Türkiye Kamu-Sen Artvin İl Temsilcisi ve Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı İsrafil Bayrak; 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı 1. Yarıyılı değerlendirdi. Bayrak yaptığı yazılı açıklamada, “ 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılının 1. Yarısını tamamladık. Üzülerek belirtmek zorundayız ki, bu yarıyıl da eğitim açısından kaybedilen eğitim-öğretim yarıyılı hanesine yazılan bir dönem olmuştur.
Özellikle Ağustos ayının ikinci yarısından itibaren başlayan okul müdürlüğü ve müdür yardımcılığı görevlendirme süreci 4, 5 ay sürmüştür. Bu süreçte eğitim paydaşlarının tamamına yakını mesailerini yönetici görevlendirme sürecine doğrudan veya dolaylı olarak harcamak durumunda bırakılmıştır.
İl müdüründen ilçe müdürüne, siyasi il başkanlarından ilçe başkanlarına, bazı cemaatlerin önde gelenlerinden sonda gelenlerine, adı sendika olan bir PARALEL-ÇAPRAZ YAPININ genel merkez yöneticilerinden ilçe yöneticilerine kadar oluşturulan bir kumpas cenderesinin içine çekilen eğitim, eğitimciler ve öğrenciler işin aslını ve faslını hala anlayabilmiş değillerdir. Yaşananları yıllar öncesinden görmüşçesine bir manzumede dile getiren Abdurrahim KARAKOÇ şöyle demişti:
“Bu kirli düzenin düzenbazları
Azrail'e rüşvet vermeyi dener.
Ölünce dünyanın en kurnazları
Torpille cennete girmeyi dener. ”
Yönetici Atama Sürecinde Artvin Milli Eğitimi
MEB’de yaşanan yönetici atama rezaleti konusunda sendikamız, ülke sathında olduğu gibi ilimizde de takdire şayan bir direniş sergilemiştir. Büyük bir erdemle mücadele ortaya koyan, eğitim çalışanlarının kazanılmış haklarını müdafaa etmek için eylem ve etkinliklerimiz kamuoyunda taraflı tarafsız herkesçe takdir edilmiştir. Eylem ve etkinliklerimize iştirak eden Türk Eğitim-Sen’in her kademesindeki yönetici ve temsilcileri ve üyelerimize şükranlarımızı buradan bir kez daha sunmayı borç biliyorum.
Türk Eğitim-Sen Artvin Şubesi olarak biz, 21 Ağustos 2014 tarihinde yaptığımız eylemde; “Artvin’de '21 AĞUSTOS POST MODERN' darbesi yaşanıyor. Demiştik. Geldiğimiz noktada maalesef haklı çıktığımızı gördük. Şöyle ki,
15 Eylül 2014 tarihinden itibaren ilimizde görevlendirilen 77 okul müdüründen 50 tanesi malum bir sendikanın üyesinden oluşmaktadır. 10 Müdür Başyardımcısından 8 tanesi yine malum bir sendikanın üyesidir. En son yapılan müdür yardımcılığı görevlendirmeleri hariç olmak üzere, 59 müdür yardımcısından ezici çoğunluğunun da yine malum bir sendikanın üyesi olduğu görülecektir. Ortaya çıkan bu sonuçlardan milli eğitim yetkililerinin özellikle bir sendika mensuplarını diğer sendika mensuplarından ve sendikasızlardan ayrı tutarak koruyup kolladığı anlaşılmaktadır.
Ücretli Öğretmen Sorunu Devam Etmektedir
Öğrencilerin kaderini belirleyen öğretmenleri, yevmiye usulü yani girdiği ders başına ücret vererek çalıştırmak utanılacak bir durumdur. Bakanlık, aylık geliri ortalama 600-900 TL olan, iş güvencesi, sağlık ve sosyal güvencesi olmayan öğretmenlerle öğretmen açığını kapatmaya çalışmaktadır. Bu şekilde öğretmen çalıştırarak kâr elde eden devlet ne yazık ki eğitim-öğretimin kalitesini düşürmektedir.
2014-2015 yılında ilimizde 130 ücretli öğretmen çalıştırılmakta olup; 30 Sınıf Öğretmenliği, 22 Okul Öncesi, 16 Din Kül. Ahlak Bilgisi, 11 Türkçe, 11 Matematik, 6 Fen Bilimleri/Fen Teknolojisi, 6 İngilizce, 6 Özel Eğitim, 4 Fizik, 4 Türk Dili ve Edebiyatı, 3 İHL Meslek Dersleri, 3 Biyoloji, 1 Almanca, 1 Bilgisayar, 1 Elektrik-Elektronik Teknolojisi, 1 Kimya Teknolojisi, 1 Muhasebe ve Finansman, 1 Müzik, 1 Sosyal Bilgiler, 1 Tarih branşında ücretli öğretmen çalıştırılmaktadır.
Hopa Milli Eğitimde Skandal Uygulamalar Eksik Olmuyor
Ücretli öğretmen çalıştırılması noktasında durumun vahameti ortadayken, Hopa İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yine akla zarar bir uygulamaya imza atarak eğitim yönetiminde skandallar dizisine devam etmede başı çekmektedir. Hopa İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü 09. 01. 2015 tarih ve 13994595/622/254542 sayılı yazısıyla; Hopa İlçesi Kemalpaşa Beldesi Kaya Çamurlu İlkokulu’nda 1 adet ücretli Sınıf Öğretmeni çalıştırıldığını, buna mukabil kadrosu Hopa Kemalpaşa Beldesi Kaya Çamurlu İlkokulu’nda bulunan Sınıf Öğretmeni F. G. nin ise 09/09/2014 tarihinden itibaren yani eğitim-öğretim yılının başından beri görevlendirme olarak Hopa Hüsnü Ciner İlkokulu, 2/B Sınıfında çalıştığını belirtmiştir.
Kadrosu Kaya Çamurlu İlkokulu’nda bulunan F. G. İlçe merkezine alınıp, Hüsnü Ciner İlkokulu 2/B Sınıfında görevlendirilmiştir. Oysa 2/B sınıfında eğitim-öğretim yılının başından 2014 yılı Aralık ayı ortasına kadar H. T. isimli sınıf öğretmeni de çalışmaktaydı. 2014-2015 yılı 1. Yarıyılı itibarıyla Hopa Hüsnü Ciner İlkokulu 2/B Sınıfında aynı anda iki öğretmen nasıl oluyor da görev yapabiliyor?
Aynı anda iki sınıf öğretmeni tek sınıfta görev yapıyorsa sınıf ders defterini hangisi imzalıyor?
Bu iki öğretmene ders ücreti ödemesi hangi mevzuat gereği yapılmıştır? Eğer öğretmenlerden biri derse girip ücret almışsa, diğer öğretmen ne yapmıştır?
Bu öğretmenlerden birisi hiç derse girmeyip boşta kalarak mesaisini tamamlamışsa, Kaya Çamurlu İlkokulu’ndaki ücretli öğretmene ödenen ücretler kamu zararı olarak değerlendirilmekte midir? Eğer kamu zararı olarak değerlendiriliyorsa bu zarar kimden tazmin edilecektir?
Kamu kaynaklarını birilerinin menfaatine peşkeş çekenler gece yastığa başlarını koyduklarında rahat uyuyabiliyorlar mı?
Kamu Çalışanlarını Aldatanlar Vicdanen Rahat Mı?
Memur-Sen'in yaptığı 2014 ve 2015 yılı toplu sözleşmeleri tarihi bir rezalet olmuştur. Memurlar 2014 ve 2015 yıllarını kaybetmiştir. 2014 yılı için yapılan 123 TL'lik artışın karşılığı ortalama memur maaşlarına yansıması % 5, 2’dir. Türkiye'nin 2014 yılı ilk altı ayı enflasyon artışı % 5, 7’dir. Bugün ise yıllık enflasyon ise % 8, 2 olarak gerçekleşmiştir. Memurlar 6. aydan itibaren (hazirandan) kesesinden yemeye başlamış ve borç batağına sürüklenmiştir. Eğer, 2015 yılı Ağustos ayında yapılacak toplu sözleşmeye yine bu yandaş konfederasyon oturursa, 2016 ve 2017 de memurlar için kayıp yıl olacaktır.
Başbakan ise memura % 17 zam verdik diyerek, hesap bilmez Konfederasyon un savunuculuğunu yapmıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Memur-Sen "Destan Yazdı" demiştir.
Evet, Memur-Sen yandaşlıkta, emeğin ve alın terinin pazarlanmasında destan yazmıştır.
Memur-Sen ile yapılan sözleşmeye göre memurlar 2014 yılında 123 TL seyyanen zam, memur emeklileri ise 140 TL zam almıştır. Ancak hâkim ve savcılara 1. 155 TL, öğretim görevlilerine ise 950 TL ekstra zam yapılmıştır. 2015 yılı içinse memura % 3+3, memur emeklisine % 3+3, asgari ücretliye % 6+6, işçi ve BAĞ-KUR emeklisine % 2. 32 sefalet artışı yapılırken, milletvekiline 1000 TL, milletvekili emeklisine 711 TL artış yapılmıştır. Sırada ise subay-astsubaylar ile valiler ve kaymakamlara zam hazırlığı var. Hükümet her zaman olduğu gibi istediği kesimlere ekstra zam veriyor ama memurlara gelince enflasyon farkını bile çok görüyor.
Memur, yoksulluk sınırında maaş alıyor, zenginler kadar vergi ödüyor. Yıllık brüt ücretleri 11 bin TL'yi geçen yaklaşık 2 milyon 100 bin memur % 15 vergi diliminden yıl içinde % 20 vergi dilimine yükselmektedir.
Bu nedenle gelirleri azalmaktadır. 2014'te aylık net 123 TL olarak yapılan seyyanen artışın önemli bir kısmı vergi olarak devletçe geri alınmaktadır. 2015 yılında ise memur ve memur emeklilerine % 3+3 oranında zam öngören hükümet, aynı yıl vergi oranlarını % 10. 1 artırmıştır.
Kendi felaketine çanak tutan memurları, korkudan üye oldukları sendikalardan kurtarmak gerekiyor. Yetki yeniden ehil ellere, yani Türkiye Kamu-Sen’e verilmelidir.
Eğitim Yöneticilerine İkazımızdır
Artvin il/ilçe eğitim yöneticilerine ve okul/kurum yöneticilerine de bir hususu hatırlatmanın yerinde olacağını düşünmekteyiz. Şöyle ki, Yargıtay, mobbingle ilgili çok önemli bir karara imza attı. Bundan sonra mobbingden şikâyetçi olan çalışanın beyanı, Yargıtay’ ın hükmettiği şekilde ’’İşçinin mobbingle ilgili kuşku uyandıracak olguları ileri sürmesi yeterli’’ olacak. Daha da açarsak ’’Bu müdür bana mobbing uyguluyor!’’ diyen öğretmen ya da memur ve hizmetli arkadaşımız suçun sübûta ermesini ispat etme yükümlüsü değildir.
Anayasa’ nın 10. maddesinde herkesin kanun önünde eşit olduğu vurgulanmıştır. 657 sayılı kanunun 10. maddesinde ’’Amir, maiyetindeki memurlara hakkaniyet ve eşitlik içinde davranır. ” denilmektedir. Aksi bir durumda 657 sayılı DMK’ nin 21. maddesinde ’’Devlet memurları kurumlarıyla ilgili resmî ve şahsî işlerinden dolayı müracaat, amirleri veya kurumları tarafından kendilerine uygulanan idarî eylem/işlemlerden dolayı şikâyet ve dava açma hakkına sahiptirler. ” yer almaktadır.
Mobbing, idarî değil adlî bir suçtur. Mobbing, aynı zamanda görevi kötüye kullanmaktır.
TCK’ nin ‘‘Görevi Kötüye Kullanma’’ başlıklı 257. maddesinde görevini kötüye kullananlara 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası biçilmiştir. Öğretmen/memur arkadaşlarımızı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya zorlamak ise TCK’ ye göre şantajdır. TCK’ nin 107. maddesinde ‘‘Bir kimseyi bir şeyi yapmaya veya yapmamaya zorlayan kişi, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. ’’ denilmektedir.
Türk Ceza Kanunu’nda mobbingle ilgili ağır maddeler bulunmaktadır. Bunlardan biri de 118. maddedir: ’’Bir kimseye karşı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanın faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, sendikadan veya sendika yönetimindeki görevinden ayrılmaya zorlamak amacıyla cebir veya tehdit kullanan kişi, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir sendikanın faaliyetlerinin engellenmesi hâlinde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. ’’ denilmektedir. Aynı yasanın 122. maddesi şöyledir: ’’Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, özürlülük, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım kimse hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir. ’’ Aynı kanunun 94. maddesinde ’’Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel/ruhsal yönden acı çekmesine, algılama/irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. ’’ denilmektedir.
Mobbing sadece kişiye uygulanmaz, tüm çalışanlara dolayısıyla hizmet alan tüm millete uygulanır. Mobbinge maruz kalarak psikolojik sıkıntılar çeken özel sektör ya da kamu çalışanları verimli olamaz. Bu yüzden mobbing aslında hepimize uygulanan adi bir suçtur. Mobbingin yaşanmadığı, çalışma barışının sağlandığı kurumlar; Türkiye’nin aydınlık yüzüdür. Unutmayın ki ’’Mahkeme, kadıya mülk değildir!’’
Bilinmelidir ki zulüm, ilelebet payidar olmaz. Türk Eğitim-Sen olarak yaşadığımız bu faşist sürece bakış açımızı Âşık Seyrani’nin şu dörtlüğüyle cevap vererek kamuoyuna saygılarımızı sunarım” ifadelerine yer verdi.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 27.01.2015 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle