Cumhuriyetin ilk ders yılı olan 1923-1924’te, yurt çapında 20 öğretmen okulu bulunmaktaydı. Bu okulların 7’si kız. 13’ü erkek öğretmen okulu idi. Cumhuriyetin ilk yıllarında Almanya’daki H. Lietz’in açtığı”Yeni okul”olan “Kır Eğitim Yurtları” dönemin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati’ye esin kaynağı olmuştur. Bu yıllarda “Eğitimde iş” ya da “etkinlik”ilkesi ile “topluma yararlı olmak” ilkesi yeni öğretmen tipinin oluşturulmasının temel ilkelerini tekil etmiştir. 1924’te Amerikalı eğitimci John Dewey’in Milli Eğitim Bakanlığı’na sunduğu “Türkiye Maarifi Hakkında Rapor”da dikkate alınarak “Köy öğretmen okulları” açılması kararlaştırılmıştır. 1927-1928 öğretim yılında , Denizli’deki öğretmen okulu, ”köy öğretmen okulu”na dönüştürülmüş, Kayseri’nin Zincirdere köyünde de aynı nitelikte “köy öğretmen okulu” açılmıştır.
1935 yılında Saffet Arıkan’ın Milli Eğitim Bakanlığı’na gelmesi ile İsmail Hakkı Tonguç İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne atanmıştır. Bu dönemde köyde öğretmeni kalıcı kılacak bir yöntem arandı. Bakanlığın İlköğretim Dairesi’nin bu amaçla hazırladığı rapor Bakan Saffet Arıkan’a sunuldu. Bu raporun temelini teşkil eden düşünce öğretmen adayının “köy gibi geniş bir alandan alınması ve fazla paraya gerek duymayarak, kendi kendine yetecek üretici bir eğitim ile yetiştirilmesi”idi. Bu görüşün kabul görmesi ile 1936 yılında “Eğitim Kursları”, 1937 yılında yeniden “köy öğretmen okulları” açılmaya başlandı. Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde 17 Nisan 1940 tarihinde “Köy Enstitüleri Kanunu” çıkarılarak mevcut köy öğretmen okulları da Köy Enstitüsü’ne dönüştürülerek 5-6 yıl içinde bu okulların sayısı 20’ye yükseltildi. Köy Enstitüleri, sadece öğretmen yetiştirmek için değil, köye yarayışlı sağlık memuru, ebe, tarımcı yetiştirmek… gibi diğer hizmetleri de kapsıyordu. Böylece, Köy Enstitüleriyle okulun toplumsal işlevi, kırsal çevrelere yönelmiş bulunuyordu. Bu yolla, kısa sürede, köy koşullarına uygun olarak ve aynı zamanda, iş ya da etkinlik gibi çağdaş eğitim ilkeleri doğrultusunda, köyün kalkınmasına yönelik bir eğitim yapılanmasına gidilmiştir. 1954 yılında, köy enstitüleriyle köy ilköğretmen okulları bir yasa ile birleştirilerek bu kurumlar İlköğretmen okulu olarak işlevini sürdürmüşlerdir. Yapılan bu yasal birleştirme ve düzenleme sonucu Köy enstitülerinin kaldırılması sonucunda eğitimde, üretime dönük bir uygulamadan vazgeçilmiştir.
Eğitim sistemimizde İlköğretime dönük öğretmen yetiştirme çalışmaları bu şekilde gelişirken ortaöğretim kurumlarına öğretmen yetiştirme çalışmalarının gelişimini ele alacak olursak, Cumhuriyet döneminde ilk “Orta Öğretmen Okulu”, 1926 yılında açılan Gazi Orta Öğretmen Okulu’dur. Bu okul ilk açıldığı zaman Edebiyat bölümü ile eğitim-öğretime başlamış, daha sonra Pedagoji Bölümü açılmıştır. Daha sonra bu okul Gazi Eğitim Enstitüsü adını almıştır. 1945 yılında Balıkesir Eğitim Enstitüsü , 1948’de İstanbul ve İzmir Eğitim Enstitüleri, 1958’de Bursa Eğitim Enstitüleri açılmıştır. Bu Okullar Orta Öğretim kurumlarına öğretmen kaynağı oluşturma işlevini yürütmüşlerdir. Aynı şekilde Cumhuriyet döneminde 1937-1938 öğretim yılında Ankara’da erkek sanat okullarına öğretmen yetiştirebilmek için “Erkek Teknik Öğretmen Okulu”açılmıştır. Bu okul 1970 yılında “Yüksek Teknik Öğretmen Okulu” olarak işlevini sürdürmüştür. Aynı yıllarda kız sanat okullarına öğretmen yetiştirmek için “Kız Meslek Öğretmen Okulu” açılmış olup, bu okul 1947-1948 öğretim yılından itibaren “Kız Teknik Öğretmen Okulu”adını almıştır. 1955 yılında “Ticaret Öğretmen Okulu”açılmış, 1962’de sağlık okullarına öğretmen yetiştirmek üzere Ankara’da“Gevher Nesibe Sağlık Eğitim Enstitüsü” açılmıştır. (2)
1970 yılında sayıları 89’a çıkan bütün öğretmen okulları, 6 yıldan 7 yıla çıkarılmış, 1973 yılında çıkarılan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile öğretmen yetiştiren kurumların, bir yüksek öğretim kurumu olması esası getirilmiştir. Bu yasal düzenleme doğrultusunda bütün öğretmen okulları 2 ve 3 yıllık Eğitim Enstitüleri haline getirilmiştir. İki yıllık Eğitim Enstitüleri İlkokullara, üç yıllık Eğitim Enstitüleri Orta okul ve liselere öğretmen yetiştirecek şekilde düzenlenmişti. 1982 yılında çıkarılan 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu ile öğretmen yetiştirme sorumluluğu Milli Eğitim Bakanlığından alınarak üniversitelere devredilmiştir. Böylece, Türkiye’de öğretmen yetiştirilmesinin tarihinde bir dönem kapanmış ve yeni bir dönem açılmıştır.
Sonuç olarak; günümüzde üniversitelerimizdeki akademik kariyer yapılanmasındaki yetersizlikler, uluslar arası düzeyde bilimsel yayınlarda üniversitelerimizin olumsuz durumu, Üniversitelerimizin üniversal özelliğinden uzaklaşması v. b hususlar göz önüne alındığında, Öğretmen yetiştirme kalitesinin düştüğü açıkça gözlenmekte ve bu durumun ülkemizde açıkça sorgulanarak, öğretmen yetiştirme politikasının yeniden yapılandırılması gerekmektedir.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz köşe yazısı sitemize 07.12.2016 tarihinde Hasan Azaklı tarafından girilmiştir. Metnin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, köşe yazısı metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu yazarın iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle