YUSUFELİ-Yusufeli Haber Çoruh’un Sesi gazetesi imtiyaz sahibi Cevdet Ağduman’ın ağabeyi Emekli Öğretmen ve Arı üreticisi Ahmet Ağduman, Yusufeli’nin yeni yerleşimi ve Yusufeli halkının geleceği ile ilgili bir makale yayınladı. Yusufeli haber’in manşetinden de yayınlanan haberde Yeni yerleşim yerinin asla Yusufeli halkını yaşatacak bir yer olmadığı, adeta çit ile çevrili bir hapis yerleşim yeri olacağı uyarısı ve imasında bulunan Ağduman’ın yazdığı bu makale Yusufeli’nin içinde bulunduğu durumu çok net bir şekilde ortaya seriyor.
İşte o makale “Hayatta en kötü şeylerden birisi de gördüğü halde görmezlikten gelerek uçuruma doğru son surat gitmek. Uçurumun dibinde de bağıra bağıra can vermek ve sonunda da orada kokmaktır.
İnsanoğlu topraktan gelmiş ve geri toprağa gitmek durumundadır. Toprak insanın dirisinde de ölüsünde de olmazsa olmazlar arasında bir değerdir. Günümüz dünyasında. İnsanlar ve uluslar şu 3 stratejik değerler peşinde koşuyor. 1- Enerji 2- Su 3- Gıda (Toprak).
Şimdi bizler, Yusufeli insanları olarak, bu değerlerin neresindeyiz? Yusufeli insanı azla yetinen yumuşak huylu, coğrafi yapısı kırık ve sert yaşam koşulları da oldukça zordur. Dedelerimiz karınlarını doyurmak için ya derenin kenarında yada tepenin yamacında ekip dikmeye başlamış n zor şartlarda kadim’den beri de yaşamlarını sürdürmüşler.
Fakat ne acı ve gariptir ki; 2006 yılında kadastro çalışmaları yapılırken dere kenarında ki yer su terki tepenin yamacındaki ektiği yerler orman alanı olarak vatandaşın elinden alınmış ve vatandaş suçsuz olarak gaspa uğramış ve cezalandırılmıştır.
Yusufeli’nde Yediden Yetmişe Ölüsü Sağı Herkes Mağdur Durumdadır
Ama yararı adı altında barajlar yapılmaya başladığında da vatandaşın elinde az miktarda arsa niteliğinde ki toplamda Bin M2 yani topu topu Bir dönümden az yerler de arazi olarak kamulaştırılmıştır. Kamulaştırma bedelleri de toprağı çok olan (Bursa-Tekirdağ) illerdeki bir dönüm araziye eş değer hesabından kamlaştırılarak vatandaşa her hangi bir rehberlik yapılmadan, bir yer gösterilmeden derisi soyulmuş canlı gibi meydan da bırakılmıştır. Bu mağduriyeti yaşayanlardan biriside Yusufeli garibi olarak benim.
Değerli okuyucularım Yusufeli’nde yapılanlara devlet ve millet gözüyle şimdi bir mercek tutalım.
1- Yusufeli’nde 40 yıldır baraj yapılacak ninnisi ile siyasi, ekonomik, sosyal olarak uyutulduk.
2- Yapılan kadastro çalışmaları nedeni ile dere kenarında ve tepelerin yamaçlarında ki az topraklarımız da elimizden alındı.
3- Köyler de var olan dereler HES yapılacak diye oradaki köylere değil de başka şirketlere satılarak onlardan alınan paralarla da bu köylülerin geriye kalan az topraklarına ve mesken istimlâklerine verilerek kadim den beri yaşadığı bölgeyi terk etmelerine çalışıldı ve çalışılıyor.
4- Elimizde arsa niteliğinde kullandığımız yerlerde arazi olarak geniş topraklı yerlerle eş değer olarak kamulaştırıldı.
5- Zor şartlar altında köylerde yapılan ev, ambar, ahır, samanlık, tandır, kiler vasıfsız diye kıyma parasına kamulaştırıldı. Vatandaş ev yapacak, fakat yer ve arsa bulamıyor. Kendi vatanında vatansız kaldı. (Köyün adı var fakat fiziki olarak kendi yok!!!).
6-Çoruh Nehri’nde baraj nedeniyle elimizden alınıp baraj suyu vadiler arasına dolunca vadiler arası karşılıklı bağlantı ve ulaşım kesildi ve kesilecek. Bunun örnekleri Artvin Borçka ve Deriner barajının arkasında var. Bütün köyler birbirlerinden koparıldı!. Yoksulluk asaleti bazen bu vaziyet karşısında Yusufeli’nin durumunu acı bir gerçekle ifade etmek istiyorum.
Şöyle ki; Okyanus’ta Gemi Kaptanı gittiği yönün doğru olmadığından şüphelenerek tayfasına pusulayı getirin diyor. Tayfa birbirinden habersiz ve düzensiz olduğundan pusulayı bulup kaptan’a getiremiyorlar. Kaptan ikinci çağrı olarak haritayı getirin diyor. Haritayı da bulamıyorlar, kaptan çaresiz susuyor. Tayfa kaptana telaşla soruyorlar, ne getirelim, kaptan’ın cevabı ise salâvat getirin diyor.
Biz Yusufelililer boğulmadan siyasi ve nefsi hesapları bir kenara bırakarak derdimizi deva sahibi olan devletimize yukarda ki gerçekleri anlatarak çözüm aramalıyız.
780 Bin Kilometre Karelik Ülkede Yusufeli’ne Bir Yer Bulamadınız Mı?
Çözüm: Her sorunun çözümü içindedir. İnsanın kalbini, kanını değiştiriyor ve hayatta kalmasını sağlıyorlar. Gümüşhane, Rize, Artvin illerinin arazi yapısı halkının gıdasını karşılamadığından dolayı bu üç vilayette yıllarca Toprak Mahsulleri tarafından suvbanse (ucuz) edinmiş buğday, pirinç gibi ürünler yıllarca satılarak bu halkın bu bölge de yaşaması sağlanmıştır.
Bir ülke de bazı coğrafi yapılar ve afetler sonucunda istisnai durumların olması mümkündür.
Günümüzde de baraj yapılırken ve ülkemiz de sayısı 3’ü geçmeyecek şekilde istisnai olarak ilçeler su altına kalabilir. Bunlardan birisi de Yusufeli İlçesi mevcut coğrafya da bu ilçenin kurulmasına olanak sağlamıyorsa, insanın yaşaması için kan ve kalp bulunuyor da 780 bin kilometre karelik alana sahip olan ülkemizde bu halkın yaşayabilmeleri için bir yer bulunamıyor mu?
Yukarıda bahsettiğim olumsuzluklar karşısında yeni Yusufeli ilçesini devlet kuracak olduğu uçurumun dibinde ki çukuru görünce, dağları delen, nehirleri durduran, kıtaları birbirine bağlayan devletin Yusufeli’ni bir yere kuramıyor olması manidar olup, ilçe insanı da her geçen gün kan kayıp ediyor.
Yusufeli meselesi bir kalıp hatası misali: Şöyle ki Madeni paralarda 1980 öncesi kalıp hatası yapılmış yazı ve tura kısmı bir birinin tam tersi idi. 1982 yılında acizane ben bu durumu gördüm ve bu durumun düzeltilmesini dilekçe ile Merkez Bankası başkanlığından arz ettim. O zaman Merkez Bankası Başkanı Osman Şıklar vermiş olduğum dilekçenin uygun bulunduğunu ve İstanbul darp ve damga paranın basıldığı matbaasına gönderildiğini bana resmi yazı ile bildirmişti ve ondan sonra da kalıp hatası düzeltilerek şimdi ki madeni paralar düzgün basılmıştır. Anılan tarihten önceki madeni paralara baktığınız da durumu daha iyi göreceksiniz.
Yapacağınız Hata Güneş Tutulması Olacak!
Umarım ki hatayı kabullenen idareci Sayın Osman Şıklar gibi birisi daha çıkar. Devleti yöneten Sayın Profesör Başbakanım, Ormana ve Su Kaynaklarını yöneten Profesör Bakanım, Profesörlere taş çıkaran Cumhurbaşkanım, icranın başında ki sizler güneş gibisiniz. Yapabileceğiniz yanlış güneş tutulması gibi, bizi hem soğukta hem de karanlıkta bırakacak ve az zaman sonra yok olmamıza neden olacaktır.
Günümüzde insanın üretemediği ve yaşamı için olmazsa olmazı topraktır. Bir santim toprağın oluşması için yüz yıl gerekliymiş. Bu insanların elinde olan topraklar ve diğer değerler zaten gitti. Kalanlarla da yaşanması mümkün olmaz.
Yeni Yusufeli’nin yeri kuru dereye yapılan köprü gibidir!
Yansıtıcılarda Etrafi Çitle Çevrilmiş Bir İlçe Oluruz
Yeni kurulacak Yusufeli’nin yerinde akıl almaz masraflar ve maliyetler oluşacak. Kuru dereye köprü yapmaya benzeyecektir. Kurulacak yerde yazın sıcakken kışın soğuktan kimse duramaz. Çünkü toprak yok, su yok, güzellik yok bu millet orada etrafı çit le çevrilmiş bir topluluk durumuna düşer. Zaman geçmemiş gelin devlet ve Yusufelililer olarak ortak akılda buluşalım bütün kanunlar, eserler insanların mutluluğu için yapıldığına göre, biz Yusufelililerinde mutluluk ve huzursuzluktan kurtarılması için yeni yerleşim yerinin düzeltilmesi için harcadığınız geleceği olmayan yere boşa kaynak, para ve zaman harcamayın.
Devlet denge unsuru olmalı. Yusufeli iklimine uygun topraklı bir yere bu milleti dış iskâna tabi tutun. Hem devlet hem de çit içerisinde çiti yıkamayan zavallı, garip, çalışkan millet kazansın.
Yusufeli insanı Kars’a sebzeciliği, Tokat’a da sebze v e meyveciliği öğretmiştir. Dış iskâna gittiğinde de katma değerler yaratacak başta doğruluk ve dürüstlükle beraber birçok iyi değerleri de beraberinde götürecektir.
Hatada ısrar edilirse Yusufelililerin üç tarafı su ile dört tarafı da sorunlarla çevrili olacaktır.
Sonuç: Doğmamışlara doğması için teşvikler verilirken, devletine sadakatinden dolayı soğukkanlı canlılar gibi ölümü pahasına yazdan kış uykusuna yatan ve yaradılış itibari ile garip doğmuş Yusufelilileri de siz idareciler açısından Hz. Ömer adaleti ile yaşatmış olacaksınız. Sonuçta yanlışta ısrar edilirse gelecekte açık cezaevinde çaresizlikten ölüm orucuna yatmış Yusufelililerin üç tarafı su ile dört tarafı da sorunlarla çevrili olacaktır. Hayati öneme sahip ağır konular kısa yazılarla ifade edilemiyor. Sabrınızdan dolayı teşekkür ediyor saygılar sunuyorum” ifadelerini kullandı.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 15.03.2015 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle