Artvin Ahmet Hamdi Tanpınar Kültür Merkezinde düzenlenen panele CHP Gurup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Adana Milletvekili Hulusi Gören, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu, Rize CHP İl Başkanı Mehmet Aslankaya, Ardahan CHP İl Başkanı Yalçın Taştan, il- ilçe belediye başkanları, parti yöneticileri katıldılar.
Ahmet Hamdi Tanpınar Kültür Merkezinde düzenlenen panel, saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. İl Başkanı Uğur Bayraktutan'ın açılış konuşmasını yapmasının ardından, CHP Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu kısa bir konuşma yaptı. Arifağaoğlu konuşmasında, hükümetin Yusufeli Barajı konusundaki politikalarını eleştirerek, orada yapılan köprülerin niçin yapılıp yıkıldığı sorusunu da gündeme getirdi. Daha sonra Adana Milletvekili Hulusi Gören ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk katılımcılara hitaben birer kısa konuşma yaptılar. Ardından Artvin Belediye Başkanı Emin Özgün Kürsüye geldi. Kısa bir konuşma yapan Özgün, 28 Mart seçimlerinde Artvin'de AKP'yi sandığa gömdüklerini belirterek, Artvin'in her zaman sosyal demokratların kalesi olarak kalacağını ifade etti. Başkan Özgün daha sonra konuşmalarını yapmak üzere CHP Gurup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu'nu mikrofona davet etti.
"Türkiye'de yolsuzluk ve yoksulluk artık had safhaya gelmiştir. "
Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasında şunları dile getirdi; " Bugün buraya düşüncelerimizi ve duygularımızı dostça ve kardeşçe paylaşmaya geldik. Çünkü Artvin'de olmak aydınların harmanlandığı yerde olmak demektir. Bugün burada olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye'de yolsuzluk ve yoksulluk artık had safhaya gelmiştir. Birileri bizleri soyarken bizler öylece bakmalı mıyız? Hayır, aklımızı kullanmalıyız. Aklınızı birilerine kiraya vermekle olmaz, birileri benim yerime düşünür, birileri benim yerime en iyiyi düşünür dediğimiz zaman bu olmaz. İnsanlık tarihi sorgulama üzerine kuruludur. İnsanlığın gelişmesi sorgulama üzerine kurulmuştur. Newton daldan düşen elmayı sorgulamasaydı yer çekimi kanununu bulabilirmiydi.
Her birimiz doğduğu andan itibaren vergi öder. Nereye ödüyoruz vergiyi? Devlete ödüyoruz. Niçin ödüyoruz? Bize daha iyi yol yapsınlar, okul yapsınlar, çağdaş yurtlar yapılsın, çocuklarımız cemaat yurtlarına gitmesin diye öderiz. Bir şey için daha öderiz, 70 milyonluk Türkiye'de yatağa aç girmesin diye öderiz. Onunda adına "sosyal devlet" derler. Peki, biz bunu yapıyoruz, vergiyi ödüyoruz, bana söylermisiniz, Türkiye Cumhuriyeti'nde kaç yurttaşımız, bizim ödediğimiz vergiler nereye gidiyor diye soruyor, sorguluyor? Bu soruyu sorduğunuz an bilin ki Türkiye Cumhuriyetine artık demokrasi gelmiştir. Bu soruyu sorduğunuz an bilin ki Türkiye'de haramiler yok demektir.
"Hesap vermek bir politikacı için onurlu bir görevdir. "
Neden bu ülkeyi haramiler yönetiyor? Bizim ödediğimiz vergileri çalıyorlar? Buna neden yolsuzluk diyoruz. Yolsuzluğun olmadığı bir ülkede acaba ne olur. Adalet olur, refah olur, demokrasi olur. Olmadığı ülkelerde ise dini kullanıp halkın hakkını yiyenler, kul hakkı yiyenler bir sınıf olur. Soruyorum, okula giderken ayaklarının altı delik ayakkabıyla giden sayın başbakan nasıl oluyor da dünyanın en zengin başbakanları arasına girebiliyor? Bunun hesabının sorulmadığı bir ülkede demokrasi sadece göstermelik olur. Halkın vergileriyle hizmet için siyaset yapanlar, mal varlıklarının sorgulanmasını ve açıklamasını onurlu bir görev olarak kabul etmelidirler. Hesap vermek bir politikacı için onurlu bir görevdir. Hesap vereceksiniz ki yurttaşta güven tazeleyeceksiniz. Yolsuzluklar her dönemde vardı. Mustafa Kemal'in döneminde de vardı. Dört yolsuzluk davası oldu, dördünü de Yüce Divana yolladılar ve mahkûm ettiler. Yolsuzluklara göz yummadıkları için bir toplu iğne bile üretemeyen genç Türkiye Cumhuriyeti, çok kısa süre içinde yurdu demir ağlarla ördü. Fabrikaları kurdu, Sümerbankları Etibankları kurdu. Hani diyor ya Tayyip Erdoğan sizin dikili bir ağacınız yok diye, insanın biraz yüzü kızarır, insanın biraz tarih bilgisi olur. Sata sata bitiremediğin o bir sürü değeri kimler üretti?!
Size bazı örnekler vereyim; Yıl 15 Ağustos 1925 o genç cumhuriyet Kayseri'de ilk uçak fabrikasının temelini atıyor. Yıl 1934 Kayseri'den kalkan ilk Türk uçağı Ankara'ya geliyor. Yıl 04 Haziran 1944 bir toplu iğne bile üretemeyen o ülke Osmanlının borcunu son kuruşuna kadar ödedi. Hiç kimseden borç almadan, kimseden para dilenmediler. İşte milli devlet, işte dürüst ve namuslu yönetim. İşte kul hakkı yemeyen bir yönetimin ülkeyi getirebileceği nokta budur. 22 Eylül 1947 Merkez Bankası açıklama yapıyor altın rezervimiz 176 ton. Bir tarih daha vereceğim size 07 Ekim 1954 Dünya Bankası genel sekreteri Türkiye'ye geliyor. Diyor ki Türkiye ekonomik geleceği çok parlak bir ülke, aynı bugün gelenlerin söyledikleri şeyi söylüyorlar. Bundan dört sene sonra 14 Kasım 1958 "İLK NİYET MEKTUBUNU VERİYORUZ. " Ağustos 1958 ve Türkiye Cumhuriyeti diyor ki ben iflas ettim, Moratoryum ilan ediyor. Gelinen noktaya bakar mısınız? Bu tarihlere dikkatinizi çekiyorum.
"Kimsenin inancı siyaseten sorgulanamaz. Ama birileri çıkmış bunu yapıyor. Bunu yapan açıkça söylüyorum " vatan hainidir" Onlar ülkesini sevmeyen insanlardır. "
Bizim kafamızı karıştırıyorlar, toplumu ayrıştırıyorlar. Sen türbanlısın, sen meyhaneye gidiyorsun, sen şusun, sen busun, bir ülkede bu tür ayrımlar tümüyle yapaydır. Ben vergimi veriyorum, vatandaşlık görevlerimi yerine getiriyorum, o zaman ben kul hakkı yemeyen bir yönetim istiyorum dememiz lazım. Eğer kul hakkı yiyen bir yönetim varsa işte bu ayrışmaları yapan yönetimdir. Bu ülkede yaşanan inançları ve kimliği ne olursa olsun, ikisini de siyaset alanının dışına çıkaracağız. Kimsenin inancı siyaseten sorgulanamaz. Ama birileri çıkmış bunu yapıyor. Bunu yapan açıkça söylüyorum " vatan hainidir"
Onlar ülkesini sevmeyen insanlardır.
Biz kimseyi dışlamayacağız. İnançları veya etnik kimliği ne olursa olsun. Kimsenin anne babasını ve etnik kimliğini doğarken tayin etme hakkı var mı? Böyle bir şey yapabilir mi? Onun için bunu siyaset konusu yapmayacağız. İnsanlık tarihi iki konuda çok ağır bedeller ödemiştir, biri din, diğeri ırk. Bu dini istismar edenleri tanımanız için bizim Yaşar Nuri Öztürk hocanın "Allah ile aldatmak" adlı bir kitabı var, onu alıp okumanızı isterim.
"Aklıyla hareket edemeyenler kendi sonlarını getirirler. "
"Türkiye'de demokrasinin varlığından söz ediyorlar. Türkiye'de var olan demokrasi AKP demokrasisidir. Tek parti devletinden AKP'nin bir farkı yoktur. "
Türkiye bir süreçten geçiyor, artık sağ-sol kavramları kalmadı. Durum şu bir tarafta yurtseverler var, diğer tarafta yurtsever olmayanlar var. Bu kadar açık bir durum var ortada, Türkiye yeniden bir ulusal kurtuluş hareketini başlatmak zorundadır. Unutmayın en büyük güç halkın gücüdür. Halkın gücüne inanacağız ve halkı aydınlatmak için, halk için çalışacağız. AKP hükümeti herkese baskı kuruyor, sendikalara baskı kuruyor, medyaya baskı kuruyor, yazara baskı kuruyor, halka baskı kuruyor. Onun için diyoruz ki sandığa giderken aklınızı kullanın. Geçen dönem Sosyal güvenlik yasası görüşmelerinde meclisi terk ettik. Dedik ki bu yasa çıkarsa vatandaş bundan olumsuz etkilenir. Emekli olumsuz etkilenir, işçi- memur olumsuz etkilenir. AKP'nin oyları %34 idi. Biz meclisi terk ettik ne oldu? AKP oylarını %47 ye çıkardı. Buna ne diyoruz akıl tutulması diyoruz. Aklıyla hareket edemeyenler kendi sonlarını getirirler.
Siyasal partilerin gençleşmesi lazım, siyasete gençlerin ve kadınların daha fazla katılması lazım. Bunlara imkân sağlayacak uygulamaları yapmak lazım. AKP gitmemek üzere kendisini programlamış bir partidir. AKP'de demokrasi anlayışı yoktur. AKP diyor ki beni iktidardan indirecek bütün güçleri sindireceğim. Hiçbir gücü önümde tutmayacağım diyor ve biz buna demokrasi diyoruz. Her baskıcı rejim kendi sonunu getirir. İşçi şikâyet ediyor başbakandan fırça yiyor, memur şikâyet ediyor başbakandan fırça yiyor, esnaf şikâyet ediyor, çiftçi şikâyet ediyor başbakandan fırça yiyor, köşe yazarı yazı yazıyor başbakandan fırça yiyor, medya bir şeyler yapmak istiyor başbakan baskı kuruyor. Ve bir takım batılı unsurlarla beraber Türkiye'de demokrasinin varlığından söz ediyorlar. Türkiye'de var olan demokrasi AKP demokrasisidir. Tek parti devletinden AKP'nin bir farkı yoktur. Bana söyler misiniz? Bu ülkede valiler kimin valisidir. Devletin değil AKP'nin valisidir. Bu yapı doğru bir yapı değil, bu doğru bir demokrasi değil, bu yapı Türkiye'yi faşizme götürüyor. Faşizme giden bir yapı karanlık bir yapıdır. Orada hak arayamazsınız orada yolsuzlukların üzerine gidemezsiniz. Bakınız hangi ülkeye bakarsanız bakın, hangi ülke olursa olsun hiçbir ülkede naylon faturadan sabıkası olan biri bakan olamaz. Ama Türkiye'de oldu. Buna odalar birliği, sivil toplum kuruluşları itiraz etmezlerse bu gemi rahat gitmez.
"Solun iktidara en yakın olduğu dönemlerde askeri darbeler olmuştur. "
Hiç kimse ama hiç kimse askeri darbelerden medet ummasın, demokrasilerde en büyük güç halktır. Solu ve halkı ezen askeri darbelerdir. CHP de darbelerden en çok zarar gören partidir. Dikkat edin ne zaman CHP iktidara yaklaşmış askeri darbe olmuş. CHP'NİN İKTİDARA EN YAKIN OLDUĞU DÖNEMLERDE ASKERİ DARBELER OLMUŞTUR. Solun iktidara en yakın olduğu dönemlerde askeri darbeler olmuştur. Şimdide bir darbe paranoyası var, darbe geliyor, darbe yapılacak diye. Kim diyor bunu? Emekli paşaların darbe yaptığı bir ülke var mı? Solu ezmek için bu ülkenin aydınlarını ezmek için, bu ülkenin yurtseverlerini ezmek için darbe paranoyası yaratıp insanları baskı altında tutuyorlar. Bu ülkede Türkan Salyam darbemi yapacaktı? Mehmet Haberal darbe mi yapacaktı? Bir kitap yazdı diye Ergün Poyraz içerde darbe mi yapacaktı? Kitap yazanın nerde darbe yaptığı görülmüş arkadaşlar. AKP'ye karşıysanız darbeci oluyorsunuz. Şunu da unutmayalım ki AKP Türkiye'de sivil bir darbenin %80'ini tamamladı.
Sokaktaki insan telefonla konuşmaktan korkuyorsa Türkiye'de demokrasi yok demektir. Bu askıya alınmış demektir. Başbakanın çocuklarını okutan Remzi Gür ile yaptığı telefon konuşması bile dinlenmiş. Bizde internet sitelerinden okuyoruz. Tabi gazeteler yazamıyor .
"Sandıkta AKP'ye ders verirseniz yolsuzluklarla mücadele edersiniz. "
"CHP iktidarında AKP'Yİ Yüce Divan'a göndermek bizim boynumuzun borcudur. "
Bu baskıyı kıracağız, işçimizle emeklimizle, memurumuzla bu baskıyı kırmak zorundayız. Hepimizin sesi çıkacak. Eğer çıkmazsa sadece yandaş medyanın sesi çıkacak. Bu yolsuzluklardan nasıl kurtulacağız? Saydam bir yönetim kurmadığınız sürece bu yolsuzluklardan kurtulamayız. Yönetim saydam olacak, yani hesap vermeyi kendine bir görev kabul edecek. Yani toplanan vergilerin kuruşuna kadar hesabının verilmesidir. Şöyle bir düşünce oluştu toplumda "yiyor ama hizmette yapıyor" bu düşünceye hepimiz şiddetle karşı çıkmalıyız. Böyle bir şey olamaz. Bu bizim kültürel dokularımıza işleniyor bunu reddeceğiz. Bunu reddetmenin yolu sandıkta gidip AKP'ye hayır diyeceğiz. Sandıkta AKP'ye ders verirseniz yolsuzluklarla mücadele edersiniz.
Yargı bağımsızlığını sağlayacağız diyorlar, yargıyı nasıl ele geçiririz diye çalışıyorlar. Bir iktidar neden baskı kurar? Bunun arkasında ki amaç nedir? Eğer bir iktidar gitmeye yakınsa bu baskının dozunu artırır. Geçmişte bunun örnekleri çoktur. Bu olay iktidarın gidici olduğunun göstergesidir. AKP dini siyasete sokan ve insanların dini duygularını sömüren, bunu yaparken de Allahtan korkmayan bir partidir. Anayasa Mahkemesi buna karar verdi.
Bu hükümet geçen dönem Dubai de bir anlaşma imzaladı. Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmemesi için, bağış olursa 1 milyar, dolar kredi olursa 8 milyar dolar para aldı. Bu nedir? Bu vatana ihanetin belgesidir. Türkiye Cumhuriyetinde ilk kez bir ekonomik anlaşmanın içine siyasi şart koyulmuştur. CHP iktidarında AKP'Yİ Yüce Divan'a göndermek bizim boynumuzun borcudur. Bu bizim namus borcumuzdur. Bunları adım adım izliyoruz, bunların yaptıklarının tamamını biliyoruz. Bunlar fakir fukaraya kömür dağıtıyorlar, bunda yapılan vurgun 1 milyar yani eski hesaba göre 1 katrilyondan fazla. Bunu ben söylemiyorum, bunu hazine müsteşarlığının denetim elemanı söylüyor. "
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 08.12.2009 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle