Arhavi Eğitim-Sen Temsilciliği Tekel İşçilerinin verdiği mücadelenin arkasındayız diyerek bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında Eğitim-Sen üyeleri ve CHP ilçe örgütü yöneticileri hazır bulundu. Cumhuriyet meydanındaki eylemde Eğitim-Sen Arhavi Temsilciliği Başkanı Uğur Sarıcan şunları söyledi;
"Yıllardır TEKEL'i tasfiye etmek için özelleştirme silahını kullanan ve önce içki fabrikalarını, sonra da sigara fabrikalarını kapatan ya da özelleştirerek özel sektöre peşkeş çeken AKP, "Artık tütün işleme fabrikalarına gerek kalmadı" diyerek, TEKEL'in tütün işleme fabrikalarını kapatıp TEKEL'e en büyük darbelerden birini daha vurmuştur. 12 bin işçi için hükümetin çözümü, bundan önce özelleştirilen kurumların işçilerine yaptığı gibi, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 4-C statüsünde çalıştırmaktır. 4-C'li personel çeşitli devlet kuruluşlarında, "kapıcılık", "temizlikçilik", "bekçilik" gibi işlerde çalıştırılmaktadır. Asgari ücret tutarında bir ücret alan ve sendikalaşma hakkı olmayan bu işçiler çoğu zaman "işletmenin kamburu" muamelesi görmektedir. Dahası 4-C'li personel, bir yıl içinde 10 ay çalıştırılmakta ve emekliliğe sayılan sigortalılığı da çalıştığı süreyle sınırlı tutulmaktadır. TEKEL'in yaprak tütün işleme fabrikalarının işçileri, kendilerini bir devlet kölesi derecesine düşürecek olan 4-C statüsünde çalışmaya razı olmadıkları için, İstanbul'dan Adıyaman'a, Diyarbakır'dan Adana'ya sürdürdükleri eylemlerini günlerdir Ankara'da soğuğa, yağmura ve polis saldırısına rağmen devam ettirmektedirler. Bu süreç içerisinde Ankara'da binlerce TEKEL işçisi polis tarafından biber gazıyla püskürtülmek istenmiş ve coplanmıştır. Ama bu, TEKEL işçisinin kararlılığını arttırdığı gibi, AKP'nin Türkiye'de oluşturmaya çalıştırdığı emek düşmanı diktatörlük rejimi karşısında olan tüm emek güçlerinin moral ve direncini arttıran bir etkide bulunmuştur. Tüm Türkiye'de emekçilere karşı yürütülen ağır saldırı kampanyasında TEKEL işçilerinin mücadelesi bayraklaşmış ve mücadeleleri emek hareketine moral ve ivme kazandıran bir boyuta çevrilmiştir.
4-C sorunu eğitim sistemini de olumsuz etkilemektedir
Özellikle son yıllarda kamu istihdamında yaşanan esnekleşme uygulamaları, kamu personel sisteminin fiilen güvencesiz, esnek ve kuralsız hale getirilmesi ile sonuçlanmıştır. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere, bugün kamuda esnek istihdam politikalarının uygulanmadığı bir alan bulmak neredeyse imkânsızdır. Eğitimde "ücretli öğretmen" olarak ifade edilen "Kısmi Zamanlı Geçici Öğreticiler", "sözleşmeli personel" olarak değil "geçici personel" olarak istihdam edilmektedir. Bugün aynı okulda ya da işyerinde, aynı niteliklere sahip ve aynı işi yapan öğretmenlerin bu statü ayrıştırması nedeniyle özlük hakları arasında büyük farklılıklar ortaya çıkmıştır. İş güvencesi, ücret ve sosyal haklar başta olmak üzere yaratılan bu farklılık, özellikle 4-C ile çalışanlar için "yeni kölelik" koşullarını yaratmıştır. Bir taraftan özelleştirilen kamu işletmelerindeki işçiler okullarda "hizmetli", "kaloriferci" vb adlarla istihdam edilirken, diğer taraftan benimsenen "ücretli öğretmenlik" uygulaması ile yine 4-C kapsamında güvencesiz çalışma biçimleri tüm işkolunda farklı statü ve adlar altında yaygınlaştırılmak istenmektedir. Öğretmen kavramının yerine "Kısmi Zamanlı Geçici Öğreticilik" tanımlamasının yeğlenmiş olması, bu kişilerin aynı zamanda 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda geçen "memur"un sahip olduğu haklardan yararlanamayacağı anlamına da gelmektedir. Sadece "ücretli öğretmen"lerden değil, ayrıca işyerleri özelleştiği için diğer kamu kurumlarına gönderilen personelden oluşan 4-C'lilerin her şeyden önce statü tanımlamalarında bir karmaşa vardır. 657 sayılı DMK, 4-C maddesinde çalışanları "bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet görenler" olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlama, memur statüsü için belirtilmiş olan " asli ve sürekli kamu hizmetinin ifası ile görevlendirilenler" hükmüne uymadığı için 4-C'liler memur sayılmamaktadır. Ama yasa, 4-C maddesinde açıkça " sözleşme ile çalışan ve memur sayılmayan kişilerdir" tanımlaması yaptığı için 4-C'liler işçi olarak da kabul edilmemektedir.
Ne işçi, ne de memur kabul edilmeyen 4-C'liler, işçi sendikalarına mı yoksa kamu emekçi sendikalarına mı üye olabilecekleri belirlenemediği için sendika haklarını kullanamamaktadır. Bunun yanı sıra "bir yıldan az süre" ile çalışmaları öngörüldüğü için ücret ve sosyal haklarını en fazla 10 ay süreyle alabilmektedir. Geriye kalan 2 aylık sürede ise ne sosyal güvenceleri ne de ücret hakları vardır. Hangi kurumda çalıştırılacakları, hangi işi yapacakları ve çalışma saatleri, amirlerinin insafına bırakılmıştır. 4 ayda 2 günden fazla sağlık raporu alamaz ve mazeret izni kullanamazlar; yani, hasta olmaya dahi hakları yoktur. Ayrıca 4-C'liler, diğer kamu emekçilerinin yararlandığı yiyecek, giyecek, yolluk ve ödeneklerden de yararlanmamaktadır.
Çözüm, mücadele içinde birleşmekten geçiyor!
AKP hükümetinin amacı, 4/C uygulaması ile kamu hizmetlerini, kölelik düzeni içinde çalıştırdığı emekçilere yaptırmaktır. Bu düzenin birinci elden mağdurları sayıları her geçen gün artan 4-C ile çalışanlardır. Kamuda piyasalaşma ve esnek çalışma düzeni yaygınlaştıkça, TEKEL işçileri, özelleştirilen kurumlarda çalışan diğer işçiler mücadelelerinde yalnız kaldıkları sürece hiç kuşku yok ki 4-C kamuda hâkim çalışma düzeni olacaktır. Dolayısıyla bugün 4-C'lilerin karşı karşıya olduğu sorunları 4-A, 4-B, 4-D olarak tasnif edilmiş tüm kamu emekçilerinin sahiplenmesi ve mücadelenin ortaklaştırılması gerekmektedir.
TEKEL işçileri, demiryolunda çalışan kamu emekçileri, işten atılan itfaiye işçileri, eczacılar, sendikalaştıkları için işten atılan işçiler vb gibi yaşanan hak gasplarına karşı sesini yükseltenler ancak mücadelelerini birleştirebilirlerse bir adım atabilirler. Atılacak adımlarının arkasının gelmesi için mücadelenin desteğe, ama gerçek bir desteğe ihtiyacı vardır. Bu yüzden de tüm işkollarından işçilerin, kamu emekçilerinin ortak mücadelesini de içeren bir mücadele hattına yönelmek, bugün için en acil ihtiyaçtır. Bunda en önemli rol elbette bizlere, sendika ve konfederasyonlara, örgütlü emek mücadelesine düşmektedir.
Emek örgütleri birleşip hükümetin bu saldırılarına yanıt vermezse, bilinmelidir ki tüm emek güçleri, her işkolundan işçiler, emekçiler, esnaflar, alın teriyle geçinen herkes, bu emek düşmanı saldırganlığın hedefi olacaktır. Eğitim Sen olarak, başta TEKEL işçileri olmak üzere, özelleştirme kapsamında bulunan kamu işyerlerinde çalışan işçilerin ve onların sendikalarının "herkese kadrolu ve güvenceli istihdam" talebiyle yürüttükleri mücadeleyi ortaklaştırma yönündeki irademizi bir kez daha bildiriyoruz. Eğitim emekçileri olarak, TEKEL işçilerinin mücadelesini selamlıyoruz. Yaşasın Emekçiler! Yaşasın ortak mücadelemiz! Yaşasın tüm dünya emekçilerinin onurlu mücadelesi!".
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 11.01.2010 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle