Artvin Kalkınma Ve Eğitim Vakfı Sanatsal Faaliyetlerine Ara Vermeden Devam Ediyor

01/07/2009 12:43


Haber: Hayati Akbaş







Merkezi Ankara'da bulunan Başkanlığını Artvinli iş adamlarından Nuri Kemal Demirel'in yaptığı Artvin Kalkınma ve Eğitim Vakfı Sanatsal Faaliyetleri ile ilgili olarak Artvin Evi Dergisinde bir yazı yazarak bilgi aktaran Artvin'in yetiştirdiği önemli simalardan Kimya Yük Müh. R. Cemal Kadıoğlu, sanatsal faaliyetler açısından vakfın önemli faaliyetlerde bulunduğunu belirtti.

MKE Kurumunda Roket Sanayinin kuruluşunda görev almış bir isim olan Kimya Yük Müh. R. Cemal Kadıoğlu, yazdığı yazıda ilginç tespitlerde bulunmasının yanı sıra bölgemize dair açıklamalarda da bulundu. Kadıoğlu, Artvin Evi dergisinin 3. sayısında yazdığı yazıda; " Artvin çevresi ve ilçelerini içeren doğal güzellikleri belgeleme çalışmalarını Vakıf Yönetimi üstlenmiştir. Bu cümleden olmak üzere önce Macahel ve yöresini ele almıştı. Daha sonraki sene Kemalpaşa Murgul ve Yusufeli ilçelerini içine alan bir program düzenlenmiştir.

Ön görüşmeler Ankara'da yapıldı. Gezi programının güzergâhı belirlendi:

Buna göre fotoğraf ekibi yani "FSK" (Fotoğraf Sanatı Kurumu) grubu Hopa Kemalpaşa'dan başlayacak, Macahel Borçka üzerinden Murgul'a gidilecek, Çamurlu Yaylasında konaklanacaktı. Yaya olarak "Şöval Geçidi"-Rakım:2500metre-geçilerek, Yusufeli'nin Sarıgöl mezralarına inilecek, orada bekleyecek olan vasıtayla ilçe merkezine varılacaktı.

Program aynen uygulandı. Ancak ekip yollarda fazla zaman kaybettiği için Çamurlu Yaylasına akşamın geç saatlerinde ancak varabildi. Yayla yolunda beklenmedik aksiliklerle uğraşmak zorunda kalınıldı. Yayla yolu minibüs türü vasıtalar için pek uygun değildi. Sık sık yol geçitlerinde ufak tefek düzeltmeler yaparak "Sazlık" yöresine varılabilindi. Oradan ileri minibüsle gitmek artık olanaksızdı. Eşyalar iki jeep aracına zar-zor aktarıldı. Sanatçı dostlar "salkım-saçak" jeeplere tutundu. İnanılmaz dik yolda zorlukla ilerlerken eğreti bağlanan eşyalarımız sarsıntı sonucu yollara saçıldı. Yağmur bir taraftan, çamur içinde eşyalar toplandı. Yola devam edildi. Sayın Zafer Yavuz'un yayla evine nihayet varıldı. Rakım 1800 metre. Buz gibi bir hava ve yağmur. Herkes perişan bir vaziyette yayla evine kendini attı. O da ne? Herkes şaşkın birbirine bakıyor. Elektrik lambaları her yeri aydınlatıyor. Uydu anten ve 300 kanallı televizyon yayında. İnanılmaz bir durumla karşı karşıya Fotoğraf Sanatı Kurumu elemanları. -Zafer Yavuz, yayladaki dereye ufak bir türbin sistemi kurarak elektrik üretmeyi başarmış. Beş on sokak lambası ve iki haneyi aydınlatabiliyor-. Tüm yorgunluklar unutuldu ve şen kahkahalar havada uçuşmaya başladı. Grubun bayan elemanları getirilen bol erzaktan şahane bir yemek çıkardı. İçilen soğuk içkiler yanında Hopa'lı minibüs sürücüsünün çaldığı tulum eşliğinde horonlar oynandı. Herşey güzel. . . Balık istifi yataklar ve derin uyku. . .

Sabah erken saatte uyanan bazı meraklı sanatçı dostlar, güneşli bir sabahı, yemyeşil çevreyi ve inanılmaz yeşil dağların sarmaladığı yöreyi fotoğrafladılar. Derken, sabah kahvaltı keyfi yapılırken sinsi sis bulutu çevreyi doldurmağa başladı. Yetmezmiş gibi, şiddetli çise eşlik etti. Artık, koşulların zorlaşmaya başladığı açık. Yörenin şartlarını bilen birisi olarak ben, "Şöval Geçidi" programından vazgeçilmesi gerektiğini ekip başı Sayın Sami Türkay'a izah etmeye çalıştım. Ne var ki, kabul görmedi. Israr edildi. Şiddetli çise durumunu hafifletmek için herkesin ayaklarına naylonlar sarıldı. Ve ekip saat sabah on sularında yaya olarak yola koyuldu. İnanılmaz bir maceraya sürüklenmeye başlamışlardı.

Bundan sonrasını ekibin kıdemli üyesi Sayın Prof. Dr. Necdet Altun'dan dinledik: Çok zorlu koşullarda ve kimi bayan üyenin yürüme zorluğu çekmesi nedeniyle "Şoval Geçidi"ni akşam saatlerinde ancak aşmaları mümkün olmuş. Eşlik eden mihmandarın bazı yanlış yönlendirmeleri gecikmelerinde ettin rol oynamış. Sarigöl mezralarında geçe yarısı ekip ikiye ayrılarak yol bulmaya çalışmışlar. Sonunda sabaha karşı 04 sularında mezrada bir eve ulaşmışlar. Ancak bu geçen zaman içindeki olaylar gerçekten macera ötesi bir durum. "Anlatılamaz ancak hayatta bir kere yaşanır" diyor Sayın Necdet Altun.

İkinci günü öğle sularında Yusufeli öğretmen evine ulaşan ekip yaşama yeniden başladıklarının bilinciyle rahat bir nefes almış. On gün süren bu çalışma sonunda elde edilen fotoğraflar takdir edersiniz ki, bizler için her türlü övgünün ötesinde değer taşımaktadır.

Bu çalışmadan öncede Vakıf, aynı gruba Macahel ve yöresini fotoğraflarını çekme görevini vermişti. Aşağıda bu çalışmanın günlük notlarını bulacaksınız.

Artvin'in doğa harikası yöresi olan Macahel, uzun yıllar ulaşım sorunları nedeniyle ihmal edilmiş bir şirin yurt köşemizdi. Tema Vakfı "Kafkas Irkı Arısı" çalışması ile gündeme getirdiği Macahel yöremizin doğal güzelliklerini belgelemek görevini de yukarda ifade ettiğimiz gibi Artvin Kalkınma ve Eğitim Vakfı yerine getirmeye çalışmıştır.

Bu nedenle Fotoğraf Sanatı Kurumu(FSK)ile bir anlaşma yapılarak 15 kişilik bir ekip, 10 gün burada, geziye katılanların anılarını derledik.

FSK ekibi günler öncesinden başlamıştı hazırlıklara. Yeni yerleri keşfetme heyecanı tüm ekibi sarmıştı. Hazırlıklar son iki günde mutlaka bitmeliydi. Büyük çantaların katırlar yardımıyla taşınması planlanıyordu, fakat gerektiğinde çantalar sırtlanabilecekti. Her zaman, dağcılık ve trekking etkinliklerinde, gezi rotası belirlenmesinden çanta hazırlanmasına kadar ciddi bir planlama gerekmektedir. On sekiz saatlik otobüs yolculuğu sonrası 24 Temmuz Cumartesi sabahı Artvin'e ulaşıldı. Bir kamyonet ve minibüs ile Şavşat Maden köyü'ne doğru yola çıkıldı. Yol boyunca Artvin yakınlarında yapılmakta olan Deriner baraj inşaatı da dâhil olmak üzere Artvin fotoğrafları çekildi. Şavşat yolu üzerinde Soğuksu'da yenilen haşlanmış mısırın tadı damaklarında kaldı. Burada içilen su ancak bu kadar hoş olabilirdi. Maden Köyü'ne ulaşıldığında şanslarına bir düğün vardı ve köylüler ekibi düğün evinde karşıladılar. Kısa sürede lezzetli yemeklerle donatılan sofra, herkesi adeta büyüledi. Sofrada çörek, şuşlanmış peynir, bal ve çay birlikteliği açlıktan kazınan midelere ilaç gibi geldi. Ahşap evlerden oluşan köy, yöresel yiyecekleri ve sıcakkanlı, konuksever insanları, buraya yine gelinmelidir imajını oluşturmaya yetti. Maden köyü sırtlarında İlkbaharda görmeye alıştığımız çiçek tarlaları, yayla evleri ekibin fotoğraf çekme hevesini kamçıladı. Gamaşet Mahallesi ve Cancır Yaylası bir çırpıda geçildi. 2000 metrenin üzerindeydiler ve hava soğumuştu. Lekoban Yaylası sonrası Indazvinda sırtında durdular ve burada kamp yapmaya karar verdiler. Tepe üzerinden çok hoş bir gün batımı manzarası izlenebiliyordu. Bu noktadan her zaman görülemeyen Karadeniz sadece günbatımında güneşin suda yansıması sayesinde görülebiliyordu. Kamplarını kurdular. Orada gecelediler. Sabah kumanyalarını ve fotoğraf malzemelerini hazırlayıp Gürcistan sınırına doğru yola koyuldular. Öğleye doğru Karçal Dağlan'nın zirvelerinden Üç Kardeşler'in görülebildiği bir tepeye ve oradan Efeler Köyü yaylası olan Finduk Yaylası'na ulaştılar. Yayla sakinleri ile tanışıp fotoğraflar çektiler, Yaylacıların ikram ettiği çayı içtiler. Rotalarındaki vadiyi geçerek kamplarına ulaşacak, zaman kalırsa Naçadrev Gölü'ne gidip dönecektiler.

Ertesi sabah katırlar eşliğinde Naçadrev Gölü'ne doğru yola koyuldular. Zorlu bir kar kulvarını geçerek karşı tepelere ulaştıklarında bir çiçek denizinin ortasında buldular kendilerini. Kısa bir süre sonra Naçadrev Gölü'ne ulaştılar.

Ardında kendisini besleyen karlı dağlar, etrafındaki bin bir türlü çiçek ve bir dere gerçekten muhteşemdi. Yarım saatlik mola sonrası tekrar kısa bir kar kulvarı ve bir başka geçitteydiler. Buradan Karçal Dağları bütün görkemiyle görülebiliyordu. Üç Kardeş diye anılan Karçal Dağları sıra sıra dizilmişlerdi. Önlerindeki derin vadiyi, sola doğru giden ve gittikçe aşağıya doğru inen ince patikadan geçtiler. En alt noktada yaklaşık 100 m genişliğinde yine bir kar kulvarından geçtikten sonra, sırta tırmanarak bir başka geçit noktasına vardılar. On beş dakikalık bir yürüyüş sonrası Çükünet Yaylası yakınlarındaki gölete ulaştılar.

Göl kıyısı boyunca ekip yola koyuldu. En üst noktaya varıldığında buzul bitmiş ve toprak zeminde patika tekrar görünmüştü. Burada manzara tek kelime ile muhteşemdi. Camiliye kadar uzanan derin bir vadi, sağda ve solda yüksek zirveler. . . Soldaki tepenin koynunda turkuaz renkli küçük bir göl görünüyordu. Patikanın zikzaklarının bittiği noktada solda kalan bu gölden gelen suyun oluşturduğu bir şelale ile karşılaştılar. Burada oluşan irili ufaklı göletler ve çevresi gerçekten çok güzeldi. Aşağıdaki vadiler sisle dolu idi ve sanki dere bu sis denizine akıyordu. Bu manzarayı fotoğraflarla belgelemek için ekipteki herkes çaba gösterdi. Yol boyunca yine çiçekler son derece güzeldi. Sis denizine gelindiğinde güneş batmak üzereydi. Bir anda güneş, sis bulutunun arkasında kalarak kayboldu ve beklentilerin dışında bir manzara oluştu. Sis bulutu içinde ağaçlar ve önde yürüyen ekipteki arkadaşlar gizemli siluetler oluşturuyordu ve bu manzaraları belgelemeden geçilemezdi. Gorgit Yaylası'na varıldığında hava tümüyle kararmıştı. Hemen bir alan bulunarak çadırlar kuruldu.

Zorlu bir tırmanış sonrası Ebrika Tepesi zirve noktasına geldiler. İnişte yaklaşık 100 m yol kat ederek patikaya ulaşabildiler. Artık Gorgit Yaylası'ndan gördükleri tepenin arkasındaydılar. Buradan önlerindeki vadinin karşı tarafında Beyaz su Yaylası görülüyordu.

Biraz aşağıdaki gölette banyo yaptılar. Hava sıcak, su çok soğuktu. Böyle bir zevk olamazdı. Suya daldıklarında roket gibi çığlık çığlığa fırlıyorlardı.

Hep birlikte Gorgit Yaylası'na döndüler. Akşam ateşte yapılan patates közleme ve atçıların dereden yakaladığı, kırmızı benekli alabalık inanılmaz bir tattaydılar. Ertesi gün Macahel'e (Camili) inecektiler ve gezinin dağlarda geçen bölümü bitecekti.

28 Temmuz Çarşamba sabahı bir kez daha toparlanarak eşyalarını katırlara yüklediler. Camili'ye vardılar. Sağladıkları araçla gün bitmeden Maral Köyü'ne ve Maral şelalesine gittiler. Hava kararmadan önce de Camilide dere kıyısında kamp kurdular. Akşam yemeği sonrası akordeon eşliğinde yine kamp ateşi basındaydılar.

Camilide "Kafkas ana arı yetiştiricisi" Kemal Bey'i, bize rehberlik eden Cem'i, bahçelerindeki serenderde güzel pozlar veren Zeynep'i ve Serap'ı tanıdılar. Öğleden sonra yola koyuldular. Hedef Borçka-Karagöl'dü. Özellikle Camili'yle Borçka arasındaki 1715 rakımlı tepe dayanılmaz güzellikte idi. Karagöl'deki dost insanlar "Gardaşımın gardaşları bizim de gardaşımızdır" diyerek ekibi kucakladılar. Hava kararmış, ay doğuyordu; yükselen ayın aksi gölde raks ediyordu. Göl kıyısında masalar hazırlanmış ekibi bekliyordu. Masalarda kuş sütü eksikti. Kuzular çevrilmiş, mezeler hazırdı. Sevgi ve dostluk dolu konuşmalar içinde, hiçbir kadeh boşa kalkmıyordu. Bir kadeh sevgiye, diğeri dostluğa, bir diğeri anne babaya, bir diğeri çocuklara, bir diğeri dağlara, bir diğeri fotoğrafa. . .

Herhalde ormandaki geyikler, karacalar, ayılar, kurtlar bu sesleri şaşkınlık ve korku ile dinliyor ve tabi ki bu gece için göle yaklaşmıyorlardı. 29 Temmuz Perşembe sabahı kahvaltı sonrası Ekip, Maradit'e gitmeye karar verdi. Macahel ve Maradit Gürcistan'a en yakın iki yerleşim bölgesidir. Burada yaklaşık 300 yıllık Maradit Camisini, henüz inşaatı devam eden Muratlı Barajı'nı gördüler.

İnşaatı devam eden ve Borçka Barajı'na tepeden bakan serender tarzında inşa edilmiş yazlık evde nefis barbekü yemeklerini yedikten ve Kazım Koyuncunun "Hayde" albümü eşliğinde birkaç tur halay çektikten sonra izin isteyerek ayrıldılar.

Bir sonraki hedef Şavşat Tepe köy'dü. Şavşat yolu üzerinde Soğuksu'da haşlanmış mısır ve su molası sonrası akşam 20. 00 sularında Tepeköy'e ulaştılar.

Ekip, akşam yemeğine beklendiği Behram Dayı'nın ve Gülzade Yenge'nin evine tok ve geç gitti. O meşhur Cincar(ısırgan ) çorbasından içemedikleri için üzgündüler. Burada çok sıcak karşılandılar. Yüklerini indirdikten sonra oturdukları masa başında uyku öncesi atıştırdılar. Ekiptekilerden bazıları terasta uyku tulumunda yatmak için ısrar ettiler. Gülzade Yenge "konu komşu bana misafirini balkonda yatırdı der" diye itiraz etti; "minder al, yastık al oğlum "diye ısrar etti. Diğerleri hazırlanan yataklara yöneldiler. Ertesi sabah erken yapılan kahvaltı masasında, seradan taze toplanmış salatalık, domates, biber, kovandan taze alınmış bal, tere yağda pişirilmiş yöresel peynir, inekten taze sağılmış süt, ambardaki undan yapılmış kepekli mısır ekmeği ve isteyene çay. . . Isırgan çorbasını içebilmek için bir gece daha Tepe köy'de kalmaya karar vererek araçlarıyla Şavşat festivaline katılmak üzere hareket ediyorlar. Festival alanına geldiklerinde, Şavşat Belediye Başkanı ile tanışıyorlar, çadırda helvalı, kaymaklı kete yiyorlar. Şükriye Tutkun'un türküleri eşliğinde halay çekip, oynuyorlar. Festival alanı ekip elemanlarının gelmesiyle daha bir şenleniyor. Sabah artık ayrılık vakti gelmiştir. Gülzade Yenge ve Behram Dayı "Yine gelin, 40 kişi ile gelin" sözleri ile ekip elemanlarını kucaklıyorlar. Birlikte fotoğraflar çekiliyor. Telefonlar, adresler alınıyor veriliyor, görüşmek dileği ile. Artık Şavşat-Tepe köy'de Ekip elemanlarının da dayıları, yengeleri, kardeşleri, akrabaları var.

1 Ağustos Pazar günü Saat 15. 00'te Artvin'den kalkacak otobüse son beş dakikada yetişiyorlar. Muhteşem doğasından, güzel insanlarında yüreklerini bırakarak ayrılıyorlar Livane'den. Yine gelebilmek bir başka rotasında yürüyebilmek, fotoğraflayabilmek, burada olabilmek dileğiyle!. . "ifadelerini kullandı.

R. Cemal KADIOĞLU kimdir?

1944 Murgul Petek köyünde doğdu. İlkokulu Sirya'da, Orta ve Liseyi Ankara'da bitirdi. A. Üniversitesinden. Kimya Yük Müh. olarak mezun oldu. MKE Kurumunda Roket Sanayinin kuruluşunda görev aldı. Roket Fabrikası Müdürü olarak uzun yıllar görev yaptı. Emekli olduktan sonra K. Ü. Makina Fak. "Roket Motorları" dersleri verdi. Evli iki çocuk babasıdır.

comments powered by Disqus

Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 01.07.2009 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Benzer Haberler
Benzer içerik bulunamadı.


En Çok Okunan Yaşam Haberleri
 » Şehir Plancıları Hopa’nın Haritasın...
 » Hopa’da Gergin Anlar...
 » Makedonyalı Türk Gençler Çaykur'un...
 » Hopa Uluslararası Lojistik Kongresi...
 » Dsi Artvin Bölge Müdürü Yıldız’dan...
 » Tiflis - Trabzon Direkt Uçuşları Ba...
 » Bakan Uraloğlu’ndan Rize - Artvin H...
 » Kemalpaşa Kaymakamı Ayaz Denetime Ç...
 » Kokarca Böceği İstilasına Rize Bele...
 » Başkan Erhan Yılmaz’dan İşadamı İsm...