Yusufelili Avukat Recep Akyürek: " Yusufeli Barajı nın yapımı ve ihalesi hakkında Başbakan, Hükümet üyeleri ve 2006 Bütçe Görüşmelerine katılan tüm milletvekilleri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere Yusufeli Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyet dilekçesi verdi. "Suçun konusu görevi kötüye kullanmak" olarak belirtilen şikâyet dilekçesinde şu ifadelere yer verildi:
"ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA GÖNDERİLMEK ÜZERE YUSUFELİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA
YUSUFELİ
ŞİKÂYETÇİ: Recep AKYÜREK- M. Kemal Cad. no: 3/C- adresinde Avukat olarak çalışır.
SANIKLAR: 1- Recep Tayip ERDOĞAN T. C. Başbakanı- ANKARA 2- 59. Hükümet üyesi Bakanlar 3- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2006 bütçe görüşmelerine katılan üyesi milletvekilleri 4-DSİ Genel Müdürü Veysel EROĞLU- ANKARA 5- Doğuş Holding A. Ş. Sahibi Ferit ŞAHENK- İSTANBUL
SANIKLAR: 1- Recep Tayip ERDOĞAN T. C. Başbakanı- ANKARA 2- 59. Hükümet üyesi Bakanlar 3- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2006 bütçe görüşmelerine katılan üyesi milletvekilleri 4-DSİ Genel Müdürü Veysel EROĞLU- ANKARA 5- Doğuş Holding A. Ş. Sahibi Ferit ŞAHENK- İSTANBUL
SANIKLAR: 1- Recep Tayip ERDOĞAN T. C. Başbakanı- ANKARA 2- 59. Hükümet üyesi Bakanlar 3- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2006 bütçe görüşmelerine katılan üyesi milletvekilleri 4-DSİ Genel Müdürü Veysel EROĞLU- ANKARA 5- Doğuş Holding A. Ş. Sahibi Ferit ŞAHENK- İSTANBUL
İZAHI: 1-Ben Yusufeli İlçesinde serbest avukat olarak görev yapmaktayım. Aynı zamanda Yusufeli İlçesini Güzelleştirme Yaşatma ve Kültür Varlıklarını Koruma Derneği Başkanlığını yürütmekteyim. Önceki hükümetlerin yatırım programında yer alan ve yapılmak istenen Yusufeli ve Artvin Barajlarının yapımından vazgeçilmesi ve alternatiflerinin araştırılması amaçları ile açmış olduğumuz iptal davası Danıştay 10. Dairesinde görülmekle dava 01. 07. 2005 tarihli karar ile ihalenin ve projenin iptali şeklinde sonuçlanmış olup bu karar 21. 07. 2005 tarihinde tüm ulusal basında yer almıştır. Bundan sonraki süreçte bu kararın aslı Başbakanlık makamına ve Enerji Bakanlığına 2005 yılı eylül ayı içerisinde tebliğ edilmiştir. Bu konuda yasal mevzuat değerlendirilerek sanıklar hakkında cezalandırılmaları için dava açılmasını talep etmek gerekmiştir. Anayasamızın 138. maddesinin 2. fıkrası Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz yine aynı maddenin son fıkrasında ise Yasama ve Yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez yine Anayasamızın 129. maddesinin ilk fıkrasında Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve Kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler aynı maddenin son fıkrasında ise ceza ile ilgili hüküm mevcuttur. Bu kapsamda 2577 sayılı idari yargılama usul kanununun 4001 sayılı kanunun 13. maddesi ile 18. 06. 1994 tarihinde değişen şekli ile 28. maddesi ise aynen şöyledir. İlk fıkra Danıştay, Bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkın da bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir. ' 4. fıkrasında ise Mahkeme kararlarının 30 gün içerisinde kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili, idare aleyhine tazminat davası açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açabilir. ' Şeklindedir. Anayasamızın ilgili maddeleri ile İYUK yasamızın ilgili maddesinde mahkeme kararlarını uygulama hakkındaki ilkeler açıkça belirtilmiştir. Bunlardan ilki Yasama ve Yürütmenin mahkeme kararları ile bağlı olduğu aksine hareketin cezai ve hukuki sorumluluk doğurduğu yönündeki ilkedir. Yine hangi mahkeme kararlarının kesinleştikten sonra uygulanacağı maddede açıkça istisna olarak belirtilmiş olduğundan Danıştay 10. Dairesinin 01. 07. 2005 tarihli ve 2002/1409 Es ve 2005/ 3903 sayılı kararı esasa mutehalik bir karar olup bir işlem iptali içerdiğinden derhal işlem tesis edilmesi gereken bir karar olduğu açık olmasına rağmen bu yapılmayarak tam aksi yapılmış ve 2005 yılı 10. ayından itibaren görüşülmesine başlanan 2006 bütçe kanununda bu mahkeme kararı ile iptal edilmiş proje ve barajın yapımı için ödenek koyularak açıkça suç işlenmiş olup bu suça bilinçli yada bilinçsiz Yüce Meclisimizin değerli milletvekilleri de iştirakçi kılınmıştır. Bu kapsamda 25. 12. 2005 tarihli resmi gazetede yayınlanıp yürürlüğe giren 2006 bütçesinin Yusufeli Barajı ve HES projesini ilgilendiren tüm maddeleri ve eki yatırım programı cetveli incelendiğinde görüleceği üzere sanıkların isnat edilen suçu işledikleri açıkça ortaya çıkmıştır.
2- Yine bu süreçte Türkiye ve Fransa devletleri arasındaki ikili işbirliği protokolü kapsamında ihale edilmiş bulunan ve Fransız şirket liderliğindeki konsorsiyuma ( Yani Uluslar arası hukuk açısından ve Ticaret Hukuk açısından Fransız vatandaşı şirketler topluluğuna ) verilen Yusufeli Barajı ve HES projesi bu konsorsiyum lideri şirket olan SPEİ şirketi ile hakim ortaklarının toplumsal ve sosyal riskinin yüksek olmasını gerekçe göstererek 2003 yılında ihaleden çekilmeleri ve bu çekilme kapsamında 1996 tarihli Türkiye ve Fransa devletleri arasındaki ikili işbirliği protokolü kapsamında verilen bu ihale feshedilmiş olduğu halde ( Çünkü imzaya yetkili konsorsiyum lideri şirket ve hakim ortakları ihaleden çekildiklerini bildirdiklerinden ihale feshedilmiştir. ) Diğer sanık Doğuş A. Ş . şirketinin 2004 yılı mart ayındaki başvurusu ile aynı protokol kapsamında işi yapmak istediğini bildirmesi üzerine 05. 07. 2004 tarihinde toplanan bakanlar kurulu aldığı kararla 23. 07. 1997 tarihli ve 1997/9689 sayılı Bakanlar kurulu kararının Yusufeli Barajı ile ilgili olan 2 maddesini değiştirerek Fransız şirkete verilmesi gereken ihaleyi hiçbir ihale ve işlem yapmadan DOĞUŞ AŞ. ye vermiş ve Devlet İhale Kanununa aykırı davranarak yarışma yapmaksızın ihale vererek devleti zarara uğratmıştır. 1997 tarihli bakanlar kurulu kararının dayanağı 1996 tarihli protokol iken 2004 tarihli protokolde ismi geçen DOĞUŞ AŞ. nin bu protokolden ne şekilde ve hangi statü ile faydalandığı açıklanmamıştır. DOĞUŞ AŞ. Tamamı Türk sermayeli olan Türk vatandaşı bir şirket olup Fransız şirketi statüsünden faydalanamaz. Her ne kadar DOĞUŞ AŞ. nin yanında yabancı şirketler gözüküyorsa da bu şirketlerin bu konsorsiyumdaki payı hem çok düşük olup hem de her konsorsiyum, lideri olan şirketin milliyeti ile anılır ilkesi gereği bu topluluk bir Türk şirketler topluluğu olduğundan bu konsorsiyumun 1996 tarihli Türkiye Fransa protokolünden faydalanmasına kanunen olanak yoktur. Bu yapılan işlem yeni bir ihale olup yarışma yapmadan ve devlet İhale Kanunu uygulanmadan verilen bu ihalede usulsüzlük vardır.
3- Bu ihalenin ve projenin iptali için açtığımız dava Danıştay 10. Dairesinin 2002/1409 Es. sayılı dosyasında kabul edilmiş davalı idarelerin temyizi üzerine İdari Dava Daireleri genel Kurulunca oy çokluğu ile bozulmuş ve bizim karar düzeltme başvurumuz üzerine şu anda karar düzeltme aşamasındadır. Bu dosyayı delil olarak sunuyoruz.
Yukarıda saydığımız nedenlerle davalı idareleri ve sorumlu kişileri defalarca uyarmamıza rağmen suç işlemeye devam etmedeki ısrarları nedeniyle bu şikâyette bulunmak durumunda kaldım. Ülkemin en üst düzey yöneticilerini bu şekilde bir şikâyet beni derinden üzmekle beraber bir Türk vatandaşı olarak ve bu yapılacak projeden direkt zarar gören bir yöre insanı ve sivil toplum örgütü başkanı olarak bu şikâyeti bir vatandaşlık görevi olarak yapmak durumundayım.
Yukarıda saydığımız nedenlerle davalı idareleri ve sorumlu kişileri defalarca uyarmamıza rağmen suç işlemeye devam etmedeki ısrarları nedeniyle bu şikâyette bulunmak durumunda kaldım. Ülkemin en üst düzey yöneticilerini bu şekilde bir şikâyet beni derinden üzmekle beraber bir Türk vatandaşı olarak ve bu yapılacak projeden direkt zarar gören bir yöre insanı ve sivil toplum örgütü başkanı olarak bu şikâyeti bir vatandaşlık görevi olarak yapmak durumundayım.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 26.06.2006 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle