DSP genel başkanı Zeki Sezer Rize' de katılacağı bir toplantı için bölgemize geldi. Dün gece Hopa peronti otelinde konaklayan Sezer, Sabah otelde basın mensuplarıyla ve partililerle kahvaltının ardından kısa şehir turu yaptı. Daha sonra ilçe teşkilatını ziyaret eden DSP genel başkanı Sezer burada yaptığı açıklamada hükümete verdi, veriştirdi. " Bize 3 yıl verin, 3 yıl sonunda cebiniz para dolacak "vatandaşlara diyen başbakan ve 3 yıl içinde TV ekranında pembe tablolar çizdiğini ifade ederek şunları söyledi.
"Başbakan TV. Ekranlarında "her şey çok güzel oluyor, Bizden önce her şey kötüydü, felaketti, şimdi uçuyoruz. "Asıl felaket şimdi yaşanıyor ve de uçuruma doğru de uçuyoruz. Türkiye'yi 3 yıldan beri ben dolaşıyorum cebi para dolan bir vatandaşa rastlamadım. Bu ülkede para kazananlar var. Ama büyük çoğunluğu ekonomik olarak büyük sıkıntı içerisindedir. başbakan para dolacak demişti, herhalde yabancı sermayenin de stekülatif kar amaçlı, borsaya girindiği için bunu söylemiştir. Şimdi borsadan çok para kazanıyor. Devlet hisse senetlerinden büyük para kazanıyorlar. 40 milyar doları aştı. Sıcak para dediğimiz bu para. Sayın başbakan bu parayı dış sermaye, dış yatırım gibi göstermeye çalışıyor. Bizide, toplumuda, yanıltıyor. Çok affedersiniz enayi yerine koyuyor. Bu para ile işsizliğimi önlüyor, hayır. Yatırıma mi dönüşüyor, hayır. Ama sayın başbakan doğru söylemiyor. Zaten doğru söylediği konu da kalmadı. Her konuda topluma yanıltmak için mikrofon başına geçiyor. Mikrofon başında hele elinde metin yoksa , metin vermemişlerse başbakan, saçmalıklarla dolu konuşmaları yapıyor. Yurt dışında yapıyorsa daha da aymazlıkla Türkiye'yi şikayet ediyor dünyaya. Bütün sorunları Türban konusuna bağlıyor. Ekonomiyi, unuttu. İşçiye, köylüyü, Çiftçiyi, emekliyi, işsizi unuttu. Ne dert var başımızda türban çözülemediği için. Bunun derdi türban sorununu çözmek değildir. Türban sorununu sömürmeye devam etmek. Daha doğrusu türban üzerinden insanlarımızın inançlarını sömürteme devam etmek. Ama Türk İnsanı herhalde onun inançlarının sömürmesine izin vermeyecek. Bu artık çok net bir şekilde anlıyorum.
Paris'te olaylar oluyor. araçları yakıyorlar Paris hükümetine devletine baş kaldırıyorlar, bizim sayın başbakanımız buradan fetva veriyor. Bu fetva kelimesinin altını çiziyorum. Kendisi bu işlere Ulema karışmalıdır dedi ya, Fetva veriyor sayın başbakan. Bitaraftan kendini ulema sanıyor. Bi taraftan da kendini padişah sanıyor. Diyor ki Paris'teki olayların arkasında Türbanlı kızlarını okullara girmesinin yasaklanması var. Bu ne halmazlıktır, bu ne densizliktir, anlaşılır değil. Avrupa da milyonlarca Türk, Müslüman insan yaşıyor. Sen böyle diyerek sayın başbakan o ülkelerdeki belli kesimleri o Müslümanları Türklere karşı kışkırtıyorsun farkında değil misin. Ama değil. Onun aklında varsa yoksa , kafasının gerisindeki sistemi Türkiye'de oturtmak ve insanlarımızın inançlarını, dini duygularını siyaseten kullanmaya devam etmek. Bu anlaşılabilir bir şey değil. Diyeceğim ama bu başbakanı anlıyoruz, Çünkü hatırlayacaksınız, İktidar olmadan önce hatta parti genel başkanı olmadan önce "amaca ulaşmak için her yol mubah. "demiştir. O zamanlar amaçtan neyi kastettiğini hepimiz biliyoruz. Amaç, istediği düzeni kurmaktı. Hani Afganistan'da birilerinin önünde diz çökerek bunları söylüyordu. Amaç o diz çöktüklerinin önerdikleri sistemi Türkiye'de kurmaktı. Hatta ne yazık ki bunun için gerekirse papaz cübbesi de giyerim demişti bu başbakan. Şimdi sanırım o dediklerini gerçekleştirme peşinde. Bizin insanlarımızın , bizim kadınlarımızın, laik demokratik Atatürk cumhuriyetiyle çağdaşlıkla bir sorunu yoktur. Başını da örter. Bu sorun ne zaman başlıyor. Bu çirkin politikacıların bu densiz politikacıların bu aymaz politikacıların insanların o değerlerini kullanmaya başlamasıyla, bu işe el atmalarıyla, o konu sorun olmaya başlıyor. Bu sorundan da Türkiye'yi kurtaracak olan, Hem laikliği vazgeçilmez kabul eden , ama hem de aynı zamanda insanlarımızın inançlarına , kültürüne, saygıda en küçük kusur göstermeyen DSP dır. Biz biliyoruz ki insanlar hem dindar olabilir, hem laik olabilir. Hem dindar olabilir, hem solcu olabilir. Hem solcu, hem dindar, hem solcu hem laik olur. Zaten islamiyetin temelinde de bu vardır. İslamiyet laikliğe en yakın din dır. Başka dinlerde olduğu gibi ruhban sınıfı yoktur islamiyette. Yanı Allah ile kul orasında aracı yoktur. İnsanlar tanrı ile kendi arasında inancını yaşar. Niçin bu kadar uzun anlattım. çok gündemde. Çünkü cumhuriyetin temelini sarsıyorlar, " dedi.
DSP genel başkanı Zeki Sezer terör konusuna da değinerek "bizim sıfır terörle bıraktığımız bu ülkede şimdi büyük bir terör fırtınasının estiğini vurgulayarak konuşmasını şöyle sürdürdü.
"Yeniden terör hortladı. Her gün ne yazık ki şehit cenazelerini TV. da izliyoruz. Yarda oralarda buluşuyoruz. Yüreğimiz dağlanıyor. 99 da teslim ülkede terör vardı. 2002 de bunlara teslim ettiğimiz ülkede terör yoktu, bitmişti. Hem bölücü terör, hem de irticai terör, bitirilmişti. Şimdi yeniden başlaması boşuna değil. Ne fark var deseniz, Anlayış farkı var, hükümet farkı var, devlet adamları farkı var. O gün adam gibi bir başbakan vardı, bugün de sayın Erdoğan var. O gün devlet ciddiyeti olan bir başbakan , bir hükümet bir parti vardı. Ecevit vardı. 57. hükümet vardı. DSP vardı. Bugün Erdoğan var. Onun partisi var. Önünde ve arkasında karanlık partisi var. Aynı zamanda AB. Süreci bahane edilerek Türkiye nin hiç hak etmediği şekilde geleceği ipotek altına alınıyor. Kıbrıs'tan vazgeçildi. Kıbrıs feryat ediyor. AB süreci Türkiye'yi AKP nin elinde karanlığa itiyor. Biz bunu söylediğimizde siz AB karşı mısınız diyorlar. Hayır biz AB ne karşı değiliz. Hatta tam tersi 1999 yılında Helsinki' de Türkiye'yi 40 yıllık aday adayı ülke olmaktan çıkartıp, ön koşulsuz diğer üye ülkelerle eşit koşularda ve ucu tam üyelikle sonuçlanacak bir protokolle Türkiye'yi AB aday aday ülkesi konumuna getirmiştik. Hiç bir ödün vermeksizin. Kıbrıs'tan vazgeçmeden bunu yapmıştık. Azınlıklar , yaratılmasının önünü açmadan bunu yapmıştık, Fırat ve Dicle den vazgeçmeden bunu gerçekleştirmiştik. Ama bugünkü hükümette, durum tamamen tersine döndü. ne oldu da tersine döndü.
Aday ülke durumuna gelmiştik. tam üyelik olduğumuz kesinleşmişti. Yaptığımız anlaşmalar AB ve Türkiye ile taahhüt altına alınmıştı. Bugün Türkiye AB den uzaklaştı. En enemli sonuç bu. Bu hükümet Türkiye'yi AB ne taşıyorum diyerek artık görüldü ki, Türkiye' yi AB den uzaklaştı. Nereden anlıyoruz. İşte bir sürü ödünler istiyorlar. Kıbrıs, sözde ermeni soykırımı, azırlıklar, Fırat, Dicle, başka bir yığın şeyler. Tarımınızı, çiftçinizi batırın. Arkasından diyorlar ki son madde. "Biz, tüm bunları gerçekleştirirse Türkiye'yi alıp ve almamakla serbestiz. Halkımıza soracağız, Referandum yapacağız. Bu sonucun ne çıkacağı Fransa'daki referandumdan belli. Belçika'daki durumdan belli. Avusturya'daki durumdan külliyen belli. Ozaman demek ki Türkiye AB. den Uzaklaştırdı bugünkü Hükümet. Şimdi de uzaklaştırıldı da ne yapalım bir kaybımız yok diyebileceğimiz durumda değiliz. Çok kaybımızı var. Kıbrıs ın geldiği nokta ortada. Kıbrıs'taki Türk kardeşlerimiz, Anan planına evet diyenler bile kandırıldık diyorlar. Ve Türkiye' nin ulusal bütünlüğünü AB süreci bahane edilerek yaralanıyor. Azınlıklar yaratılıyor. Alevi, Bektaş yurttaşlarımız, Kürt kökenli yurttaşlarımız azınlıkmış gibi gösterilip öyle bir statüye zorlanıyorlar. Bizim hükümetimiz kabul ediyor bunları. Çünkü bunları hepsini imzaladı, anlaşmaları zirve raporlarını, zirve belgelerini. Böylece aslında Türkiye'nin bölünme sürecinin önü açılmaya çalışılıyor. Bu söylemeye dilim varmıyor. Ama noktaya geldi artık söylemek zorundayız. Onun için böyle bir sürece birileri başlatmak istiyor. Bizim hükümetimizde kafasının arkasındaki sistemi Türkiye'ye yerleştirmek için her türlü ödünü vermeye açık tavrıyla ne yazık ki bunun karşısında durmak yerine demokratik açılım laflarıyla bunun önünü açacak girişimlere evet diyor. Bu nu da çok yadırgadığımı ve de çok üzüldüğümüzü, toplum olarak söylemek istiyorum. "
Bir gazetecinin Şemdinli deki meydana gelen olaylar ve bu olayların ardından Hükümetin tutumu konusundaki görüşünüzü söyler misiniz sorusuna da DSP genel başkanı Zeki Sezer şunları söyledi.
"Hükümet bu konuda tavır ve tutumda sergileyebilmiş da değil bana göre. Sadece Gazete haberleriyle hareket ediyor bir görünümü var. Orda bir aydır. Orada kitapçı bombalama olayından çok önce başlayan ciddi gelişmeler var. Ama hükümet yok orda. Şemdinli'de olaylar yaşanıyor, araştırılmaya muhtaç olaylar. Felaketin yaşandığı çok belli. Bu felaket yaşanırken içişleri bakanımız Avusturya'da . sayın bakan ekonomi toplantısına katılıyor. Çok da anlar bu işlerden. Şemdinli'deki olaylar çok iyi araştırılmalı. Ne olduğu ortaya çıkarılması gerekir. Gerçek belgelerle hareket edilmeli. Türkiye'nin bölünmez bütünlüğüne karşı kalkışma hareketleri var. Daha önce Bozüyük'te başlayan olayları hatırlayın, başbakan basının ve muhalefetin abartması olarak görüyordu. Şimdi Şemdinli ve yüksek ova için ne diyecek, sayın başbakan. Kürt sorunu vardı, oda benim sorunum mu diyecek herhalde tekrar. Olayın bu hale gelmesinin altında teşhisin yanlış olması var. Siz Kürt sorunu var derseniz, Ve bunu demokratik cumhuriyetle çözeceğiz derseniz, Önce bunu kimin söylediği bakar vatandaşlarımız. Birileri daha söylüyor. Kürt sorun var ve demokratik cumhuriyetle çözülmeli diye. Bunu kim söylüyor. PKK söylüyor bunu. İmralı dan söyleniyor bu. Şimdi siz bütün Kürt kökenli yurttaşlarımızın temsilcisi gibi o, terör örgütünü göstermiş olunsunuz bu söyleminizle. Arkasında bu olur. Altında kalırsınız. Sen altında kal sayın başbakan. Ama ülkenin altında kalmasına yol açarsan büyük tehlike. Türkiye'de Kürt sorunu yoktur, PKK sorunu vardır. Kürt sorunu benim sorunumdur diyen başbakana sesleniyorum. Senin anlamda söylediğin gibi Kürt sorunu yoktur. Güneydoğu da , doğu da bir sorunlar var. Türkiye' nin her yerinde ekonomik sorunlarımız var. Eğitim sorunlarımız var, Ama en büyük sorun başbakan sorunumuz var. Onun için bu başbakandan bu ülkeyi derhal kurtarmak gerekiyor. Kurtaracağız, Kimsenin şüphesi olmasın. ilk seçimde Türkiye hak eteği bir yönetime kavuşacaktır. "
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 18.11.2005 tarihinde Turan Şentürk tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle