Tüm dünyayı etkisi altına alan COVİD-19 salgınının küresel çaptaki etkilerinden eğitim sektörü de nasibini aldı. Her krizin yeni bir fırsatı doğurduğu gerçeği ortaya yepyeni bir düzen ve seçenekler çıkardı.
COVİD-19’un Eğitim Dünyasına Yansımaları
Salgının tüm dünyada 190’dan fazla ülkeyi, 1, 6 milyar öğrenciyi etkilediği tahmin ediliyor. Salgının doğrudan veya dolaylı olarak etkilemediği insan veya sektör neredeyse yok. Salgının tüm dünyada yarattığı bir düzensizlik, yeniden bir düzeni gerekli kıldı. Bu sayede kartlar yeniden dağıtıldı. Bu süreç normal olarak bir transformasyon sürecini başlattı. Yeni düzeni anlatmak için kullanılacak kilit sözcük kesinlikle “dönüşüm” olmalı. Bu isim, bunun bir süreç olduğu gerçeğini de beraberinde getiriyor. Dönüşümle birlikte var olan kavramlara ek olarak yeni kavram ve kimlikler de ortaya çıktı.
Bundan önce herkeste zaten var olan kimliklerin yanına bir de süreçle bağlantılı yeni kimlikler ortaya çıktı. Artık herkesin normal kimliğinin yanında en az bir de dijital kimliği var. Yine bu noktada ortaya çıkan yeni kavramlarımızdan önemli olanlarını dijital yerli, dijital göçmen, hibrit model… şeklinde ifade edebiliriz.
Salgının eğitim sektörüne yansımasıyla yeni eğitim düzeninde öğretmene ve öğrenciye biçilen rollerde de farklılıklar oluştu. Yeni düzende öğretmen; özgür anlatım ortamı yakalayan, dijitali iyi kullanan ve kullandıran, zengin içerik geliştirircisi olarak öne çıkıyor. Öğrenci ise sorumluluk bilince taşıması gereken ve dijitali iyi kullanması gereken bir nitelikte karşımıza çıkıyor. Burada ana merkez, geliştirici öğretmen oluyor. Eğitim kalitesinin artması için devletlerin ve kurumların hatta bireysel anlamda öğretmenlerin dijital eğitime yatırım yapması gerekiyor.
Pandemi Döneminde Eğitimde Ne Tür Önlemler Alınmalı, Öğretmen ve Öğretmenlerin Kaygıları Nasıl Giderilmeli?
Bu noktada öncelikle bütün paydaşların bu süreci kabullenmesi ve buna göre davranması gerekiyor. Artık eğitimde dijitalleşme ya da uzaktan eğitim, eğitimin bir parçası.
Burada sağlık açısından karşımıza çıkan problemlerin çözümünü bu işin uzmanlarına bırakmak gerekiyor. Eğitim noktasındaki kayıplar ise mutlaka giderilmeli. Alınacak kararların “eğitim ve öğretimin her şartta devam etmesi temelinde” olması gerekiyor. Öğrenciler, kesinlikle yoklukta eşitlenmemeli. Bir şeyleri sürekli iptal etmek veya ertelemek yarınlarımızda tedavisi çok zor yaralar açar. Bunun yerine çözüm odaklı stratejiler mutlaka geliştirilmeli.
Öğrencilerin Okula Uyumları Nasıl Olacak?
Süreç içerisinde öğrencilerin birçoğunda hemen görülen birçoğunda da daha sonra görülecek kaygılar oluşacak. Çünkü bu dönüşümün ana kırılma noktasında hazırlıklı olmamaya bağlı olarak bazı boşluklar oluştu ve herkes bir şeyler kaybetti. Kısa vadede kazanmayı şöyle tanımlayacağım: “En az kaybeden kazanır. ” Bu durumun geri dönüşümünde ise kilit nokta öğretmen yeterlilikleri.
Akademik problemlerin yanında ortaya bir de biyolojik ve pedagojik sorunlar çıkıyor. Bunlar psikolojik sorunlar, pandemi stresi, düzensizlik, asosyallik, ekran bağımlılığı, beslenme problemleri, dolayısıyla obezite… Bunların hepsi ayrı ayrı incelenmesi gereken ve işin uzmanları tarafından çözülmesi gerekli şeyler. Buradaki en önemli dikkat ise eğitimin uzaktan devamlılığı durumunda mutlaka geliştirilmesi gereken şey dijital pedagojidir. Çünkü sorunları bekletmek veya görmezden gelmek çözüm sunmuyor.
Seyreltilmiş Yüz Yüze Eğitime Geçilmesi Olumlu mu, Yoksa Uzaktan Eğitime Devam mı Edilmeli?
Şunu artık kabul etmek gerekir ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu, net bir şeklide kabullenilmeli. Dolayısıyla bütün paydaşların uzaktan eğitimi kötülemesi hiç kimseye hiçbir şey kazandırmaz. Unutmayalım ki kötü olan uzaktan eğitim değildir, kötü olan “kötü yapılan” uzaktan eğitimdir. Bu süreci çok güzel yürüten ve bundan verim alan öğrenciler ve kurumlar var. Burada şunu tekrar ifade etmek gerekiyor teknolojiye erişim ve zenginleştirilmiş dijital içerik olmadan ve bunu aktaran pozisyonundaki, dijitali iyi kullanan ve kullandıran eğitimciler yaratmadan uzaktan eğitimden istenilen düzeyde verim alınamaz.
Sonuç itibariyle şunu çok iyi bilmeliyiz: Bizler uzaktan eğitimi, yüz yüze eğitim yapamadığımızda yani asıl silah olmadığında kullanacağımız yedek silah olarak görmemeliyiz. Uzaktan eğitimi, yüz yüzeyken yapamadıklarımızı yapmak için bir fırsat haline getirip asıl silah olarak tasarlamalıyız.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 12.04.2021 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle