemli bir yer tutması gerektiği tartışılmaz bir gerçek olarak ortaya çıkmaktadır. Mesleki ve teknik eğitim insanlığın kendisi kadar eskidir. Ancak okul içinde ele alınması oldukça yenidir. Uzun yıllar, eğitim, insanları beyaz yakalı mesleklere hazırlama anlamında kullanılmıştır. Mesleki eğitim ülkemizde eğitim sistemimiz dışında ayrıca Ahi, Lonca ve Çıraklık örgütlerince de sürdürülmüştür.
Ülkemizde ilk sanat okulu 1861, kız meslek okulu 1864 ve Ticaret lisesi de 1883 yılında açılmıştır. 1930’lu yıllarda ise, mesleki ve teknik eğitimin ara planlarının hazırlandığı yıllar olup, 1934 yılına kadar yapılan uygulamalar dikkate alınarak “Mesleki Tedrisatın İnkışaf Planı” hazırlanmıştır. Bu plana göre Çıraklık okulları, Orta Sanat Okulları, Gezici Köy Kursları, Akşam Sanat Okulları, Sanat Okulları, Tekniker Okulları, Mühendis Okulları kurulması planlanmıştır. (1)
Günümüzde meslek ve teknik eğitim ortaöğretim boyutunda, Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, Kız Meslek Lisesi, Ticaret Meslek Lisesi, Sağlık Meslek Lisesi, Çok Programlı Lise, v. b. şeklinde kurumsallaştırılarak yapılandırılmıştır. Bu yapılanma dışında ayrıca Çıraklık Eğitim Merkezleri yapılandırılmasına gidilmiştir. Bu sayılan okul ve kurumlarımıza günümüzde gelişen bilimsel ve teknik gelişmelere ayak uydurmasının önünün açılması halinde, ülkemizde üretici insan yetiştirme misyonunu başarı ile yürütebilecektir.
ÖSYM verilerine göre, yüksek öğretime girebilmek için ÖSYM’ye yaklaşık olarak 2001 yılında 1. 476. 000, 2002 yılında 1. 817. 000, 2003 yılında 1. 596. 771 aday başvuruda bulunmuş, bu adayların 2001 yılında 476. 000’i, 2002 yılında 614. 125’i ve 2003 yılında 506, 637’si (Açık Öğretim Fakültesi dahil)üniversitelere yerleştirilmiştir. Başvuruda bulunan adayların 2001 yılında %68’i, 2002 yılında %62. 2’si ve 2003 yılında %68. 3’ü herhangi bir yüksek öğretim kurumuna yerleştirilmeyerek açıkta bırakılmıştır. (2)
Gerek yukarıda verilen eğitim tanımlaması, gerek okul yapılanmaları, gerekse üniversiteler yerleşme durumları ile ilgili rakamsal tablolar karşılaştırılıp, incelenip, değerlendirilmesinde; ülkemizde meslek ve teknik eğitimin gözden geçirilerek, sorgulanarak ve modernize edilerek yapılandırılması gerekmektedir. Çocuklarımızı Ortaöğretimde genel liselere yığarak, buradan üniversite kazanma yarışı kısır döngüsüne sokmak hiç de eğitimsel bir yaklaşım değildir. Öğrencilerimizin en dinamik ve en etkili yaş grubu olan lise öğrenimi çağında üretimden yanılsamalı ve kopuk bir eğitim döngüsünün içine sokmak ve sonunda hiçbir üretim yetisi kazanmamış birey olarak şekillendirmek, toplumun en dinamik kesimini heba etmek sonucunu doğurmaktadır.
Sonuç olarak;çocuklarımızı Beden(fiziksel), Zihin(bilinçsel) ve estetik(sanatsal)boyutuyla verimli sonuçlar getirecek, eğitimin üretim ortamlarında teori ile uygulama arasında denge kurulmasını sağlayacak bir yönlendirme ve yapılandırma ile mesleki eğitim geliştirilmeli, öğrenciler bu eğitim içerisine yönlendirilmelidir.
Kaynaklar :
(1)-Çağdaş Eğitim Dergisi, Sayı:229, Yıl:1997
(2) –Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, sayı:51, Yıl:2004
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz köşe yazısı sitemize 30.12.2016 tarihinde Hasan Azaklı tarafından girilmiştir. Metnin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, köşe yazısı metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu yazarın iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle