Rize'nin Çayeli ilçesine bağlı Senoz Vadisinde bir HES için daha ÇED toplantısı yapılacağı bildirildi.
Toplam 35 kilometrelik vadide yapılması planlanan 14 HES projesinden birisi olan ve Koçoğlu grubuna ait Atabey enerji firması tarafından yapılması planlanan 4. 53 megavat kurulu gücündeki Başköy Regülatörü ve HES projesi için vadide ÇED toplantısı yapılacağı duyuruldu.
Atabey enerji firması tarafından gazetelere verilen duyuruda, ÇED yönetmeliğinin 9. Maddesi gereğince Senoz Vadisi, Uzundere ve Başköy dereleri üzerinde yapılması planlanan HES projesi için, 9 Aralık 2011 Cuma günü Saat:12. 00'da, Uzundere Köyü Köy Camisi toplantı salonunda Halkın ÇED Sürecine Katılımı' toplantısı yapılacağı kaydedildi.
HES projelerine karşı tepki göstererek demokratik ve hukuksal mücadelelerini sürdüren Senoz Vadisi köylüleri, Koçoğlu grubuna ait diğer HES projelerinde olduğu gibi bu projeyi de protesto ederek, ÇED toplantısına katılmayacak. Senozlu köylüler, Senoz Derneği öncülüğünde daha önce vadi üzerinde yapımı planlanan 14 ayrı HES projesine karşı açtığı 8 ayrı davanın 6'sında yürütmeyi durdurma ve iptal' kararı almış, uygulanmayan yargı kararlarını defalarca protesto etmişti.
Koçoğlu grubuna ait enerji firmaları ise 2007 yılından bu yana vadi boyunca 5 ayrı HES projesi geliştirdi.
Senoz Vadisinde 5 ayrı HES projesi bulunan ve aynı zamanda İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (İNTES) Başkanı ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun da hemşerisi olan Koçoğlu grubu yönetim Kurulu Başkanı M. Şükrü Koçoğlu, Ankara'da, Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın da katıldığı bir toplantıda, HES'lere karşı çevre ve yaşam mücadelesi veren köylüleri ve yurttaşları "ülkesini sevmeyen, çevreci kisvesi adı altında dışarıdan finanse edilen hainler" ifadeleriyle bildik suçlamalarda bulunmuştu.
Koçoğlu'nun açıklamalarına tepki gösteren Derelerin Kardeşliği Platformu'ndan yapılan açıklamada, "Eğer ülkeyi sevmek bu gibi rant hesapları peşindeki sermaye guruplarının HES projelerini sevmek anlamında ise bizler bunu yapıyoruz. Bizler hiçbir kisve altında olmayan, köylüler, yurttaşlar ve doğal yaşam alanlarına, suyuna, toprağına sahip çıkan insanlar olarak, tamamen bağımsız yerel bir hareketi ve hiçbir hiyerarşik yapısı olmadan tamamen gönüllü bir esasa dayalı şekilde, hiçbir lobicilik faaliyeti içerisinde olmadan ve herhangi bir fon veya ekonomik destek almadan mücadelemizi her geçen gün yükselterek sürdüreceğiz. Kem söz sahibine aittir ve sahibine iade ediyoruz. Emperyalizmin kucağında rant peşinde koşanların bu tür ucuz ve aşağılık söylemleri bizleri mücadeleden geri bırakmayacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın" denildi.
Platformdan yapılan açıklamada, Koçoğlu grubunun 2007 yılından bu yana Senoz Vadisinde yürütmekte olduğu çalışmalara ilişkin bilgiler de verilerek Hainliği kimlerin yaptığı ortada' ifadelerine vurgu yapıldı.
Açıklamada şu bilgilere yer verildi:
1- Koçoğlu grubu, Uzundere2 HES projesi için ilk onaylattığı ÇED Gerekli Değildir' işlemi ile Senoz'da çalışmaya başladı. Söz konusu işlem nedeniyle köylüler dava açtı ve mahkeme yürütmeyi durdurma' kararı verdi. Yarım kalan çalışmaların sel ve heyelana sebebiyet vereceği' gerekçesi ile çalışma izni almış olmalarına rağmen, inşaatı tamamlamaya dönük çalışma yürüttükleri tespit edilmedi! Mahkemenin verdiği ilk yürütmeyi durdurma kararından sonra, (Mahkeme, ÇED gerekmez onayını iptal etmişti, dolayısıyla ÇED sürecini tamamlamaları hukukun gereğiyken) aynı projeye bir kez daha ÇED Gerekmez' onayı temin ettiler. Nasıl, hangi usulle? Bu işlem de mahkemece durdurulduktan sonra ve karar kendilerine tebliğ edilmesine rağmen gizlice çalışma yürüttükleri köylülerin yaptığı baskınlarla tespit edildi ve tutanağa geçirildi!
İki kez mahkemece yürütmeyi durdurma ve iptal kararı verilmiş olmasına rağmen, mahkeme kararlarını gözetmeden aynı proje için hazırlanan ÇED dosyası bir kez daha nasıl onaylanıyordu? Ama bu işlem de mahkemeden bir kez daha durdurma kararı ile durduruldu.
2- Senoz Vadisi Çataldere Köyünde, köy tüzel kişiliğinin arazisi olan ve tarihi kervan yolu üzerinde bulunan ve geçmişte yayla yolculuklarında dinlenme yeri olarak kullanılan, 7080 adet meyve ağacını hayrat diye barındıran arazi, hangi usullerle, bir kısmı şahıs diğer büyük kısmı orman arazisi olarak gösterilip' santralin cebri boru güzergâhı olarak kullanıldı ve tahrip edildi. (Eski ve yeni fotoğraflarla tahribatı belgelenen arazi). Yeni seçilen muhtar, bu arazinin yeniden köy tüzel kişiliğine tescil edilmesi talebi ile mahkemeye gitti. Mahkeme süreci devam etmektedir.
3- Uzundere2 HES projesindeki yasadışı gizli çalışmalar, köylüler tarafından baskınla tespit edilmesine rağmen, aynı yasa tanımazlığı yine Senoz'da Çiğdemli HES projesinde, mahkeme kararına rağmen yasadışı çalıştığı yine köylülerin baskınları ile ortaya çıkmadı mı? Ülkemizde yürürlükte olan yasalar ve mahkeme kararları HES firmalarını bağlamıyor mu?
4- Aynı proje için yargı kararlarını, yandan dolanma' yöntemleri ile hazırlamış olduğu dosyalar mahkeme tarafından, üstelik 17 sayfayı bulan hukuksal ve bilimsel gerekçelerle 6 kez ret edilmiş olmasına rağmen, yaşam alanlarına sahip çıkmaya çalışan insanlar suçlanabiliyorsa ne yanıt verilebilir ki? Bu duruma yüzsüzlüğün dik alası derler. Bu tipler için Senoz'da bir söz var "Adamda yüz yok ki, çaruk göni "
Bunlarla da kalmıyor Koçoğlu'nun Senoz'daki HES serüveni
Koçoğlu gurubuna ait şirketlerce Senoz Vadisinde hâlihazır durumda 3 adet lisansla toplam 5 adet HES projesi bulunmaktadır. Bu projeler; Uzundere-II HES Projesi (Çataldere I-II-III HES diye 3 adet HES içermektedir. ), Çiğdemli HES ve Başköy HES projeleridir.
SENOZDA KOÇOĞLU GURBUNA AIT HES PROJELERİNDEKİ SÜREÇLER;
UZUNDERE 2 HES PROJESİ:
Senoz Derneğince 3 kez mahkemeye götürülmüş olan ve mahkemenin 5 kez davacı lehine karar vermiş olduğu Uzundere 2 HES projesindeki süreç:
Rize ili Çayeli ilçesi Senoz vadisinde Koçoğlu gurubuna ait Atabey firması tarafından yürütülmek istenen Uzundere2 HES projesi, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından verilen 13. 07. 2006 tarihli ÇED gerekli değildir' kararı ile 2007 yılında inşasına başlanılan ve vadideki doğa tahribatı fotoğraflarla da çok çarpıcı şekilde belgelenmiş alan bir projedir. ( Ek 1-2)
Uzundere 2 HES projesine ilişkin idarece tesis edilmiş olan bu ilk idari işlem için Senoz Derneğinin başvurusu üzerine Rize İdare Mahkemesi, 26. 02. 2009 Tarih ve 2007/391 esas nolu kararı ile yürütmenin durdurulması' ve 19. 11. 2009 tarihli E. 2007/ 391 ve K. 2009/ 662 sayılı kararı ile iptal kararı vererek vadide başlanılmış ilk HES çalışmasını durdurmuş oldu.
İlgili firma yeni bir Proje Tanıtım Dosyası hazırlayarak yeniden bakanlığa başvuruda bulundu. Bu kez Rize Çevre İl Müdürlüğünce 30. 07. 2009 tarih ve 8 nolu karar ile bir kez daha "ÇED gerekli değildir" kararı verilerek yeniden inşaat çalışmaları başlatıldı. İdarenin vermiş olduğu bu karar yeniden yargıya götürüldü ve Rize İdare mahkemesi 23. 02. 2010 tarihinde bir kez daha yürütmenin durdurulması kararını verdi. Mahkeme Kararı sonrasında gizlice çalışma yürütüldüğü bölge vatandaşlarınca baskınla tespit edilip jandarmaya haber verilerek çalışmalar bir kez daha sonlandırıldı.
Bu eylem basında Nacaklı HES Nöbeti' diye yer bulmuştu.
30. 07. 2009 tarih ve 8 nolu "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararına ilişkin olarak, Rize İdare mahkemesi 23. 06. 2011 tarihinde hukuka ve mevzuata uyarlılık bulunmadığı değerlendirmesi ile işlemin iptaline oy birliği ile karar vermiştir.
İlgili firma iki kez "ÇED gerekmez" onayı ile yürütmeye çalıştığı projesinin mahkemeden dönmesi sonrasında, bu kez aynı proje için ÇED dosyası hazırlayarak bakanlığa başvurdu. Bu kapsamda 11. 06. 2010 tarihinde yapılan vatandaşı bilgilendirme toplantısına vatandaşlar katılmayarak hatta bilgilendirme toplantısı yapılacak mekânı kapatarak uygulamayı protesto ettiler.
İki kez mahkemece verilen yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarına ve bölge insanının defalarca tepkisine rağmen, Çevre ve orman Bakanlığınca ÇED süreci yürütülerek 24 Şubat 2011 tarihinde "ÇED olumlu" kararı verilerek söz konusu projeye ilişkin olarak 3. kez işlem tesis edilmiş oldu ve ilgili firma Mart 2011'den itibaren yeniden inşa çalışmalarına başladı. Bir kez daha mahkemeye götürülen bu son işlem için de Rize İdare Mahkemesi 14. 04. 2011 tarih ve 2011/294 esas nolu kararı ile yeniden yürütmeyi durdurma' kararı verdi ve bir kez daha çalışmalar durduruldu. Bu haber basında "İşte HES Tahribatı" diye fotoğraflarla belgelenerek verildi.
ÇİĞDEMLİ HES PROJESİ:
Bakanlığın ÇED Olumlu' kararı vererek uygulamaya koyduğu ve 7 Mayıs 2010 tarihinde yapılan bilgilendirme toplantısını' yöre halkı protesto ederek katılmamış yapılan basın açıklaması ile uygulama protesto edilmişti ve bu eylem basında Anahtarlı HES Protestosu' diye yer bulmuştu.
Bu tepkiye rağmen Bakanlık ÇED dosyasını onaylamış ve firma inşaat çalışmalarına başlamıştı. Bakanlığın ÇED olumlu kararı mahkemeye götürülmüş ve Rize idare mahkemesi 11 Ocak 2011 tarihli kararı ile yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Bu karar idareye tebliğ edildiği halde firma çalışmalarını devam ettirirken 17 Şubat 2011 günü vatandaşların müdahalesi ile çalışmalar durdurulmuştur.
Rize İdare mahkemesinin Uzundere 2 HES projesi için en son verdiği yürütmeyi durdurma kararındaki 17 sayfalık gerekçelerini kısaca özetlersek; Senoz'da Mahkeme kararlarına uyulmadığı ortaya çıkmaktadır.
Aynı proje için daha önce verilmiş karara ilişkin olarak; Bakanlık (Merkez ve il örgütünü kullanarak) denetleme süreci işletilmeyerek Uzundere HES çalışmasının çevresel zararlarını belirlemekte ve önlem/iyileştirme/ceza süreçlerini çalıştırmakta yetersiz kalındığı, keşif sırasında tahrip sürecinin devam ettiğinin görüldüğü,
19. 11. 2009 tarih ve E:2007/391 ve E:2009/662 sayılı kararlar nedeni ile yüklenici firmadan gerekli taahhütler alınarak ve can suyu miktarının arttırılacağının belirtildiği, bu değişikliklerin "rapor üzerinde yapılan değiştirmelerin" dışına çıkmadığı, davalı bölgede ekosistemin hassas olduğu, toprak hareketliliğin önemli olduğu vurguları ile bu paralelde alınan kararların uygulamaya yansımadığı, bu durumun heyelan sonuçlarının keşif sırasında da görüldüğü, inşaat sürecindeki özensizliklerin örneklerinin fotoğraflandığı, Uzundere üzerinde tamamlanmış, devam eden ve başlamayı bekleyen bir dizi HES projesinin bulunduğu, bu nedenle çevre korumaya yönelik uygulamalara çok ihtiyaç duyulduğu, ekosistemdeki değişmelerin, bitki ve hayvan (balık ve diğer canlılar) türlerinde kayıp ve değişimlerin önüne geçmek için havza planlamasının gerekli olduğu, yol ve kanal çalışmalarında gösterilen denetimsizlik, yamaçlarda kayıtlara girmeyen ağaç ve bitki tahribi oluştuğu, Uzundere suyunun bulanık akmaklığı ve denize ulaşana kadar bu bulanıklığın devam ettiği,
Uzundere-II`de yürütülen inşaat yaklaşımının çevreye zarar verdiği ve uzun süreli çevresel bir etki yarattığı, bu durumun inşaat işlerinin doğası gereği olmadığı ve farklı uygulamalar ile düzeltilebileceği, büyük dere üzerinde oluşturulacak sanat yapıları/işler/genel kullanım önceden belirlenerek, inşaat faaliyetlerinin her biri için bir uygulama sırası oluşturularak, yapılacak HES sayısının önceden belirlenmesi, inşaatlar için mansaptan membaya doğru bir yaklaşım geliştirilmesi, bu sırada enerji nakil hatları ve şalt sahaları sayı ve uzunlukları en azda tutulmak üzere oluşturulması ve bu bir optimizasyon problemi olarak değerlendirilmesi gerektiği, bütün bu uygulamaların bir havza planlamasını ve bölgelerin stratejik olarak tanımlanmasını işaret ettiği,
06. 07. 2010 tarihinde yapılan saha gezisi sırasında Çataldere III regülatörün sağ ve sol yamaçlarında heyelan tehlikesi bulunan alanlar olduğunun belirlendiği, proje tanıtım dosyasında bu heyelanlı alanların yeri, türü ve alınacak önlemlerin türü ve projelendirilmesi hakkında herhangi bir bilginin bulunmadığı, yüklenici firma tarafından saha gezisi sırasında bu bölgede heyelanları engellemek için istinat duvarları yapılacağı söylendiği, yalnız, yapılacak olan bu istinat duvarları ile ilgili olarak proje tanıtım dosyasında herhangi bir bilginin bulunmadığı, Çataldere HES III denge bacası alanına ulaşım için yol genişletildiği ve bunun sonucu olarak yol güzergahı boyunca birçok yeni heyelanlı alanın belirdiği, Çataldere III hidroelektrik santralinin cebri borusunun inşası sırasında yapılan kazı sonucunda, kazı alının yanında yer alan ve Murat Karakaş`a ait arazide kaymaların meydana geldiği,
Dava konusu projeye ilişkin olarak PTD`na bakıldığında ÇED sürecinin formatsal bir bakış açısı ile yerine getirildiği, diğer bir deyişle projeye başlanılması için yerine getirilmesi gereken prosedürün tamamlandığı görülmektedir. Ancak burada ÇED sürecinin şekli bir işlem olarak yerine getirilmesi kadar bu sürecin Kanun ve Yönetmeliğin özüne uygun, gerçekçi bir yaklaşımla ele alınıp, incelenmesi de önemlidir. Bu açıdan bakılmakta olan uyuşmazlıkta davalı idare tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararının dayanağı olan PTD`nın planlanan projenin gerek inşaat aşamasına ilişkin olarak gerekse üretim aşamasına ilişkin yapılan inceleme ve tespitlerin yetersiz olduğu, Mahkememizde açılan davalar kapsamında incelemesi yapılan gerek bakılmakta olan uyuşmazlıkta gerekse yörede aynı ya da farklı dereler üzerinde kurulması planlanan HES projeleri için hazırlanan ÇED Raporları ve PTD`nın incelenmesinde idare tarafından ÇED sürecinin formatsal bir bakış açısı ile yürütüldüğü ve literatür taraması ile gerçekleşen soyut taahhütlere dayalı prosedürel bir işlem olarak ele alındığı, bölgede inşa edilen bir çok HES`e ilişkin hazırlanan ÇED Raporları ve PTD`nın şaşırtıcı benzerlikler taşıdığı, bunun da yapılan projelere duyulan güveni zedelediği, ÇED sürecinde bilinen (atıksu, katı atık, toz emisyonları vb. ) çevresel etkiler ve bu etkilere karşı alınması gereken tedbirlerin proje sahibi kuruluşun benimsediği uygulamalar referans alınarak irdelendiği, ancak proje sahibinden bu proje için çok daha kritik olan çevresel konular üzerinde çalışmasının istenmediği,
Büyük dere ile bunun yan kolları olan Çatal dere ve Ligovi derelerinden akmakta olan suyun hidrolik kapasitesinden yararlanılarak, bunun enerjiye dönüştürülüp, ulusal enerji kapasitesinin artırılmasının haklı ve gerekli bir proje olduğu düşünülse bile, bu yatırımların herhangi bir plan ve programa bağlanmadan, gerçekçi ve güvenilir bir fizibilite çalışması ile arazilerin özellikleri, diğer faydalı kullanım şekilleri, flora ve faunası, endemik yapıları, yer şekilleri, yöre halkının etkilenme durumu vb. özellik arz eden unsurların ÇED kararı veren idare tarafından yerinde ve konunun uzmanları tarafından yeterince değerlendirilmeden projenin çevresel etkilerine ilişkin olarak, sadece proje sahibi firmanın hazırladığı dosya üzerinden, karar alınmasının 2872 sayılı Çevre Kanunu ve ÇED Yönetmeliği ile belirlenen amaçlara ve çevre politikasına aykırı olacağı tartışmasızdır.
Proje sahibi şirket tarafından hazırlanarak davalı idareye sunulan PTD üzerinden, yapılacak projenin çevresel etkileri ile ilgili karar verildiği, Mahkememizce incelenen birçok ÇED raporu ve PTD`nın ciddi benzerlikler taşıdığı, bu durumun, sunulan Proje Dosyası ve ÇED Raporu`nda öne sürülen taahhütler ile projenin kurulması planlanan alanların verilerinin gerçekçi olmadığını ve verilerin arazi üzerinden alınmadığını gösterdiği, davalı idare tarafından aynı alanda söz sahibi olan ve düzenleme yetkisine sahip diğer kurumlarla yeterli koordinasyon sağlamadan ÇED sürecinin tamamlandığı görülmektedir.
Davalı idare tarafından Büyük dere ile bunun yan kollan olan Çatal dere ve Ligovi derelerinin bulunduğu vadi içinde birden fazla HES için izin verildiği, ancak bu santrallerin her birinin ürettiği çevresel etkinin ayrı ayrı ve birbirinden bağımsız olarak değerlendirildiği, birden fazla HES projesinin planlandığı Büyük Dere ile bunun yan kollan olan Çatal Dere ve Ligovi Derelerinin bulunduğu vadi için davalı idare tarafından hali hazırda bir Havza Planlamasının yapılmadığının sunulan bilgi ve belgelerden de anlaşıldığı, bölgede HES santralleri ile birlikte faaliyette olan ve daha önceden izin verilen kum-çakıl ve taş ocaklarının da kontrolsüz bir şekilde faaliyetlerini sürdürdüğü, davalı idareden faaliyetlerine izin alan HES yatırımcı şirketlerin bölgeyi tamamen inşaat sahasına çevirerek, hızlı ve kontrolsüz bir yapılaşmaya gittikleri ve bu durumun Havzaya ve Büyük dere ile bunun yan kolları olan Çatal dere ve Ligovi derelerine verebileceği zararın yapılan keşif esnasında da gözlemlenebildiği, yapılan keşiflerde görüldüğü üzere HES projelerinin üzerinde planlandığı akarsuların en yüksek kotundan, membadan başlanılarak suyun hidrolik kapasitesinin bittiği mansaba kadar HES kurulmasının planlandığı, her bir HES arasında yaklaşık olarak 100-200m mesafe bırakılarak ard-arda santrallerin kurulmasına izin verildiği, bir santralin regülâtörde toplayıp, tünellerle taşıyarak santral alanında elektrik ürettikten sonra bıraktığı suyun hemen devamındaki diğer bir HES tarafından tutulup toplanarak aynı işlemin yapıldığı ve bazı santrallerden çıkan kuyruk sularının hiç dere yatağına verilmeden mansapta yapılan diğer santral için alınarak tünellere verildiğinin gözlemlendiği, bu faaliyetin akarsuyun hidrolik kapasitesinin bittiği noktaya kadar aralıksız olarak devam ettiği, dolayısıyla üzerinde HES planlanan akarsuyun sadece hidrolik kapasitesi bakımından değerlendirildiği, bu durumun çevre yönetiminde söz sahibi olan idare tarafından sadece bu özellik üzerinde durularak havzanın diğer özelliklerinin ve yörede yaşayan canlıların ihtiyaçlarının dikkate alınmadığını gösterdiği,
Mevcut su havzalarının kapasitelerinin ayrıntılı olarak hesaplandığı, bu havzalarda kurulmasına izin verilecek projelerin yer, zaman ve sayılarının önceden belirlenmiş esaslara bağlandığı, havzalarda gerçekleştirilecek projelerin çevresel zorlamalarının ayrıntılı olarak hesaplandığı, havzadaki yatırımların çevresel etkilerinin kabul edilebilir bir seviyede korunduğu, buralarda yapılacak projelerin anlamlı bir incelemesinin yapıldığı, denetim ve yönetiminin belirli standartlara kavuşturulduğu bir Havza Planlaması ile giderilebileceği anlaşılmaktadır. Bu amaçla 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun`un 9/k maddesi de; su kaynaklan için koruma ve kullanma planları yapmak, kıta içi su kaynakları ile toprak kaynaklarının havza bazında bütüncül yönetimini sağlamak için gerekli çalışmaları yapma görevini davalı Çevre ve Orman Bakanlığı`na vermiştir.
Uyuşmazlığa konu proje ile aynı vadide kurulması planlanan diğer santral ve tesislerin bütüncül bir havza planı içinde birlikte değerlendirilerek, uyuşmazlığa konu Hidro Elektrik Santrali ve eklentilerinin çevreye vereceği zararın kapsamlı ve gerçekçi hesaplamalarının yapıldığı bir Çevresel Etki Değerlendirmesi çalışması ile tespit edilmesi gerekirken, bu hususlar göz ardı edilerek, Rize İli Çayeli İlçesi Çataldere Köyü Çataldere ve Ligovi Dereleri üzerinde Atabey Enerji Üretim Sanayi ve Ticaret A. Ş. tarafından yapımı planlanan Uzundere II Regülatörü ve toplam 20, 5 MW gücündeki Hidroelektrik Santralleri için verilen 30. 07. 2009 tarih ve 8 nolu "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararında hukuka ve mevzuata uyarlılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 12.12.2011 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle