ÇERNOBİL felaketinin, başta Karadeniz kıyıları olmak üzere Türkiye'yi radyasyon yağmuruyla kirletmesinin üzerinden 24 yıl geçti. Zamanın yöneticileri hiçbir önlem almadığı gibi radyasyonlu çayları insanlara içirdiler, radyasyonlu fındıkları halkımıza dağıttılar. Bugün, Karadeniz'in her evinde, insanlar yakınlarını kanserden kaybediyorlar. Yetmezmiş gibi şimdi de nükleer santral belası için seçtikleri yerlerden biri Çernobil kurbanı Karadeniz'in Sinop kenti. Hükümetin nükleere karşı 40 yıldır direnen Mersin Akkuyu için planladığı dört nükleer reaktör projesi de sürüyor. Bugün Türkiye'yi nükleer karanlığa mahkum etmek isteyenlere karşı sesimizi her zamankinden daha yüksek çıkartmak zorundayız. Akkuyu'da, Sinop'ta, dünyanın hiçbir yerinde nükleer santral istemiyoruz.
Akkuyu ve Sinop Çernobil olmasın demek için Kadıköy meydanındayız.
Karadeniz'in el değmemiş vadileri, Ege ve Akdeniz'in dere ve çayları, Türkiye'nin her yerindeki akarsular, doğayı yok etme pahasına kâr peşinde koşanların saldırısı altında. Sadece Doğu Karadeniz'de 750'ye varan HES projesiyle, enerji bahanesiyle sularımızın kullanım hakkı şirketlere devrediliyor, sular tünellere hapsediliyor, yatağında akan su bırakılmıyor, Artvin, Rize, Trabzon, Giresun HESlerin, maden ve taş ocaklarının, yayla yollarının çok yönlü saldırısı altında: Dünyanın en nadide yağmur ormanları, doğal eski ormanları, akarsu vadileri tarümar ediliyor, üstelik bir de enerji nakil hatlarının yayacağı radyasyonla adeta her vadi bir Çernobil'e dönüştürülüyor.
Çoruh'tan Senoz Vadisi'ne, Yuvarlakçay'dan Fındıklı'ya, Görele'den Alakır'a , Loç Vadisi'ne kadar Karadeniz, Ege ve Akdeniz'de derelerinin kurutulmasına, vadilerin yok edilmesine, HES inşaatları için ağaçların kesilip ormanların tahrip edilmesine karşı yöre insanları direniyor.
Doğayı yok eden HES'lere karşı hareketlerimizi büyütmek için 25 Nisan'da Kadıköy' deyiz.
Barajlar sadece akarsuları ortadan kaldırıp vadileri yok etmekle kalmıyor, insanları yerinden yurdundan ediyor ve tarihi mirası sulara gömüp ortadan kaldırıyor. Aynı zamanda milli park olan MUNZUR vadisini yok edecek sekiz baraj projesi Dersim halkının yıllardır süren mücadelesine rağmen devam ediyor. Yüzyılların mirası Küre Dağları Milli Parkı içinde akan Devrekani Çayı üzerine altı adet baraj projesi monte edilmeye çalışılıyor ve dünyanın ikinci büyük kanyonu olan Valla Kanyonu da HES'lerle tehdit ediliyor. ALLİANOİ'yi kurtarmak için yapılan girişimler dikkate alınmıyor ve Bergama'da yapılan Yortanlı barajı Allianoi antik kentini sular altında bırakmak için gün sayıyor. Tarihin en önemli tanıklarından HASANKEYF antik kentini sonsuza kadar baraj sularına gömecek olan Ilısu barajı bütün dünyaya mal olan dirençli mücadelelere rağmen sürdürülüyor.
Munzur ve Devrekani özgür aksın, Hasankeyf ve Allianoi yaşasın demek için 25 Nisan'da Kadıköy' deyiz.
Termik santraller sadece iklim değişikliğini geri dönüşsüz noktaya yaklaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda bacasından çıkan zehirli dumanlarla çevresinde yaşayan insanlarda ciddi hastalıklara yol açıyor, ormanları ve tarım alanlarını tahrip ediyor. Buna rağmen hükümet 50'yi aşkın yeni kömürlü termik santral projesiyle Gerze'den Bartın, Erzin, Yalova, Çanakkale'ye kadar Türkiye'nin her yerinde hem halkın sağlığını, hem doğayı, hem de yeryüzünün geleceğini tehlikeye atmaya devam ediyor. Doğaya ve yaşama sahip çıkmak için kömüre hayır diyoruz.
Termik santrallere karşı çıkmak, iklim değişikliğini durdurmak için 25 Nisan'da Kadıköy'deyiz.
Yaşama kasteden projeler enerji yatırımlarıyla da sınırlı değil. Bergama, Eşme, Havran, Ulukışla gibi yerlerde altın madenleri, İstanbul'da üçüncü köprü, yeni otoyollar, taşocakları, çimento fabrikaları, golf sahaları gibi ormanlara, sulak alanlara, tarım alanlarına ve insan yerleşimlerine zarar veren, kentsel dönüşüm adı altında insanları yaşadıkları yerden koparan bütün yanlış projelere karşı Türkiye'nin her yerinde protestolar ve kampanyalar yükseliyor.
Hepimiz 25 Nisan'da Sinop'ta, Mersin'de ve Kadıköy'de meydanlarda buluşuyoruz.
Tüm doğayı ve yaşamı savunanları 25 Nisan'da Kadıköy meydanına davet ediyoruz.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 20.04.2010 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle