Lazuri Tiyatro(4.bölüm)

10/07/2004 22:38

Dönük Cami(golaktei Meçeti)

Orjinal Dildeki Metin



B Ö L Ü M -IV

Sahnes Ar k`un3`ulişen majuranişa minare navaruğun ar meçetiş peri iz`iren. Köyis narenan k`oçepe meçetiş 3`oxle ok`obğunan do Xopaşen namoxtasunon didi k`oçepe çumelan. Mundeşk`ule K`amp`ara Xuseni xes naokaçun varyoziten komulun do mitis umendo3`komilu meçetiş 3`alentunaşi k`idas komuludgitun. Ar-jur-sum fara komoç`k`vidaşk`ule Şerifi unk`apun do xes koga`k`neps.
Milletik goşaşei i3`k`ert`anşi Şerifik:
-Mu ikip ulan burde! Meçetiş k`idas ondi ixveneni! Meçeti doloxupi ulan niyeti mu giğun? Yado duluqurs
. -Mot qurap yau. Varz`iropi, xocaşi mixrabişeni k`ida gamapxup. K`ida vargamantxaşi mixrabi ixveneni? Man naptka nenas mevoqup.
Xocak:
-Epçi, mixrabişeni k`ida gamixveni. Sin koguşubğiyi!
-K`ai zop`on mara vargamaxvaşi mixrabi muç`oşi ixvenen?
Mecidik:
-Ulan, mixrabi-mixrabi ya naicoxop em mixrabi mik qvasunon. Muten qvasunon?
-Tkvan geç`areli komomçit mixrabi man kelavuk`idap. Mecidik:
-Ulan, geç`areli mis uğun ki sin mekças.
-Eşo renşi geç`areli giğut`anşi gixvenupt.
Şerifik:
-Ulan geç`areliş oz`irapuşakis em k`ida gamaxvei doskidasi! Meçetis k`at`u do coğori mulibğasi! Sin mu ikip ulan!
-Yau amma gonzdit ha. Am meçetişa sin muluiki k`at`u do coğori mk`itxup. Çkar mutu varmaxvenesna ar-jur pi3ari kogolovuç`k`adup do xut`ulamuşi komevunk`ilup. Muren yani!
Xocak:
-Bere çkimi, k`at`u do coğori mulibğasten k`ida dilixveni! Eşo şei iqveni! Meçetiş k`idas xe navarnintxen suparapes ç`arun. Yani mut`lak`a ç`ars. Varnati k`ai xeşa ogoruşi voret.
Emoras ar cipiş sersi kuignapen do muxtai do şofoiş met`i ar k`oçi çkva cipişen kagülvan do ok`obğalas konanç`enan. Selam kelamişk`ule muxtaik em k`oçis xes komişuxteps do:
-Am k`oçi fenmemuri ren. Meçetiş noşveluşeni ak moxtu. Ya zop`ons. Meşveluş nenape naognas köylepe k`oçis kogvabğenan do tito-tito , ”Xoş geldunuz. ” Yado k`oçis xe küç`opupan.
Abdulaikti entepe naz`iras do k`aveşen muk`ucoxops:
-Heeyy! Çayi a3`i gamaxtu. Moomt`inapt!
Muxtaik:
-Dulya maçodanşi komevulut yado işmari oğodaps.
Fenmemurik man ar kogovila yado muxtai ilik`ateps do meçetis kamulun. Ok`uleti kagamulun do meçeti guilaps. Dulyamuşi dvaçodaşi muxtais:
-Bak muhtar, caminin dönük olup olmadığını ben tam olarak söyliyemem. Çünkü, pusulam yok. Onu size tapucu söyliyecekti ama o bugün gelemedi. Minareyi zaten kendiniz yapacaksınız. Çünkü bizim öyle bir ödeneğimiz yok. Arkadaki duvar biraz hasar görmüş ama önemli değil. Ya u3`umers.
Cibgirik:
-Şerif yetişmeseydi sen o duvarı zor görürdün.
K`oçi gaak`viraşi Mecidik:
-Yani şunu demek istiyorki K`ampara Xuseyin mihrabı çevirmek için duvarı yıkarken biz onu engelledik. Yoksa o duvar şimdi yıkılmıştı.
Fen memurik:
-Kuzum siz bu caminin dönük olduğunu nasıl anladınız? Pusula olmadan bu tespiti nasıl yaptınız, söylermisiniz!
Milletik Şerifis o3`k`omilus kogöç`k`aşi Şerifik:
-Bu deniz kuzeyde değilmidir? Yado k`itxups.
Fen memurik:
-Doğru diyorsun. Karadeniz kuzeydedir.
-Öyle ise, ben denize arkamı dönersem ne olur? Şu tepeler, güneyde kalmazmı?
-Doğru, tepeler de güneyde kalır.
-O zaman kabe de şu tepelerin arkasında değilmidir?
-Eeee…
-Halbuki bizim cami nereye bakıyor!
İsak`ik:
-Cami biraz şaşı bakıyor: Yado nena gu3`uncubalaşi ar z`i3ina komulikaçen. Fen memurik:
-Sen o konuda haklısın ama senin dikkate almadığın bir şey var. Şu denizin köyün içine doğru nasıl girdiğini görüyormusun! Yani köyün içinde bir koy var. Sen bu koyu hiç dikkate almadığın için hata yapman mümkün.
-Haaa. . . Hata olursa da onun suçu bende olmaz, denizde olur. Öyle değilmi! Ya u3`vaşi milletik xolo oz`i3inus kogö`k`aps.
Xocak emoras siramuşi namoxtu koxo3`onaps do nenas kogöç`k`aps:
-Eyy cemaat! İşte bugün biz burada Allahu tealanın nelere kadir olduğunu hep beraber gördük. O isterse insanı bir anda abat eder, bir anda berbat eder. . . . .
Emoras jilendok`ele qureli-qureli nk`ap`inei namulun Asimi z`iraşi xocas nena dolvamt`en.
-Heeyy, Muxtaişa kart`ali moxtu, Alamanyaşen!
Milletik Asimis getxozinei namulun Xava Dadi k`ala emus naelok`atun Zulfiye do K`ak`ices varti mendo3`k`ers. K`artaik Asimis naokaçun zarfis o3`k`ers. Muxtai emedeni zarfis nank`ap`en do jin nanoç`arspe dik`itxups. “Tikundali köyü muhtarına” Yado noç`ars. Zarfiş jin dido pulepeti gön3axun. Ağani namoxtespe naokobğunanpeşi k`apulas komok`adgitesşik`ule xocak muxtais:
-Besmelesuzi vargon3`k`a! Yado çinadups.
Muxtaikti:
- “Yaa bismillah!” Ya zop`ons do zarfi kagon3`k`aşk`ule manişa ar toli kogoloqonaps. Ok`uleti milleti daha dido merağis vardot`aluşeni entepes:
-Kart`ali gik`itxupt. K`ai misiminit! Ya u3`umers do ok`itxus kogöç`k`aps:
Değerli Tik`undali köyü hemşerilerimiz.
Biz bu mektubu Alamanyadaki bir laz köyü olan ”UXUP`İNİ” köyünden yazıyoruz. Sizin Alamanyaya yazdığınız mektupta doğru dürüst adres olmayınca Alamanlar mektubu açıp okumuşlar. Sonra da; ”Yahu, demişler minare yapamayınca ezani ağaçtan okuma fikri çıksa çıksa lazlardan çıkar. ” Diyerekten mektubu bize gönderdiler. Bu durumda bize de size yardım etmek görevi düştü. Biz buradaki bütün UXUP`İNİ köylüleri, civar köylerden de topladığımız onbeş bin marklık parayı Trabzondaki “Hepbana “ bankasına yatırdık. Az gelirse gene bize yazın. Sizler bu para ile ister cami yapın, ister minare. Ama mutlaka hayırlı işlerde kullanın. Baki selamlar.
UXUP`İNİ Köylüleri

Milletik xelebaten artikartis kodolvakit`en do kudepe n3aşa yet`k`omelan. Ok`ule gencepek xeepes uk`uik`limelan do oxoronus kogöç`k`apan.
M3ika oraşk`ule xocak:
-Trangişa şukri miğut`anki meçetişeni namiınt`es geç`areli emedeni komomincğones. Ya tkvaşi:
Muxtaik:
-Xoca efendi! Am geç`arelişi m3ikati doguronişeni oxmaroni voret. Emusti dido noksanepe uğun. Ya u3`umers.
Milletiktik k`oro stei ok`oqonaps do:
-Munasibi ren. Caizi ren! Yado xoca teyidi dikipan.
Muxtaik:
-Ç`e manebrape! Man ç`umandele T`ramt`raşa geç`arelişi go3`amaluşa mevulu. Ya tkvaşi Şerifik:
-Sin xvala rt`aşi mutu vargaxvenen. Man elagak`ate. Masrafepe kameblatşik`ule muepe maxvenenanşi k`arari komepçapt Man xes dido k`ai ustape mokaçun. Entepes geç`areli komeçaşi k`oçi bilem doç`k`adupan.
Emoras k`ap`ulas namok`adgin Xava Dadik muşi 3`oxle nadginan k`oçepe ok`onajvarups do muxtais kogu3`udgitun.
-Tkvan nam geç`areliten mu dulyape ikipt! Yado emus duluqurs. T`ramt`ras “Hepbana” yado ar banga reni? Ulan burde! Alamanyaşen skanda namoxtas kart`ali Asimis mot okaçun! Sin em zarfis nanon3axun pulepes çkar go3`k`ediyi! Man t`ramt`raşati do Alamanyaşati sin mendogoçkumert`i lakin xolo guris memaç`ve. Ar m3ika nosi ixmarit do k`oçi iqvit, k`oçi!
Milletik goşaşei i3`k`ert`aşi muxtaik:
-Yau sin muepe zop`on! Varna aşo ar geç`areli vareni! Ak naç`arspe m3udi ren. ?
Xava Dadik:
-Pulis go3`k`edi, pulis! Yado quraps.
Muxtaik pulis go3`k`ers. Goncğimei do gostikei mara mtelis xolo Ataturkiş peri gexen. Emedeni asimişa guikten do emus:
-Yau amus mteli Ataturkiş pulepe gön3axun. Am kart`ali Alamanyaşen varmoxtui? Ulan sin am kart`ali so z`iri! Yado duluqurs.
-Man iya soti varbz`iri. Xava Dadik mi3`u, manti p`ç`ari.
-Muuu! Xava Dadi am kart`ali sin oç`arapiyi?
-Hoo, man voç`arapi. Mu iqu. Tis varmogixtui!
-Yau aşo şei iqveni! Çkin oyincaği skani voreti!
-Hah işte. Ancax oxoga3`onu. Sin am köyişi oxorcalepe k`oçi varşinaşi entepekti sin aşo k`ititen gosterapan işte.
-Yau muş k`oçi do muş k`iti be! Çkin ak meçetiş moşletinuşeni şuri p`ç`kvidupt. Ek`o voxre3`it do didi koçepe moviqonit. Yani çkin ak m3udişi vintxişeti!
-Man mendom3`k`edi muxtar efendi: Am meçeti golaktei reni-varenişi oxo3`onuşeni ak mitiş moqonuşa gereği vart`u. (Emoras cebeşen naişimers pusulaten muxtais çxvindis nuntxips. ) Aya muren giçkini? Amus pusula u3`umelan. Osmani çkimik askerobaşen muit`uşi muğeet`u. Sin oxorcalepe k`oçi şinat`ina ak`o tantana lazimi variqvet`u. Manti am meçeti golaktei reni-vareni sin dogi3`umert`i. Man mint`asna sin UXUP`İNİş köyişati do JAPONYAşati mendogoçkumer. Sin ek naginonşa uxup`ini. Lakin man xolo guris megiç`vapt.
Zulfiye do K`ak`ice, Dadis xes go3`vak`idenan do:
- Dadi dostibi. Mu iqven! Yado oxre3`apan.
Emoras fenmemurik pusula kodikaçeps do meçetis go3`k`omilus kogöç`k`aps. Muxtaik mundişen şuri şvanups. Daditi mututen varstibun:
-Am köyis man tkvan oxorcaş k`imeti kodogogurapt…
Xocak:
-Esteüzübillah. . Esteeeüzübillaaaah!. . Antepe k`a`metiş elametepe ren. Fen memurik:
-Beyler, camide herhangi bir kusur yoktur. Müjde! Yado dicoxops. Xava Dadik:
-Amma Şerifis k`itxana k`usuri kuğun. Çunki meçeti emuk k`idasunt`u. Ok`uleti xocaşa guikten:
-Skanda moxtaşi xoca efendi. Hocaluği eşo valah-billah otkumaluten varixvenen. Man a3`işakis skanistei k`iblemuşi navaruçkin ar xoca varmiz`iramun. Birtum supara do kitabi nenaşen navarmet`k`omers mara skanistei kitapsuzi xocati varmiz`irapun. Ama skanisteepe…
Xocas tis kamalvak`limen:
-Dostibi be oxorca! Diqu, dostibi! Yado kodiquraşk`ule nenamuşis noqonaps: -Eeyy cemaet! Naz`iroptstei Trangi çkinis navaraxvenen çkar mutu varen. M3ika 3`oxle namomçes geç`arelepe a3`i xeşen muç`o go3`amiğes irik kobz`irit. İşte antepeşi iri xolo çkinişeni ar dersi ren…
Xava Dadik ekolendo k`ele:
-Tkvan dersişen na oxo3`onaps k`oçepe reti! Mara man tkvan am dersepeti kodogogurapt…
Xocas k`aixeşa nandaraşi:
-Ey cemaeti muslimin! Naz`iroptstei tis namomixtes ak`o dersişk`ule namomixtes do nago3`amistves geç`arelepeşi… Estoooğfirullah, ekole xtimei umçane didilepe çkinişi nunk`uş 3`k`ariş niyetine el faaatiha! Ya tkumers do milleti dostibinaps.
Ok`uleti xerepe jin ki3`izden doo… Edo milletik tam xvama ik`itxupt`anşi xerepes dosyape dokaçei sum k`oçi komulunan.
En didi narenk:
-Muhtar nerede? Biz vilayetten geliyoruz. Ya zop`ons.
Majuranikti:
-Burada bir dönük cami varmış. Bize muhtarı bulun! Ya zop`ons do milletik goşaşei i3`k`ert`anşi perde kuk`uitven.

----DİÇODU---

Yazan : (Münir) Yılmaz AVCI
20. 08. 2001

Türkçe Metin



B Ö L Ü M -IV

Fonda boydan boya minaresi olmayan, sadece dört duvardan ibaret bir cami resmi görülmektedir. Köydeki erkekler caminin önünde toplanmış Hopadan gelecek olan yetkilileri beklemektedirler. Neden sonra Kampara Hüseyin elinde bir balyozla ortada görünür ve doğruca caminin güney yönündeki duvarına yaklaştıktan sonra balyozu duvara indirmeye başlar. Bir-iki-üç defa vurduktan sonra Şerif koşup koluna yapışır.
Millet şaşkın şaşkın bakarken Şerif:
-Ne yapıyorsun, ulan hayvan! Caminin duvarına şey edilirmi! Camiyi yıkacakmısın ulan, niyetin ne! Diye bağırır.
-Ne bağırıyorsun! Görmüyormusun, hocanın mihrabı için duvarda delik açıyorum. Yoksa nasıl çıkıntı olsun. Ben söz verdimmi tutarım.
Hoca:
-Ulan mihrap için duvar delinirmi! Sen şaşırdın mı?
-İyi de çıkıntı olmazsa mihrap nasıl yapılır?
Mecit:
-Ulan mihrap-mihrap ki diyorsun, o mihrabı kim yapacak, ne ile yapacak?
-Siz bana parayı verin. Ben yaparım.
Mecit:
-Ulan para kimde varki sana versin!
-Öyleyse, para olunca yaparım.
Şerif:
-Ulan para buluncaya kadar o duvar delik mi kalacak. Camiye kedi köpek mi doluşsun. Ne yapmak istiyorsun ulan!
-Yahu, amma büyüttün be! Bu camiye sen geliyormusun ki kediyi köpeği soruyorsun! Daha da olmadı ise iki tahta çakarım da kapatırım. Ne olmuş yani.
Hoca:
-Oğlum, camiye kedi-köpek doluşsun diye duvar yıkılırmı! Öyle şey olurmu! Cami duvarına dokunulmıyacağı kitapta da vardır. . . Yani, mutlaka vardır. Yoksa da iyicene aramak lazım.
O sırada bir cip sesi gelir ve içinden muhtar ile şoförden başka bir kişi daha inip kalabalığa yaklaşırlar. Selam kelamdan sonra muhtar adamı tanıtır:
-Bu bey, fen memurudur. Bizim camiye yardım etmeğe geldi.
Yardım lafını duyan köylüler adamın etrafını sararlar ve tekrar tekrar “Hoş geldiniz. ” Diyerek tokalaşırlar.
Öte yandan Abdullah kahveden doğru seslenir:
-Heey , çaylar yeni çıktı. Kaçırmayın!
Muhtar:
-İşimiz bitince geliriz şeklinde ona işaret eder.
Fen memuru, ben bir dolaşayım diyerek muhtarı da yanına aldıktan sonra önce camiye girer, sonra da etrafını dolaşır. İşi bitince de muhtara dönüp:
-Bak muhtar, caminin dönük olup olmadığını ben tam olarak söyliyemem. Çünkü, pusulam yok. Onu size tapucu söyliyecekti ama o bugün gelemedi. Minareyi zaten kendiniz yapacaksınız. Çünkü bizim öyle bir ödeneğimiz yok. Arkadaki duvar biraz hasar görmüş ama önemli değil. Der.
Fırlama:
-Şerif yetişmeseydi sen o duvarı zor görürdün.
Adam şaşırınca Mecit:
-Yani şunu demek istiyor ki Kampara Hüseyin mihrabı çevirmek için duvarı yıkarken biz onu engelledik. Yoksa o duvar şimdi yıkılmıştı.
Fen memuru:
-Kuzum siz bu caminin dönük olduğunu nasıl anladınız? Pusula olmadan bu tespiti nasıl yaptınız, söylermisiniz!
Millet Şerif’e bakmaya başlayınca Şerif:
-Bu deniz kuzeyde değilmidir? Diye sorar.
Fen memuru:
-Doğru diyorsun. Karadeniz kuzeydedir.
-Öyle ise, ben denize arkamı dönersem ne olur? Şu tepeler, güneyde kalmazmı?
-Doğru, tepeler de güneyde kalır.
-O zaman kabe de şu tepelerin arkasında değilmidir?
-Eeee…
-Halbuki bizim cami nereye bakıyor!
İshak:
-Cami biraz şaşı bakıyor. Deyince bir gülmedir kopar.
Fen memuru:
-Sen o konuda haklısın ama senin dikkate almadığın bir şey var. Şu denizin köyün içine doğru nasıl girdiğini görüyormusun! Yani köyün içinde bir koy var. Sen bu koyu hiç dikkate almadığın için hata yapman mümkün.
-Haaa. . . Hata olursa da onun suçu bende olmaz, denizde olur. Öyle değilmi! Deyince, millet yine gülmeye başlar.
Hoca artık devreye girip bir nutuk çekme zamanının geldiğini anlayınca söze başlar:
-Eyy cemaat! İşte bugün biz burada Allahu tealanın nelere kadir olduğunu hep beraber gördük. O isterse insanı bir anda abat eder, bir anda berbat eder. . . . .
O sırada yukardan doğru bağıra bağıra gelmekte olan Asımı görünce, hocanın nutku kesilir.
-Heeyy! Muhtara mektup var. Alamanyadan!
Millet Asımın peşinden koşarak gelmekte olan Havva Hala ve yanındaki Zülfiye ile Haticeye bakmaz bile. Herkesin gözü Asımın elindeki zarfta. Muhtar hemen zarfı kapar ve üstündeki yazıyı okur. ”Tikundali köyü muhtarına” diye yazmaktadır. Zarfın üstünde de bolca pul vardır. Yeni gelenler kalabalığın arkasında yerlerini aldıktan sonra hoca muhtara:-Besmelesiz açma! Diye tembih eder.
Muhtar da:
-“Yaa bismillah!” Diyerek zarfı açtıktan sonra mektuba acele ile şöyle bir gezdirir. Kalabalığın merak ettiğini görünce de:
-Mektubu okuyorum, dinleyin! Diyerek okumaya başlar:

Değerli Tikundali köyü hemşerilerimiz.

Biz bu mektubu Alamanyadaki bir Laz köyü olan ”UXUPİNİ” köyünden yazıyoruz. Sizin Alamanyaya yazdığınız mektupta doğru dürüst adres olmayınca Alamanlar mektubu açıp okumuşlar. Sonra da; ”Yahu, demişler minare yapamayınca ezani ağaçtan okuma fikri çıksa çıksa lazlardan çıkar. ” Diyerekten mektubu bize gönderdiler. Bu durumda bize de size yardım etmek görevi duştü. Biz buradaki bütün UXUPİNİ köylüleri, civar köylerden de topladığımız onbeş bin marklık parayı Trabzondaki “Hepbana “ bankasına yatırdık. Az gelirse gene bize yazın. Sizler bu para ile ister cami yapın, ister minare. Ama mutlaka hayırlı işlerde kullanın. Baki selamlar.

UXUPİNİ köylüleri

Millet sevinçle birbirlerine sarılıp şapkalarını havaya fırlatır. Sonra da gençler elele tutuşup horon oynamaya başlarlar.
Bir müddet sonra Hoca:
-Allaha şükürler olsun ki cami için gerekli parayı bize hemen gönderdi. Deyince, Muhtar:
-Hoca efendi! Bu paradan biraz da mektep için kullanmak gerek. Onun da eksiği çoktur. Deyince millet koro halinde:
” Münasiptir! Caizdir. ” Diye teyit ederler.
Muhtar:
-Arkadaşlar, ben yarın Trabzona parayı çekmeye gidiyorum deyince, Şerif:-Sen yanlız halledemezsin. Ben de geleceğim. Masrafları düştükten sonra neler yapabileceğimize karar veririz. Benim elimde çok iyi ustalar var. Onlara parayı verince adam bile yaratırlar.
O anda arkada durmakta olan Havva Hala önündeki adamları yara yara ilerleyip muhtarın önüne dikilir.
-Siz hangi para ile ne yapıyorsunuz! Diye bağırır. Trabzonda ”Hepbana Bankası” diye bir banka varmıdır? Ulan şaşkın! Alamanya’dan sana gelen mektubun Asımda işi ne! Sen o zarftaki pullara hiç baktınmı! Ben seni Trabzona da Alamanyaya da gönderirim lakin gene de acıyorum. Azıcık kafayı çalıştırın da adam olun!
Herkes şaşkın şaşkın bakarken muhtar:
-Yahu sen neler diyorsun! Yoksa böyle bir para yokmudur. Bu yazılanlar yalanmıdır?
Havva hala:
-Pula bak, pula! Der.
Muhtar pullara bakar. Eski püskü ama hepsinin de üstünde Atatürkün resimleri var.
Birden Asıma dönüp bağırır:
-Yahu bu pullarda hep Atatürkün resmi var. Bu mektup Alamanyadan gelmedi mi?

Sen bu mektubu nereden buldun? Diye bağırır.
-Bir yerde bulmadım. Havva Hala söyledi, ben de yazdım.
-Neee!. . Havva Hala bu mektubu sen mi yazdırdın?
-Hee. . . Ben yazdırdım. Ne oldu, gücüne mi gitti!
-Yahu böyle şey olurmu!. . Sen bizimle dalga mı geçiyorsun!
-Hah işte, ancak anladın. Sen bu köydeki kadınları adam yerine koymazsan, onlar da seninle böyle dalga geçerler.
-Yahu ne adamı, ne dalgası be! Biz burada camiyi kurtaralım diye kıçımızı yırtıyoruz. Okadar yalvarıp büyük adamları getirdik. Yani biz boşuna mı uğraştık!
-Bak muhtar efendi! Bu caminin dönük olup olmadığını anlamak için senin buraya kimseyi getirmene gerek yoktu. (O arada cebinden çıkardığı pusulayı muhtarın burnuna dayar. ) Bu nedir biliyormusun? Buna ”Pusula” derler. Benim Osmanım askerden gelirken getirmiş idi. Sen kadınları adam yerine koysa idin bunca tantanaya hiç gerek kalmazdı. Ben de sana bu cami dönükmüdür, değilmidir söylerdim. Ben seni isteseydim UXUPİNİ köyüne de JAPONYAya da gönderirim. Sen orda istediğin kadar uxupini. Lakin yine de size acıyorum.

Zülfiye ile Hatice, Halanın kollarına asılıp; ”Hala sus artık, ne olur!” diye yalvarıp dururlar. O arada fen memuru pusulayı eline alıp camiyi incelemeye başlar. Muhtar kıçından solurken Hala ise bir türlü susmaz.
-Bu köyde ben size kadının kıymetini öğreteceğim. . . . .
Hoca:
-Esteüzübillah. . Esteeeüzübillaaaah!. . Bunlar kıyamet alametleridir. .
Fen memuru:
-Beyler, camide herhangi bir kusur yoktur. Müjde! Diye bağırır.
Havva Hala:
-Amma Şerife sorarsan var. Çünkü inşaatı o yapacaktı, der.
Sonra da hocaya dönerek:
-Sana gelince hoca efendi! Hocalık öyle Billah-millah demekle yapılmaz. Ben şimdiye kadar senin gibi kıblesini bilmiyen hoca görmedim. Her zaman kitaptan bahsedip de kitabı bile olmıyan senin gibi kitapsız hocaları da görmedim. Ama senin gibiler. . . . .
Hocanın cinleri tepesine çıkar.
-Sus be kadın, Sus! Diye bağırdıktan sonra devam eder.
-Eeyy cemaat! Gördüğünüz gibi Allahu teala herşeye kadirdir. Biraz önce verdiği onca parayı bir anda nasıl elimizden aldığını hep beraber gördük. İşte, bütün bunlar bize bir ders olmalıdır.
Havva Hala yan taraftan:
-Siz dersten anlıyacak adamlarmısınız. Ama ben size bu dersleri de öğreteceğim. . . . Hoca iyice sıkıştığını anlayınca:
-Eeyy cemaat! Gördüğünüz gibi başımıza gelen bunca dersten sonra, gelen ve giden bütün paraların…. Estooğfirullah, bütün dini bütün ecdatlarımızın yüzü suyu hürmetine el faaatiha! Diyerek gürültüyü önler.
Sonra da eller havaya kalkar vee. . . . vede millet tam duasını yaparken ellerindeki dosyalarla üç kişi çıkagelir. İçlerinden en yaşlı olanı:
-Muhtar nerede? Biz vilayetten geliyoruz. Burada bir dönük cami varmış. Bana muhtarı bulun! Der ve o şaşkınlık içinde perde kapanır.
----SON---

Yazan : (Münir) Yılmaz AVCI
20. 08. 2001

En Çok Okunan Oyun Kültür Sanat Yazıları
 » Lazuri Tiyatro(1.bölüm)...
 » Lazuri Tiyatro(4.bölüm)...
 » Lazuri Tiyatro(3.bölüm)...
 » Lazuri Tiyatro(2.bölüm)...

En Çok Yorumlanan Oyun Kültür Sanat Yazıları