Yusufelili Avukat Recep Akyürek "Zararın Neresinden Dönerseniz Kardır" Diyerek Çalmadığı Kapı Bırakmadı Ama Astarı Yüzünden Pahalı Çıkacak Olan Yusufeli Barajı Yapımı İçin Hükümet Düğmeye Bastı.
Yusufeli İlçesini Güzelleştirme Yaşatma Kültür Varlıklarını Koruma Derneği Başkanı Avukat Recep Akyürek, bütün ilçe adına yürüttüğü cesur mücadelesine rağmen duyurmaya çalıştığı Bu projenin hayata geçirilmesi halinde göz göre göre zarar edileceğini ifade ederek "İki alternatif arasında enerji kaybı yok, entegrasyon yok sadece 351 milyon dolarlık maliyeti ödememek için devlete yükletilen tahmini resmi rakamlar toplamı 3. 700 milyon dolar.
Baraj geliri ise DSİ raporlarına göre yıllık 10 milyon dolar 60 yılda 600 Milyon dolardır. Her Türk'ün krizlerin ve fakirliğin sorumlusu olarak gördüğü yolsuzluklara bir yenisi Yusufeli barajı ile eklenmemesi için, temiz ve aydınlık bir toplum için siyasetçi-müteahhit dostluğunun bozulması gerektiği düşünceleri ile tüm Türk halkını bu haklı mücadelemizi desteklemeye çağırıyoruz" dedi.
Artvin'in Yusufeli ilçesinde yaşanan dramı ve gelecekte yaşanan büyük zorlukları ve riskleri görmek istemeyenlere karşı haklı mücadelesini Yusufeli halkı adına sürdürme gayreti gösteren Yusufeli İlçesini Güzelleştirme Yaşatma Kültür Varlıklarını Koruma Derneği Başkanı Avukat Recep Akyürek'in çığlıklarını duyan olmadı. Deriner Barajı inşaatında yaşanan sıkıntının daha büyüğünün Yusufeli'nde yaşanacağını söyleyen Yusufeliler "Bu projede daha yolun başındalar. İleride doğacak milyarlarca dolar zararın yükü yine Türk İnsanının önüne zamlarla konacaktır. Yılda 10 milyon dolar ve 60 yılda 600 milyon dolarlık enerji üretilecek diye 4 milyar dolara yakın paranın harcanacağı bugünden görülen bu projede neden israr ediliyor anlamakta zorluk çekiyoruz" dediler. Artvin milletvekillerine de sitem eden Yusufeliler "Siz bu ilçeye oy istemek için bir daha ne yüzle geleceksiniz. Hiç olmazsa tarihi sorumluluğunuzu düşünün ve bu projede devletin edeceği milyarlarca dolar zarar için "Zararın neresinden dönerseniz kardır" diyerek sesinizi yükseltin" dediler.
Yusufeli İlçesini Güzelleştirme Yaşatma Kültür Varlıklarını Koruma Derneği Başkanı Avukat Recep Akyürek yapılan bütün girişimlere bürokrasinin, bakanların kısacası hükümetin sessiz kalmasına tepki göstererek son çare olarak Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e bir dilekçe ile başvurarak "Bu haksızlılığa sessiz kalınmaması" ricasında bulundu. Av. Recep Akyürek Cumhurbaşkanına gönderdiği dilekçesinde şu görüşlere yer verdi. ; Sayın Cumhurbaşkanım Ekte sunulan makale Yusufeli İlçesini Güzelleştirme Yaşatma Kültür Varlıklarını Koruma Derneği Başkanı Avukat Recep AKYÜREK' in 2003 yılında yaptığı kamuoyunu bilgilendirme yazısıdır. Bu yazı Sayın Başbakan, Sayın Enerji Bakanı ve diğer hükümet ilgililerine iletilmiştir. Derneğimiz 30. 000 Yusufeli'nin katılımı ile ve desteği ile Hükümetimizi bu yanlıştan döndürmek için değişik çalışma ve çabalarına devam edecektir. Devletin içerisine sızmış bazı müteahhit şirketlerin devleti ve halkı sömürmesine dur demek için Sayın Cumhurbaşkanım Yardım ve desteklerinizi bekliyor saygılar sunuyoruz.
YUSUFELİ BARAJI KONUSUNDAKİ GİZLENEN GERÇEKLER
Yusufeli barajı ve HES Projesi ve bu projenin gündemde ki şekli ile yapımına karşı çıkan Yusufeli İlçesini Güzelleştirme, Yaşatma ve Kültür Varlıklarını Koruma Derneğinin çalışmaları, amaçları ve ulaştığı aşama hakkında kamuoyuna bilgi sunulması amacıyla bu makaleyi yazmak durumunda kaldım. Yusufeli barajı ve HES projesi 23. 07. 1997 gün ve 1997/9689 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Spie Batignolles T. P. (Lider ), Cegelec, GEC Alsthom Neyrpis , GEC Alshom Electromecanigue S. A. , Spic Enertrans /Frans ve Doğuş İnşaat ve Ticaret A. Ş. /Türkiye şirketlerine kredi temini sureti ile yapımında , söz konusu projenin iç ve dış finansman ihtiyacının tamamını karşılamak üzere sağlanan kredilerin hazine müsteşarlığınca uygun bulunması kaydıyla Devlet İhale Kanunu hükümleri uygulanmadan ihale edilmiştir.
Bu ihalede ihale kanunun hiçbir hükmü uygulanmadığı gibi ihaleye davet için hiçbir ilan yapılmamış ve hiçbir şirkette ihaleye katılması için davet edilmemiştir. Bu proje 23 günlük azınlık hükümeti tarafından afet projesi imiş gibi acele ile ve hiçbir şart belirlenmeden adeta peşkeş çekilmiştir. Bu peşkeş ise kamuoyuna ülkenin enerjiye olan ihtiyacı olarak lanse edilmiş ve bugün herkesin bildiği üzere ve resmi kurumların açıkladığı üzere Türkiye'nin 2007 yılına kadar enerji açığı ve enerji ihtiyacı yoktur. Kaynak DDK 17. 10. 2003 tarihli Cumhurbaşkanına sunduğu rapor ( 18. 10. 2003 tarihli ZAMAN gazetesi haberi) Yine 1997 Yılında yıllık 11 milyar Kilovat saat ile üretime geçen Atatürk Barajının 2001 yılındaki üretim miktarı 5 milyar kilovat saat elektrik üretmesi yani yarı kapasite ile çalıştırılmış olmasıdır.
Yine 30. 06. 1997 de hükümet olan Mesut Yılmaz başbakanlığındaki hükümet 23 gün sonra yani 23. 07. 1997 tarihinde bu projeyi ilgili şirketlere Bakanlar kurulu kararı ile vermiştir. İlgili proje DSİ Genel Müdürlüğünün ve Enerji Bakanlığının tasarrufunda olan bir proje iken bu hükümet yeni bir uygulama başlatmış ve Bakanlar Kurulu kararı ile ihale yaparak bir ilke imza atmıştır. Yine en ufak yatırımda 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu uygulanırken bu derece kapsamlı büyük bir projede, ihale kanunu uygulanması kararı aynı bakanlar kurulu kararında karara bağlanmıştır. Yine bu tip büyük ihaleleri yapılabilecek yüzlerce yerli ve yabancı şirket olmasına rağmen ihale şartnamesi ilan edilmediği gibi bu şirketlerin hiç birisi de ihaleye davet edilmemiş ve ihale bu şirketlere haber verilmemiştir.
İşte bu şekilde ihalenin yapıldığının duyulması üzerine harekete geçen saygı değer Yusufeli'nin önde gelen duyarlı sivil toplum örgütü başkanları bir araya gelerek 1998 yılında Yusufeli İlçesini Güzelleştirme, Yaşatma ve Kültür Varlıklarını Koruma Derneğini kurmuşlardır. Bu derneğin kurucu başkanı Ali Yıldırım ile dönemin belediye başkanı Ali Osman Arslan ve tüm siyasi parti başkanları, esnaf sanatkârlar odası, esnaf Kredi kefalet kop. Başkanı, muhtarlar dernek başkanı, diğer sivil dernek başkanlarının girişimi ile mevcut derneğimiz kurulmuş ve 2. olağan genel kurulunda Aydın Şahin başkanlığındaki yönetim ile çalışmalara ara verilmeden devam edilmiş ve barajın iptali için Yusufeli Belediye başkanı ve Kılıç kaya belediye başkanı ile bir araya gelerek tarafıma vekâlet verilmiş ve bu baraj projesinin iptali için Danıştay 10. Hukuk Dairesinde dava açılmış ve akabinde 3. Olağan genel kongre ise 13. 04. 2002 tarihinde yapılmış ve başkanlık tarafıma layık görülmüş ve bu dönemden bu güne kadar da değişik toplantı ve çalışmalarla bu görevi yerine getirmişizdir.
Projeye karşı çıkış nedenlerimizden bazılarını burada sıralayacağım.
En başta ihale ediliş sürecini anlattığım bu projenin ihale ediliş biçiminden anlaşılacağı üzere projede gizlenmeye çalışılan yolsuzluklar ki bu yolsuzlukların sonuçların dan hem Yusufeliler olarak zarar görüyoruz ve hem de bu yolsuzluklar ülke kaynaklarını birilerine peşkeş çekildiğinden devlet ve millet olarak bu yolsuzlukların acılarını biz çekiyoruz ve korkarım ki çocuklarımıza bırakacağımız bu yolsuzluk borcu bu şekilde devam edildiği sürece torunlarımıza da sirayet edecektir. Bu yolsuzlukların Türkiye ve Yusufeli'nin aleyhine ve şirketlerin lehine faydalar doğuracağı açıktır.
Yine proje saf teknik gözle geliştirilmiş ve sadece elektrik üretimi ve gövde zemini araştırılmış ve bu araştırmalar ise 1980 yılların şartlarına göre yapılmıştır. Yine bunun dışında yapılması gerekli çevresel, sosyal ve ekonomik, kültürel, turistik, sosyoekonomik dengeler ve jeopolitik hiçbir çalışma yapılmamıştır. Coğrafi yapısı itibari ile ulaşımını sadece vadi yataklarından sağlayan ve fiili nüfusu 30. 000, mevsimsel olarak nüfusu 70. 000 bulunan bir ilçe ve yurt toprağının tüm insanları tarım arazileri, hayvanları, binaları ile ülkeden koparılma aşamasına gelindiğinin farkına dahi varılmamıştır.
Yusufeli ilçesine mevcut projeye göre baraj yapıldığı taktirde temel de 4 vadi yatağına ve çevresindeki yerlerde kurulu bulunan 60 köyden sadece 3 tanesinin Erzurum ili ile ulaşımının kalacağı ve diğer 57 köyün ulaşım yollarının tamamen kesileceğini ve bu köylere yeniden yapılacak köy yollarının maliyetinin Karayolları Genel Müdürlüğünün tespitine göre en düşük 1. 5 milyar dolar olacağını ve yine devlet kurumlarının yaptığı tüm çalışmaların tamamen ve kısmen etkilenecek olan 17 köy üzerinde yoğunlaştığını ve geriye kalan 40 köyün hiçbir şekilde dikkate alınmadığını ve bu köylere ilişkin hiçbir çalışmanın olmadığını 5 yıllık yazışma sürecinde net olarak öğrendik. İlgili kurumlar tüm bu sorunların bir ilçe merkezi belirlenerek çözülebileceğini veya su altında kalacak köyler için yeniden yerleşim planı ile tüm ilçenin sorunlarının çözüleceğine inanacak durumda olduklarını görmüş bulunmaktayız. Yerinde inceleme yapılmayan ve Ankara dan bu çalışmaları yürütmek isteyen sayın yetkililer bizlere Güneydoğuda bu sorunlarla karşılaşıp çözdüklerini söyleyerek bu derin ve çıkmaza girmiş sorunları çözebileceklerini söylemekle beraber ne şekilde çözeceklerine dair hiçbir şey söylememekte ve hatta su altına kalan yolların eskidiği ve kullanışlı olmadığı için bunların kaybının önemli olmayacağını dahi söyleyebilmektedirler. Yine bu yolların Karayollarınca yapılabileceğini beyan etmektedirler. Biz ise şu soruyu soruyoruz. 1. 5 milyar dolar Karayolları Genel Müdürlüğünün 5 yıllık bütçesine eşittir. Ve baraj temelleri 1998 yılında atılıp 2008 yılında bitmesi gerekiyor idi ve 2003 yılındayız ve 5 yıl geçmiş olmasına rağmen bu yeni yollar için kaç lira ödenek ayrılmıştır. Buna verilecek cevap hiç para ayrılmadığıdır.
Yine 2000 yılında ihalesi yapılan Artvin -Erzurum karayolunun ilk 26 kilometresi için dahi hiç para ayrılmamıştır. Deriner barajında su tutulmaya başlandığında Artvin - Erzurum karayolu kapanacak ve yeni yol yapılmadığından komşu iki ilin bağlantısı ve bu arada uluslararası yol olan Hopa -İran yolu kesilecektir.
Yine onlarca kez medyada yer alan ve Samsun ilinde yapılan Altınkaya barajında su tutulması nedeniyle 30 köyün yolsuz kalması neticesinde 30 köyde ulaşımın sandallarla sağlandığı ve 14 yılda 50 kişinin boğularak öldüğü haberleri bir çok kez yayınlandığı gibi 4 Kasım 2000 tarihli Hürriyet gazetesi de manşetten bu haberi vermiştir. İşte bizler Yusufelililerin gazetelerde bu tip manşetlere çıkmaması için çalışıyoruz. Yine 700. Milyon dolarlık bir projede 30 yılda elde edilecek net karın 8 yılda devlet bütçesinden karayolları yeniden yapılması maliyeti olarak çıkmaması için çalışıyoruz.
Yine şahsi görüşüm olarak fiili 30. 000 yaşayan insan için 1, 5 milyar dolar yol maliyeti kişi başına dağıtıldığında kişi başına 50. 000 ABD doları maliyet demektir ki ne Türkiye bu kadar zengindir ve nede Yusufelili olarak yoksullukla kıvranan bir ülkede kişi başına bu kadar yol maliyetini benim vicdanım kaldırmamaktadır. Kaldı ki rakam birim maliyet rakamı olup Baraj yapımı ile birlikte yeniden yapılacak yolların yapılacağı bölge düşünüldüğünde ve Deriner Varyant yolunda harcanan para ile karşılaştırıldığında bu rakamın en az 3 ile çarpılması gerekeceği ve bu durumda 4, 5 milyar dolar sadece 8 yıllık bir dönemde harcanması gereken yol maliyetinin olacağı ve bu maliyetin tamamının bütçeden karşılanması gerekeceği düşünüldüğünde güzel ülkemizin nasıl krizlere girdiğinin cevabı da açıkça ortaya çıkmaktadır. Bir vatanseverin bu durumu vicdanına sığdırmasına olanak yoktur.
Yine baraj yapılır ise bu paralar bulunamayacağından çevre yolları kesinlikle proje aşamasında kalacak ve yapılmayacaktır. Bu durum ise 40 köyümüzün yol, su, elektrik, telefon gibi hizmetlerden yoksun kalarak 2000 li yıllarda 1500 lü yılları yaşar duruma düşülmeleri anlamına gelecektir.
Ülkenin enerji ihtiyacının karşılanmasını biz Yusufeli halkı olarak herkesten çok isteriz ancak bu bizlerin 500 yıl önceki yaşam şartlarına dönmemizi isteme ve devleti batağa sürükleme hakkını kimseye vermez.
Yine baraj yapılır ise ilçe merkezi ve köylerinde şahıslara ait 5. 000 konut ve iş yeri ve arsaları ve araziler su altında kalacak bu yerlerin istimlâk maliyeti ise yaklaşık yarım milyar dolar civarında olacaktır. bu maliyet 1998 yılında 100 milyon dolar açıklanmış iken 2002 yılında 210 trilyon olarak DSİ yetkililerince tahmin edilmektedir. Ancak bu rakamın 500 milyon doları düşmeyeceği açıktır. Kaldı ki hassas araştırmalar yaptıklarını iddia eden DSİ yetkilileri bu araştırmalar sonucunda ortaya 210. Trilyonluk bir rakamın çıktığını beyan etmişlerdir. Ben ise bu yetkililere soruyorum Baraj suları altında kalacak yerleşim yerlerinin % 80' lik bölümünün henüz kadastrosu dahi yapılmamışken hangi hassas araştırma ile bu kamulaştırma maliyet hesabını yaptılar acaba!
Yine ilçede ve köylerde birçok kamu binası ve kamu yaptırımı su altında kalacak olması nedeniyle yaklaşık 700 milyon dolarlık bir milli servet kaybı söz konusu olacaktır.
Yine dünyanın ender yörelerinden biri olan Yusufeli yöresi bitki ve hayvan türleri çeşitliliği bakımından kendine has özellikteki hayvan türlerinin üreme ve gelişme bölgesi olup dünya üzerinde eşine az rastlanır kuş, kelebek ve çiçek çeşitliliği barajın yapımı ile birlikte değişecek iklim şartları nedeniyle yok olup gidecektir. Yine dünya hazinesi sayılan 480 Hektarlık yaban hayatı koruma sahası tamamen yok edilecektir. Yine Kafkas arı üretim ve geliştirme merkezlerinden biri olan Yusufeli kaybedilecektir. Yine sit alanları ile yaban hayvanları kışlak ve üreme sahaları kaybedilecektir.
Yine dünyanın ender doğal Rafting parkurlarından olan Çoruh rafting parkurunun tamamı barajla birlikte kaybedilecektir. 1994 Tarihinde dünya rafting şampiyonasının düzenlendiği bir parkurdur. Yine birçok tarihi, kültürel ve turistik değerler kaybedilecektir.
Yine 1993 yılından bu yana Çevre Bakanlığınca 9002 e yakın projeye ÇED raporu hazırlanmış iken ve bölgemiz barajlarından DERİNER barajına 1995 yılında ÇED raporu hazırlanmış iken ve yine Yusufeli Barajı Elektrik iletim Hatlarına dahi ÇED raporu hazırlanmış iken Yusufeli barajı gibi büyük ve çevresel etkileri maksimum düzeydeki bir projeye ÇED raporunun hazırlanmak istenmemesi ve 1993 tarihli ÇED yönetmeliğinin geçici maddesine 10 yıl sonra dahi sığınılmaya çalışılması akla yolsuzluktan başka bir şeyi getirmiyor. Yine bizler 1998 yılında ENCON isimli firmaca ÇED raporu düzenlenmek için çalışmalar yapıldığını ve bu çalışmalar kapsamında Orman Bakanlığı ile yazışma yapıldığını ve dönemin orman bakanlığınca projenin yapımına karşı olumsuz görüş bildirildiğini 24. 05. 2000 tarihli derneğimize itafen yazılmış yazıdan bilmekteyiz. Ben yetkililere soruyorum ihale bedelini ödeyip ENCON isimli firmaya hazırlattırdığınız bu ÇED projesi nerededir. Yine bir ilçede yaşayan ve tarım ve hayvancılığın temel geçim kaynağı olduğu bir ilçede ilçe halkının tarım yapılabilir arazilerinin % 85' ini sular altında bırakarak 30. 000 insanı açlığa ve sefilliği ittiklerinin farkında olduklarını dahi zannetmiyorum.
En önemli olarak ta devleti ve kendisi ile barışık kavganın, hırsızlığın, sahtekârlığın olmadığı 30. 000 insanın birbirini tanıyıp, sevdiği, kucaklaşarak yaşadığı bir kültürel değerler topluluğu Yusufeli kültürü tekrar dönmemek üzere kaybedilecektir.
Kaybedilecek değerlerden sadece aklıma gelen çok az bir bölümünü burada sıraladım. Ancak bunun karşılığında kazanılacak olan değere baktığımızda sadece enerji, yapı-işlet modeli ile yabancıların yapıp işleteceği ve dışarıdan aldığımız elektrikten daha pahalı bir fiyatla ülkeye satacakları bir enerji.
Ülkemizde mevcut birçok bitmiş Hidrolik santral yarı kapasite ile çalışırken yenilerini yabancılara yaptırıp ve rayiç fiyatlardan daha pahalıya bu şirketlerden enerji satın alarak hem ülke kaynağı akarsular yabancılara peşkeş çekilip hem de ülke bu projeler sayesinde zarara uğratılmaktadır.
Ben güvenilir enerji üretememeleri ve kısa ömürlü olmaları ve çevreye geri dönüşü olmayacak şekilde zarar vermeleri nedeniyle hidrolik santrallere karşıyım. Bu yüzyılda güneş enerjisi, nükleer, rüzgâr, deniz dalgası gibi birçok çevreye zarar vermeyen alternatif enerji kaynağı mevcut iken halen yatırımların bu şekilde geri kalmış ülkeler zihniyetiyle gerçekleştirilmesi benim aklıma müteahhit-siyasetçi paradoksunu getirmektedir. Türkiye artık bu tip yolsuzlukları aşmalıdır.
Yine illa hidrolik santral yapılacak ise mevcut projeye alternatif ve 3 barajlı Artvin-Oltu-Kirazlı barajları projesinin yukarıda saydığımız zararları minimize edecek bir proje olması nedeniyle hiç değilse bu projenin hayata geçmesini desteklemek daha dürüstçe olacaktır. Yine iki proje arasındaki tek tercih nedeninin 351 milyon dolarlık maliyet farkı olduğu bize verilen cevaplardan açıkça anlaşılmaktadır. Bunun aksi iddiaları DSİ genel müdürlüğünün resmi yazıları ile çürütmeye hazır olduğumuzu belirtmek isterim.
Yine son olarak bir maliyet hesabı yapmak istiyorum:
Kaybedeceklerimiz : Baraj Maliyeti: 700838 milyon dolar Yeniden Yerleşim: 750 milyon dolar Yol: 1. 500 milyon dolar Kaybedilen kamu varlığı:300 milyon dolar İstimlak bedeli: 250 milyon dolar Turizm, tarım ve hayvancılık kayıpları: Yıllık 150 milyon dolar Yaban hayatı sahaları, tarihi, turistik yerler İki alternatif arasında enerji kaybı yok, entegrasyon yok sadece 351 milyon dolarlık maliyeti ödememek için devlete yükletilen tahmini resmi rakamlar toplamı 3. 700 milyon dolar.
Baraj geliri ise DSİ raporlarına göre yıllık 10 milyon dolar 60 yılda 600 Milyon dolardır. Her Türk'ün krizlerin ve fakirliğin sorumlusu olarak gördüğü yolsuzluklara bir yenisi Yusufeli barajı ile eklenmemesi için, temiz ve aydınlık bir toplum için siyasetçi-müteahhit dostluğunun bozulması gerektiği düşünceleri ile tüm Türk halkını bu haklı mücadelemizi desteklemeye çağırıyoruz. Çünkü bizler tamamen milli değerlerle hareket eden ve ülkemiz ve milletimiz için en iyisini isteyen insanlar olarak her türlü ticari ve siyasi beklenti ve amaçlarını bir kenara bırakarak bir araya gelmiş bir topluluğun üyeleriyiz. "
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 03.12.2006 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle