Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, dünyadaki ekonomik çalkantının birinci yılının dolduğunu ifade ederek, "Bence krizin ortasındayız. Mali sektörle ilgili önemli miktarda zararlar oldu ama bunun sonuna gelmiş gibi görünmüyoruz" dedi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Durmuş Yılmaz, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası ile Dünya Gazetesi'nin işbirliği ile düzenlenen Para Politikaları konulu konferansa katıldı.
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Toplantı salonunda düzenlenen konferansa, Türkiye ve dünya ekonomilerindeki son durumu anlatan bir sunumla başlayan Durmuş Yılmaz, "Çalkantının birinci yılını tamamlamış bulunuyoruz. Söz konusu krizin neresindeyiz?' diye sorduğumuzda, bence krizin ortasındayız. Mali sektörle ilgili önemli miktarda zararlar oldu ama bunun sonuna gelmiş gibi görünmüyoruz. Bunun reel ekonomi üzerine de yansımaları olacak. Önümüzdeki dönemde bu yansımaları hep birlikte göreceğiz.
Bu dalgalanmanın boyutu nedir? Ekonomik hayat tek düz bir çizgide ilerlemiyor.
Son dönemdeki oynaklığın boyutları bir hayli yükselmiş durumda. Bu da bize gösteriyor ki, geçmiş ve önümüzdeki dönemde dünya ekonomisinin izleyeceği yönle ilgili olarak yatırımcının kafası karışık. Risk Alma İştahı Endeksi, 2008 yılının ilk yarısında panik durumunu yansıtan seviyeye kadar gerilemiştir. Son bir aylık dönemde gözlenen kısmi toparlanma eğilimine rağmen risk algılamalarında olumsuz seyir devam etmektedir" dedi.
Durmuş Yılmaz, son dönemde Türkiye'ye ilişkin risk göstergelerinde önemli düzelme yaşandığını da vurgulayarak, "Ekonomik istikrar kalkınmanın temel şartıdır. Yüksek enflasyonda ekonomik istikrar olmuyor, sürdürülebilir büyüme yaşanamıyor.
Bütün ekonomik aktivitelerin nihai amacı olan refah seviyesini yükseltmek için istikrar şart. Temel politika aracımız kısa vadeli faiz oranlarıdır. Türkiye'nin fiyat istikrarı konusunda aldığı mesafe enflasyon sıralamasındaki yerini de iyileştirmiştir" diye konuştu.
"SİSTEMİMİZDE FİNANSAL İSTİKRAR SORUNU YOK"
Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası'nın birçok yönden eleştirildiğini de hatırlatarak, "Bize yöneltilen eleştirilerden biri de, diğer ülkelerin Merkez Bankaları, özellikle ABD Merkez Bankası kadar duyarlı davranmadığımız, ekonomik büyüme ve işsizliğe gereken önemi vermediğimizdir. İçtenlikle söylüyorum ki, ABD merkez bankasının politika faizleriyle ilgili aldığı kararların asıl amacı ne enflasyon ne de ekonomik büyümedir. ABD bizim 2001 de yaşadığımız kriz gibi, mali sistemin ayakta kalıp kalmaması, çöküşün olup olmaması sorunuyla mücadele ediyor. ABD Merkez Bankası'nın ana hedefi, aldığı kararlarla yapmaya çalıştığı şey, finansal istikrarı sağlamak. Maliyetleri düşürmek, ekonomik büyümeye katkı sağlamak. Asıl çıkış noktası finansal istikrarın yüz yüze olduğu sorunu bertaraf etmek ve sistemi ayakta tutmak. Bizim Allah'a şükür böyle sorunumuz yok. 2001'de biz bu krizi yaşadık ve mali bir yükle bertaraf ettik. Sistemimizde finansal istikrar sorunu yok" dedi.
Durmuş Yılmaz, Merkez Bankalarının faiz politikalarıyla ilgili olarak da, "İçinde bulunduğumuz yüksek belirsizlik ortamında merkez bankaları faiz artırım veya faiz indirim serileri şeklinde bir uygulama yerine, içinde bulundukları ekonomik şartlara ve geleceğe yönelik enflasyon görünümüne uygun bir hareket tarzı tercih etmişlerdir. Seri halinde faiz artırımı ve indirimi söz konusu değildir. Her ülke içinde olduğu şartları değerlendirmiş ve ona göre oluşturmuştur" dedi.
DURMUŞ YILMAZ SÖZLERİNİ ŞÖYLE SÜRDÜRDÜ:
"Burada Merkez Bankası, şahin durumundan güvercin durumuna geçti diye bir şey söz konusu değildir. Altını çizmek istediğimiz husus şu; bütün Merkez Bankaları veri bağımlısı hale geldiler. Hangi Merkez Bankası'nın zaman içinde nasıl politika faizi değişimi uyguladığı önemli. Son ana kadar elimize gelen veriyi inceleyip ona göre politika belirleyeceğiz. Seri halinde yükseliş, seri halinde düşüş, uzun müddet sabit kalmalar olabilir de olmayabilir de. Türkiye doğru işler yapıyor. Yerli yabancı yatırımcının güvenini kazanıyor. İleriye yönelik istikrar duygusu gelişiyor. Bu istikrar sonucu yatırımcının talep ettiği risk primi düşüyor ve kur değerleniyor. Siyasi istikrar ve makro istikrar sağlandığı ve yatırımcının orta ve uzun vadedeki güveni korunduğu sürece Türkiye bu döngünün içinde olacaktır. Türk Lirası değerlendikçe bizim kur politikamız rahatlıyor doğru, ama biz enflasyonda başarılı olalım diye böyle bir kur politikası uygulamıyoruz. "
Yılmaz, "Petrol fiyatları düşüyor ve nereye kadar düşeceğini bilmiyoruz. Eğer düşmeye devam ederse bu içerideki maliyetler acısından olumlu gelişme olacak. Ama kamu maliyesinin gelirleri üzerinde bir miktar olumsuz etkisi olabilir diye düşünüyoruz" dedi.
Yılmaz, yeni parayla ilgili çalışmaların da sürdüğünü ifade ederek, "Şu anda yeni paralarımızın ebat belirleme ve dizaynları yapıldı. Belli miktarı kupürlere basıldı, diğer kupürler basılmaya devam ediyor ve şubelere dağıtılmaya başlandı. Ebatları, güvenlik özellikleri ve üzerinde nelerin olacağını 3 Ekim'de Sayın Başbakan'la yapacağımız basın toplantısıyla sizlerle paylaşacağız. Herkesin bu kampanyayla destek vermesini talep ediyoruz. Kuruşumuza sahip çıkalım diyoruz. Bu çok önemli bir konu. Yumurtanın fiyatı 25 kuruş ise eğer 26 kuruşa çıkarırsanız yüzde olarak artışı farklı, 30 kuruşa çıkarırsanız farklı oluyor. Nominal olarak çok önemli görülmeyen kuruşlar yüzdeye vurduğunuzda önemli hale geliyor ve bu da enflasyonu etkiliyor. Herkesin kuruşa sahip çıkmasını ve paranın üstünü istemesini tavsiye ediyoruz" diye konuştu.
Konferansın ardından Durmuş Yılmaz izleyicilerden gelen yazılı soruları yanıtladı. Yılmaz, krizden çıkışla ilgili tahmini bir süre veremeyeceğini vurgulayarak, "Bu ülkelerde de bir miktar kamu parası işin içine girecek. Henüz olmadı ama olma ihtimali yüksek. Krizin ortasındayız dememin nedeni bu. Bir miktar kamu parası bu işin içine girecek ve sistem kurtarılacak" dedi.
2009 ortasında faizi indirimi beklenirken, bugün bile olacağını söylediniz? Sorusunu yanıtlarken de, "En son enflasyon rakamımızda 3 tane senaryo ortaya koyduk. Petrol fiyatları baz senaryo olarak sunduğumuz senaryonun da altında. Bu gelişmeler kalıcı olursa ve gıda fiyatlarında görmeye başladığımız düzeltmeler devam ederse para politikasının duruşu değişecektir. Seri halinde MB faiz indirimine gidecek gibi bir durum söz konusu değil. Biz son derece veri bağımlısı haline geldik. Bu faizi indirimi şeklinde algılanmamalıdır" dedi.
MERKEZ BANKASI İSTANBUL'A TAŞINIYOR
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, bankanın İstanbul'a taşınma hazırlıklarıyla ilgili olarak da, "Hükümet TBMM'ye yasa tasarısı gönderdi. Ne zaman görülür, nasıl şekillenir göreceğiz. Bunlardan bağımsız olarak biz İstanbul'da yerleşke olarak bir takım kararlar alma arifesindeyiz. İstanbul'da 2 tane hizmet binamız var. Biri Karaköy'de Bankalar Caddesi'nde tarihi bina, diğeri de Unkapanı'nda eski kambiyo şubesi olarak hizmet veren bina. Kozyatağı'nda emisyon vezne hizmetleri gören bir yerimiz var. Deprem güçlendirmesi yapılması rağmen, zırhlıların giriş çıkışına sıkıntı yaratan İstanbul şubemizin elimizde var olan Levent'teki arsamıza taşınmasıyla ilgili çalışmaya başladık. Oraya İstanbul şubesi ve MB hizmet binası yapılması için gerekli çalışmalara başladık.
İkitellide Kuyumcu kent diye bilinen yerden büyükçe bir yer aldık. Orada da emisyon merkezi kuruyoruz.
Özellikle İstanbul'un Rumeli yakasındaki emisyon hareketlerini o bölgeden daha rahat bankalara yapabilmesini sağlayacağız.
Koz yatağı'nda bulunan emisyon ve vezne merkezi bir binanın altında. Bu maksada uygun bir yer değil. Anadolu Yakası'ndaki ekonomik faaliyete uygun olarak artan işlem hacmini düşünerek mali merkez yapılması düşünülen Ataşehir'de de bu merkezi taşımak için bir arsa edinmeyi düşünüyoruz. TOKİ'den bu konuda arsa talebimiz olacaktır" dedi.
Enflasyon hedefi hükümetle birlikte belirleniyor. Gelirler politikası, harcamalar, bütçe bu hedefle uyumlu olmalıdır. Tahminlerimizi yaparken kamu tarafından üretilen ve fiyatı yönetilen ürünler dışında kalan durumlarda eğer herhangi bir şekilde bütçeyle ilgili bir ayarlama yapılacaksa, bunların gelir artırıcı önlemlerden ziyade gelir kısıcı önlemlerle yapılması gerektiğini varsayan önlemlerle yapılmasını öngörerek tahminlerde bulunuyoruz. Eğer maliye politikasında hedef enflasyonla uyumsuzluk ortaya çıkar ve para politikası duruşunu değiştirmesi gerekirse MB bunu bir şekilde değiştirecektir ve faiz oranları buna tepki verecektir. "diye konuştu.
HÜKÜMET MB İLİŞKİSİ KOL UZUNLUĞUNDA OLMALI
"Ülkeyi bürokratlar yönetmiyorlar. Siyasi tercihi, siyasi irade yapıyor. Çerçeve çiziyor ve bürokratlar da o çerçeve içinde kendilerine verilen görevi yasalara uygun olarak yürütüyor. " Şeklinde sözlerine devam eden Durmuş Yılmaz, Merkez Bankasının Bağımsızlığı konusunda şu değerlendirmeyi yaptı: "Biz Merkez Bankası bağımsızlığından şunu anlıyoruz. Bağımsızlık, başına buyrukluk, her istediğini yapabilirlik değil. Bu aklımızdan geçmez. Bağımsızlığı bize veren TBMM'dir. İsterse riski göze alarak bu bağımsızlığı geri alabilir. Bağımsızlık verilen kurumlara düşen görev, siyasileri uygulanan politikaların doğruluğu konusunda ikna etmektir. Onlara rağmen değil, onları inandırarak bunu yapmaktır. İnanmıyorsa yasal çerçevede uygulamalarını sürdürmelidir, sürdürecektir. Alınan kararın ekonomik faaliyetler üzerine etkisi zaman alıyor. Siyasiler kendilerini iktidara getiren kamuoyu ile sürekli yüz yüze. Kamuoyu uzun vadede düşünemeyebilir. Kısa vadede politika değişikliğine gidilmesini talep edebilir, siyasiler de bunu yapabilir. Bağımsızlığın amacı da Kısa vadeli sık politika değişikliklerinin önüne geçmek ve uzun vadeli politikaları sağlamaya yöneliktir. O nedenle MB'ye enstürman ve yönetim bağımsızlığı verilmiştir. Bu bağımsızlık çerçevesinde alınan kararların sık sık değiştirilmeden kararın sonucunun görülmesini sağlamalıyız. Hükümet - MB ilişkisi kol uzunluğunda olmalıdır. MB'nin bağımsızlığı siyasilerden uzak olmak değildir. Gerekirse MB ile hükümet aynı binada olabilir, isterseniz MB' yi Kaf dağının arkasına koyun. MB yöneticilerinin doğru zamanda doğru bildiklerini hükümete söyleme cesareti yoksa sonuç değişmez. Dolayısıyla bize düşen kanun çerçevesinde doğru bildiklerimizi hükümet aktarmak" dedi.
"ENFLASYON HEDEFLEMESİNE DEVAM EDECEĞİZ"
Durmuş Yılmaz, enflasyon hedeflemesine devem edeceklerini belirterek, ""Bugün içinde bulunduğumuz ortam, dünyadaki genel gidişat ve para politikası açısından enflasyon hedeflemesi fiyat istikrarını sağlamakta en önemli yöntemdir ve bunu uygulamaya devam edeceğiz" dedi.
Enflasyon hedefinde revizeye gitmeleriyle ilgili bir soruyu da cevaplayan Durmuş Yılmaz, "MB'lerin gıdası güvenilirlik. MB toplumla sosyal kontrata giriyor. Ben fiyat hareketlerini şu seviyede tutacağım ve bana inanın, alacağınız kararları buna göre alın' diyor. Karar alıcılar bu sosyal kontrata güvenerek kararlarını oluşturuyor ve uygulamanın bir safhasında karar alıcı bunları hayal kırıklığına uğratıp, enflasyon hedefini beklenmedik şekilde revize ediyorsa bu son derece riskli bir durum. Normun, ortaya konular hedefin mümkün olduğunca direnilerek değiştirilmemesi olmalıdır. Hedefinizi değiştirmiyor ve bunu tutturamıyorsanız, tutturamamanız için de inandırıcı bir açıklamanız yoksa zaten kredibiliteyi kaybediyorsunuz. Ama hedefi değiştirmek suretiyle de, insanların zihnine, Şartlar oluştuğunda MB hedefi değiştirebiliyor' şüphesi ekiliyor. İlk iki yıl hedefi revize etmedik. Ama emtia fiyatlarının ve tarımsal ürünlerin fiyatlarındaki dalgalanmanın geçici olmadığını, yapısal değişikliğe uğradığını gördük ve buna karar verdik. MB bunu değiştirerek daha gevşek para politikası uygulayacak sonucu çıkarılmamalıdır' dedik. Para politikası revize edilen hedeflere rağmen sıkı durumunu sürdürüyor" diye konuştu.
"EKONOMİK KARARLAR ZAMANLA ETKİLİ OLUYOR"
Haziran ayında enflasyonu revize ederken 2008 yılı enflasyon hedefini revize etmemeyi kamuoyuyla paylaştıklarını anımsatan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, "Alınan politika kararları ekonomiyi belli bir zaman içinde etkiliyor. Dolayısıyla 2008'in ikinci yarısına geldiğimizde daha önce aldığımız ekonomik kararların etkilerini görmeye başladık. 2008 enflasyon hedefini revize etmenin bir anlamı olmayacaktı. Hükümete mektup yazmama gibi bir durum ortaya çıkarırdı. Şeffaf olalım, hükümete mektubu yazalım dedik. Türkiye'de bugün ekonomi ders kitaplarında yazdığı gibi işliyor" dedi.
"ÖZEL SEKTÖRÜN BORCU ARTMAYA DEVAM EDİYOR"
Durmuş Yılmaz, Reel sektörün borcu 71 milyar dolar civarında olduğunu belirterek bunun da yüzde 23'lük kısmı 1 yıl vadeli, yüzde 50'lik kısmı 1 5 yıl arası vadeli olduğunu bildirdi. Özel sektörün dış borç yükünün artmaya devam ettiğini ileterek, " BDDK Başkanı, Özel sektörün borcu giderek artıyor, acaba bu neyin karşılığında sağlanıyor' dedi. Bu çok önemli bir soru. Biz şunu biliyoruz ki, kamu otoritesinin elinde reel sektörün şirketler kesiminin yükümlülükleriyle ilgili daha fazla bilgi var. Varlıklarıyla ilgili çok fazla bilgi yok. İçerdeki şirket kesiminin varlıkları bizim bildiğimizden biraz fazla" dedi.
"SEKTÖREL BAZDA KUR UYGULAMASI MÜMKÜN DEĞİL"
İşyeri kapatmalarıyla ilgili bir soruyu yanıtlarken de, "Ayda yaşamıyoruz, Türkiye'de yaşıyoruz. Sanayi ve ticaret odası temsilcilerinden mektuplar alıyoruz. Tekstil sektörünün emek yoğun bölümünden, yurtiçinden girdi sağlayıp ihracat yapanların önemli sorunları var. Buna sempatiyle bakıyoruz. Çözümünüz nedir? Türkiye bir takım tercihlerde bulundu. Bu siyasi otoriteyle birlikte belirlendi. Ekonomimi dışarıya açacağız dedi, dalgalı kura geçti. Mali disiplini sağlayacağım ve dünya ile entegre olacağım dedi. Para politikası bu çerçeve içinde oluşturuluyor. Sektörel bazda kur uygulamalarına geçmemiz mümkün değil. Bizim operasyonlarımız sözünü ettiğim makro kabuller çerçevesinde yapılıyor. Bu değişmediği sürece biz bu çerçevede işlemlerimizi sürdürmeye devam edeceğiz. Döviz piyasasına müdahale etsek, hızlı ve fazla miktarda döviz alsak, aldığımız bu dövizle kurların değer kaybedeceği konusunda emin değiliz. 2006 Şubat ayında 1. 5 saate 5. 5 milyar dolar aldık, kuru 2 kuruş kuru yukarı gönderdik, yarım saat sonra geri döndü. Satıcı olmayanlar bile, son fırsattır' deyip satıcı oldular. Sıkıntının farkındayız ama orta ve uzun vadede yapabileceğimiz katkı fiyat istikrarını sağlamak ve bunu sürdürmektir" dedi.
"ÜST ÜSTE SIKI POLİTİKA DOĞRU KARAR"
Üst üste 7 yıl sıkı maliye politikası uygulayan ülke olarak, Brezilya bizim kadar sıkı olmasa da uyguladığına işaret eden Durmuş Yılmaz, " Türkiye'nin eksi hanesine yazılacak bir uygulama değil bu. Türkiye doğruyu yapıyor. Cari açık yatırımlarla tasarruflar arasındaki dengesizlikten kaynaklanıyor. Nüfus yapımız böyle olduğu sürece cari açık vermeye bir süre daha devam edeceğiz. Cari açığın finansman kalitesini iyileştirmektir. Sosyal güvenlik reformu sayesinde tasarrufların artacağını düşünüyoruz" şeklinde konuştu.
Yılmaz şöyle devam etti: "Faizleri düşürmek için faizleri artırıyoruz. Hükümet, MB ve ekonomik birimler enflasyonla mücadelede kararlılığını gösterdiği sürece faizler düşecektir. Faiz oranlarını artırdıktan sonra Hazine'nin muhatap olduğu gösterge kağıtları 2. 5 puana yakın düştü. Beklentileri iyi yönettiğimiz, enflasyonla mücadelede kararlı olduğuna inandırdığımız sürece faiz oranları düşmeye devam edecektir. Bizim politikamız hedef enflasyonla uyumlu faiz politikasıdır. Bizim üzerimizde faiz veren ülkeler var. Ama bu ülkelerle kendimizi kıyaslamıyoruz. Eşitlerimizle kıyasladığımızda bizim faizimiz onlara göre yüksek ama enflasyonumuz da yüksek"
"TÜRKİYE DÜNYAYA ENTEĞRE KRİZİ YAŞIYOR"
"Kriz ülkemizin dışında. Bunu net olarak ortaya koyalım. Bankacılık sektörümüz güçlü. Sermaye yeterlilik oranı yüzde 8'lik yasal sınırın oldukça üzerinde. Zaten BDDK yüzde 12'nin altına inmesine izin vermiyor, inene şube açtırmıyor. İç borçlarımızın milli gelire oranı önemli iyileşme gösterdi. " diye konuşan Durmuş Yılmaz, " Dünyada ciddi olarak mali kriz ve nerede başlayıp nerede biteceği bilinmeyen bir oluşum var. Bunlardan dünya ile entegre olarak dışında kalamayız.
Bugün itibarıyla ticaret kanalına baktığımızda AB ve ABD'de ekonomik büyüme aşağı doğru revize edildi. Bu yavaşlama bizi o piyasalara mal sattığımız için ticaret yönüyle bizi de etkileyebilir. Ama çok fazla etkisini görmedik. Kredi kanadında likitler yüksekti. Düşük maliyetlerle borçlanılabiliyordu. Bu dönem sona erdi. Likidite sorunları başladı. Borçlanma önceki dönemler gibi kolay değil. Sendikasyon kredilerinde sorun görünmüyor. Türkiye'de bir kriz söz konusu değil. Dünya ile entegre oluşumuz nedeniyle nasıl etkileneceğimiz önemli.
Bu konuda dikkatli olmak gerekiyor. Hükümete bilgi veriyoruz" dedi.
Ağustos ayındaki enflasyon düşüşünü de değerlendiren Durmuş Yılmaz, "Var ola gelen arz yoğunlu şoklarda bir miktar düzelme olduğunu görüyoruz. Enerji ve işlenmiş gıdada düzelme var. Kira uluslar arası rekabete açık bir konu değil. İçerideki toplam arzla ilgili bir durum Kirada ciddi ve önemli bir gelişme var. Uzun yıllardır yaşadığımız kiradaki katılığı kırmış bulunuyoruz" dedi.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 17.09.2008 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle