8 Mart Dünya Kadınlar günü nedeniyle KESK üyesi sendikalar Hopa'da basın açıklaması yaptı.
Hopa Belediye parkında toplanan grup daha sonra Cumhuriyet meydanına kadar Kadınlar günü kutlamalarını içeren sloganlar atarak Cumhuriyet Meydanına kadar yürüdüler. Basın açıklamasına Hopa Eğitim-Sen, SES, ÖDP, Halk Evleri ve ESP katıldı. Ortak basın metnini basın Kıymet Turan okudu. Turan tarafından okunan basın metninde, şu ifadelere yer verildi. "8 Mart, emekçi kadınların eşitlik, özgürlük ve barış için başlattıkları uzun soluklu yürüyüş ve mücadelenin ürünüdür.
Bugün burada Dünya Emekçi Kadınlar gününün 101. Yılını kutluyoruz. 100. Yılı aşkın süreye rağmen yine kadına karşı şiddet, yine kadın cinayetleri, yine tecavüzler, yine sosyal güvencesiz çalışmalar, savaşlar, neoliberal politikaların sonucunda emek, doğa, kültür ve yaşamın her alanındaki yıkımlarla karşılaşıyoruz.
* Asya'da yaklaşık 60 milyon kadın; çocuk doğururken, kürtaj, kasıtlı kötü beslenme veya sağlık hizmetine ulaşamamaktan dolayı ölüyor .
* Çoğunluğu Afrika'da olmak üzere 130 milyon kız çocuğu sünnet ediliyor.
* Latin Amerika ülkelerinin dokuzunda kurbanıyla evlenen tecavüzcü hapisten kurtuluyor.
* Her üç kadından biri dövülüyor, cinsel ilişkiye zorlanıyor ya da taciz ediliyor.
* Kadın cinayet kurbanlarının %70'i erkek partnerleri tarafından öldürülüyor.
* Avrupa ölçeğinde her yıl 200. 000 kadın insan ticareti ağlarında cinsel sömürüye uğradığını bildiriyor.
* ABD'de her 15 sn'de bir kadın kocası veya sevgilisinden dayak yiyor. Her 90 sn'de bir kadın tecavüze uğruyor.
* Dünyada sadece 51 ülkede evlilik içi tecavüz suç sayılıyor. Halen 78 ülkede aile içi şiddete karşı yasa bulunmuyor.
Türkiye' de de durum çok farklı değil;
Gazetelerin nerdeyse bir sayfası kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve cinayet haberleriyle dolu. Namus cinayetleri, töre cinayeti, kıskançlık cinayetleri gündelik yaşamın bir parçası haline geldi. Üstelik bunlar buzdağının sadece görünen kısımları.
Adalet bakanlığının verilerine göre AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından sonra kadın cinayetleri %1400 oranında arttı. 2003'te 83, 2004'te 164, 2005'te 317, 2006'da 663, 2007'de 1011 ve 2008'de 806 kadın cinayete uğradı.
Günde üç kadının öldürüldüğü Türkiye'de yasamanın, yürütmenin böyle bir gündemi dahi yok. Kadınlar çeşitli bahanelerle katlediliyor. Erkekler mahkemelerde işledikleri suçlara erkekçe mazeretler sunuyor. Mahkemeler de bu sebeplere haksız tahrik indirimi' uyguluyor. Kadınları katledenler bu gün elini kolunu sallayarak rahatça sokakta gezerken yaşanan ölümlere karşı en demokratik tepkisini dile getirmek isteyen kadınlar gözaltına alınıyor, darp ediliyor, mahkemelerde yargılanıyor. Cezalar kuşa döndükçe, devlet kadınları değil erkekleri korudukça, kadına ve çocuklara yönelik şiddet artıyor.
Kadın erkeğin tamamlayıcısıdır zihniyetiyle davranan başbakanın kadın erkek eşitliğine inanmıyorum' dediği; iş isteyen kadına evdeki işler yetmiyor mu' diye yanıt verilen, kızlar erkekler ayrı sınıflarda okuyabilir' diyen bakanların olduğu; devletin üniversitesinde eğitim veren sözde bilim insanı profesör unvanı taşıyan bir kişinin çıkıp dekolte tacize davetiye çıkarır' diyerek tacizin faturasını kadına kesen bir bakış açısını rahatlıkla dillendirebildiği bir Türkiye'de gelecek günler kadınlar için daha da karanlık görünüyor.
Toplumda yaşanan her sorun en başta birey olarak anne olarak kadını etkiliyor.
Savaş en fazla kadını etkiliyor.
Bir yandan savaşta ölümle mücadele ederken savaş ve soykırımlarda tecavüz bir silah olarak kullanılıyor ve binlerce kadına tecavüz ediliyor.
Yapılmak istenen HES'ler en fazla kadını etkiliyor.
Yerli ve yabancı şirketler, ülkemizin dört bir yanında büyük bir yağma hareketi yürütüyor. Paranın gücüne iman edenler, doğamıza ve yaşam alanlarımıza el koymak istiyor. Suyumuz, madenlerimiz, ormanlarımız, tarım alanlarımız, yasa ve yönetmeliklerle sermaye sahiplerine devrediliyor. Hidroelektrik santral (HES) projeleriyle, termik santrallerle, nükleer santrallerle, maden aramalarıyla, mera, kıyı ve orman kanunlarıyla insanca yaşam hakkımız elimizden alınıyor. Hayatlarımız sermaye sahiplerinin insafına teslim ediliyor.
Bütün bu saldırılar bulunduğu her yerde yerel halkın direnişiyle karşılaşıyor ve bu direnişin en önemli öznesini kadınlar oluşturuyor.
Torba yasada en fazla kadını etkiliyor.
Şu an bile ücretli bir işte çalışanlarımızın çoğu güvencesiz çalışıyor. Uzun çalışma saatleri, kötü çalışma şartları artık olağanlaşıyor. Çalıştığımız iş yerinde aynı işi yapan erkeklerden daha az maaş alıyoruz. Yaptığımız iş değersiz görülüyor. Kimi zaman aşağılanıyor, tacizle başa çıkmaya çalışıyoruz. Ücretli bir işte çalıştığımız halde sosyal güvence için yine kocaya ya da babaya bağımlı oluyoruz. Güvencesiz olmak hep daha ucuza, hep daha kötü koşullarda çalışmaya zorlanmamız, emeğimizin karşılığını alamamamız anlamına geliyor. Güvencesizlik emeğimiz üzerindeki sömürüyü büyütüyor.
Hopa'nın sorunları da en fazla kadınları etkiliyor.
Çay-kur özelleştiriliyor, kota ve kontenjanlarla çay tarımı çekilmez bir hal alıyor, çay taban fiyatları halkın ihtiyaçları hiçe sayılarak belirleniyor, çay emekçisi kadınlar güvencesiz çalışıyor.
Bölgede bilinçli ve istenerek önü açılan fuhuş sorunu ise devletin bir denetim ve yönetim mekanizması olarak hayat buluyor. Kadın beninin kullanılması, bölge kadınına dayatılan asosyalliği beraberinde getiriyor. Sokaklarımız kadınlara yasaklanıyor.
Yani Türkiye'de kadın olmak; Zordur. Otobüs ve bilimum toplu taşıma araçlarında tacize uğramaktır. Yarısına yakınının, hayatları boyunca sürekli şiddete maruz kalmasıdır. Yarısına yakınının, daha önce hiç görmediği birisiyle evlendirilmesidir. Binlercesinin anne olmak isterken, hayatını kaybetmesidir. "Namus" kavramı yüzünden, sürekli baskı görmektir. Birçok yerde, doğarken hayata yenik başlamaktır. Her yıl onlarcasının "töre" sebepli katledilmesidir. Türkiye hapishanelerinde diri diri yakılmaktır. Bir aile bireyinin tecavüzüne uğrayıp, yine katledilen olmaktır. Çocuğu olmayınca üzerine kuma getirilmektir. Zordur, zordur, çok ama çok zordur.
Bugün sadece kadın hakları mücadelesinde değil tüm toplumsal mücadele alanlarında kadınlar var olmalıdır. Çünkü kadının olduğu her yer güzelleşir insancıllaşır. Kadın maddeci değil duyarlıdır.
Egemenler kendi iktidarlarını sürdürebilmek için kadın demeden, çocuk demeden, emek, doğa, dil, kültür demeden yaşamımızın her alanına tecavüz ediyorlar. Bu tecavüzleri durdurmak ancak kadınların bilinçlenmesi, örgütlenmesi, örgütlülüğünü eylemselliğe dönüştürmesi ile mümkündür.
Kadının kurtuluşu olmadan toplumun kurtuluşunun olmayacağı gibi, kadınların ortak mücadelesi olmadan da kadınların ve toplumların kurtuluşu mümkün olmayacaktır.
Şimdiye kadar eşitlik, özgürlük ve adalet için mücadele etmiş tüm kadınlara selam olsun.
Tekel direnişinde soğuğa, şiddete ve tüm baskılara göğüs geren ve tam 78 gün mücadelenin ön saflarında yer alan tüm tekel işçisi kadınlara selam olsun.
Köylerinde HES'lere geçit vermemek için bilfiil mücadele veren derelerini bekleyen tüm kadınlarımıza selam olsun.
Tam 117 gün ekmeği için hastane bahçesinde çadırda yaşayarak direniş gösteren ve mücadelesini kazanan taşeron temizlik işçisi Türkan Albayrak'a selam olsun.
Ve içinde mücadele isteği, gelecek umudu, bir şeyleri değiştirebileceği inancını taşıyan tüm kadınlara selam olsun.
Şiddete, kadın cinayetlerine, tecavüzlerine, ölümlerine, emeğimizin değersizleştirilmesine, susturulmaya Hayır.
Çünkü bizler bu erkek egemen sistemden, savaştan ve militarizmden en çok zarar görenleriz. Bizler Kürt kadınlarıyız, Arap kadınları, Laz kadınları, Hemşin kadınları, Çerkez kadınları, Türk kadınlarıyız. Bizler anayız, değer ve emek üretenleriz, kardeşliğin ve barışın savunucusuyuz. Bizler haksızlığa boyun eğmeyenleriz, emeğine, bedenine, diline, kimliğine, toprağına sahip çıkanlarız.
Barışa, demokrasiye ve eşit paylaşımın olduğu bir geleceğe inancımızla tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyoruz. " denildi.
Basın açıklamasına katılan gruplar, yapılan basın açıklaması sonrası Cumhuriyet meydanından ayrıldılar.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 08.03.2011 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle