Banu Avar "Türkiye Üzerinde Bir Operasyon Yapılıyor"
19/12/2010 19:55
Ünlü Program Yapımcısı Ve Gazeteci Yazar Banu Avar, Arhavi'de Katıldığı İmza Günü Ve Söyleşide Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlarla İlgili Önemli Söylemlerde Bulundu.
Türk Eğitim-Sen Artvin Şubesi'nin davetlisi olarak Arhavi ilçesine gelen ünlü program yapımcısı ve Gazeteci Yazar Banu Avar, yaptığı konuşmada "ülkemiz üzerinde oynan kirli oyunlar" ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Arhavi Özay Otel'de düzenlenen söyleşiye MHP Artvin İl Başkanı Yusuf Sağlam, MHP Merkez İlçe Başkanı Nedim Özer, MHP Arhavi İlçe Başkanı Bayram Ali Durmuş, CHP Arhavi İlçe Başkanı Musa Ulutaş, Türkiye Kamu-Sen Artvin İl Temsilcisi Uğur Özer, Kamu-Sen'e bağlı sendikaların ilçe ve işyeri temsilcileri, Türk Eğitim Sen Artvin Şube Basın ve Dış İlişkiler Sekreteri Yard. Doç. Dr. İrfan Görkaş, Türk İmar Sen Artvin İ Temsilci Öner Meşhur, ADD Artvin Şubesi Başkanı Ahmet Biber, Artvin Gazeteciler Derneği Başkanı Tolga Gül, sendika üyeleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Söyleşi öncesinde Türkiye Kamu-Sen Artvin İl Temsilcisi Uğur Özer, söyleşi ve imza günü anısına Gazeteci Yazar Banu Avar'a bir plaket takdim etti. Ardından Özer, tüm katılımcılara ve söyleşi için İstanbul'dan gelen Gazeteci Banu Avar'a teşekkür ederek söyleşinin startını verdi.
Bitik Avrupa'nın neresine hayranlık duyuyoruz
Türkiye'nin görünmeyen yüzünü konuşmak üzere Arhavi'ye geldiğini belirten Banu Avar, söyleşiyi takip etmek üzere gelen kalabalığın salonu hınca hınç doldurmasından etkilendiğini ve ülkemizde bir uyanışın artık başladığını ifade etti. Söyleşide Banu Avar, artık Türkiye'de sağcı, milliyetçi, dinci, solcu, ulusalcı diye adlandırılan kavramların artık tamamıyla ortadan kalktığını ve ülkesini sevenler adlı yepyeni bir kavramın ortaya çıktığını savundu. Söyleşinin başında Banu Avar; "Kendi Medyaya baktığınız zaman tüm dünyada beş altı ailenin elinde. Medyadan aldığınız tüm bilgiler yalan. Bütün televizyonlar yalan söylüyor. Öncelikli olarak bunu bilmelisiniz. Yalan mekanizması ile sarılmış durumdasınız. Aynı zaman uyutma mekanizması ile sarılmış durumdasınız. Aynı zamanda da aç ve işsizsiniz. Yani hepimiz. Dolayısıyla bu tertibi iyice anlarsak mesele çok kolaylaşıyor. Bunu çünkü daha öncede birçok kere denediler. Yapılan olay gayet basit. Diyor ki; kardeşim ben bitiyorum, köşeye sıkıştım. Yirmi senelik petrolü kaldığından bahsediyor Amerika. Avrupa ise zaten bitik. Bütün bunları idare eden bir piramit yapılanma var dünyada. Piramidin en başında oturanlar küresel sermaye, yani en büyükleri. Elli, altmış hatta yüz tane şirketleri var. Ağa babaları bir piramidin en üstünde oturuyor. CPM denen Türkçesiyle Dış İlişkiler Konseyi denen bir Masonik yapı bütün Dünya'yı rezil etmek üzere, el koymak üzere orada duruyor. Onun altına doğru indiğimiz zaman insan sayısı çoğalıyor ve bu çoğalan insan sayısı o tepede oturanların çıkarına hizmet edecek şekilde ayarlanıyor. Bütün dünya en tepedeki masonik örgütün istekleri doğrultusunda ki nedir onların istekleri; bütün dünyanın madenine, gazına, minerallerine, sularına sahip olmak. Özellikle bu bölge su konuda çok vahim bir durumla karşı karşıya. Çünkü yakında, yani 2015 yılı itibariyle bütün arabaları elektrikli yapacaklar. İnsanlar bütün arabaları şuandaki benzin istasyonu gibi elektrik istasyonunun önüne çekecek, alacak oradan elektriği devam edecek. 2015 için planlanan olay bu. Dolayısıyla küresel şirketler Türkiye'nin bütün akarsularına el koyacak ki ülkenin tüm elektriğini sömürsünler. Şuanda bunların hesapları yapılıyor. Elektrik verecek tüm akarsulara el konması hedeflerden biriydi, işte şimdi el koyuyorlar. Şablon böyle. Öncelikle en tepede bulunan iki yüz tane şirketin ağababaları, biz bu bölgelere el koymak zorundayız. Bu bölgelere el koyacağız ki biz yaşayabilelim. Yaşamak için bunu yapmak zorundalar. Yoksa onların esamesi okunmayacak zaten orada. Buraya el koymanın, Asya'ya girmenin tek bir yolu var. O da Türkiye'yi kırmak. Türkiye bir bütün olarak kalırsa oralara girmek imkânsız. Aynı zamanda zaten Türkiye'yi taşeron olarak kullanmak zorunda. Türkiye olmadan Amerika, Avrupa yani bütün bu hesapları yapanlar Asya'da rahat hareket edemiyorlar. Nur sultan Nazarbayev bana "Turgut Özal zamanında Türkiye'yi aldık buraya. Amerika'nın taşeronu olan bazı işadamları ile girdiniz buraya. Şimdi de bir takım okullar açarak yine Amerika'nın taşeronu olarak giriyorsunuz buraya. Yahu siz ne zaman Türk olarak buraya geleceksiniz. "dedi. Hayretler içinde kaldık. Çünkü çok doğru bir tespiti var. Devamlı taşeron olarak içeri girmek durumundayız. Onlarda biliyorlar. Türkiye'nin taşeronluğunda oraya girebilirler. Tek başına oralara girip rahat hareket edemezler. "konularını ifade etti.
Türkiye'nin dört bir tarafına set örülüyor. Siber dünyaya el konulmaya çalışılıyor
Gazeteci Yazar Banu Avar, önemli bir iddiada bulunarak ülkemizin dört bir yanına set örüldüğünü ifade etti. Avar konuşmasında; "Geçtiğimiz günlerde Bolu'da Koru Otel'de bir toplantı yaptılar. Başındaki adamın istihbarı ilişkileri var. Demokratik Çerkez Platformu ve Demokratik Çerkez açılımı adı altında tamamen hedef şu ana kadar kapalı olan tüm Rus bölgelerine girmek ve oralarda Amerika adına birtakım adımlar atmak. Bunu planlıyorlar. Her taraftan inanılmaz çalışıyorlar.
Bir füze kalkanı, ona bağlı olarak siber kalkanlarla ve siber Dünya'ya el konulmasıyla tek kalan iletişimimiz olan internette yakında elimizden çıkacak. Böyle bir tehlike ile karşı karşıyayız. Bütün bu füze kalkanı ve wikeleaks sızıntılarını direkt olarak siber savaş çerçevesinde değerlendirebilirsiniz. Çünkü internet çok serbest bir şekilde iletişim ve özgürleşme imkânı sunuyor. Onlar uyutma vasıtasıyla yaptılar. Ama ben ve benim gibi birçok insan internet vasıtasıyla sizlere ulaşabiliyor. Bunun da önünün kesilmesi lazım. İstihbarat akışı sağlanıyor, kesilmesi lazım. Bir diğer konu ise askeri ve sivil örgütlenme imkânı sağlıyor. Bunun için Nato'nun son stratejik planında hiçbir ülke için tehdit değildir ama siber dünyaya el koyacağım, deniz yollarını ve enerji yollarını denetime alacağım diyor. Nato'nun bir ay önce imzalanan belgesinde yer alanlar bunlar. Bu çerçevede uzaya dev bir uydu gönderildi. Amerika bu konuda tek bir laf etmedi. İlk olarak Dünya'da ki herkesin legal olarak artık dinlenebilmesi, legal olarak bütün siber Dünya'nın denetiminin yolu açıldı. İkincisi Füze kalkanının siber dünyayla, iletişimle ilişkili gerekli olanlar yapıldı. Üçüncüsü enerji ve deniz yolları ile ilgili çeşitli bahaneler üretildi. Zaten yol şu, bir olay oluyor o olay çerçevesinde bir önlem alınıyor. "dedi.
Bugün bu ülkeyi yönetenleri kimlerin yetiştirdiğine bakın
Banu Avar, bugün bu ülkeyi yönetenlerin kimler tarafından yetiştirildiğine bakılması gerektiğini ifade ederken; "Bu önlem çerçevesinde de ulusları rezil ediyorlar. Kim onlar, piramidin en üstünde bulunanlar. Bu olaylar bugüne kadar benim gittiğim 82 ülkede uygulanan şablonla birebir aynı. Biraz geriye dönelim ve bu şablona bakalım. Ülkeleri nasıl yönlendiriyorlar, nasıl algı bozuklukları ile bunu halktan gizleyerek yol alıyorlar. Birincisi daha önce Arslan Bulut yazdı. İnternette Abdullah Gül'ü nasıl yetiştirdik diye araştırırsanız, haberi ayrıntıları ile okursunuz. Bütün bu ülkelerde başa getirilecek adamlar önceden belirleniyor. Yani bir ülkeye gidiyor, bazı küçük öğrencilerden, müsteşarlara kadar tespit ediliyor. Bunlar küçük ve öğrencilerse alınıyor. Çeşitli üniversitelere yerleştiriliyor. Mesela Exeter Üniversitesi mesela Georgetown Üniversitesine yerleştiriliyor. Bunlar Avrupa'da veya Amerika'da belli bir yere geldikten sonra ülkelerine gönderiyor ve belli bir noktaya taşınıyor. Bu taşınma olayını birebir yaşamış olanlardan bir benim. Bu nasıl oldu. BBC'de çalıştıktan sonra Türkiye'ye döndüm. Tabi işsizim. Bana bir telefon geldi. Biz oraya geleceğiz. Sizin gibi birine ihtiyacımız var. Bu olay 1994 yılının Nisan ayında oluyor. Lütfen Refah Partisi ile ilgili yapacağımız belgeselde bize yardımcı olun. Bende hemen Erbakan'ı arayalım dedim. Erbakan'ı aramayın dediler. Biz Erbakan'ı değil yardımcısı Abdullah Gül'ü, Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan'ı ve Fehmi Koru'yu istiyoruz dediler. 1994 yılının Nisan ayında geldiler. Sayın Tayyip Erdoğan'ın çevirmeni bendim. Abdullah Gül ve Fehmi Koru kendi konuştu. Bütün çekimler yapıldı. Aradan 4 ay geçtikten sonra da eski Amerikan Büyükelçisi dedi ki biz içi geçmiş birilerini istemiyoruz. Daha genç daha dinamik birilerini istiyoruz. Tayyip Erdoğan gibi cesur bir lider istiyoruz dedi. 1994'den sonraki ivmeyi takip ederseniz işte başımıza birileri geçirildi. Başımıza geçen birilerine baktığımız zaman kendilerine ödüller veriliyor. Ödüllerin kimler tarafından verildiğine baktığınız zaman Dünyanın en önemli Yahudi cesaret ödülüdür. Kendisi Yahudi cesaret ödülüne layık görüldü. Abdullah Gül, üstün hizmet ödülüne layık görüldü. Küresel sermayenin en üstündeki adamların ödülünü aldı. Egemen Bağış bir Hıristiyan tarikatının ödülünü aldı. Tıpkı biliyorsunuz atılmamın bir nedeni olan Orhan Pamuk'un aldığı Nobel'in kim olduğunu açıklamıştım. Bugüne kadar fazla üzerinde durulmadı ama Alfred Nobel bütün dünyayı perişan etmek isteyen bir silah tüccarıdır. Dinamitin bulucusudur. 92 tane fabrikası var. Ölürken sevgilisine diyor ki, artık o kadar çok insan öldürdüm ki öldükten sonra birkaç kişiye barış barış diye verin bunları da içim rahatlasın. Bütün Dünya'yı kana bulayan silahlarla gelen bir ödüldür bu. Bu Nobel ödülü de Orhan Pamuk'a verildi. Bunu insanlara Nobel çok güzel bir şeydir diye. Bütün Dünya Nobel'i seviyor. Önce bakmak lazım bu Nobel nedir? Bunun arkasında kimler var? Bugüne kadar 90 tane ödül verilmiş. Hepsi kendi ülkesine karşı olanlara gitmiş. Dışarıyla işbirliği yapanların aldığı ödüldür. Bunlara baktığınız zaman hayretler içerisinde kalırsınız. Zaten Orhan Efendi de biz zaten Kürt ve Ermenileri doğrayan iğrenç insanlarız demeseydi bu ödülü alamazdı. "şeklinde konuştu.
Bir mekanizmadan bahsediyoruz. Bu mekanizma ülkelerde işine gelenleri yetiştiriyor ve bir yerlere getiriyor. Bundan öncekilerinin farkı var mıydı? Hayır, hiçbir farkları yoktu. Bu hükümet en kötüsünü yaptı ama bundan önceki hükümetler de korkunç şeyler yaptı bu ülkede. Bir mektup var bende. Bakın diyor ki Türkiye'de son 1015 yılda inanılmaz şeyler oldu. Mesela Telekom vardı. Telekom artık yok. Mektubu yazan kişi elektronik mühendisi. 26 yıllık mesleki kariyeri var. Kendisi diyor ki; Ülkede birçok elektronik üretim faaliyeti vardı. Ar-ge üretim faaliyetlerinde çalışırdık. Şuanda hiçbiri yok. Gerçekten çok acıklı bir mektup. Mektubun bazı yerlerini okuyayım size. Mektupta, "Ben telefon sektöründe çalışıyordum. Teletaş diye teknoloji üreten bir Telekom üreticisi vardı. İzmit Gebze TÜBİTAK ile PTT Arla'nın birleşiminden oluşmuştu. Bu şirketi Türk mühendisleri yönetiyordu. İran'a, Orta Asya'ya ürün falan satmıyordu. Fabrika satıyordu. Ciddi etkinliği olmaya başlamıştı. Ürünleri hala Türk Telekom salonlarında çalışıyor. Sonra o fabrika Alcatel'e peşkeş çekildi. Gelir gelmez ilk işleri idari, yönetici kadroyu işten atmak oldu. Ar-Ge'yi kapattı. Binlerce mühendis işsiz kaldı. Kalanları da bir başka firmaya kapattı. Sonra Netaş vardı. Oda yine büyük bir Ar-Ge gücüne sahipti. O da kapandı. Bunların hepsi dış kaynak emirlerle oldu. Şuanda Telekom alanında tamamen dışa bağımlı hale geldik. Ülkemizde elektronik alanında yapılan tüm işler dışarıdan gelen emirler doğrultusunda engelleniyor. "diye konuştu.
Kemal Derviş ihtiyaç duyuldukça Türkiye'ye getiriliyor!
Banu Avar, bir dönemler Türk Siyasetinin önemli aktörlerinden biri olan Kemal Derviş'in ihtiyaç duyuldukça Türkiye'ye gönderilen ABD vatandaşı olduğuna dikkat çektiği konuşmasının bu bölümünde; "1977 yılında Ecevit Kemal Derviş'i davet etti. Kemal Derviş bir rapor yayınladı. Bu raporun içinde yer alanlar birebir şöyledir. Raporda, "Bu Türkiye fazla olmaya başladı. Sanayileşmeye ve ağır sanayiye doğru gidiyorlar. " Bunları dışarı yazdı tabi. Sonrasında 2000 yılında Ecevit, Kemal Derviş'i tekrardan çağırdı. Kendisine ihtiyaç duyuluyor. Bütün ekonomiyi felce uğratacak kararları alıyor ve sonrasında işi bitince de tekrardan vatandaşı olduğu Amerika'ya geri dönüyor. Bütün bunlar bittiği zaman buraya psikolojik harekât yapmanın vakti geldi diyorlar ve buraya Mahmut Volkan diye birini gönderiyorlar. Bu Mahmut Volkan adını unutmayın. Can Dündar'a Mustafa adlı filmi yaptıran adam. Ölümsüz Atatürk adlı kitabın yazarı. Ölümsüz Atatürk'ün Türkçe çevirisinde bulamazsınız ama İngilizce olan halinde Atatürk'e ağır hakaretler vardır. Böyle bir adam ortalıkta dolaşmaya başlıyor. Ankara'da, İstanbul'da ki üniversitelerde adamları var. Geliyor buralarda ki medya mensuplarına ve geri kalan Stk'larla bir takım faaliyetler yürüterek. "Kürt meselesini nasıl normalleştiririz" diyerek bir çizgi çiziyor. Bizde şu anda bu çizgi üzerine yürüyoruz. Mesela birine diyor ki sen Tv'lerde Kürt meselesi nasıl çözülür diye konuşacaksın, diğerine Türk bayrağının yanına bir bayrak koyacaksın diyor. İnsanlar aaa diyecek sonra geri çekeceksin. Ondan sonra da zamanı gelince de diyeceksin ki geçen zamanı gelmiş herhalde, her yerde iki tabela olacak okullarda iki dil konuşulacak, şu olacak, bu olacak diyeceksin. Aynı şekilde üç şey üstünde daha uğraşıyorlar. Birincisi alevi meselesi, ikincisi demokratik Çerkez açılımı ki bu bölgede yakında çok Amerikalı olacak. Üçüncüsü de Patrik Bartholomeos'un da içinde olacağı işin İstanbul ayağı ki bu zaten Sevr'in yapraklarına mevcut olan İstanbul'la ilgili planlar. Bu konularla ilgili çalışmalar sürüyor. "diye konuştu.
Türkiye üzerinde bir operasyon yapılıyor, uyan ey halkım!
Türk halkının televizyon dizileri ve bir takım yarışmalarla uyutulmaya çalışıldığına vurgu yapan Banu Avar, bu milletin uyanacağı bir noktanın olduğuna inandığını ve bizi yıkmaya çalışanlarında en çok korktuklarının da bu olduğunu iddia etti. Banu Avar konuşmasının son bölümünde; "Belki hepimiz bunun bu kadar detay farkında değiliz ama bir operasyonun odağındayız. Bu operasyonun odağında bir Türkçüler, iki solcular, üç gerçek dindarlar. Operasyonlar bunların üzerindedir. Onun için Türkçüler, solcular, gerçek dindarların bir araya gelme yolu bulmak zorundalar. Yoksa yok olacağız. Tıpkı bundan seneler önce olduğu gibi Atatürk'ün yanında olanlar gibi bir arada olmalıyız. El birliğiyle bu vatan kurtarıldı. Öncelikle dışarıdan gelen her şeye evet diyerek bir yere varılamayacağını anlamalıyız. Belli bir zaman dışarıdan gelenlerle yaşayabilirsiniz fakat Saddam örneğinde olduğu gibi yok olursunuz. O nedenle en sağlam duruş kendi ülkesinde 70 milyona güvenerek duruştur. Bunun için partiler veya dernekler üstü düşünebilmeliyiz. Ben bu düzenek için Amasya Tamiminin okunmasını istiyorum. Her yerde bu 5-6 maddeyi okuyun lütfen. Yeter ki yeter be deyin. Çünkü öyle bir durumdayız ki kafamıza bir çuval geçiriliyor. Bu çuval 2011 Mart ayında geçirilmeye başlanıyor. Bundan sonrası da yok. Füze kalkanları oraya buraya konulacak. Birdenbire çok geniş çaplı Nato araçlarının geçebileceği yollarda inşa edilmeye başlandığına göre çok fazla vaktimiz kaldığı söylenemez. Onun için aklımızı başımıza toplamalıyız. Herkes bir platformda bir arada antiemperyalist bir bakışla düşmana karşı ne yapabileceğini düşünmeli. Çünkü bu durumdan çocuklarımız ve torunlarımız nahoş durumlarla karşı karşıya kalabilir. Particilik, suculuk ve buculuk bir tarafa başka türlü bir araya geliş düşünülmeli diyorum. "ifadelerini kullanarak konuşmasını tamamladı.
Banu Avar konuşmasının ardından soru cevap bölümüne geçildi. Söyleşiyi takip etmek için gelen kalabalık Banu Avar'ın konuşmaları üzerine farklı saptamalar yaparak söyleşiye destek verdiler. Ayrıca sordukları sorular ile Avar'ın bazı konuları daha fazla açmasını sağladılar.
Söyleşinin tamamlanmasının ardından da Avar, kitaplarını imzaladı ve izleyicilere uzun uzun sohbet etti. İmza ve sohbet gece geç saatlere kadar sürerken söyleşiyi takip edenler gerek ülkemiz üzerinde oynanan oyunlar ile ilgili bilgi sahibi olmuş oldular hem de Banu Avar'ın kitabını satın alarak adlarına imza alma fırsatı buldular.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 19.12.2010 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle