Artvin hakkında konuşurken, yalnızca turistik bir gezide görmüş olan da, ömrünün bir bölümünü burada geçiren de bölgeyi kendi tecrübelerine dayanarak farklı ve başka yerlerde az bulunan örneklerle anlatmaya çalışır. Bunun için çoğunlukla yeşil doğa örtüsü, insanının sıcaklığı, okuma oranının yüksekliği gibi konular gündeme getirilir. İnsanı için genel bir Artvinli tipi, coğrafi yapısı için daha çok meyve, sebze ve orman örtüsü bakımından zengin bir görüntü çizilir. Hele bir de büyük şehrin kalabalık ve gürültülü ortamının etkisinde bu konuşmalar yapılıyorsa sessizliğe ve bozulmamış doğaya olan özlem de eklenir bu idealize edilmiş ifadelere.
Şüphesiz bütün bu ifadeler çok genel bir bakış açısıyla doğru olarak algılanabilir. Ancak ilin bulunduğu Orta ve Aşağı Çoruh havzasının coğrafi yapısına, burada şekillenmiş yaşam biçimine ve tarihten gelen izlere biraz daha dikkatle bakıldığında, Artvin’in bu türde genellemelere sığmayacak kadar zengin ve birbirinden farklı unsurları da bünyesinde barındırdığı görülür. Bu zengin doku anlaşıldığı kadarıyla temelde coğrafyanın belirleyici ve yönlendirici etkisi altında gelişmiş gözükmektedir. Bütün bunlara burada bulunan Gürcü, Laz, Hemşin ve Türklerin farklı boylarının getirdiği ve coğrafyayla bütünleştirdiği unsurları da eklemek gerekmektedir.
Daha açık ifade etmek gerekirse örneğin Artvin’de farklı yaşam çizgilerine yön veren en az dört farklı coğrafi birim ile buna bağlı olarak iklimin varlığı görülmektedir.
Bunlardan birincisi Arhavi ve Hopa’nın içinde bulunduğu hatta Cankurtaran’ı aşıp Borçka yakınlarına kadar uzatılabilecek Karadeniz etkili bölgedir. Yeşil, geniş yapraklı sık orman örtüsünden ve her bulduğu boşluğu dolduran çay bitkisinden kolayca sınırları belirlenebilecek bir alandır burası. Derin vadilerin yamaçlarına dağılmış evler bu örtü arasında kaybolmuş gibidir. Yılın her mevsiminde bolca yağan yağmurlar ve sis yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Kıyı şeridinde ise Karadeniz yalnızca balıkçılığı ve huysuz dalgalarıyla değil, uzak bölgelerle kurulan iletişimde de bu coğrafyaya ve yaşayan kültürlere çok şey katmıştır.
Farklı karakteristiği olan ikinci bölge, Çoruh Nehri Vadisi’nin Borçka’dan sonra, yaklaşık Hatila Çayı ile Yusufeli arasındaki bölümüdür. Borçka-Artvin arasında denizden 150 m kadar olan vadi tabanı, Yusufeli bölgesinde 600-700 metreye kadar yükselir. Bu bölgenin ayırıcı özelliği ise Zeytin ve diğer Akdeniz türü bitkilerdir. Zeytinin bir süre Berta Suyu boyunca ve Ferhatlı Köyüne kadar Ardanuç bölümünde de yer aldığı bilinmektedir. Sınırlarını çizdiğimiz derin »V« biçimindeki kayalık vadi tabanında, Karadeniz bölümünün aksine yeşillikler adeta vaha gibi son derece sınırlı bölümlerde kümelenir. Akdeniz iklim özellikleri altında gelişen bu bitkiler de, Kalburlu, Zeytinlik ve Oruçlu köylerinde olduğu gibi orman bitkileri değil, tümüyle zeytin, üzüm, nar, dut ve kiraz gibi meyvelerden oluşur. Aşağıda da söz edeceğimiz gibi bu zorlu coğrafyanın sunduğu imkanlarla iklim özelliklerine göre şekillenen mimari, zeytincilik, şarapçılık gibi geçim kaynakları da diğer bölgelerden oldukça farklı gelişmiştir.
Kendine has ortak yanlarıyla öne çıkan üçüncü yaşam alanı, denizden 1000 m civarında yükseklikte kurulmuş bulunan köy yerleşmeleridir. Biraz aşağısı ve yukarısı bu değerlendirmeye dahil edilmektedir. Daha çok iğne yapraklı ormanların eteğinde kurulmuş köylerde, küçük çaplı tarım ve hayvancılığın beraber yapıldığı, meyve ve kısmen sebzeciliğin de yer bulduğu görülmektedir. Biraz daha yüksek olanlarda hayvancılık öne çıkarken, daha aşağıda olanlarda tarım ve meyve türleri artmaktadır. Artvin’deki en yaygın yerleşim ağı ve nüfus yoğunluğu bu üçüncü bölgededir. Belki ortak kültürün şekillenmesinde en büyük etkiye sahip olan gelişmeler de burada aranmalıdır.
Dördüncü ve son bölge yaylalardır. Çoruh’un derin vadisini çevreleyen Kaçkar, Karçal ve özellikle Yalnızçam Dağları 1800-2000 m’den yüksekte bu türde yayla yerleşmelerine sahne olur. Yazları yalnızca 3 ay kadar süren yayla hayatı ve buradaki mimari temelde hayvancılık, süt ürünleri ve barınma konusuna çözümler bulunması doğrultusunda gelişmiştir. Yaylaklar daha çok üçüncü gruba koyduğumuz köy yerleşmelerinden gelen grupları barındırmakla birlikte, Karadeniz sahili ile Çoruh Vadisi’nden temsilcileri de ağırlar. Dolayısıyla »Kafkasör Boğa Güreşleri Festivali« örneğinde öne çıkan ortak motiflerin oluşmasında önemli yere sahiptir.
Daha çok coğrafi yapı ile temel yaşam çizgisindeki unsurları ön plana alarak yaptığımız bu sınıflandırma, şüphesiz ki pek çok yaşamsal ürün ile örneklendirilebilir. Bölge insanının coğrafyaya karşı mücadelesini, günlük hayatındaki zorlukları aşmada bulduğu çözümleri, barınma ve günlük ihtiyaçları için giriştiği arayışları, kısaca yaşama bakışını anlamada temel olgu »sivil mimari« yani evdir. Geleneksel ev anlayışının incelenmesi, yukarıda denediğimiz türde bir gruplandırmanın da yapılıp yapılamayacağı konusunda bir fikir verecektir.
Bölgedeki tarihi evler, günümüze kadar oldukça ihmal edilmiştir. Son yıllardaki hızlı göç hareketi ve özellikle ilçe merkezlerinde yoğunlaşan betonarme yapılaşma ise bunların hızla yok olmasına giden yolu açmıştır. İkinci grupta değerlendirdiğimiz Çoruh Vadisi’nde Deriner Barajı ile başlatılan hidroelektrik santraller dizisi ise bu grubu tümüyle ortadan kaldıracak, ne zeytin ve zeytincilik ne de bu vadide yüzlerce yıldır yapılan lezzetli şaraplar devam edebilecektir. Bu vadide şekillenen sivil mimari plan anlayışı ise belki bir daha çizilmemek üzere unutulacaktır.
Dolayısıyla üzerinde çalıştığımız bu projedeki öncelikli hedefler arasında, barajların ve yapılaşmanın tehdit ettiği alanlardaki evlerin belgelenmesi ve en yaygın grubu oluşturan üçüncü bölgedeki evlerin iyi bir biçimde tanıtılması gelmektedir. Bu, bölge kültürünün temel kaynaklarının da bilimsel ölçülerle ölümsüzleştirilmesi açısından önem taşımaktadır.
Artvin bölgesinde, sahil kesimi dışında en yaygın olarak gözlediğimiz ev tipi yukarıda değindiğimiz gibi üçüncü coğrafi bölgede bulunur. Genellikle geleneksel evler iki katlı ve kırma çatılıdır. Zemin kat iki ana bölümden oluşur. Arazinin eğimine göre ön bölüm hayvanlara ayrılmıştır. Bu durum ahırlardaki hayvan pisliklerinin gübre olarak biriktirilmesinde kolaylık sağlar. Diğer bölüm ise taştan yapılmış beden duvarına yaslanan ocaklı iki odadan oluşur. Bu odalar ev halkının kışın kullandığı mekanlardır.
Üst kata evin dışındaki bir merdivenle çıkılır. Üst katta ilk dikkati çeken, bölgenin geleneksel yaşam biçiminin yansıdığı bir mekan olan »orta sofa«dır. Bu mekan özellikle yazları ev halkının bir araya geldiği konu komşu ile günlük ilişkileri sürdürdüğü kısaca günlük hayatın önemli bir parçasıdır. Orta sofanın iki yanına karşılıklı yerleştirilmiş 4 oda bulunur. Beden duvarına yaslanan odalar alt kattaki gibi ocaklıdır. Kemerli ocaklar kapıdan girildiğinde tam karşıdadır. Her iki yanda ise yatmaya ve oturmaya imkan veren oldukça geniş ve alçak sekiler vardır.
Ön bölümdeki diğer iki odadan biri ambar olarak kullanılır. Burası günlük hayatta en önemli işlevi gören mekandır. Kışlık bütün yiyecekler, bunlarla ilgili kersan, külek, elek, yayık gibi mutfak aletleri, saklama kapları burada durur. Tümüyle geçme tahtalardan yapılmış olan bu mekanın girişi orta sofanın zemininden yaklaşık 40-50 cm yükseltilmiştir. Bunun da nedeni yiyeceklerin saklandığı bu önemli mekanı dışarıdan gelebilecek olan toz toprak ve hayvanlara karşı korumaktır.
Evi dış cephede üç yönden balkonlar kuşatmaktadır. Orta sofa her iki yönde bu balkonlara açılır. Balkon korkulukları geleneksel mimarinin cephe süsleme anlayışını yansıtır. Kimi zaman bu balkonların manzaraya en hakim kenarına »köşk« adı verilen bir oturma birimi eklidir. Burası iki kişinin karşılıklı oturabileceği açık hava mekanıdır.
Bu grup içinde yer alan evlerde tipik mekanlardan biri de tuvaletlerdir. Tuvaletler dış cepheye takılmış gibi dururlar. Balkondan basamaklarla inilir ve gideri alttaki ahırın gideri ile birleşir.
Evlerde kullanılan yapı malzemesi genel olarak ahşaptır. En eski örneklerde tümüyle ahşap kullanılırken, zamanla üst katta ince çıta ve çamurdan oluşan, çakatura adı verilen duvar tekniği kullanılmaya başlamıştır. Zemin katlarda köşeleri birbirine geçen kütükler aynı zamanda taşıyıcı görevi de yüklenir. Bunlar üst katta yerini yine köşeleri geçmeli tahtalara bırakır.
İlçe merkezlerinde, yukarda tanımladığımız ev tipi ile benzeşen, ancak plan olarak daha gelişmiş, oda sayısı fazla, konak olarak değerlendirilebilecek örnekler de vardır. Şavşat’taki Kamil Doğan Konağı, Kamber Hatipoğlu Evi ve Dildar Keskin Evi ile Ardanuç Kaymakam Konağı örneklerinde bu durum belgelenir.
Çoruh Vadisi’ndeki Zeytinlik Köyü ve çevresinde bulunan geleneksel evler yukarıda tanımlamaya çalıştığımız ev tipinden farklıdır. İklim ve coğrafyanın farklı oluşu plan anlayışına da yansımıştır.
Evler burada 3-4 katlıdır. Zeytinlik Köyü evlerinin plan tipi, bir beden duvarına yaslanmış 3 oda ve bu odaların açıldığı geniş bir ön sofa olarak özetlenebilir. Bütün katlar bu plan tipine göre şekillenmiştir. Ancak farklı fonksiyonlar yüklenmişlerdir. Zemin kat, şarap üretimi ve zeytin yapımına ayrılmıştır. Buradaki yan yana sıralanmış 3 oda taştan beden duvarına yaslanmıştır. Bu odaların önünde bulunan geniş »ön sofa«dan çıkılan bir merdivenle üst kata ulaşılır. Bazı örneklerde merdiven dıştadır. Üst kattaki orta oda ambar olarak kullanılır. Yanlardaki diğer ikisi ise ocaklı mekanlardır. Ocak girişin tam karşısındadır. Ocağın bir yanında, beden duvarına gömülmüş olan bir anlamda gusülhane olarak da tanımlayabileceğimiz küçük bir yıkanma mekanı vardır. Diğer yanda ise yine duvara gömülü geniş bir yüklük yer alır.
Ön sofa oldukça geniş, tümüyle açık, havadar bir yaşam alanıdır. Ege ve Akdeniz bölgesindeki örnekleri çağrıştırır. Çatı katı bu plan anlayışında işlevi olan ayrı bir kat niteliğindedir. Burada yine bir ambar ve bir oda vardır. Bu mekanların çevresindeki geniş boşluk yiyecek kurutmak için kullanılır. Evler yine ahşap ağırlıklı malzemeden yapılmıştır. Bu plan tipi Artvin bölgesinde yalnızca bu vadiye özgüdür.
Şavşat ile Ardahan arasında bulunan canlı ve hareketli bir yayla yaşamını halen sürdüren Kocabey Yaylası da bu yıl gezdiğimiz yerlerden biridir. Hayvancılığın yaşamı ve evleri şekillendirdiği görülür. İki katlı olan evlerin alt katı ahır ve önünde ağıl, üst kat ise ailenin yaşadığı yerdir. Ahşaptan yapılmış yayla evleri tek göz oda ve sütlük olarak adlandırılan peynir, yoğurt gibi süt ürünlerinin hazırlandığı, depolandığı mutfak bölümünden oluşur. Oldukça küçük ölçülerdeki bu evlerde aydınlanmayı sağlamak için sadece küçük bir pencere açıklığı vardır.
Burada ele aldığımız örnekler Artvin geleneksel evlerinin yalnızca küçük bir bölümünü oluşturur. Yörede, daha bir çok yazıya konu olacak kadar zengin veri vardır. Bunların her biri kendi başına araştırılması gereken pek çok ayrıntıyı içermektedir.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 02.08.2012 tarihinde Tolga Gül tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle