Çay Politikasına Küresel Bakış
Remzi Yılmaz
Yaşam - 18/08/2012
Çayı Rahat Bırakalım Da “Dem”ini Güzel Alsın.


Demli Çay







Değerli okuyucularımız;

Daha çok 1980 li yıllardan itibaren uygulanmaya konan dışa bağımlı genel ekonomik politikalar ne yazık ki Türk çay tarımını da derinden etkilemiştir. Doğu Karadeniz bölgesinde 240 bin çay üreticisi toplam 767 bin dekar alanda üretim yapmaktadır. Bölge de 5 veya 6 ay süren kampanya istihdam yaratmanın yanında bölgesel göçünde azalmasında büyük tesiri vardır. Çay alım kampanyaları süresinde başka illerden mevsimlik işçiler gelerek onlarda bu üretimden geçim temin ediyorlar. Böylece çay sadece Doğu Karadeniz için değil, Türkiye’de ekonomiye canlılık ve katma değer kazandırmaktadır. Ülke ekonomisine 300 milyon dolarlık kaynak yaratırken, 1. 8 milyon insan geçimini temin etmektedir. Çay üretim politikamız IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği tarafından sürekli kısıtlama ve dayatmalar yüzünden, Pazar ve rekabet açısından dezavantajları ortadan kaldırmakta büyük sıkıntılar çekmektedir. Oysa Türk çayı katkısız ve organik üretimi ile dünyanın en sağlıklı çayıdır. Çevre kirliliği minimum değerler içerisindedir. Ancak bu kadar sağlıklı saf çayımız, dünya borsasında henüz hak ettiği yerde değildir. Sadece rekabet kriterleri göz önüne alınırsa sorunu hallederiz. Ancak küresel güç odakları pazarlık/reklam gücümüzün önüne geçmektedirler. Fakat bu sahada ümitsiz değiliz. Türk çayı dünya pazarlarında gerçek yerini bulacaktır. Yeter ki hem ÇAY-KUR hem de özel sektör standartlarını koruyup, geliştirsin. Türk çayının damak tadını dünyada hiçbir çayda bulmak mümkün değildir.

Ülkemizde ÇAY-KUR ve özel sektörün satın aldığı yaş çay miktarı 900 bin tondur. Bundan elde edilen kuru çay ise 180-190 bin tondur. Ülkemizin genel tüketimi 160 bin tondur. Geriye kalan 30 veya 40 bin tonun ihracatı gerekmektedir. Ancak bütün bu düzeni bazen ülkemize kaçak yollarla giren Uzakdoğu katkılı ve ilaçlı çayları, iç pazarda bile hem kamu sektörünü (ÇAY-KUR) hem de özel sektörü ciddi boyutlarda sıkıntılara sokmaktadır. Bu yüzden çoğu özel sektör yatırımcısı üreticinin çay bedelini bir yıl, iki yıl ödeyememektedir. Kimi seneler kaçak çay yüzünden yerli üretim kuru çaylar yatırımcının depolarında beklemektedir. Sorun sadece bu değil. Çayda ithalatın serbest bırakılması da bir o kadar sorunu daha da büyük şekle getirmiştir. Kendimiz bindiğimiz dalı kesiyoruz. Bu tutumu anlamanın masum ve “uyum politikası”nın insani ve vicdani boyutunu kavramış değiliz. AB de çay üreticisi hiçbir ülke yok iken, onlar bile bu konuda iyimser davranmıyor.

Çay üretiminde yabancı ve yerli özel sektör pazarda kalite ve rekabeti tetiklemiştir. Bu inkâr edilmez bir gerçektir. Bu şekilde devam etmek aklın gereğidir. Ancak çayda kamu (ÇAY-KUR) sektörünü tamamen özelleştirme çay üreticisini mahkûm eder. Fiyat politikası üreticinin aleyhine gelişir. Şayet çay sektöründen devlet çekilirse dünyanın çay kartelleri ve holdingleri çay üreticisini sömürge yaparlar. Kartel yasası olmadığından Türkiye kendi elini de bağlamış olur. Küresel güçler ülkemizin ve milletimizin çıkarlarını düşünmezler. Milli gelirimizin artmasını da asla istemezler. O yüzden yarınlarımızı ipotek altına alacak hiçbir dayatmayı kabul edemeyiz. Bu davranışı sadece çay politikalarında değil, diğer tüm milli konu/sorunlarında da gösterebilmeliyiz. Her milli varlığımızı yabancılara satıp, işin içinden çıkmak kolaydır. Ancak yarın satacağınız bir şeyiniz kalmadığı zaman birileri bu vatanın tapusunu isteme cüretini gösterirlerse, asıl o zaman beyinlerimizde fırtınalar kopar. Bunun karşılığında ödeyeceğiniz “yeni diyet”lerdir. Bu ise kan ve gözyaşı demektir. Oysa Türk milleti bu vatan için yeterince diyet ödemiştir.

1984 yılında çıkarılan 3092 sayılı yasa ile çayda devlet tekeli kaldırılmıştır. Ancak özel sektör hazırlıksız olduğu için halen büyük sıkıntılarını aşmış değildir. Özel sektör 230 fabrika ile, 57 fabrikası olan ÇAY-KUR’dan kuru çay elde etmede % 40 geride kalıyor. Özel sektörde yurda bir şekilde giren kaçak kuru çayların paketlenmesi işini yapan şirketler var. Doğrudan sektör içinde “pazarlama” yapmaktadırlar. Özel sektör içinde çok iptidai (ilkel) sağlıksız ve hijyen ortamı yoktur. Bu konuda ÇAY-KUR uzmanlarının yol göstericiliği ve denetimi sağlanmalıdır. Tarım Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı konuya gereken ilgiyi ve önemi göstermelidir.

Çay üretiminde aylık ortalama gelir 738 TL dir . Bu ise Türkiye’de 4 kişilik ailenin açlık sınırıdır. (2009 verileri ile) Yoksulluk sınırı ise 2. 350 TL olarak hesaplanmıştır. Bu şartlar içerisinde çay üreticisinin pek çoğu açlıkla başı belada demektir. Bu durumu ortadan kaldırmak ve üreticinin refahını biraz olsun düzeltmek için yeni sezonda (2010) yaş çay alım fiyatının hiç değilse 1. 335 TL olması gerekir. Önümüzdeki çay sezonunun herkes için kazançlı geçmesini temenni ederim. Çay üzerinden birilerinin kötü emellerine bilmeyerek yağ sürmeyelim. Çayı rahat bırakalım da “dem”ini güzel alsın.

Saygılarımla,

Remzi Yılmaz

Petrol Mühendisi

Araştırmacı Yazar

comments powered by Disqus

Hopam.com'un notu: Okuduğunuz köşe yazısı sitemize 18.08.2012 tarihinde Remzi Yılmaz tarafından girilmiştir. Metnin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, köşe yazısı metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu yazarın iznine tabidir.
Remzi Yılmaz Arşivi
 » Avrasya'da Yeni Dengeler Ve Türkiye...
 » Parlayan Yeni Yıldız, Karadeniz...
 » Hopa Ve Petrol Gerçeği...