Artvin'de Kadınlar Günü Etkinlikleri Devam Ediyor

08/03/2011 15:00

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Münasebetiyle Kadınlar Sokağa Çıktı.


Haber: Hayati Akbaş







8 Mart Dünya Kadınlar günü olması münasebetiyle Artvin'de basın açıklaması gerçekleştirildi.

Artvin Çok Katlı Otopark önünde gerçekleştirilen basın açıklamasına ÖDP, Gençlik Muhalefeti, Genç Sen, CHP ve Halk Evleri katıldı. Ortak basın metnini basın sözcüsü Ayla Atlılar okudu. Atlılar tarafından okunan basın metninde, "Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği mücadelenin meşalesinin adıdır. 8 Mart. 8 Mart 1857 yılında Amerika'nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için grevler yaptılar ve bizler bugün fabrikada ücretli köle olarak çalışan kadınların isyanları ve başkaldırmaları sayesinde 8 Mart'ı anıyoruz.

Aradan nerdeyse bir yüzyıl geçti ama kadınlar gerek devlet dairelerinde olsun, gerek hastanelerde olsun, gerek köprü geçitlerinde olsun gerek fabrikalarda olsun, gerek kara tahta başında olsun, gerek sahnede olsun, gerek belediyelerde olsun ne kadınların çalışma koşulları düzeldi ne de isyanları bastırılabildi. Çünkü biz kadınlar biliyoruz ki, işyerlerimizde bizlerin sorunları çözülmedikçe, taleplerimiz yerine getirilmedikçe mücadelemiz susturulamayacaktır.

AKP hükümeti, yerel seçimler öncesi sözde Davos çıkışları ile göz boyamaya dursun, halka sadaka dağıtmaya dursun, meclis bünyesinde fırsat eşitliği komisyon kurma çabalarını kendilerine yönelik fırsata dönüştürmeye dursun, biz kamu emekçisi kadınlar olan biten her şeyin farkındayız. Çünkü biz kadınlar ne körüz, ne sağırız ne de bilinçsiziz.

AKP hükümeti, bir yandan krizin yükünü ezilenlere, kadınlara taşıttırmaya çalışırken bir yandan da biz kadınların en temel hak ve taleplerini tek tek budamaktadır. SSGSS yasası sağlık ve emeklilik hakkımızı ellerimizden alırken, istihdam paketi ile biz kadınları çalışma alanlarımızdan tasfiye etmeye çalışıyor, bütçeden kamuya ayrılan payı daraltıp savaş politikalarını beslemeye devam ediyorlar. Ama başaramayacaklar, çünkü bizlerin yaşam alanları kökten değiştirilmediği müddetçe, biz kadınların taleplerine kulaklarını tıkadıkları sürece, biz kamu emekçisi kadınlar haykırmaya, sesimizi daha fazla duyurmaya ve canımız pahasına mücadele etmeye devam edeceğiz.

Mücadele ediyoruz çünkü işyerimizde çocuklarımızı bırakacak kreş ve emzirme odalarımız yok, olan yerler de gün be gün kapatılıyor. AKP hükümetinin politikalarının bir uzantısı olarak belediyelerin de bu hizmeti vermesi engelleniyor. Özel kreşlerin ücretleri maaşımızın neredeyse tamamına denktir. Doğum sonrası ücretli iznimiz en fazla 14 hafta. Avrupa'da her yerde doğum sonrası ebeveyn izni var, ama biz de 1 gün bile yok. Bütün sağlık kuruluşları yeni doğan bebeğe 1 yıl boyunca anne sütü verilmesi gerektiğini söylüyor ve biz kadınlar bu nedenle ya işimizden ayrılamaya zorlanıyoruz. Çoğumuz işimize geri dönemiyoruz, işlerine dönebilen şanslı kadınları ise bu sefer zorlu bir mücadele bekliyor. Çünkü zaten var olan ayrımcı politikalardan daha fazla nasiplerini alıyor. Nasıl mı? Çünkü biz kamu emekçisi kadınlar, erkek çalışanlarla aynı koşullarda çalışıyoruz ama terfilerde, yükselmelerde, ek ödemelerde, mesleki eğitimlerde ayrımcılığa uğruyoruz.

"Süt iznini suçluluk duygusuyla alıyordum. Ücretsiz izin kullandığım için eski pozisyonuma dönemedim. "

"Anne olduğum için mesleki eğitimlere katılamadım. Sicil notum düşürüldü, terfi hakkımı kaybettim. "Bu cümleler bizlere ne kadar da tanıdık geliyor değil mi?

Bu kadar mı? elbette değil. . çünkü biz kamu emekçisi kadınlar işyerlerimizde cinsel tacize maruz kalıyoruz, hatta evde, sokakta yaşanan tacizden daha fazla tanıklık edip, birebir yaşıyoruz. Uğradığımız ayrımcılık bu kadarla sınırlı değil, biz kadınlar sadece cinsiyetimizden ötürü değil kimliğimizden, yaşımızdan dolayı da ayrımcılığa uğruyoruz.

Hepimiz biliyoruz ki, işyerlerimizin kendisi, işyerlerimizde bulunan aletler, makineler, araç ve gereçler değişik düzeylerde riskler ve tehlikeler içeriyor. Buna karşın çok az işyerinde sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının koşulları mevcut. Birçok iş kolunda arkadaşım meslek hastalıklarına maruz kalıyorlar. Kimi arkadaşımız çok ciddi kalıcı hastalığa yakalanırken, bazı arkadaşlarımız her an hayatlarını kaybetme riskini göze alarak çalışmaktadırlar. AKP hükümeti Türkiye'nin sosyal bir hukuk devleti olduğunu her seferinde iddia etmesine rağmen, meslek hastalıklarına ilişkin koruyucu bir yasanın olmayışı bu iddiayı tek başına çürütmeye yetiyor.

Başta 4/B ve 4/C'li olan tüm sözleşmeli çalışan arkadaşlarımız ise belki de aramızda en mağdur olan kesimdir. Bir kamu çalışanının sahip olduğu en asgari haklardan bile yararlanamayan devlet memuru statüsünde olmayan sözleşmeli çalışan arkadaşlarımızın hak arama mücadelesine yürekten destek veriyor, mücadelelerinde yanlarında olduğumuzu bir kez daha dile getiriyoruz.

En son krizle iyice eriyen ücretlerimiz, karnımızı doyurmaya, evimizi ısıtmaya, çocuğumuzu okula göndermeye yetmiyor. Birçok kamu emekçisi kadın, evlerine ek iş getiriyor. . Ve kadınların çalışma vardiyaları iki katına çıkıyor. Gündüzleri iş yerimizdeyiz, akşamları evin bütün işini yükleniyoruz; yemek yapıyoruz, temizlik yapıyoruz, çocuklarımıza, evimizdeki büyüklere bakıyoruz bütün ihtiyaçlarını karşılıyoruz ve geceleri ek iş yapıyoruz. Yapılan bir araştırmaya göre çalışan kadınların çoğunun uyku açlığı çektiği tespit edilmiş. Evet, sevgili kadınlar, uyumaya vaktimiz kalmıyor çünkü.

Biz KESK'li kadınlar, tüm sendikasızlaştırma politikalarına inat, sürgünlere, cezalara, hatta işimizden men edilmemize inat sendikalarımızda, alanlarda, iş yerlerimizde mücadele etmeye devam edeceğiz. Çünkü biz KESK olarak biliyoruz ki isyan ettikçe örgütleneceğiz, örgütlendikçe kazanacağız.

Bu nedenle biz KESK'li kadınlar,

• İşyerlerimizde ya da belediyeler tarafından mahallelerde kreşlerin açılmasını,

• Doğum öncesi iki ay, doğum sonrası 24 hafta ücretli izin verilmesini,

• Ebeveyn izninin yasalarda düzenlenmesini,

• İşyerindeki dayak, taciz, tecavüz gibi tutum ve davranışların cezasız kalmamasını;

• Sözleşmeli çalışanların taleplerinin yerine getirilmesini

• Ev işlerinin üzerimizden yürütülmek yerine toplumsallaştırılarak ortak çamaşırhaneler, yemekhaneler ile çocuk, özürlü ve yaşlılar için bakım evlerinin oluşturulmasını;

• Çalışma alanlarımızdan cinsiyetçi politikaların kaldırılıp kadınlar lehine düzenlemelerin yapılmasını,

• Kadınların çalışma yaşamından kaynaklı sorunlarının çözümü için sendikalarımızın taraf olarak kabul edilmesini;

• Karar, sorumluluk, denetim mekanizmalarında yer almayı;

• 8 Mart'ın resmi tatil günü olmasını talep ediyor ve bugün burada bizle birlikte olan tüm arkadaşlarımızın 8 Mart'ını kutluyoruz. "ifadelerini kullandı.

comments powered by Disqus

Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 08.03.2011 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Benzer Haberler
Benzer içerik bulunamadı.


En Çok Okunan Yaşam Haberleri
 » Şehir Plancıları Hopa’nın Haritasın...
 » Hopa’da Gergin Anlar...
 » Makedonyalı Türk Gençler Çaykur'un...
 » Hopa Uluslararası Lojistik Kongresi...
 » Dsi Artvin Bölge Müdürü Yıldız’dan...
 » Tiflis - Trabzon Direkt Uçuşları Ba...
 » Bakan Uraloğlu’ndan Rize - Artvin H...
 » Kemalpaşa Kaymakamı Ayaz Denetime Ç...
 » Kokarca Böceği İstilasına Rize Bele...
 » Başkan Erhan Yılmaz’dan İşadamı İsm...