Artvin Türk Eğitim Sen Şube Başkanı Nizamettin Torun 2009-2010 Eğitim - Öğretim Yılı 1'ciYarıyıl Sonunu değerlendirdi.
YENİ BAKAN BEKLENTİLERİ BOŞA ÇIKARTMIŞTIR.
Torun yaptığı açıklamada;"Eğitim çalışanlarının umutla başladığı, 2009/2010 öğretim yılının birinci yarısı hüsranla sona erdi. Nimet Çubukçu ile başladığımız bu dönemde, Çelik'in biriktirdiği sorunlar çözülmemiş, yeni Bakan eğitim çalışanlarının beklentilerini boşa çıkarmıştır. Milli Eğitim Bakanlığında işler iyi gitmemektedir. Maalesef Sayın Bakan eğitim konularına hakim olamamış ve otomatik pilotu devre dışı bırakacak bir iradeyi ortaya koyamamıştır. Türk Milli Eğitimi acemi ellerde mi, sorusu birçok eğitimcinin gelecekle ilgili büyük kaygılar yaşadığını ifade eden bir soru olarak cevapsız kalmaktadır. Hüseyin Çelik döneminde MEB'de usulsüzlük kurumsallaş bu dönemde MEB, problem çözme yerine problem üretmeyi kendisine görev edinmiştir. Hüseyin Çelik'in MEB'den kovduğu liyakat ve kariyerin Bakanlığa dönüşüne henüz izin verilmemiştir. Sayın Çubukçu, aradan geçen yaklaşık 9 aylık sürede milli eğitime verebileceği hiç bir şeyi olmadığını göstermiştir.
AKP İKTİDARI MEMURUNU AÇLIKLA İMTİHANA TABİİ TUTTU
2009 yılı hem eğitim çalışanları hem de eğitim sistemimiz için olumsuz bir yıl olarak geride kalmıştır. Eğitim çalışanlarının mali haklarında hiçbir gelişme sağlanamamıştır. Hükümetin memura reva gördüğü yüzde 2. 5 maaş artışıyla kendisini 2010 yılının zam yağmurundan koruması mümkün değildir. Bu şartlarda, Türk memurunun, AKP iktidarının açlıkla imtihanından ayakta kalarak çıkma umudu kalmamıştır.
Öğretmenlik mesleğiyle beraber eğitim sistemimiz de çökmektedir. Türk öğretmeni, OECD ülkelerinin aldığı ücretin üçte birini almaktadır. Eğitim kurumlarımız hayat boyu test çözme kurumlarına dönüşmüştür. MEB, Hayat boyu Öğrenmeyi, AB'nin LLB Programı olarak anlamaktadır. Türk Milli Eğitim sisteminin hayat boyu eğitim anlayışına göre yeniden düzenlenmesi, alt yapısı kurularak yasal zemine kavuşturulması gerekir.
360 BİN ÖĞRETMEN ADAYI GÖREV BEKLEMEYE DEVAM EDİYOR.
Atama bekleyen öğretmen adaylarının perişanlığı büyüyerek devam ediyor. Öğretmen adaylarının, Şubat ayında atama yapılmaması halinde sayıları 360 bine ulaşacaktır. Her yıl yenileri açılan eğitim fakültelerimiz, Fen- Edebiyat fakülteleriyle birlikte yılda 60 bin mezun vermektedir. 2010 yılında atanacak öğretmen sayısı 40 bindir. Türkiye'de 150 bin öğretmen ihtiyacı vardır. Bu problem sosyal patlamaya doğru gitmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı ücretli öğretmenleri "mevsimlik işçi" gibi çalıştırmaktadır. 4/B statüsündeki sözleşmeli kölelik ise bu iktidarın milli eğitime bir armağanıdır. Bir de, Bakanlığın uyguladığı kast sisteminde paryaları oluşturan 4 C'liler vardır. 4 C statüsüne alınmak istenen Tekel işçilerinin Ankara'daki direnişi boşuna değildir. MEBde, mevcut siyasi iradenin mağdur ettiği 10 bin 4/C'li vardır. Bundan dolayı, Türk Eğitim-Sen olarak Tekel İşçilerinin şanlı mücadelesini çok iyi anlıyor ve destekliyoruz. Diyarbakır'dan Samsun'dan, Batman'dan, Urfa'dan, Amasya'dan ve İstanbul'dan Ankara'ya gelerek ekmek, aş, iş kavgası vererek bayraklaşan, haksızlığa, yalana, talana karşı, kar- kış ve tehdit demeden mücadele eden Tekel İşçilerinden eğitim çalışanlarının öğrenecekleri çok şey olduğunu düşünüyoruz.
Sayın Çubukçu'nun bu güne kadar yaptığı iki olumlu icraattan biri olan, eş durumundan il emrine atama hakkını ne yazık ki sözleşmelilere tanımamıştır. Ayrıca, sözleşmeli öğretmenleri kadroya almak konusunda verilen sözün tutulmamasını anlamak mümkün değildir. Sözleşmeli öğretmenlik adeta içinden çıkılamayan bir kâbusa dönüşmüş, Nimet Çubukçu'nun net sözüne rağmen, mevcut 70 bin sözleşmelinin kadrolu yapılması bir yana, sözleşmeli öğretmen alımına devam edilmektedir.
Bütçeden eğitime ayrılan pay eğitimin sorunlarını çözmeye yeterli değildir. Ve 2010 yılında bütçeden ayrılan pay daha da düşmektedir. Türkiye'de öğrenci başına yapılan yatırım yetersizdir. Türkiye'de öğrenci başına düşen harcama miktarı OECD ülkeleri ortalamasının ilköğretimde 6'da biri, orta öğretimde 4'te biri, yüksek öğretimde 3'te biri kadardır. Bu durum okul yöneticileri ile velileri karşı karşıya getirmektedir.
2009 yılında eğitimin en önemli sorunlarından biri de fiziki mekan ve alt yapı yetersizlikleridir. Okullarda ders araç-gereçleri, laboratuar, bilgisayarlar, spor salonları yeterli düzeyde değildir. Eğitime ayrılan kaynağın yetersizliği nedeniyle okul ile veliler karşı karşıya gelmektedir. Okulların ihtiyaçları öğrencilerden toplanan paralardan karşılanmaktadır. Okullarda hijyen sorunu çözümlenememiş, okullar hastalıkların başlangıç adresi haline gelmiştir. Bazı okullarda hizmetli çalıştırılmamaktadır. Hizmetli sayısının ihtiyacı karşılamaması, okulları mikrop yuvası yapmaktadır.
Eğitim-öğretim alanında faaliyet gösteren tüm kurumlarda çalışan hizmetli, memur, teknisyen v. b. eğitim çalışanları ise hem ekonomik hem de sosyal haklar yönünden üvey evlat muamelesine tabi tutulmaktadır. Bunların, görev tanımları olmadığı gibi atama ve yer değiştirmelerine yönelik bir yönetmelik dahi yayınlanmamıştır, ayrıca görevde yükselme konusundaki sıkıntıları hala devam etmektedir. MEB'de, Veri Hazırlama Kontrol İşletmeni kadrosunun sınırlı tutulması memur arkadaşlarımızın mağdur olmalarına yol açmıştır.
SORUNLARI TAKİP EDİYORUZ VE MÜDAHİL OLACAĞIZ
Türk Eğitim-Sen Artvin Şubesi olarak, eğitim çalışanlarının bütün sorunlarını yakından takip ediyor ve müdahil oluyoruz.
Başta İl Milli Eğitim Müdürlüğü olmak üzere idarenin, eğitim çalışanlarının hak hukuku konusunda son derece duyarsız olduklarını hayretle takip ediyor ve bunun mücadelesini veriyoruz.
Bakanlık tarafından, 07. 12. 2009 tarihinden itibaren öğrencilerin H1N1 virüsüne karşı aşılanmalarına başlanacağı belirtilmiş ancak kampanya, aşı skandalı ile sonuçlanmıştır. Tutarsızlık, kararsızlık bu konuda da kendini göstermiştir.
Yönetici atamaları ile ilgili münhal okulların duyuruya çıkarılması ve vekâletle yönetilen okul ve kurum sayısının 76 olması, bugüne kadar milli eğitimin vekâleten yönetildiğini açıkça ortaya koymuştur. Müdür başyardımcısı ve müdür yardımcıları bu sayıya dâhil değildir. Yedi yıldır yönetici atama ve görevlendirmelerinde, usulsüzlüğün, hukuksuzluğun her çeşidi ile karşılaştık ve mücadele ettik. İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün bundan sonraki süreci doğru yöneteceğini umuyoruz.
Bizler eğitimci olarak; eğitimin sorunlarına duyarsız, eğitim çalışanlarıyla sorunlu, kavgalı Milli Eğitim Müdürü görmek istemiyoruz. Bizler, eğitimcilere kucak açan, kendini onlardan biri olarak görüp, onların sorunlarına kendi sorunuymuş gibi yaklaşan milli eğitim müdürlerini görmek istiyoruz. Bilinmelidir ki; eğitim camiası artık laf değil, icraat beklemektedir" ifadelerine yer verdi.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 28.01.2010 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle