Hopa Festivaline Sağlık Sorunları Nedeniyle Katılamadığı İçin Üzüntülerini Belirten Yayıncı Yazar Ragıp Zarakolu "Festivale Çok Katılmak İstememe Rağmen Sağlık Sorunlarım Nedeniyle Katılamadığım İçin Son Derece Üzgünüm. Ama Gönlüm Orada, Dostlarla Birlikte İdi" Dedi.
Hopa festivaline sağlık sorunları nedeniyle katılamadığı için üzüntülerini belirten Yayıncı Yazar Ragıp Zarakolu "Festivale çok katılmak istememe rağmen sağlık sorunlarım nedeniyle katılamadığım için son derece üzgünüm. Ama gönlüm orada, dostlarla birlikte idi" dedi.
Yayıncı Yazar Zarakolu Hopa festivali kapsamında yapılan etkinlikte yapacağı konuşma metnini de şöyle hazırladığını ifade ederek en kısa zamanda Hopa'ya geleceğini ifade etti.
"Değerli Başkan,
Değerli Hopa Halkı,
Değerli Dostlar,
Bu çok arzu ettiğim bir buluşma olmasına karşın, sağlık sorunlarım nedeniyle aranızda olamadığım için üzgünüm. Coğrafyanıza olan özlemimi ve yüz yüze görüşmenin keyfini bir başka sefer mutlak gidermek üzere, can şenliğine uzaklardan da olsa içtenlikle katılıyorum.
Öncelikle Zap Köprüsü belgeselini büyük bir sabırla gerçekleştiren yönetmen Bahriye Kabadayı ve VTR ekibine çok teşekkür. Bu belgesel sinemacılar grubu en az yirmi yıldır, mütevazı bir şekilde inanılmaz bir biçimde belgesel sinemacılığı ciddi bir çalışma alanı haline getirdi.
Eğer var ise, "68 ruhu", belgesel sinemacılık alanında, unutma, unutturma, yalan ve resmi söylem ve tarihe karşı yorulmak bilmeyen bir enerji ile boy gösterdi. Bu çabanın görünmeyen kurucu emekçileri Enis Rıza ve Nalân Sakızlıya, katılımcı ruhla çalışan VTR öğrencilerine sevgilerimi iletiyorum.
***
Hopa'da ileride incelemelere konu olacak, yepyeni bir deneyimin, katılımcı belediyeciliğin hayata geçirildiğini biliyorum.
Aslında bizim üniversite yıllarımızda yaşadığımız "Devrimci Gençlik Köprüsü" de, benzer bir ruh halinin yansıması idi.
1960'lı yıllarda içten içe tutuşan bir ateş, meydana gelen birikim, 68'in üniversite işgalleri ile bir sıçrama noktasına geldi ve üniversite gençliği yığınsal olarak sosyalizmden yana bir tavır aldı, bunun hemen ardından gelen antiemperyalist direniş bu damarı daha da güçlendirdi.
Aynı yıl boy gösteren fabrika işgalleri de, toplumsal uyanışın bir yansıması oldu. Ve bunu köylü toprak işgalleri, üretici mitingleri izledi. 68/69'daki toplumsal kabarmanın bir başka boyutu ise, ünlü Doğu Mitingleri oldu. Ve sosyalist gençlik, farklı eğilimleri ile bir bütün olarak, her yerde işçilere, köylülerle, Kürtlerle buluştu. Onlar, grev çadırlarında, işgal edilen fabrikaların önlerinde, tütün ve diğer üretici mitinglerinde, doğu mitinglerinde yer alırken, bir yandan da emperyalizme karşı İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de karşı direnişi başlattılar, kitlesel eylemlilikleri ile 34 yıla sanki on yılların eylemlilikleri sığdırılabildi.
Biz işte bu ruh hali içinde, bilmediğimiz bir coğrafyayı keşfe ve oradaki halka hizmet sunmaya gittik. Hakkâri'nin otantik, yerli halkı ile tanıştık, kucaklaştık, birlikte kazma salladık, çimento kardık, beton döktük, demiryolu traverslerini, sembolik asma köprümüze döşedik. Ve köprümüzü, Boğaziçi köprüsünden daha önce bitirdik, köylülerin kullanımına açtık. Ve yine Hakkâri'de yitik bir halkın, Nasturilerin izini sürdük. İlk defa resmi tarihin, arka planımızı nasıl sis perdesi ve gece karanlığı ile kapattığını fark ettik. Daha Kürtleri yeni keşfederken, yolumuz üzerindeki Van'da bir zamanlar Ermenilerin, Hakkâri'de ise Nasturilerin yaşadığını öğrendik. Üstelik çok yakın bir geçmişte.
Zap Köprüsü bir anlamda, atılmış olan tarih köprüsünün de yeniden kurulması ve tarihin sisli karanlığını aralamamız için bir başlangıç noktası oldu birçoğumuz için. Bu deneyimin, Hopa'da yaşayanlar için de son derece ilginç ve ortak çağrışımlar yapan bir örnek teşkil ettiğinin farkındayım.
Hakkâri halkı, yaptığımız bu köprüyü, orada olmayan Denizlere, Mahirlere, İbrahimlere, Harunlara, Cihanlara adadı. Ne yerinde bir halk bilgeliği, ne yaman bir tespit.
Deniz o sıralarda, daha sonraları 82 Anayasasının yazarı olacak olan kişinin ihbarı sonucu tutuklanmış, Bursa Cezaevinde yatmakta idi. Bırakıldıktan sonra da bir başka coğrafyaya açılacak Filistin'e gidecekti.
Karadeniz'in insanı, o renkliliği içinde 68'in çocuklarını çok sevdi, diğer yörelerdeki insanlarımız gibi. En ağır koşullar altında onları bağrına bastı. Ve buradan da 70'li yılların deneyimleri, direnişi boy gösterdi. Ve 12 Eylül karanlığının Karadeniz'in küçük kenti Fatsa'ya inmesi bir tesadüf değildi. Nasıl 12 Mart karanlığı ilkin, 1970 yılında Kürt illerine komando baskınları ile ve başkaldıran İstanbul proletaryasına sıkıyönetim ile indiyse. Şimdi yeni bir karanlık tehdidi ile yüz yüze ülkemiz.
Bunu da atlatacağız. Rosa Luxemburg'un dediği gibi hani: "Vardık, Varız, Var olacağız!"
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 18.07.2008 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle