Artvin'de Tekel İşçilerine Destek Amacıyla Kitlesel Basın Açıklaması Düzenlendi

04/02/2010 16:58

Artvin'de Kızılay İş Merkezi Önünde, 52 Gündür Ankara'da Haklarını Arayan Tekel İşçilerine Destek Amaçlı Kitlesel Basın Açıklaması Yapıldı.


Haber: Hayati Akbaş







TÜRK-İŞ Artvin Temsilciliği, Eğitim-Sen Artvin Şubesi ve DİSK Artvin Şubesi tarafından organize edilen kitlesel basın açıklamasına, Artvin Belediye Başkanı Emin Özgün, Başkan Yardımcısı Erdinç Eldemir, Artvin Barosu Başkanı İzzet Varan, CHP Artvin İl Başkanı Uğur Bayraktutan, DP Artvin İl Başkanı Ertan Küçükay, TDH Artvin İl Başkanı Alper Ketenci, İl Genel Meclis Üyeleri Turan Yüksel, Ömer Ustabaş, Hasan Çelik, Erkan Özyazıcı, ADD Artvin Şube Başkanı Ahmet Biber, Yeşil Artvin Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Bedrettin Kalın, TÜRK-İŞ Artvin Temsilcisi Remzi Yavuz, DİSK Artvin Şube Başkanı Selim Bilgin, Eğitim-Sen Artvin İl Temsilcisi Seyfettin Altıkulaç ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Kızılay İş Merkezi önünde gerçekleştirilen kitlesel basın açıklaması öncesi katılımcılar Artvin oyunları oynayarak temsili bir ateş yaktılar.

Kitlesel basın açıklamasında ilk olarak TÜRK-İŞ Artvin Temsilcisi Remzi Yavuz TÜRK-İŞ Genel Merkezi tarafından yayınlanan bildiriyi katılımcılarla paylaştı. Bildiride; "TÜRK-İŞ Genel Merkezi'nin önünde devam eden TEKEL işçilerinin mücadelesi 50. gününe yaklaşırken, süreç sadece TEKEL işçilerini değil, özelleştirmeye, kapatmalara ve işsizleştirmelere muhatap tüm işçileri huzursuz etmiş ve endişelendirmiştir. Halkımız endişelidir.

Siyasi iktidar 32 bin 4-C mağduruna, on binlerce yeni mağdur eklemek için çaba harcıyor. İşçilerin mücadelesi ise, sadece aşı ve işleri içindir.

Sayın Başbakan birilerinin işçileri kışkırttığını söylemektedir. Doğru söylüyor. İşçileri kışkırtanlar var. Ama bunlar; işçinin aşını ekmeğini elinden almak isteyenlerdir.

Bunlar, 4-C dayatması ile işçileri aileleri ile birlikte mağdur etmek isteyenlerdir. Oysa "ÇALIŞMA HAKKI" Anayasa'nın 49. maddesi ile teminat altına alınmıştır. Hükümetlerin görevi, bu hakkın gereğini yerine getirmek olmalıdır.

Bizler, Başbakan'ın bu memlekete hizmet için ömrünü vermiş TEKEL işçilerine ilişkin "yatarak para kazanıyorlar" söylemini reddediyoruz.

Bizler Başbakan'ın Tekel İşçilerine yönelik söylediği "fazla oluyorlar" biçimindeki üslubunu yakışıksız buluyoruz.

Bizler, Başbakanın ‘evlerine gitsinler' sözleri ile Tekel İşçilerine aba altından sopa göstermesini doğru bulmuyoruz.

Tekel İşçilerinin yalnız olmadığını 17 Ocak Sıhhiye Mitingi ile gösterdik, 4 Şubat günü üretimden gelen gücümüzü kullanarak bir kez daha göstereceğiz.

Hükümetin işçilere yönelik tutumu bu kadar açık iken; 22 Ocak 2010 tarihli açıklamasında 49 ilde patronlara uygulanan teşviklerin hem süresi hem de kapsamı genişletilmiştir. Anlaşılıyor ki; Hükümet; sadece işçiye geldiğinde şahin kesiliyor.

Batırılan bankalara, hortumlamalara ve her istediğinde sermayeye kaynak bulabilen Hükümet; sıra işçilere geldiğinde halkın vergisini yerinde kullanmak gerektiğini hatırlıyor.

Bizler; Hükümetin 15 Aralık 2009 tarihinden bu yana Ankara'da hak ve ekmek mücadelesi veren TEKEL işçilerine karşı duyarsız kalınmasını protesto ediyoruz.

Değerli Arkadaşlarım, 50 gündür soğuk yağmur demeden eylem yapan TEKEL işçilerine selam olsun. Onların mücadelesi bizim mücadelemizdir. Tekel İşçilerinin mücadelesi, emek örgütlerini de bir araya getirmiştir.

1 Şubat 2010 günü yapılan görüşmede de Hükümet; işçilerin taleplerini karşılamak yerine 4-C'den vazgeçmeyeceğini açıkladı.

Peki, 4-C nedir?

600-700 lira maaş demek…

Ücret dışında bir parasal hakkın olmaması demek,

Fazla mesai ücretinin olmaması demek,

Hiçbir sosyal ödemenin olmaması demek,

Her 4 ayda sadece 2 gün hasta olma hakkı demek,

Kıdem Tazminatı hakkının olmaması demek,

İhbar tazminatının olmaması demek,

Sendika üyeliğinin olmaması demek,

Tekel İşçilerinin direnişi bunca anti-demokratik baskıya karşıdır. İşi ve aşı içindir. Kazanılmış haklarını korumak içindir.

Hükümetin duyarsız tutumu nedeniyle Tekel İşçileri 2 Şubat Salı günü 200 işçi ile yeniden açlık grevine başlamıştır.

TÜRK-İŞ, tüm işçi ve memur konfederasyonları ile birlikte Hükümetin emekçilerin taleplerine duyarsızlığına karşı; 4 Şubat 2010 tarihinde ÜRETİMDEN GELEN GÜCÜMÜZÜN KULLANILMASINA karar vermiştir. Biz de bu kararı alkışlıyor ve buradan sıcak bir selam gönderiyoruz. TÜRK-İŞ'imizi de aldığı mücadeleci tutum nedeni ile kutluyoruz.

Değerli Arkadaşlarım, eylemlerimiz, Hükümetin sesimizi duyması ve haklı taleplerimizin gereğini yerine getirmesi içindir. Hükümetin duyarsızlığı sürdüğü sürece bizim de eylemlerimiz ve Tekel İşçilerini sahiplenmemiz devam edecektir.

Tekel İşçilerinin mücadelesi Türkiye İşçi Sınıfının mücadelesi olmuştur. Bizim mücadelemizdir.

Bu nedenle; ücretli köle olmamak için, Güvencesiz, sigortasız, taşeronda, 4-C ile çalışmamak için, Yeterli ücret, sendika hakkı için ve insanca yaşam için;

Haydi, Tekel işçileri ile dayanışma için BİRLİKTE MÜCADELEYE!" ifadeleri yer aldı.

Bilgin, " Türkiye 8 Yıldır Allah'tan Korkmaz, Kuldan Utanmaz bir anlayışla yönetiliyor"

TÜRK-İŞ Artvin Temsilcisi Remzi Yavuz'un ardından DİSK Artvin Şube Başkanı Selim Bilgin bir konuşma yaptı. Bilgin, " Artvin'de, Cumhuriyet kentinde gördüğünüz gibi bir kıvılcım yarattık. TEKEL işçilerine 10 bin kişinin gücü bizi iktidardan almaya yetmez diyen anlayışa diyoruz ki TEKEL işçileri Kızılay'da 10 bin kişi değil 72 milyon kişidir. Bunu da bu meydan da gösterdik. Bugün değişik siyasi partilerin yöneticileri, temsilcileri, kısacası Artvinliler burada. Biz emekten yana olan herkese şükranlarımızı sunuyoruz. Biz diyoruz ki yıllardır Türkiye'nin kurtuluşu olarak bizlere özelleştirmeyi dayatanlar, devletin ve halkın mallarını ona buna peşkeş çekenler sayesinde Türkiye'nin nereye gittiğini ve gideceğini gördük ve görmeye devam ediyoruz. Bu özelleştirmeler yapılmadan önce devletin malı olan araziler, fabrikalar, kuruluşlar şimdi satıldı da Türkiye'nin borcumu bitti. 7 yıl önce Türkiye'nin borcu 150 milyar dolar iken şimdi ise 500 milyar dolar olmuştur. Bir çok kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan arkadaşlarımız işsiz kalmıştır. TEKEL işçilerinde olduğu gibi yok 4-C yok 4-B biz bunların hiç birini kabul etmiyoruz. Biz TEKEL işçilerinin dediği gibi özlük haklarımızla yaşamak istiyoruz" dedi. Bilgin konuşmasının devamında, " Çok uzun zamandır bir anlayış tarafından yönetilmekteyiz. TEKEL işçilerinin direnişinde şunu gördük: artık uyuma zamanı bitti, bana ne deme zamanı da geçti. Buradan açıkca söylüyorum, öğretmenlerimize ücretli öğretmen, geçici öğretmen, yok mevsimlik öğretmen anlayışını getirenler, işçilere 4-C'yi dayatanlar yarın emniyet güçlerini de özelleştirecekler ve iki saat polislik ve askerlik yaptıracaklar. "ifadelerine yer verdi.

Bilgin konuşmasının son bölümünde ise, "Sekiz yıldır Allah'tan korkmaz, kuldan utanmaz bir anlayışla halkımızı yönetmeye çalışanlara, TEKEL işçileri çok kısa bir zamanda geldikleri gibi gideceklerini göstermiştir. Hepimiz TEKEL işçisiyiz" diyerek sözlerini tamamladı.

DİSK Artvin Şube Başkanı Selim Bilgin'in konuşmasının ardından Eğitim-Sen İl Temsilcisi Seyfettin Altıkulaç'da bir açıklama yaptı. Altıkulaç, " Günümüz Türkiye'si sermaye için dikensiz bir gül bahçesine çevrilmiştir. Neo-liberal politikalara sıkı sıkıya sarılmış Hükümetler tarafından 30 yılı aşan bir süredir bu ülkede sermayenin her istediği anında ve fazlasıyla yapılırken, emekçilerin en temel ve insani talepleri sistemli bir şekilde bastırılmış, haklan gasp edilmiştir. AKP iktidarı emekçilere yönelik bu çok yönlü kuşatmanın son, fakat en kararlı temsilcisi olarak bu politikalarda ısrar ediyor.

Bu politikaların özü üç temel ayak üzerinde yükseliyor. Birincisi kamu alanının, bütün yurttaşlara ait olan değerlerin piyasa güçlerine terk edilmesi, en temel insan ihtiyaçlarının dahi bir kâr alanı haline getirilmesi: AKP özelleştirmede şampiyondur.

İkincisi 12 Eylül artığı bir Anayasa'nın gölgesinde yurttaşlarını en temel haklardan mahrum bırakan, öteleyen, dinsel, inanca dayalı ya da etnik kimliklerini tanımayarak onları dışlayan otoriter devlet anlayışı: AKP baskıda, gözaltılar da, kitle gösterilerine yönelik şiddette şampiyondur.

Üçüncüsü örgütlenerek, birleşerek kendi çıkarları için bu gidişata dur diyebilecek hak gaspları karşısında sesini yükseltecek, sermayenin karşısında emeğin onurunu savunacak emekçilerin istihdam politikaları yoluyla bölünmesi, emekçilerin farklı statülerle farklılaştırılması, böylelikle işçi-memur, kadrolu işçi-taşeron işçisi, sözleşmeli, 4/C'li, 4/B'li adı altında parçalanmış emekçilerin örgütsüzleşmesi, etkisizleştirilmesi, eşit işe eşit ücret ilkesinin ayaklar altına alınması. AKP kuralsız istihdam alanında da şampiyondur,

4/C statüsü tamamen özelleştirme mantığının ürünüdür. AKP kârlı kamu işletmelerini yok pahasına sermayeye aktarırken bu işletmeleri kârlı hale getiren, etiyle, kanıyla, dişiyle, tırnağıyla bu işletmelerin her bir tuğlasında, makinesinde hakkı bulunan emekçileri de sokağa bırakmak, açlığa ve sefalete mahkûm etmeye kararlıdır.

Bunun en son somut örneği Tekel işçilerinin durumudur. Bugün Ankara'da sürmekte olan Tekel işçileri direnişi bu noktada Türkiye'nin bütün emekçileri için önemli bir sınav niteliği kazanmıştır. Hamasi sloganların ötesinde bir gerçek olarak ifade edilecek olursa bu, tüm emekçilerin yüreği Tekel işçileri için atmakta, umutları, talepleri Tekel direnişinde somutlanmaktadır. Tekel direnişi emekçiler için bir nirengi noktasıdır. Direnişin kaybedilmesinin sonuçları bütün emekçiler için ağır olacaktır. Direnişin kazanılması durumunda ise aynı 25 Kasım Grevinde yaşandığı gibi, emekçiler için daha aydınlık, daha demokratik bir Türkiye umudu güçlenecektir. Bu nedenle emek güçlerinin her hangi birinin bu direnişi hafifsemeye hakkı yoktur.

DİSK ve KESK'in çağrısıyla bir araya gelen 6 Konfederasyonun toplantısı sonucunda Hükümete sorunu çözmesi için 26 Ocak'a kadar mühlet verildi. Bu süre içerisinde sorunun çözülmemesi durumunda dayanışma grevi yapılacağı vurgulandı. Siyasi iktidar bu çağrıyı savsakladı. Yeni bir randevu vererek soğukta ekmek ve demokrasi mücadelesi veren TEKEL emekçilerini 1 hafta oyaladı. Bu bir haftanın sonunda işçilere yine 4/C'yi dayatabileceğini sandı.

Siyasi iktidar Tekel işçilerini pervasızca kapının önüne koyabileceğini, kimsenin onlara sahip çıkmayacağını düşünerek bu adımı attı. Tekel işçileri yıllardır süren bu karanlığa karşı bir meşale yaktılar. Bu meşalenin sönmesine izin vermeyeceğiz. Emekçilerin kararlılığını 4 Şubat günü, 1 günlük dayanışma greviyle bir kez daha göstereceğiz. Emek, Barış ve Demokrasi Mücadelesini Yükselteceğiz!" ifadelerine yer verdi.

Konuşmaların ardından kitlesel basın açıklaması halaylar ve sloganlar eşliğinde sona erdi.

comments powered by Disqus

Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 04.02.2010 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Benzer Haberler
Benzer içerik bulunamadı.


En Çok Okunan Yaşam Haberleri
 » Şehir Plancıları Hopa’nın Haritasın...
 » Hopa’da Gergin Anlar...
 » Makedonyalı Türk Gençler Çaykur'un...
 » Hopa Uluslararası Lojistik Kongresi...
 » Dsi Artvin Bölge Müdürü Yıldız’dan...
 » Tiflis - Trabzon Direkt Uçuşları Ba...
 » Bakan Uraloğlu’ndan Rize - Artvin H...
 » Kemalpaşa Kaymakamı Ayaz Denetime Ç...
 » Kokarca Böceği İstilasına Rize Bele...
 » Başkan Erhan Yılmaz’dan İşadamı İsm...