Artvin Valiliği, Orman Genel Müdürlüğü, Artvin Çoruh Üniversitesi, Artvin Belediyesi, Dsi 26. Bölge Müdürlüğü Ve Tubitak Tarafından Ortaklaşa Organize Edilen, ''3. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi'' Başladı.
Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi konferansa salonunda düzenlenen ormancılık kongresinde konuşma yapan Artvin Valisi Mustafa Yemlihalıoğlu, ormanların yaylalarla fındık tarlaları arasında sıkıştığını, ama insanların da ormanla kıyı kenar çizgisi ve barajlar arasında sıkıştığını söyledi.
Vali Yemlihalıoğlu, Artvin insanının geleceği, refahı için turizmin gerekli ve önemli olduğunu belirtti.
Kentte arazi sıkıntısının had safhada olduğunu ifade eden Yemlihalıoğlu, ''Barajlarımız dolayısıyla taşınması gereken köylerimizi yerleştirecek alan bulamıyoruz. Biz bir karış toprağı bile çok önemsiyoruz. Borçka'da vatandaşımız erozyona bağlı heyelandan öldü. Ama Borçka'nın aşağısı Çoruh Nehri, üzeri ise orman, yaşam alanı olamaz. Radikal konuşmak gerekirse o zaman burayı kapatmamız lazım'' dedi.
Yemlihalıoğlu, bilimsel çalışmalar yapılırken yalın olarak ormanı düşünmemek, burada insanların da yaşadığının dikkate alınması gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
''İlimizde yatırım yapmak isteyen insanımız var. Ancak konaklama tesisi yapımı konusunda orman mevzuatının sıkıntılarını yaşıyoruz. Tesis yapılması planlanan alanın turizm alanı ilan edilmesi gündemde. Ormanın korunması noktasında dimdik dururuz. Bundan kimsenin endişesi, şüphesi olmasın. Ama Artvin'in nev-i şahsına münhasır bir il olması nedeniyle de şartları biraz daha zorlamamız lazım. Ormanlar yaylalarla fındık tarlaları arasında sıkışıyor tamam, ama insanımız da ormanla kıyı kenar çizgisi ve barajlarımız arasında sıkışıyor. Hiç bir insanımız 'baraj yapın, gelin şunu, bunu yapın' demiyor. Bu konuda dengeli ve sürdürülebilir bir havza planlamasıyla bu sorun çözülmeli. Burada yaşayan insanların mutluluğu, refahı için dengeli bir planlama yapmalıyız'' dedi.
-ORMAN GENEL MÜDÜRÜ OSMAN KAHVECİ-
Orman Genel Müdürü Osman Kahveci, Türkiye'de, ormanların tahribatı sürecinin bitme noktasına geldiğini, ağaçlandırma seferberliğiyle ormanların imar ve ıslah sürecinin yaşandığını söyledi.
Kahveci, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin bütün toplumları tehdit eden en önemli faktör haline geldiğini belirtti.
Buna karşı ormanları korumak ve geliştirmenin alınması gereken en önemli tedbirlerin başında yer aldığını vurgulayan Kahveci, ''Dün ormancılık, ormanlar, ormancı ve orman köylüsü üçgeni içindeydi, bugün ise bütün dikkatler ülkemizde de dünyada da ormancıların üzerine çevrildi. Artık ormancılar dünden çok daha duyarlı ve hassas olmak zorundalar'' dedi.
Dünyada ormansızlaşma sürecinin devam ettiğine işaret eden Kahveci, ''Maalesef her yıl dünyada 13 milyon hektar orman yok olmaya devam ediyor. Bundan dolayı küresel ısınmanın tehdidi altında olan dünyada bütün dikkatler ormanlar üzerine çevrildi. Artık küresel ısınmanın panzehiri ormanlar olmuştur. En kolay tedbirler arasında ormanları korumak ve geliştirmek, diğer sanayi sektörlerine göre en kolay tedbirlerin de başında gelmektedir'' diye konuştu.
Ormancılığın 17. yüzyılın başlarında Orta Avrupa'da doğduğunu ve geliştiğini dile getiren Kahveci, konuşmasında ''Her ilim bir ihtiyaçtan doğar. Ormancılık ilminin de doğmasının temel nedeni insandır. İnsanların ormanlara acımasızca müdahalesiyle meydana gelen felaketler ormancılığı doğurmuştur'' sözlerine yer verdi.
Ormancılığın 21. yüzyılın başlarına kadar odun ham maddesine yönelik geliştiğini ifade eden Kahveci, ''Orta Avrupa'da binlerce hektar ağaçlandırma yapmışlar ama 'nereden fidan getirdik, hangi ağaç türünü diktik' bunlara dikkat etmemişler. Bunlara dikkat etmedikleri için bugün felaketle karşı karşıyadırlar. Şu anda Orta Avrupa yapmış olduklarını telafi etme sürecini yaşıyor. Yani hızlı ağaçlandırmalardan dolayı süreci bitirmişler, ama tekrar yeni bir süreç yaşıyorlar'' dedi.
-KARADENİZ ORMANLARI-
Kahveci, Karadeniz ormanlarının Türkiye'nin en büyük avantajı olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle devam etti:
''Türkiye'de ormanların tahribatı süreci bitme noktasına gelmiştir. Ağaçlandırma seferberliğiyle Türkiye, ormanlarının imar ve ıslahı sürecini yaşıyor. Bütün dünyanın özellikle Orta Avrupa'nın örnek aldığı, ulaşmak istediği ormanlar bizim Karadeniz ormanlarımızdır. Onlar da böylesi ormana sahip olmak istiyorlar. Karadeniz ormancılığında yeni bir sürece geçtik. Dün odun işletmeciliği amaçlı olan ormancılık anlayışı artık bugün ekosistem tabanlı ormancılığa geçti. Artık biz Karadeniz ormanlarına, bütün ormanlara şunu soruyoruz, (sen ne için varsın. ) Onlara bunu sormadıkça ormancı ormana girmiyor. Bunu sorduğumuz zaman Karadeniz ormanları şunu söylüyor, (ben toprak ve erozyon için buradayım, su için burada varım)''
Karadeniz ormancılığının, genel ormancılık içinde önemli bir paya sahip olduğunu vurgulayan Kahveci, ''Karadeniz ormanlarında insan baskısı olmadı mı? Evet oldu. Aşağıda çay ve fındık, yukarıda yaylacılık. Ormanlarımız bu bölgede iki pres arasında kaldı. Başka yerde ne oldu? Güneyde de aşağıda narenciye, yukarıda yaylacılık. Yani bu Türkiye'nin bir gerçeği'' diye konuştu.
Kahveci, yeteri kadar tarım alanı bulunmadığını, ancak insanların hayatlarını sürdürebilmeleri için hayvancılık yapmak, fındık, çay, narenciye de yetiştirmek durumunda olduklarını anlatarak, ''Bu dengeyi götüremediğimiz takdirde ormanlarımız iki pres arasında sıkışıp kalıyor. Maalesef yıllarca bu ormanlar iki pres arasında sıkışıp kaldı. Yaylaya giderken orman tahribatı, dönerken orman tahribatı. Bu süreci Türkiye yaşadı'' dedi.
-ORMAN SUÇLARI DÜŞTÜ
Türkiye'nin artık bu süreci geride bıraktığını da dile getiren Kahveci, ''Bizim her yıl 50-60 bini bulan orman suçlarımız bugün 10 binlere düştü. Bunun nedeni aldığımız polisiye tedbirler değil, toplumsal bilinçlenme. Doğa ve orman bilinci artık fevkalade bir noktaya geldi'' diye konuştu.
Kahveci, Türkiye'nin ormancılıktaki bilgi birikimi ve tecrübesinin artık sınırları aşma noktasına geldiğini de ifade ederek, şöyle devam etti:
''Artık Türk ormancılığı, 'yabancı kaynaklı projelerle dışarıdan uzmanlar gelsin de bize yol, yöntem göstersin' sürecini aşmıştır. Geçen hafta Balkanlardaydım. Balkan ormancılığında Türk ormancısı var. Orta Doğu'nun, şu anda Suriye'nin ormancılık sistemini Türk Orman Teşkilatı kuruyor. Lübnan konuyla ilgili bizden görüşme talep ediyor. Türki Cumhuriyetlerle Ormancılar Birliği oluşturma yönünde bir çalışma yürütüyoruz. Artık Türk ormancısı, üniversiteleriyle teşkilatıyla kapılarını dışarıya açtı. Dışarıya bilgi, teknoloji, beyin gönderecek duruma geldi. Bu noktada artık kendimizi küçümsememeliyiz. ''
''Türkiye'de ormanlar ne oluyor, ormanlar azalıyor mu, Türkiye Orman Teşkilatı ormanları koruyabiliyor mu'' gibi soruların sürekli kendilerine yöneltildiğini belirten Kahveci, ''Elimizdeki rakamlar şunu gösteriyor. Türkiye'de her yıl 30 bin hektar, bir başka ifade ile 300 bin dönüm orman alanı artıyor'' dedi.
Kahveci, Türkiye'nin orman varlığını artıran nadir ülkelerden biri olduğunu, bunu Türk ormancısına, eğitim kurumlarına, sivil toplum örgütlerinin gayretlerine, kamuoyunun duyarlılığına borçlu olduklarını kaydetti.
Karadeniz'in hassasiyetlerini bildiklerini de ifade eden Kahveci, sözlerini şöyle tamamladı:
''Sarp, dik arazi yapısı, biyolojik çeşitliliği, ağaç türü zenginliği, yaban hayatı zenginliği ile özellikle Doğu Karadeniz ormancılığının ayrı bir yeri var. Ayrı değerlendirilmesi lazım. Bütün toplumun hassasiyetleri bizim hassasiyetlerimizdir. Bu hassasiyetleri koruma ve kullanma noktasında gözetmek durumundayız. Halkımıza iş, aş vermek durumundayız. Bunu 'iş, aş vermek için ormanları mı keseceğiz' manasında söylemiyorum. Burada orman kaynakları odun kesme, satma gibi algılanmamalı. Ekosistem gibi pek çok alternatif var. 3. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi'nden çıkacak sonuçlar bizim için önemli tebliğler olacaktır. Hemen uygulamaya konabilecek fikir ve önerileri uygulamaya koyacak güçte ve kapasitedeyiz. Buradan çıkacak kararlar bizim için rehber olacaktır. ''
-KONGRE BAŞKANI PROF. DR. TÜRKER-
Kongre Başkanı ve Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Fehmi Türker ise orman kaynaklarının, toprak kullanan diğer tüm kesimler arasında tartışmasız üstünlüğe sahip olduğunu vurguladı.
Orman ekosistemlerinin içinden adeta fışkıran mal, hizmet, akım ve faydaların, onu 'yeşil altın' olarak tasvir ettirerek, iktisadi kıymete bindirdiğini ifade eden Türker, ''Diğer taraftan da dünya ülkelerinin benimsediği sürdürülebilir kalkınma temel amacına hizmet edecek stratejik sektör olmasıyla da, ormancılık kesimi sadece iktisadi boyutu ile değil, çevresel ve toplumsal boyutu ile de emsalsiz bir sektör haline gelmektedir. 21. yüzyılda etkilerini günbegün ağırlaşarak hissettiğimiz küresel ısınma olgusu karşısında insanoğlu, hayatın kaynağı işlevini gören ormancılık sektörünü keşfederek, ona hak ettiği algılamayı ve maddi kaynağı tahsis etmede, artık eskisinden daha cömert davranmanın arifesine gelmiş bulunmaktadır'' dedi.
Türker, dünyada sivil toplum, özel sektör ve halk kesimleri ile hükümetlerin ormancılık sektörüne atfettikleri değer kıyaslandığında, Türkiye'de bu hususun ne yazık ki çok daha esirgenmiş düzeyde olduğunu savunarak, şunları söyledi:
''Oysa ülkemiz Asya ve Avrupa kıtaları arasında köprü işlevi gören Akdeniz, Kafkasya, Balkanlar, Orta Doğu ve Orta Asya geçişleri bulunan bir coğrafyada olması nadirliği ile de dünya bitki varlığının ve Anadolu'ya has bitki varlığının, bitki zenginliğinin abidevi görüntüsü olan orman kaynaklarına sahip bulunmaktadır. Hal böyle iken memleket ormancılığı köy, mezra, yayla gibi geleneksel yerleşim birimlerinin fazlalığı, tarihte vuku bulan isyanlar, savaşlar ve sıtma hastalığı gibi nedenlerden ötürü, orman kaynakları ile et tırnak misali bir etkileşimi yaşayan 21 bin civarında orman köyü ve 8 milyona dayanan orman köylüsü olgusu ile yüz yüze kalmış bulunmaktadır. ''
Kırsal fakirlik yaşayan bu kesimin orman kaynakları üzerindeki olumsuz baskıları neticesinde de ormancılık kesiminin, odun ham maddesi odaklı arz noksanlığı sorunu ile boğuştuğuna dikkati çeken Türker, şunları kaydetti:
''Ülke ölçeğinde ormancılık kesiminin özetlenmiş bulunan bu temel dar boğazları yanında, orman tanımında yapılan değişiklikler ve orman vasfını yitirdiği ifade edilen alanların orman sınırlarının dışına çıkarılması uygulamaları ile ülke ormanları hem alan hem de aynı mekandaki ekosistem zenginliği yönünden büzüşmekte, netice olarak orman kaynaklarının sunduğu mal ve hizmetlerin nicelik ve niteliği de azaltılmaktadır. ''
Prof. Dr. Türker, küresel ölçekten Karadeniz ve özellikle de Doğu Karadeniz yöresine gelindiğinde orman kaynaklarının bir taraftan bu bölgede parçalı bir hale büründüğünü, diğer taraftan işlevlerini yerine getirmekte zorlanan bölge ormanlarının hatırı sayılır miktarının da toplumsal ihtilaflara konu olduğunu öne sürdü.
Artvin'in de içinde bulunduğu Doğu Karadeniz yöresinde yukarı havzalarda yaşanan bu sorunlara ek olarak, can ve mal kaybına sebep olan sel, taşkın ve heyelan benzeri tabi afetlerin, orman kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi için tehdit oluşturabileceğine değinen Türker, bunlara ''Miktarca abartılı hidroelektrik santrallerinin dereler üzerinde tesisi, doğa duyarlıklı olmayan madencilik ve yol inşaat yatırımları ve havza temelinde orman kaynakları yönetimi ile doğrudan ve dolaylı olarak ilişkili kamu, özel ve sivil toplum kesimlerinin bütünleşik havza yönetimi için gerekli kurumsal kapasitelerinin yetersizliği meseleleri de eklenmektedir'' dedi.
Türker, ormancılık kesimi paydaşlarını temsilen 214 kongre bildiri metnine ulaşıldığını, böylece ormancılıkla ilgili ulusal ölçekte düzenlenen bilimsel etkinlikler içinde önemli bir farkındalık ürettiklerini kaydetti.
-ARTVİN BELEDİYE BAŞKANI-
Artvin Belediye Başkanı Emin Özgün ise Artvin'in eğitim ve ekoturizm kenti olma iddiası taşıdığını belirterek, ''Ormanın bizim için ne kadar değer taşıdığını iyi biliyoruz. Ekoturizmin bütün değerleri ormanla içiçe. Turizmi geliştirmek isterken ormanla ilgili mevzuat sıkıntısı çekiyoruz. Bize bu konuda yardımcı olun. Ormanlarımızın değerini bilerek otel yapmak istiyoruz'' dedi.
-ARTVİN ÇORUH ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ-
Artvin Çoruh Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Duman da 2 bin 300 civarında öğrencisi olan üniversitenin, ormancılık alanında derinleşmek istediğini, üniversite bünyesinde Ormancılık Araştırma Merkezi'nin kurulma aşamasında olduğunu söyledi.
-TÜRKİYE ORMANCILIK KOOPERATİFLERİ BİRLİĞİ GENEL BAŞKANI-
Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkezi Birliği (OR-KOOP) Genel Başkanı Cafer Yüksel ise, Türkiye orman köylüsünün biricik örgütü olduklarını vurguladı.
Yüksel, bilimsel çalışmaların kitaplıklarda kalmaması gerektiğine dikkati çekerek, ilgili kurum ve kuruluşların, sosyal çevrelerin bu çalışmalardan yararlanmalarının önemli olduğunu kaydetti.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 21.05.2010 tarihinde Bayram Sarayoğlu tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle