“ Marka Şehirler ” Artvin’de

07/02/2014 12:54

Basın İlan Kurumu, 'medya Ve İletişimde Tecrübe Paylaşım Günleri' Konferansının Dördüncüsü Artvin’de Gerçekleştirildi.


Haber: Hayati Akbaş







Basın İlan Kurumunun 4’üncüsünü gerçekleştirdiği, Basın İlan Kurumunca düzenlenen "Medya ve İletişimde Tecrübe Paylaşım Günleri" konulu konferans Artvin Nihat Gökyiğit Kongre ve Kültür merkezinde gerçekleşti.

Panele Artvin Valisi Kemal Cirit, RTÜK Başkanı Davut Dursun ile Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay, Artvin Belediye Başkanı ve CHP Belediye başkan adayı Emin Özgün, İl Jandarma Komutanı Jandarma Albay Mustafa Çelik, Cumhuriyet Başsavcısı Ömer Karişit, Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı Mutlu Çat, Artvin Çoruh Üniversitesi Rektörü, Prof Dr. Mehmet Duman, İl Emniyet Müdürü Hüsrev Salmaner, Artvin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Tolga Gül, Faal Gazeteciler Dernek Başkanı Yaşar Kars, Ak Parti Belediye başkan adayı Mehmet Kocatepe, Milliyetçi Hareket Partisi Belediye başkan adayı Kadir Seçgin, gazete sahipleri, basın mensupları, kurum amirleri ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Programın sunuculuğu Spor spikeri, gazeteci yazar, program sunucusu Ümit Aktan tarafından gerçekleştirildi. Programın ilk konuşmacısı ise Artvin Faal Gazeteciler Derneği Başkanı Yaşar Kars oldu. Kars konuşmasında, bugün medya ile ilgili yetkin kalemler burada. Medyanın gelişimi ve gelişmeye dönük neler yapılabileceği konusunda birçok şey anlatılacak. Haber alma insanın doğası gereği, tarihe baktığımızda özellikle Mısır dönemine kadar. Yazılan notlardan bu güne kadar gelen dönemde yazılı görsel basının özellikle son dönemde interaktif medyanın yayınlaşmasıyla insanlar ve ülkeler arası iletişimin doruk noktasına ulaştığını görüyoruz. Bu gün ülkemizde bu anlamda özellikle 80’li yıllardan sonra basında kalitenin daha doğrusu niteliğin daha çok makineleşmeyle birlikte birçok aşama kaydettiğini görüyoruz” dedi. Kars ardından Artvin’de yerel medya ile ilgili geçmişe dönük bilgiler verdi. Kars, yerel medyanın ilimizin tanıtımında ve buradaki sorunlarda taleplerin, vatandaşların dileklerinin yetkili yerlere iletilmesi anlamı da çok önemli enstrümanlara sahip olduğunu ifade etti.

Ardından basın ilan kurumunun faaliyetlerini yansıtan, projelerini anlatan, genel felsefesini konu alan tanıtım filmi salonda bulunanlara izletildi. Devamında ise kürsüye Artvin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Tolga Gül çıktı. Gül, toplantıya katılan davetliler ve panelistlere katılımlarından dolayı teşekkür etti. Konuşmasının devamında ise; “burada böyle değerli büyük kalemlerin Artvin’deki gazetecilerle buluşmasının keyfini yaşıyoruz. İnşallah ilimize memleketimize ve özellikle basınımıza büyük faydalar verir” diyerek sözlerini tamamladı.

Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay ise konuşmasında; “Artvin önemsiz bir şehir değil. Bu toplantıları marka şehirlerde yapıyoruz. Artvin'de bizim için marka bir şehir. Artvin sadece 25 bin nüfuslu bir şehir değil. Sadece Artvin keşfedilmemiş muhteşem coğrafyasıyla yarınlarda yüz binlerce insanı ağırlayacak yaylalarıyla, kayak merkezleriyle sahilleriyle, gölleriyle her şeyiyle bütün dünyaya sunabileceğimiz, satabileceğimiz, pazarlayabileceğimiz bir şehir. Böyle bir şehri tanıtmakta basının işidir. Devlet elbette yatırımlar yapıyor. Kayalıklar oyularak yollar tüneller yapılıyor. Tüm bu yatırımlar geliyor ama bu yatırımı bir şekilde tanıtmak lazım. Bu sebeple de basınımıza önemli görevler düşüyor. Artvin basınımız kendinden emin olsun bugüne kadar güzel hizmetler verdiler bundan sonrada güzel hizmetler verebilmeleri için biz kendilerini yüreklendirmeye çalışıyoruz. Bu etkinliğin en güzel tarafı tam bir buluşma yeri oldu. Bugün burada Trabzon basınımız var, Rize basınımız var, Artvin ve ilçelerinden basın mensupları var. Tiflis'ten gelen gazeteci arkadaşlarımız var. Trabzon basını Türkiye’nin en iyi üç ilinden biri, İzmir, Bursa ve Trabzon yerel basında Türkiye’nin en iyi üç ilinden biri. Rize basınımız her gün gelişiyor Artvin basımızda gelişecek dayanışma içinde el ele kol kola bütün bu Karadeniz’i Dünya’ya tanıtacak Türkiye’mize mal edecek pazarlayacak ve bu yöre ayağa kalkacak ve insanlar göç etmek zorunda kalmayacaklar. Artvin’in güzel yaylalarını Türkiye’ye Dünya’ya Artvin’in gazetecisi tanıtacak, o zaman onun fotoğrafını Türkiye’ye mal edecek iyi bir yayıncılık gerekiyor. Daha iyi tirajı olan güçlü gazeteler gerekiyor. Yada merkez medyanın onları destekleyip kendilerine muhabir edinmesi gerekiyor. İşte onların sayısını çoğaltmaya, yüreklendirmeye, filizlendirmeye çalışıyoruz bu vesileyle buradayız” dedi.

RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun konuşmasında; “Radyo Televizyon Üst Kurulu adına burada konuşma yapmak biraz zor çünkü Türkiye’de televizyon yayını bulunmayan 19 ilimiz var bu illerimizden biriside Artvin. Bu sebeple haklı olarak, RTÜK başkanlığı yürütüyorsunuz görsel işitsel medyaya ilişkin düzenlemeler yapıyorsunuz, neden kendi iliniz Artvin'de televizyon yayıncısı yok? Sorusunu haklı olarak sorulabilirsiniz. Bu soruya kendimizce verebileceğimiz cevaplarımız var elbette ama bu cevaplar ne yayıncıları nede Artvin'de ki hemşerilerimizi çok tatmin edeceğini sanmıyorum.

Bu nedenle Türkiye'de yayını bulunmayan illerimizden biri olan Artvin'de ki televizyon izleyicilerinden ve girişimcilerden bizleri affetmelerini istiyorum” dedi.

Türkiye Radyo ve Televizyon yayıncılığı konusunda bir profil çıkarmak istediğini ifade eden Dursun; " Görsel işitsel medyanın en önemli boyutu hiç kuşkusuz biz radyo televizyon yayıncılığının etkili bir kitle iletişim aracı olmasından kaynaklanıyor. Her ne kadar yazılı basının radyo ve televizyonlara göre bir önceliği varsa da etkinlik açısından bir birine ikame edilebilecek bir etkinlik söz konusu değil. Yazılı basının ayrı bir işlevi etkinliği var, görsel işitsel medyanın etkinliği biraz daha farklı. Bugün açısından sosyal medya biraz daha öne geçmiş görünmekle birlikte teknolojik gelişmeyle birlikte görsel işitsel medyanın önemi ve etkinliğinin korunduğunu ifade edebiliriz. Kısaca işlev olarak baktığımızda radyon televizyon yayınları haber alma özgürlüğümüz çerçevesinde ihtiyacımızı karşılar. Bunun yanında bizi bilgilendirir. Ve önemli bir işlevi de bizi eğlendirir. Türkiye'de görsel ve işitsel medyanın, televizyonların insanları eğlendirme boyutunun işlevinin biraz daha diğerlerinden önde olduğunu söyleyebiliriz. Programların izlenirliklerine baktığımızda eğlenceye yönelik programların daha çok izlendiği dikkatimizi çekiyor. Sadece görsel işitsel medya değil ama görsel işitsel medya daha etkin olmakla beraber gündem yaratıyor ve kamuoyu oluşturuyor. Gazete okuduklarımızdan çok TV ekranında gördüklerimiz dinlediklerimiz gündem yaratma bakımından daha etkin gözüküyorlar. Bütün buların özünde radyo ve televizyon yayınlarının temel hakların en başında yer alan ifade ve haber alma özgürlüğünün kullanılmasına aracılık etmesi geliyor.

Elbette sadece radyo ve televizyon haber alma özgürlüğünün kullanılmasına aracılık ediyor değil yazılı basında ve diğer alanlarda da bir çok kanalımız var ama bugün itibariyle radyo ve televizyonların haber alma özgürlüğünün kullanılmasına yaptıkları aracılık tartışmasız bir durumdur. Fikir ve kenetlerin radyo ve televizyonlar yoluyla bugün kısaca henüz hukukumuza girmemekle birlikte iletişim hürriyeti kavramıyla ifade ediliyor. İletişim hürriyeti kavramı ifade özgürlüğünün önüne geçmiş ve kullanırlığı artmış bulunuyor. İletişim hürriyetini radyo ve televizyon yoluyla ifade hürriyeti anlamında kullanıldığını hatırlatmak istiyoruz. Görsel işitsel medyayla yazılı medyanın niteliklerinin farklılığı nedeniyle hukuksal düzenlemeleri de farklı oluyor. Yani yazılı medyayı ve görsel işitsel medyayı aynı hukuksal normlarla düzenlemiş değiliz. Dünyanın birçok ülkesinde de yazılı medya ve görsel işitsel medya farklı düzenlemeler konu olmuştur. Türkiye'de de 5187 basın kanunuyla yazılı basın, 6112 sayılı kanunla görsel işitsel medyanın düzenlendiğini ifade etmem gerekir. Ardaki fark işlevsel farklılıkların ötesinde radyo televizyon yayıncılığın izne tabi olması son derece önemli bir husustur bunun altını çizmem gerekir. Bu izne tabi oluş yeni birtakım tartışmalarda yaratıyor. Nasıl bir ifade özgürlüğüdür ki izne tabidir. Gazete çıkarmak istediğiniz zaman izin almıyorsunuz sadece kamu otoritesine bilgi verip dergi gazete çıkarabiliyorsunuz. Televizyon veya radyo yayıncılığı yapacaksanız muhakkak Radyo Televizyon Üst Kurlundan Lisans almanız gerekiyor. En önemli fark buradan kaynaklanıyor. Bundan dolayı kanun koyucu hangi şartlarda iznin verilebileceğini düzenlediği gibi radyo televizyon yayıncılığı yapacak kişilerin hangi hukuksal ilkelere bağlı olarak yayın yapmaları gerektiğini de kanun koyucu belirliyor. Burada özgürlük açısından paradoksal bir durum oluşuyor. Bu nedenle de şu söylenebilir. Özgürlük önceden konulmuş yaptırımlar içinde kullanılabiliyor. Bu hukuksal düzenlemelere uymazsanız radyo TV yayıncılığı yapamıyorsunuz bu anlamda ifade özgürlüğünün önüne bir engel konulmuş gibi bir görüntü öne çıkıyor. Radyo televizyon yayıncılığın izne tabi olması bazı akademik çalışmalarda bir sansür olarak da değerlendiriliyor.

Şunu ifade etmek istiyorum ki Radyo Televizyon Üst Kurulunun çalışmalarına sansür gözüyle bakanlar lisans, izin verme işlemi bir sansürdür diyenler haksızlık yapıyorlar. Çünkü sansür her hangi bir yayının yayınlanmadan önce denetlenmesidir. Biz bizim gibi kurumlar kesinlikle yayınlanmadan önce hiçbir denetim yapmaz. Biz herhangi bir kuruluşun yaptığı yayını yayından sonra denetliyoruz. Kanun koyucunun koyduğu normlara uygun olup olmadığını kontrol etmek için. Radyo Televizyon yayıncılığının izne tabi olması sansür olarak nitelendirilemez diye düşünüyoruz.

Yazılı medyanın aksine görsel ve işitsel medya alanında ki düzenlemeler daha sınırlandırıcıdır. Çünkü görsel işitsel medya da yayıncılık yapabilmek için kamu imkânı olan Türk Halkının malı olan frekans veya kanal kullanarak bu işi yapmanız gerekir. Eğer size frekans ve kanal tahsisi yapılmazsa, eğer siz kanal ve frekans tahsisi olmadan kendi bildiğiniz gibi izinsiz bir işgalle bu işi kullanmazsanız ne radyo yayıncılığı yapabilirisiniz nede televizyon yayıncılığı yapabilirisiniz karasaldan yayın yapacaksanız. Kamu imkânı olan kanal ve frekans kullanarak yayın yapılması söz konusu olduğuna göre, kamusal imkânın kime kullandırılacağı, hangi koşullarda kullandırılacağının kamu otoritesi tarafından belirlenmesinin olağan görünmesi gerektiğini düşünüyorum.

Kullanılan kanal ve frekanslar kamu malıdır. Kıt kaynaktır, kıt kaynak olması nedeniyle de sınırlı insanlara veriliyor. Diğer taraftan radyo ve televizyonun diğer basın organlara göre etkinliği daha fazladır. Bu nedenle kamusal düzenin bozulabilme ihtimali her zaman gündemdedir. Bu sebeple bunun düzenlenmesi gerekmektedir. Radyo televizyon yayıncılığı sınırı aşan bir özelliğe sahiptir. Yani siz radyo TV yayıncılığı yapıyorsanız etki alanınıza sınır dışı ülkeler ve toplumlarda girebiliyor. Dolayısı ile sınırları aşan bir özelliğe sahip olan yayıncılığın her halükarda uluslar arası normlara göre düzenlenmesi ayrı bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkıyor. Dünyada ki genel uygulama bu tür düzenleme ve denetlemelerin yapılabilmesinin siyasal otoriterden bağımsız idari organlara bırakılmış olmasıdır. RTÜK'te bu anlamda bağımsız idari bir otoritedir. Hükümete bağlı bir kuruluş değildir. Hükümetten emir almaz. Sadece kanun koyucunun koyduğu standartlara uygun hareket etmek zorundadır. Bu sadece Türkiye için değil Türkiye dışında ki ülkelerde de RTÜK ve benzeri kurumlar söz konusudur.

Türkiye'de 1993'teki anayasa değişikliğine kadar görsel ve işitsel medya alanında kesin bir devlet tekeli vardı. Yani Devletin dışında kimse televizyon ve radyo yayıncılığı yapamazdı. 1989 yılında Avrupa üzerinden Türkiye'ye kaçak olarak uydu yayınları başlatıldı. Bunun devamında da 1993 yılında anayasada yapılan değişiklikle devlet tekeli sona erdi. Bu ilk düzenlemedir. Bunu takip eden düzenlemeler olmuştur. Türkiye'deki medya düzenlemesinin Avrupa'dakinden hiçbir farkı olamadığını rahatlıkla ifade edebilirim. Bunu yadırgayabilirisiniz ama durum budur.

Türkiye'de karasal ortamda, uydu ortamında ve kablo ortamında yani üç farklı ortamda görsel işitsel medya yayıncılığı yapılıyor. Karasal ortamda ulusal düzeyde yayın yapan kuruluşların sayısı 25, bölgesel ortamda yayın yapan kuruluşların sayısı 16, yerel düzeyde yayın yapan kuruluşların sayısı da 205'tir. Toplamda Türkiye'de 247 adet televizyon yayını yapan kuruluş vardır. Türkiye'nin ekonomik, coğrafik ve nüfus büyüklüğünü dikkate aldığımız zaman 250 televizyon yayın kuruluşu diğer ülkelerle kıyaslandığında son derece yüksek renkli hareketli bir alandır. Türkiye’de 25 ulusal yayın yapan televizyon var hiçbir Avrupa ülkesinde ulusal yayın yapan 25 televizyon yoktur. Bu renklilik ve çoğulculuk demokrasiye katkıda bulunuyor. Bu renklilik ve çoğulculuk bu kanalların ayakta kalmasını sağlayan ekonomik kaynaklar sınırlı olduğundan yaşamalarını zorlaştırıyor. Reklam bulmalarını zorlaştırıyor. Birkaç TV para kazanırken bir çok televizyonda ayakta durmakta zorlanıyor. Radyolar olarak baktığımızda ulusal düzeyde, bütün ülkede yayın yapan 38 radyomuz var. Bölgesel düzeyde 99 radyomuz var. Yerel düzeyde ise 923 radyomuz var. Toplam 1050 civarında radyomuz var. Buda hiçbir Avrupa ülkesinde göremeyeceğimiz bir zenginliktir. Her bir radyo her bir televizyon ifade özgürlüğünün bir kanlı bir mecrasıdır. Bu kadar çoğul olması bir karmaşanında gündeme gelmesine neden oluyor. Buna da dikkatinizi çekmek istiyorum

Kablo ortamında yayın yapan televizyon kuruluşlarımızın sayısı 129'dur. Uydu ortamında televizyon sayısı 257 uydu ortamında ki radyo sayısı ise 83.

Şuan fiilen yayında olan bin üzerinde radyo ve 500'e yakın televizyon var. Bunların bir kısmı uyduda bir kısmı kabloda bir kısmı da karasal da yayın yapmakta.

Dolayısıyla ne kadar karmaşık bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu ifade edebiliriz. Bütün bu televizyon ve radyo kuruluşlarının ayakta durmasını sağlayan tek bir unsur var reklam. TRT kanallarını bir kenara bırakacak olursak özel radyo ve televizyonların tek finansal kaynağı reklam gelirleridir. Reklam gelirleri açısından beyan edilen geliri baktığımız zaman 2013 yılında Radyo Televizyon alanında ki toplam reklam miktarı 3 milyar dolar. Türkiye büyüklüğü ile diğer ülkelerin büyüklüğü kıyaslandığı zaman bu rakamın çok küçük olduğunu söyleyebiliriz. 3 milyar dolarla bu kadar televizyon ve radyonun ayakta durması mümkün değildir. Bu ciddi bir problemdir. 2008'den beri reklam yatırımlarında ciddi bir reklam artışı olmakla birlikte hala televizyon ve radyo alanlarında ki reklam yatırımı yetersizdir Bunu ifade etmek isterim. Son yıllarda internet üzerinde ki reklam harcamalarının payı giderek artıyor. Televizyonun payı fazla düşmüyor ama yüzde 55'lerde seyrediyor. Radyonun payı düşüyor. Televizyon radyo reklamları stabil gibi devam etmekle birlikte internet reklamlarının öne geçtiğini ifade edebiliriz. ” dedi.

RTÜK'ün yapısı hakkında da bilgi veren Dursun, 3 dönemdir RTÜK başkanlığını yürüttüğünü belirterek 2015 yılana kadar süresinin olduğunu görevinin bitmesinin ardından da üniversitedeki akademik kariyerine dönmeyi planladığını söyledi. Konuşmasının devamında RTÜK'ün görevlerine değinen Dursun RTÜK'ün denetleme ve düzenleme gibi iki önemli görevi olduğunu ifade etti.

Programın devamında ise Artvin Belediye Başkanı Emin Özgün kürsüye çıktı. Özgün konuşmasında, “Bir belediye başkanı olarak ben neresindeyim, basının hayatın içinde çok önemli olduğunu vurgulamak lazım, fakat bunun önemini vurgularken de bence herkesin bir duruşu olmalı nedir bu duruş, ülke sevdası, Türkiye’de her düşüncede olan insanların aynı gemide olduğunu unutmamalı. Aynı gemide gittiğimizi unutmamalı. Türkiye’de basın ve iletişim dünyasına hizmet eden ve etmeye çalışan araçların gereçlerin çizgisini doğru bulmuyorum” dedi. Ardından basın ve iletişim dünyasına seslendiğini ifade ederek biraz daha yapıcı, biraz daha birleştirici, biraz daha ülke menfaatlerini gözeten anlayış içerisinde olsunlar. Bu noktada basına düşen görev büyük iletişime düşen görev büyük lütfen taraf duruş anlamam. Bu ülke hepimizin” diyerek sözlerini tamamladı.

Artvin Valisi Kemal Cirit yaptığı konuşmada; “Ülkemizin Kafkaslara açılan sınır ili Artvin'de sizlerle bir arada olmaktan ve basını tecrübe ettikleriniz üzerinden konuşacak olmanızdan büyük memnuniyet duymaktayız.

Medya itici güç. Haber ve bilginin kamuoyuna yegâne ulaşım alanı. Hem görsel, hem yazılı ve hatta hem de sosyal medyanın önemini kavramayan hiçbir kimse yoktur sanırım. Bugün Artvin’de günlük, haftalık ve aylıklar dahil olmak üzere internet haberciliğiyle birlikte 20’yi aşkın gazete bulunmaktadır. Ve bizim nüfus büyüklüğümüz yaklaşık 170 bin. Son 10 yılda yerel basına ilanlarla ciddi destek veren ve bütçesi ile mahalli basını destekleyen Basın İlan Kurumumuza ayrıca teşekkür etmemiz lazım.

Çok seslilik ancak bu türden desteklerle sağlanabilir

Mahalli basın desteklenmeli ve çeşitli seminerlerle eğitim sürecine tabi tutulmalı ki. Ulusal medya yetişmiş insan kaynağı ile tanışsın ve doğru haberciliğin önemi anlaşılabilsin.

Marka şehirler oluşsun istiyoruz, Butik kentler olsun istiyoruz.

Artvin muhteşem coğrafyasıyla, "alternatif turizmin alternatifi olmayan ili" sloganıyla hem iç turizme hem de uluslararası turizme kucak açmaya hazır bir yer. Artvin’in nüfus büyüklüğü az fakat özgül ağırlığı yüksek bir il.

Bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesini bir Artvinli yönetiyor. Bursa, Kocaeli ve Yalova gibi illerimizde oldukça etkinler. Yine Türk ekonomisine ciddi katkı sunan üretici kesimin en önemli mensupları Artvinli. Ekonomisinden, siyaset kurumuna ve hatta bürokrasisine ve basınına kadar birçok etkin noktada Artvinli bulunmaktadır.

Türkiye’nin en fazla okuma yazma oranı ile Artvin ilk sıradadır. En huzurlu illerden birisi Artvin’dir.

Sarp Sınır Kapısından bugün ortalama günlük 18 bin, yıllık 6. 5 milyon kişi giriş ve çıkış yapmaktadır. Ve yılda 1. 250 bin araç giriş çıkışı olmaktadır. Türkiye’nin en çok kullanılan kara hudut kapısıdır. Ülkemiz bugün ciddi başarılara ev sahipliği yapmaktadır. Spordan sanata ve marka oluşturacak çeşitli sektörlere kadar her alanda söz sahibiyiz. Çeşitli konuşmalarımda da sık sık dile getiriyorum. . . Biz umudun ve geleceğin yanındayız. Bugün Uluslararası görünürlülüğü artan bir ülkeden söz ediyoruz artık. Ülkemiz 21. Yüzyılın en önemli ülkelerinden birisi olacaktır. Ve buna ne küresel aktörler engel olabilir ne de rutin dışı faktörler. . . Bu ülkenin geleceğine çeşitli güç odakları değil sadece ve sadece bizler yön verebiliriz. Ülkemiz artık Avrupa’nın 6. , Dünyanın 16. Büyük ekonomisi. Son 30 yılda Avrupa’nın en hızlı kalkınan ülkesiyiz. Büyük projeleri kendi imkân ve kabiliyetlerimizle ve kendi mühendislerimizle tamamlamaktayız. AB süreci ve gelişmiş Demokrasisi ile birçok alanda paradigmal değişimin adresiyiz artık. Sadece öğrenci sayımız bile birçok ülkeden büyük. Bakınız bugün 284 tane Baraj işletmede ve inşaa halinde olan 70 tanesi ise halen devam etmektedir. Ve sadece Çoruh havzasında 16 Baraj inşa edilecektir. GAP ta üretilecek enerjinin yüzde 60’ı bu topraklardan elde edilecektir. Bu arada 1950’lere kadar ülkemizde sadece 3 tane baraj olduğunu unutmadan. Ve yine 2023 te 500 milyar dolarlık ihracat hedefi koyan bir ülkeyiz. Tüm bunlar için Türkiye; fikir ve düşünce hürriyetini korumak, Teşebbüs özgürlüğünü devam ettirmek, din ve vicdan özgürlüğünü sonuna kadar sağlamaya devam etmek zorundadır. Biz buna inanıyoruz. Yeni Türkiye’ye inanıyor ve güveniyoruz. Yeter ki bürokrasi siyaset kurumuna maliyet yüklemesin, yeter ki rol çalmaya kalkışmasın ve demokratik siyasetin önüne çıkmasın. Yeter ki açık toplumun bütün kurum ve kurallarını işletebilelim ve kendimize güvenebilelim.

Bilgi toplumu olmanın gereğini ülkemizin en uzak köşesinde bile olsak gerçekleştirmek mecburiyeti gibi bir sorumluluğumuz var artık bizlerin.

Kendimizi sürekli yenilemek, toplumun ve dünyanın gittiği yönde değiştirmek zorunda olduğumuzu unutmadan ve varsa Demokrasi açığımızı daha çok demokrasi ile kapatarak yol almak mecburiyetindeyiz.

Türkiye yeni bir geçiş dönemi yaşıyor. Bir anlamda “Yeni Bir Doğum Sancısı” çekiyor. Biz Üzerimize Düşen Görevi Yaparsak, Daha aydınlık Bir Gelecek bizi Bekliyor.

Panelistlerimize başarılar diliyor, başta Basın ilan Kurumu Genel müdürümüz olmak üzere RTÜK başkanımız ve organizasyonda emeği geçen arkadaşlarımıza Teşekkür ediyor. Saygılar sunuyorum. ” diye konuştu.

Programın ikinci bölümünde ise RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, Basın İlan Kurumu Genel Müdür Yrd. Cem Elçin, Ankara Ünv. Hukuk Fakültesi Öğr. Görevlisi, Prof. Dr. Metin Kazancı, Spor spikeri, program sunucusu Levent Özçelik, Bugün Gazetesi Yazarı Aykut Işıklar, Gazeteci Nuray Başaran, Anadolu Ajansı Ortadoğu ve Afrika Görsel Haberler Editör Yardımcısı Erhan Sevenler “Tecrübe Paylaşım Günleri’ Konferansı maksatlı salonda bulunan konuklara bilgiler paylaştılar.

Gün boyu süren programda Artvin Valisi Kemal Cirit, İl Jandarma Komutanı Jandarma Albay Mustafa Çelik, Cumhuriyet Başsavcısı Ömer Karişit, İl Emniyet Müdürü Hüsrev Salmaner’in salondan ayrılmayarak programın tamamını takip etmeleri dikkatlerden kaçmadı.

Son bölümde ise konuşmacılar salonda bulunanların sorularını cevapladılar ardından ise katılımcılara hediyelerin takdim edilmesinin ardından program son buldu.

comments powered by Disqus

Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 07.02.2014 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Benzer Haberler
Benzer içerik bulunamadı.


En Çok Okunan Yaşam Haberleri
 » Şehir Plancıları Hopa’nın Haritasın...
 » Hopa’da Gergin Anlar...
 » Makedonyalı Türk Gençler Çaykur'un...
 » Hopa Uluslararası Lojistik Kongresi...
 » Dsi Artvin Bölge Müdürü Yıldız’dan...
 » Tiflis - Trabzon Direkt Uçuşları Ba...
 » Bakan Uraloğlu’ndan Rize - Artvin H...
 » Kemalpaşa Kaymakamı Ayaz Denetime Ç...
 » Kokarca Böceği İstilasına Rize Bele...
 » Hopa’da 2’nci Lojistik Çalıştayı Dü...