CHP Kadıköy İlçe Başkanlığı, özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi ile ülkenin bütün vadilerinde yapılması planlanan HES projelerine karşı mücadele eden köylülere ve yaşam savunucularına destek verdi.
CHP Kadıköy ilçe başkanlığı toplantı salonunda düzenlenen, “HES’lere Hayır! Dereler Özgür Aksın” konulu söyleşiye konuk olarak katılan Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) Sözcüsü Ömer Şan, HES’ler ile maden aramaları ve taşocaklarına karşı verilen mücadelenin, salt bir çevre mücadelesi olarak algılanamayacağını, bu mücadelenin aynı zamanda bir yaşam mücadelesi olduğunu söyledi.
CHP Kadıköy İlçe Başkanı Necati Ekşi’nin girişimi ileÇevre Komisyonu’nun düzenlediği konferans ve söyleşiye katılan DEKAP Dönem Sözcüsü ve aynı zamanda Cumhuriyet Gazetesi Rize-Artvin Temsilcisi Ömer Şan, Hidroelektrik Santrali (HES) gerçeğini, enerji üretimi maskesi altında derelere, doğal yaşam alanlarına, tarihi, sosyal ve kültürel değerlere verilen geri dönüşümsüz zararları anlattı.
Çeşitli sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, CHP İstanbul örgütlerinden katılımcılar ile birlikte CHP Kadıköy İlçe Başkanı Necati Ekşi ve Yönetim Kurulu Üyeleri ile Genel Başkan Danışmanı Mithat Ali Kabaali’nin de katıldığı konferansta HES mücadeleleri sırasında çekilen videolar, bölge insanlarının tepkisi, yapılan çalışmalar ve fotoğrafların gösterimiyle başlayan konferansta konuşan Şan, çarpıcı açıklamalarda bulundu.
HES’leri bölgeye ve bölge insanına dayatanın enerji ve sanayi ile ilgili bakanlıkların değil, doğal yaşam alanları, vadileri ve suyu korumakla görevli olan Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlıkları olduğunu ifade eden Şan, Türkiye’de şuanda 2 bin 300ün üzerinde HES projesi geliştirildiğini, bunun yanında sadece Karadeniz’de 4 binin üzerinde Mikro HES projesi olduğunu da belirtti.
Açıklamalarında ülke genelinde HES projelerine karşı 126’nın üzerinde çeşitli konularda dava açıldığını ve bunların 105’inde ‘yürütmeyi durdurma veya iptal’ kararı verildiğini anlatan Şan, “Bağımsız yargı organlarının bilimsel raporlara, yasa ve yönetmelikler ile uluslararası anlaşmalara dayanarak verdiği bu yargı kararları hala görmezden gelinerek HES projeleri için, bir savaş hukuku niteliğindeki cebri kamulaştırma yöntemleri izleniyor ve çalışmalar sürdürülüyor. HES projelerinin Türkiye’nin enerji ihtiyacı için vazgeçilmez olduğu ileri sürülerek çeşitli kamuoyu yanıltmacaları ile bu projeler savunuluyor. Enerji bakanı ülkemizde elektrik üretimi fazlası olduğunu söylerken Orman ve Su İşleri Bakanı bu iddiasında diretiyor ve doğal yaşam alanlarımızı, vadilerimizi adeta bir kanser virüsü gibi saran HES projelerinde diretiliyor. Aklın, bilimin, hukukun ve kamu yararının olmadığı bu rant projelerinin asıl hedefinin ne yatırım, ne kalkınma ve ne de enerji üretimi olduğunu düşünmüyoruz. Asıl hedef rant ve suyun ticarileştirilmesinin önünün açılması ve suya sahip olma mücadelesidir” dedi.
HES projelerinin sadece yapım aşamasında doğal yaşam alanlarına verdiği geri dönüşümsüz zararlar ile değil, enerji iletim hatları ile de değerlendirilmesi gerektiğini anlatan Şan, bu projelerin sadece doğal yaşam alanlarına değil, tarihi, sosyal ve kültürel değerleri de önemli zararlar verdiğini anlattı.
Şan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz sadece çevre mücadelesi vermiyoruz, bu aynı zamanda bir yaşam mücadelesidir. Biz yüzyıllardır bu bölgedeki suyun ve o derelerin suladığı, hayat verdiği o yaşamı üreterek var ediyoruz. Su yaşamın temel kaynağıdır. Ekosistemin hakkıdır ve hiçbir canlı varlık suya ulaşma hakkının diğerlerinden öncelikli olduğunu ileri süremez. Sadece enerji ve para kazanma aracı olarak görülemez. Ticarileştirilemez. Bütün uzay araştırmaları suyun peşindedir. Gelecek yüzyıl su savaşlarının ve suya sahip olma mücadelesinin verileceği yüzyıl olacaktır. HES projelerinde Can suyu terimi vardır. Bu en berbat su miktarını anlatır. Şuanda yaklaşık 10-15 yıl öncesinin ölçümleriyle yüzde 10’luk can suyu bırakılmasından söz ediliyor. Biz can suyu kavramını kabul etmiyoruz. Çünkü can suyunun ölüm döşeğindeki hastanın dudaklarına pamukla damlatılan su olduğunu biliyoruz. Can suyunun toprağa dikmiş olduğumuz bir fidana vermiş olduğumuz bir bardak su olduğunu biliyoruz. Zaten şu anda derelerimizde akan su oranıdır bu! Derelerimiz kurudu, HES’lerle sularımız tünellere alınarak daha da susuz bırakılıyoruz. Çıkıp Bakan Bey, ‘bu derelerde zaten su yoktu, bu dereler zaten kuruyordu’ diyor! Maden su yoktu bu derelerde ve madem kuruyordu, bunca HES projesine neden, ne için ve nasıl izin verdiniz? Bu akıl karı mıdır? Buralarda mı Türkiye’nin elektrik enerjisi sigortasını yapacaksınız?”
HES’lere, taşocaklarına ve maden aramalarına karşı verilen mücadelenin aynı zamanda diğer bölgelerde ve kentlerde yaşayan insanlar ve canlı yaşam için de verildiğini anlatan Şan, “Aman canım bize ne diyebilirsiniz. Ama Çernobil patladığı zaman bize ne, bize niye radyasyon yağıyor diyebildiniz mi? Özellikle Doğu Karadeniz bölgesi ve neredeyse bütün HES projelerinin yapıldığı bölgeler Dünya çevre örgütleri tarafından koruma önceliği olan alanlar, koruma alanları. Şimdi de gözlerini SİT Alanlarına diktiler. SİT’lerimizi de kaldırıyorlar. Mesela Rize ve bölgesinde 2 bin 500 çeşit canlı türü var. Bunun 250’ye yakını endemik tür. Avrupa’nın 26 ülkesinden daha fazla. Yaylalarımızdaki, vadilerimizdeki bu türler çeşitli yollarla yurt dışına kaçırılmaya çalışılıyor. Biz ise korumak bir yana kendi ellerimizle yok ediyoruz” diye konuştu.
HES’ler için açılan su iletim tünelleri ile taş ocakları çalışmalarındanda örnekler vererek anlatımlarda bulunan Şan, bu çalışmaların bölgenin zeminini bozduğunu, sel ve heyelanlara zemin hazırladığını ve yeraltı sularını olumsuz etkilediğini de anlattı.
HES projelerine ilişkin cebri kamulaştırmaların yasal olmadığını ve hukuksuz olduğunu anlatan Şan, açıklamalarına şöyle devam etti: “Bu projelerin yapılmış olduğu bütün köylerde araziler cebri kamulaştırma yöntemiyle alınıyor. Hem de bakanlar kurulu kararıyla. Siz HES projeleri için savaş hukuku uyguluyorsunuz. Yüzyıllardır yaşadıkları toprakları halkın elinden zorla alıyorsunuz. Bizler atalarımızdan aldıklarımızı gelecek nesillerimize aktarmakla yükümlüyüz. Bunu yaparken cebri kamulaştırma falan dinlemeyiz. İnsanlara, köy muhtarlarına iş vaat ediyorlar. 5 liralık yerlerine 15 lira veriyorlar. İnsanlar kendi akrabalarıyla komşularıyla birbirlerine giriyor. Birbirlerinin düğünlerine, cenazelerine gitmiyorlar. İdare mahkemesine bir dava açmanın maliyeti 5ile 10 bin lira arasında değişiyor. İnsanlar ahırda süt için beslediği ineğini satıp Bilirkişi ücretini yatırıyor, emekli maaşı karşılığında bankadan kredi çekiyor, bahçesinde yetiştirdiği ürününden, çayından, fındığından, ineğinden kazandığı parayla mücadele ediyor. Arkadaşlarımız sosyal, siyasi ve ekonomik olarak çeşitli şekillerde tehdit ediliyor, vatan sevmez, çapulcu veya başka şekillerde itham edilerek baskı altında tutulmaya çalışılıyor! Ama hiçbir şekilde mücadeleden vaz geçmiyorlar. ”
Yaklaşık 2, 5 saat süren sunumun ardından söyleşiye katılanların sorularını da yanıtlayan DEKAP Sözcüsü Şan, ülke genelinde sürdürülen HES mücadelesinin dünyada farklı benzeşmeleri olsa da, yerel halk mücadelesi anlamında benzersiz olduğunun altını çizerek, mücadeleye ilişkin 10’un üzerinde belgesel film çekildiğini ve kitaplar yazıldığını da anlattı. Şan ayrıca, DEKAP’ın tamamen bağımsız, herhangi bir sponsorluk veya fondan ve kuruluştan destek almadığını, hiyerarşik bir yapısı olmadan, hiçbir siyasi yapılaşma ile bağlantısı olmayan yerel bir halk hareketi olduğunun da altını çizdi.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 08.12.2012 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle