Hopa'dan Bartın'a Karadeniz'de ikinci kez yaşam yolculuğuna çıkan Karadeniz İsyandadır Platformu üyeleri, 15 günlük izlenimlerini rapor haline getirdi. Raporda Metin Lokumcu olayının kamuoyuna yansımayan yönlerinden, vadilerdeki HES vahşetine çarpıcı tespitler yer alıyor.
YAŞAM İÇİN 15 GÜN 16 AYRI NOKTADA KONAKLADILAR
Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden gelerek Karadeniz İsyandadır Platformu öncülüğünde Karadeniz bölgesine yaşam yolculuğu gerçekleştiren grubun üyeleri, deneyimlerini ve tanıklıklarını paylaştı. 9 Temmuz'da başlayan yolculuk kapsamında 16 ayrı noktada konaklayan grup, Hopa, Fındıklı, Arhavi, Hemşin, Pazar, Senoz, Maçka, Dernekpazarı, Of, Tonya, Giresun, Ordu, Gerze, Sinop, Loç ve Amasra'da yaşamı yok eden projelere karşı mücadele eden köylülerle, yerel derneklerle ve sivil inisiyatiflerle, demokratik kitle örgütleriyle bir araya geldi.
'YOLA ÇIKTIK, YOLDAN ÇIKTIK!
Yolculuk öncesi, "yola çıktık, yoldan çıktık! Bulvarların, duble otobanların, gökdelenlerin, pet şişelerin, köşelerin ve köşe dönmelerin bu kadar kutsandığı bir süreçte, yola çıktık, yoldan çıktık! Evet, artık patikadayız" açıklamasıyla amaçlarını ortaya koyan yaşam yolcularının, 9-25 Temmuz tarihleri arasındaki yolculuk güncesi, 31 Mayıs'ta çıkan olayların ardından yaşamını yitiren Metin Lokumcu'nun memleketi Hopa'da başlıyor. Yolculuğun ardından gözlem ve izlenimlerini rapor haline getiren Karadeniz İsyandadır Platformu üyeleri, Türkiye'nin HES gerçeğine ayna tuttular.
İşte yoldan çıkanların 15 günlük izlenimleri eşliğinde Türkiye'nin HES gerçeği. . .
9 TEMMUZ 2011/ HOPA: 'HOPA OLAYLARININ ETKİSİ DEVAM EDİYOR'
2. Karadeniz yaşam yolculuğu kapsamında ilk gün Hopa'daydık. Ankara ve İstanbul'dan gelen, yaşama sahip çıkan dostlarımızla beraber Hopa meydanındaki çay bahçesinde buluştuk. Bu an itibariyle zihnimizde kaldığı kadar Hopa tanıklığımızı paylaşıyoruz. Hopa'da ilk gördüğümüz manzara, şehrin girişinde polis panzeri ve otobüsünün nöbet beklemesi oldu. Bu manzara karşısında, Hopa'da yaşanan olayların etkisinin halen daha devam ettiğini anlamış olduk. Ankara çalışma grubumuzun Hopa'ya daha önce gelmesiyle birlikte kısa bir şehir turu ve bilgilendirme yapıldı. Ankara çalışma grubumuzun katılımıyla Hopa tutuklu yakınları ve avukatlarının düzenlediği toplantıya katılındı. Bu toplantıda: Hopa tutuklularının cezaevi koşullarından bahsedildi. Tutuklu arkadaşlarımızın havalandırma sorunu dile getirildi. Temel ihtiyaçlarının tam anlamıyla karşılanmadığı, istedikleri yayın organlarının (dergi, kitap, gazete vs. ) kendilerine ulaştırılmadığı aktarıldı.
31 MAYIS OLAYI NASIL GELİŞTİ?
Avukatların tüm gücüyle davaya sahip çıktığı gözlemlendi. Ailelerin ortak tavrı "Nasıl suyumuzu vermediysek, çocuklarımızı da vermeyeceğiz" şeklindeydi. Hopalı sanatçı, aydın, demokrat, devrimci kişi ve kurumların olayı sahiplendiği ve davanın takipçisi olduğu gözlemlendi. Yöre halkının ve bölgedeki birçok kurumun olaylar hakkında ortak bir tutum aldığı, mücadeleye her şekilde devam edecekleri vurgulandı. Bu tarz eylemlerde tutuklananların genellikle kamu malına zarar ve memura mukavemet suçlarıyla yargılanmasına rağmen, tutuklu arkadaşlarımızın devletin varlığı ve bütünlüğüne zarar verici suçlar kapsamında yargılanması konusu tartışıldı. İstanbul çalışma grubumuzun da gelmesiyle birlikte, kamp yapacağımız alana, Kemalpaşa Köprücü köyüne hareket edildi. Kamp alanında Bir Yaşam dergisi çalışanlarından olan ve olaylar sonrası gözaltına alınan Engin Korkmaz arkadaşımız basına yansımayan haliyle, 31 Mayıs olaylarının nasıl geliştiğini, gözaltı sürecini ve olaylar sonrasında Hopa'daki durumu bizlerle paylaştı.
'METİN LOKUMCU, GENÇLERLE POLİSİN ARASINA GİRDİ'
Arkadaşımızın aktarımları: 31 Mayıs sabahı Hopa halkı suyuna ve çayına sahip çıkmak için Cumhuriyet Meydanı'nda bir araya geldi. Başbakanı protesto etmek için inşaat halindeki bir binaya asılan pankartlar polis tarafından indirilmek istendi. Basın açıklaması yapacak olan arkadaşlarımız pankartlarına sahip çıkarak, Başbakanın miting yapacağı alanın tam karşısında, basın açıklaması öncesi horona durdular. Bu sırada "Su Haktır Satılamaz- Hopa Dereleri Koruma Platformu" pankartının açılmasıyla birlikte polis ve eylemciler arasında gerginlik tırmanmaya başladı. Arkadaşlarımız açılan pankartın ve eylemin demokratik bir hak olduğunu söylemesine rağmen, hiçbir ikaz yapılmadan polis biber gazı ve panzerlerle müdahaleye başladı. Bunun üzerine Metin Lokumcu ve arkadaşları gençlerle polis arasına girerek olayları yatıştırmaya, herhangi bir gerilime izin vermemeye çalıştılar.
'LOKUMCU ÖLMESİNE RAĞMEN AKP OTOBÜSÜNDEKİ MÜZİK SUSMADI'
Metin Lokumcu'nun son görüntülerinden de gözlemlendiği üzere, polis geri çekilmeyerek gaz bombası atmaya devam etti. Biber gazları sonucu Metin Lokumcu fenalaşarak hastaneye kaldırıldı. Hastane yolunda hayatını kaybetti. Metin Lokumcu'nun vefat haberinden sonra suyuna ve çayına sahip çıkan insanların iradesi, Hopalıların Metin Lokumcu'ya sahip çıkma iradesiyle birleşti. Metin Lokumcu'nun vefat haberinin duyulmasına rağmen Başbakanın müzik çalınan parti aracından hiçbir şey olmamış gibi halkı selamlamaya kalkışması Hopalıların daha fazla gerilmesine yol açtı. AKP miting otobüsü sahil yolu güzergâhında halkın tepkisini aldı.
'BAŞBAKAN OLAY YERİNDEN HIZLA UZAKLAŞMAK İSTEDİ'
Bu sırada polislerin ve koruma polislerinin halen daha halka saldırması sonucu, Hopalılar kendilerini korumak için polislere karşılık verdi. Bu sırada Başbakanın olay yerinden bir an önce uzaklaşmak istemesi sonucu hızlanan otobüsten, koruma polisi dengesini kaybedip düşerek yaralandı. Halk Metin Lokumcu'nun cenazesini almak üzere hastane önüne toplandı. Bu sırada, otobüsten düşerek yaralanan özel güvenlik tedavi için hastaneye getirildi. Polislerin ve koruma polislerinin hastane önünde provokasyon yapması sonucu, Hopalılar duruma tepki gösterdi ve hemen arkasından polis tarafından ateş açıldı. Olay günü akşamında nokta operasyonuyla insanlar gözaltına alınmaya başlandı. Daha sonra edinilen bilgiye göre, daha kamera görüntüleri bile ortada yokken polisin elinde, Hopa istihbaratından alınmış 60 kişilik bir liste bulunduğu ortaya çıktı. Olay günü akşamı mevcut listeden 14 kişi evlerinden apar topar alındı. Olaylar sonrası Hopa'da OHAL ilan edildi. Gözaltılar ve tutuklamalar hızlandı. Şehre giriş ve çıkışlar kontrol altına alındı. İnternet ve telefon bağlantısı bir süre engellendi. "
LOKUMCU, OLAYDAN ÖNCE POLİS TARAFINDAN TAKİP EDİLMİŞ
Hopa'da yolculuğumuzun ikinci günü Metin öğretmenimizin ailesini ziyaret etmemizle başladı. Metin Lokumcu'nun yakınlarıyla olaylar ve yaşananlar değerlendirildi:
Metin Lokumcu'nun eşi "Metin bana olaydan bir gün önce polis tarafından takip edildiğini ve miting günü Hopa'nın karışacağını söyledi. " dedi.
'AĞABEYİNİN YOLUNDAN YÜRÜYECEK'
Metin Lokumcu'nun kardeşi Mete Lokumcu suyumuza ve çayımıza sahip çıkmanın insanlığın gerekliliği olan bir koşul olarak önümüzde durduğunu, Metin Lokumcu'nun da bu zorunluluğu yerine getirirken polis tarafından öldürüldüğünü, kendisinin de Metin Lokumcu'nun mücadelesinin arkasında olduğunu söyleyerek bu mücadele için abisinin yolunda yürüyeceğini belirtti.
'BİR BARDAK FİYATINA BİR KİLO ÇAY; ÖLEYİM Mİ, ÖLDÜREYİM Mİ?'
Metin Lokumcu'nun annesi de oğlunun mücadelesine sahip çıktığını vurgulayarak, oğluyla arasında geçen bir konuşmayı bizlere aktardı. Her şeyi özetleyen cümle şuydu: "Bir bardak çay fiyatına, bir kilo çay veriyoruz öleyim mi, öldüreyim mi?"
'METİN OL KARADENİZ'
Metin Lokumcu'nun oğlu ve yeğenleri bu olaylar yaşanmasaydı, düzenlediğimiz yolculuğa katılacaklarını, şu anda katılamasalar bile yolculuğumuzu desteklediklerini bize gösterdiler. Aileye taziyemizi ilettikten sonra hep beraber olaylar sonrası birçok eylemde kullanılan ama aslında O'na ait olan " Metin Ol Karadeniz" yazılı pankartımızla, sessiz bir yürüyüş gerçekleştirilerek mezar başına geldik.
METİN OL, KAZIM KOYUNCU OL. . . '
Mezar başında platform olarak hem Karadeniz'e hem Metin Hocamıza şu sözlerle seslendik: "Metin ol Karadeniz, Metin ol. Mahir Çakır ol, Kazım Koyuncu ol, Alâeddin Demirci ol, Cihan Alptekin ol ama bugün en çok Metin ol Karadeniz, Metin ol. " Bu konuşmanın arkasından alkışlarımızla Metin Hocamızla vedalaştık.
10 TEMMUZ 2011/ HOPA: 'GÜNEŞLİ KÖYÜNDEKİ PANKART'
2. günün devamında Kemalpaşa'dan Hopa'nın içme suyu kaynağı olan Güneşli köyüne doğru hareket ettik. Zarğına (Güneşli) köyünden gençlerin bizleri karşılamasıyla köy muhtarı Hüseyin Aydın'nın misafiri olduk. Hopa içme suyu kaynağına olan yolculuğumuzdan ve köylülerle yapılan konuşmalardan aktarımlarımız: HES'çi şirketin geri çekilmesine rağmen Güneşli köyü girişinde "Şelale Deresi Özgür Akacak" pankartı asılı durmaktaydı. Muhtarın evinde geleneksel halk yemekleriyle karşılandık. HES yapılması planlanmış alanda incelemelerde bulunduk.
'NEYLE YAPACAKSUNİZ SİZ O YEMAĞİ'
Alan incelemesi sonrası tekrar muhtarımızın evinde bir araya gelerek, süreç hakkında bilgi aldık. Muhtarımızın ve mücadeleyi ören kadınlarımızın aktarımları: HES'ler konusunda daha önce yöre halkının herhangi bir bilgisi olmadığı aktarıldı. Civar vadilerdeki HES tahribatını gördükten ve dinledikten sonra konu hakkında bilgi sahibi olunduğu ve bu bilgilerin köylülerle paylaşıldığı vurgulandı. HES'çi şirketin aldatıcı söylemlerine hiçbir zaman inanılmadığı, sadece Güneşli köyünde değil Hopa ve Kemalpaşa'nın bütün köy ve mahalle muhtarlarının da HES'lere karşı birlik olduğu belirtildi. ÇED bilgilendirme toplantısı öncesi kanunen muhtara belli bir süre önce gönderilmesi gereken evrakın toplantının yapılacağı tarihten ancak bir gün önce muhtarlığa ulaştırıldığı aktarıldı. 20 Aralık 2010 günü şirket tarafından yapılmak istenen ÇED halkı bilgilendirme toplantısının Hopalıların protestosuyla engellendiği, bu eyleme birçok kesimin destek verdiği ve mücadeleyi sahiplendiği dile getirildi. Eylem sırasında yoldan geçen insanların kadınlara "eviniz yok mu, evinize gidip yemek yapsanıza" diye müdahale ettikleri, kadınlarımızın cevabının ise " su yoksa yemekte yok, neyle yapacaksunuz siz o yemaği" olduğu aktarıldı.
'DEREMİZ YOKSA KÜLTÜRÜMÜZ DE YOK'
Nett- Erva Enerji A. Ş. 'nin geri çekilmesinden mutlu olunduğu, ancak mücadelenin devam ettiği, bunun başka bir şirketin bu dereye HES yapmayacağı anlamına gelmediği anlatıldı. Hemşin'ce ve Lazca şarkılar söylendi. "Deremiz yoksa kültürümüz de yok" vurgusu yapıldı. Aramızda bulunan Munzur Çevre Derneğinden arkadaşlarımızın "Munzur Özgür Akacak" bayrağını Güneşli köyü muhtarımıza vermesi, kadınların da Hopa eyleminin afişini Munzurlu arkadaşlarımıza vermesiyle mücadelenin birliği ve dayanışmanın önemi bir kez daha dile getirildi.
11 TEMMUZ 2011/ ARHAVİ: 'MUHTARIN HES DESTEĞİ'
Yaşam yolculuğumuzun 3. gününde Arhavi'deydik. Arhavi Eğitim-Sen'den öğretmenler bizlere bölge hakkında bilgi verdi. Onların yönlendirmesi ile Balıklı Köyüne yol aldık. Balıklı Köyü duvar ustası Medet Can ve köylü bizleri HES yapılması planlan bölgeye götürdü. Arhavi HES mücadelesine yeni başlayan bir bölge ancak projeleri duydukları andan itibaren mücadeleye inandıkları gözlemlendi. Arhavi'de yapılması planlanan HES projesine çoğunluğun karşı olduğu, ancak köy muhtarının projeyi desteklediği öğrenildi. Köyde yapılmak istenen HES projesinde köy muhtarının oğlunun taşeron şirketle ilişkileri olduğu öğrenildi. Muhtarın HES yanlısı tutumlarına muhalefet eden Köy İhtiyar Heyeti azalarının toplu halde istifa ettiği aktarıldı. 26 Temmuz'da şirket tarafından ÇED bilgilendirme toplantısı yapılacağı ve köylünün ÇED toplantısına karşı toplantıya katılmayacağı dile getirildi. Bölgeye gelen destekçilerden toplantı günü asılmak üzere pankartlar talep edildi. Köy meydanında toplanan yaşlısından gencine herkes şirketi vadiye sokmayacağını dile getirdi.
HES ŞİRKETİ PARA DAĞITIYOR
HES kurulması planlanan bölgeye yürüyüş gerçekleştirip incelemelerde bulunuldu:
Arhavi genelinde 10'dan fazla HES planlandığı, mikro HESlerin de eklenmesiyle tam sayının tahmin edilemediği aktarıldı. Arhavi Balıklı Köyünde halkın HES karşıtı mücadeleyi sahiplendiği ancak Arhavi genelinde mücadelenin henüz yayılmadığı aktarıldı. Balıklı köyünde 2, 9 Mw kapasiteli HES planlandığı aktarıldı. Vadi girişine köylüler tarafından "HES'e HAYIR" yazılamasının yapılmasına tanık olundu. HES ön hazırlık çalışması için dereye konulan ölçüm cihazlarının, bölge halkının doğrudan eylemi ile sabote edildiği gözlemlendi. HES'çi şirketin, iş imkânı, para dağıtma ve doğada az tahribat yapılacağı gibi yalanlarla köylüyü aldatma girişimlerinde bulunduğu öğrenildi. Ortacalar mevkiine yola çıkıldığında, vadi üzerinde çok sayıda taş ocağının olduğu gözlemlendi. Şirketin HES çalışmaları için koyduğu birçok alette HES karşıtı yazılamalara rastlanıldı. Hopa olaylarından ders çıkarılması gerektiği, Hopa'da var olan mücadele tarzının benimsenmesi gerektiği üzerinde duruldu. Daha sonra Arhavi'den Fındıklı'ya doğru yola çıkıldı.
11 TEMMUZ 2011/ FINDIKLI (AKŞAM): 'DİRENİŞÇİ KÖYLÜLER'
Fındıklı ilçe merkezinde yöre halkıyla yapılan HES konulu söyleşilerde, ilçe halkının bir kısmının projelere devlet kontrolü şartıyla destek verdiği gözlemlendi. Fındıklı'da az da olsa HES projelerinin devlet tarafından yapılması durumunda olumlu karşılanabileceğini düşünen köylülere rastlandı. HES projelerine karşı topyekûn bir direniş sergileyen Pixala mevkiine doğru yola çıkıldı. Konaklamak üzere köy ahalisinin rehberliğinde Yaylacılar Köyünün yukarısındaki Goloskur mezrasına gidildi. Arılı Vadisinin sermaye karşıtı savaşında takındığı tutumlardan birinin bölgeyi istila ve talana hazırlanan HES'çi şirket yetkililerinin köy sınırları içerisine kesinlikle alınmaması olduğu öğrenildi. Kamp alanında direnişçi köylülerin kemençe ve tulum eşliğinde bizim için hazırladıkları şenliğe dâhil olundu. Kürtçe şarkı ve marşların söylendiği halaylara ortaklık eden Lazca ve Hemşin'ce ezgili horonlarda köylülere yoldaşlık edildi.
12 TEMMUZ 2011/ FINDIKLI - PAZAR: 'KÖYLÜLERLE DAYANIŞMA'
Vadi boyunca insanlarla konuşuldu, Fındıklı mücadelesinden deneyim aktarımları yapıldı. Arılı Köy meydanında sohbet edilen köylülerin kararlı direnişlerine KİP olarak verdiğimiz destek hatırlatıldı. Platformumuzun uzlaşmasız anti-kapitalist eylem ve tavrı hakkında bilgilendirilen köylülerle dayanışma sağlandı. Bundan sonraki süreçte eylemliliklerin nasıl ve ne şekilde devam etmesi gerektiği tartışıldı. Fındıklı'dan Pazar'a yola çıkıldı.
DEKAP-KİP BULUŞMASI
Arılı Köyünden sonra gidilen Rize Pazar'da Derelerin Kardeşliği Platformu Yürütme Kurulu üyesi Yaşar Aydın'la yapılan görüşmelerde mevcut sorun hakkında yapılacak ya da yapılması gereken eylemlerle ilgili görüş alışverişi yapıldı. Derelerin Kardeşliği Platformu'nun eksik kaldığı noktalarda KİP'in tavrının önemli olduğu vurgusu yapıldı. Şehirlerde eylemci bir grup yapısı olan KİP'in vadi çalışmalarında daha etkili olması gerekliliği vurgulandı. Karadeniz İsyandadır Platformu ile birlikte yaşam yolculuğuna çıkan Munzur Çevre Derneği Karadeniz'de yapılacak bütün eylemlerin örgütleyicisi ve destekleyicisi olduğunu belirterek Karadeniz'deki HES karşıtlarını ve Derelerin Kardeşliği Platformunu Dersimdeki Munzur festivaline davet etti. Pazar Uçurtma Dergisi'nde yaptığımız görüşmelerden sonra konaklamak üzere HEMŞİN'e gidildi.
13 TEMMUZ 2011/ HEMŞİN: 'KADINLARIN YOĞUN KATILIMI'
Yukarı Hubiyarlı (Hilal ) Köyü girişinde taş ocağı şirketinin dereden taş çekmesi sonucu, dere yatağının çamurlaşmış ve yön değiştirmiş olduğu görüldü. Hemşin'e bağlı Hilal Köyünde konaklama yapılan bir köylünün evinde, mevcut sorun olan HES'ler ve HES'lere en büyük zemini hazırlayan taş ocakları ile ilgili toplantı yapıldı. Zuğa (Çamlıtepe) köyü kahvesinde halkla birlikte toplantı kararı alındı. Hemşin'de Hilal Köyünde yapılan toplantılarda köylülerin ve çevre köylerinin HES'lere karşı vermeleri gereken mücadeledeki eksikliklere değinildi. Zuğa (Çamlıtepe) Köyü meydanında halkla yapılan toplantının aktarımları: Köy meydanında tulum çalınarak ve köylülerle bire bir iletişime geçilerek köylüler toplantıya davet edildi.
Toplantı muhtarın ve kadınların yoğun katılımıyla başladı.
Köy halkının HES projesinden direkt olarak etkilenecek olması sebebiyle, projenin zararlarının, kaybettireceklerinin farkında olduğu gözlendi.
Köy halkıyla HES inşaatının aktif olarak başladığında hep birlikte neler yapılabileceği konuşuldu.
Köy muhtarı Hemşin Deresinin sadece kendi köylerinden geçmediğini belirterek, civar köylerin konu hakkında desteklerini alamadıklarını bildirdi.
Civar köylerde HES karşıtı mücadeleyi yaymak için ortak çalışmalar yapılmasına karar verildi.
Taş ocağının dere yatağından taş çekmesinden dolayı ceza aldığı, bundan sonraki çalışmaları engellemek için neler yapılması gerektiği üzerinde duruldu.
14 TEMMUZ 2011/ SENOZ: 'POLİS VE JANDARMA TAKİBİ'
Yaşam yolculuğumuzun 6. gününde Çayeli Senoz'daydık. Senoz Vadisine girdikten sonra izlenimlerimiz ve yaptıklarımız: Vadiye girdiğimiz andan itibaren sivil polis ve sivil jandarma istihbarat ekipleri tarafından takip edildik. Bundan yaklaşık bir sene önce platformumuz tarafından belgelenen ve deşifre edilen HES şantiye alanındaki elektrik ihtiyacını karşılamak için kurulan güneş panellerinin kaldırıldığı görüldü. Köy meydanında biz gelmeden önce hazır bulunulduğu gözlemlendi. Senoz Derneğinin HES şirketi ile yaptığı ve davayı sattığı protokolle alakalı basın açıklaması yapıldı.
HES ŞİRKETİNİN TUZAK PLANI NASIL KABUL EDİLDİ?
Açıklamanın genel çerçevesi şirketin Senoz Derneğine ve bir kısım Senozluya verdiği asılsız vaatlerin deşifresi üzerine idi. Şirket, Senoz Yöresi Derneği ile birlikte havza planlaması yapılması için gerekli resmi ve hukuki başvurularda bulunacağını ve bu başvuruların nihai sonucu için gerekli tüm çalışmalarda Senoz Yöresi Derneği ile birlikte koordinasyonlu bir çalışma yapacakları vaadinde bulunmuş. Senoz Derneği, şirketin vadiyi bütün olarak yok etmek için şirketler tarafından tasarlanmış bir tuzak olan havza planlamasını kabul etmişti. Havza planlamasının amacı bütün vadilerin toptan satılması anlamına gelmektedir. Şirket "Yol çalışmaları neticesinde vadinin hasar gören bölgeleri davacı Senoz Yöresi Derneği heyetçe belirlenecek alanlar ağaçlandırılacaktır. Ağaçlandırma çalışmaları 2010 yılı sonbaharı ile 2011 yılı ilkbaharı itibarıyla sonuçlandırılacaktır. " taahhüdünde bulunmuştu. 2011 ilkbaharı çoktan geçti ancak şirket vadide tek bir ağaç dikmedi. Protokolün 4. maddesinde şirket şu vaatte bulunuyordu: "Vadide firmanın inşa etmiş olduğu HES inşaatları nedeni ile vadi boyunca dereye bırakılan molozlar var ise dere yatağından çıkartılması ve dere yatağının eski haline getirilmesini kabul etmiş dere yatağındaki molozların kaldırılarak eski haline getirilmesi konusunda uzlaşmaya varmışlardır. "
VAATLER YERİNE GELDİ Mİ?
Şirket aradan bir yıl geçmiş olmasına rağmen yasa dışı olarak dere yataklarına yığdığı hafriyatı, molozları kaldırmış mıdır? Hayır. Senoz Vadisinin hiçbir noktasında böyle bir çalışma yapılmamıştır. Protokolün 5. maddesi şu vaatte bulunuluyordu: "Uzundere ve İncesu Derelerinde bırakılacak olan can suyu miktarı aşağıdaki şekli ile taraflarca kabul edilmiş olup proje devam ettiği müddetçe bırakılacak can suyu miktarı taahhüt eden firma tarafından uygulanacaktır. Bırakılacak can suyu miktarını gösterir cihazlar su alma noktasında konulacak olup bu cihazların halka açık olması ve cihazların mekanik arıza oluşturmaması için gerekli rutin bakımlar davalı müdahil şirket tarafından yapılacaktır. "
İLETİM YERALTINDAN GÖTÜRÜLMESİ VAADİ
Bırakılacak can suyu miktarını ölçen cihazlar su alma noktasına konulmamış, bu konuda herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Protokolün 6. maddesinde şu vaatte bulunuluyordu: "İletim hattı ile ilgili olarak yerleşim alanlarında iletim hatlarının yer altından götürülmesi, yer altından götürülmesi mümkün olmayan bölgelerde ise iletim hattının konut alanlarına yasada öngörülen minimum uzaklıktan geçirilmesi konusunda taraflar uzlaşmaya varmış olup davalı müdahil Karadeniz Elektrik Üretim A. Ş. iletim hattı ile ilgili davacı Senoz Yöresi Derneği ile koordinasyonlu olarak çalışacak olup, ikili koordinasyon ile iletim hattındaki aksaklıkların giderilmesini davalı müdahil şimdiden kabul ve taahhüt etmiştir. "
İLETİM HATLARI KANSER SAÇIYOR
Senoz Vadisini kanser vadisine dönüştürmüş olan iletim hatları konusunda taraflar bugüne kadar herhangi bir çalışma yapmamış, bu iletim hatları yerleşim yerlerinde konuşlanmaya ve kanser saçmaya devam etmektedir. Protokolün 9. maddesinde şu vaatte bulunuluyordu: " İncesu regülâtörü inşası faaliyeti nedeni ile deplase edilen karayolunun yol standartlarına uygun hale getirilmesi için gerekli düzeltmelerin yapılmasını davalı müdahil şirket şimdiden kabul ve taahhüt eder. "
5 MİLYON TAZMİNAT ÖDEME VAADİ
Bu düzeltmelerin yapılması için şirket herhangi bir faaliyette bulunmamıştır. Protokolün 10. maddesinde ise şu akıl almaz vaatte bulunuluyordu: "Davalı müdahil Karadeniz Elektrik Üretim A. Ş. yukarıda 9 ana maddeden oluşan taahhütleri ifa etmekten imtina ederse davacı Senoz Yöresi Derneğine 5. 000. 000, 00 TL (YalnızBeşMilyonTürkLirası) maddi ve manevi tazminat ödemeyi şimdiden kabul ve taahhüt eder. "
Basın açıklamasının ardından konaklamak üzere Solaklı vadisi Karaçam Köyüne gidildi.
15 TEMMUZ 2011/ SOLAKLI VADİSİ- KARAÇAM: '36 HES PROJESİ'
Solaklı Vadisi Karadeniz'de en çok HES planlanan vadi durumunda. Şu an sayısı net olmamakla birlikte 36 HES projesi mevcut olduğu bilinmekte. Bölgedeki izlenimlerimiz: Vadi boyunca taş ocakları ve HES inşaatlarının olduğu ve bu inşaatların doğal yaşamı tahrip ettiği görüldü. Tamamen bitmiş 1 HES ve yapımı devam eden 7 HES'in olduğu öğrenildi. Karaçam'da inşa edilecek olan HES'in yapılacağı ve cebri borulardan suyun düşürüleceği noktanın vadinin tek ladin ağaçlarının olduğu bölge olduğu öğrenildi.
KARAÇAM'A ÇEVİK KUVVET TAKVİYESİ
Karaçam beldesi jandarma bölgesi olmasına rağmen verdiği dirençli mücadele nedeniyle valiliğin özel izni alınarak çevik kuvvetin müdahale etme durumunun ortaya çıkabileceği belirtildi. Bu durumda nasıl bir mücadele yolu izlenilmesi gerektiği üzerinde konuşuldu. Karaçam beldesindeki halkın %90'ının HES'in sonuçlarından haberdar olduğu ve nelere yol açacağının farkında olduğu gözlemlendi. Yöre halkının şirketin vadiye sızmasını engellemek için, yabancı araçların bölgeye girişini engelleme kararı aldığı ve pratikte de uyguladığı öğrenildi. Kadınların birçok vadide olduğu gibi HES karşıtı mücadelede ön saflarda yer aldığı gözlemlendi. Pek çok bölgenin aksine, Karaçam'da nüfusun yazları çalışmak üzere göç ederken kışları köylerine dönüyor olması sebebiyle, Karaçam'da kışın mücadelenin daha aktif devam ettiği öğrenildi. Karaçam'a HES çalışması için yapılmak istenen yol yüzünden halk ve jandarmanın karşı karşıya geldiği, yoğun müdahalenin yapıldığı ve gözaltına alınmaların olduğu öğrenildi.
MÜCADELE İÇİN UMUT
Solaklı Vadisi, Karadeniz Bölgesindeki en çok HES'in olduğu vadilerinden biri olması, sadece bir vadi üzerinde 36 adet HES'in planlanmış olması ve bu projelerin bir kısmının bitmiş olması nedeniyle vadinin aşağısında yaşayan insanların ümitlerinin kırıldığı gözlemlendi. Karaçam bölgesinin Solaklı'nın tepe noktası olmasından dolayı, burada var olan mücadelenin, tüm Solaklı Vadisi için bir ümit olduğu ve bu mücadelenin yayılması gerekliliği üzerinde duruldu. Konaklamak üzere Dernekpazarı'na gidildi.
16 TEMMUZ 2011/ SOLAKLI VADİSİ DERNEKPAZARI-OF:
'ŞİRKETLER HALKI KANDIRMAYA DEVAM EDİYOR'
Yaşam yolculuğu kapsamında olmamasına rağmen Dernekpazarı'ndan gelen davet üzerine Dernekpazarı'nda HES'lere yönelik toplantı yapıldı. Toplantıdaki gözlemlerimiz: Dernekpazarı halkının Solaklı Vadisinde yaşanan yıkım konusunda pek duyarlı olmadığı gözlemlendi. HES mücadelesi yapanlar halkı mücadeleye çekebilmek için HES'lere karşı alternatif sunmak zorunda olduklarını belirttiler. Şirketlerin halkı kandırmaya devam ettiği gözlemlendi. Görüşülen kişilerden bazılarının yapılan HES'lerin havuzlar oluşturduğu ve bundan dolayı turizm için yararlı olduğunu savunması, bunun en önemli örneklerinden biri oldu. Dernekpazarı'nda mücadele edenlerin genel fikrinin, halkın HES'lere karşı öfkelendirilmesi yönünde olduğu öğrenildi. Dernekpazarı'nda yapılan toplantılar sonrası halkın HES konusunda çok bilgili olmadığı, şirketlerin kafa karıştırdığı ancak insanlara anlatıldığında HES'lere karşı tavır alınabildiği gözlemlendi.
KADINLARIN MÜCADELEDEKİ ÖNEMİ
Bizlerin aktarımları: HES'lerin amacının enerji meselsi olmadığı vurgulandı. Mesele enerji olmadığı için alternatif sunulmaması gerektiği belirtildi. İnsanları mücadeleye çekebilmek için suyun öneminden meselenin enerji olmadığından bahsedilmesi gerektiği anlatıldı. Hukuksal mücadelede yerel halkın tepkisinin çok etkili olduğu belirtildi. Kadınların da mücadelede yer almasının önemi vurgulandı.
'TRABZON EMEK VE ÖZGÜRLÜK MECLİSİ'NDE. . . '
Dernekpazarı'ndan sonra Of ilçe merkezinde bulunan Of Folklor Derneğine ziyarette bulunularak "Trabzon Emek ve Özgürlük Meclisi" üyeleri ile görüşmelerde bulunuldu. Of ve diğer ilçelerin yapılarının farklı olduğu, her ilçenin kendi hassasiyetleri doğrultusunda mücadelenin örülmesi gerektiği üzerinde duruldu. Of'ta daha önce "çayımıza suyumuza dokunma" eylemi düzenledikleri ve eyleme katılımın çok iyi olduğu aktarıldı. Ancak bundan sonraki örgütlenmenin zayıf kaldığı belirtildi. TEÖM'nin önümüzdeki dönemde piknik adında bir etkinlik düzenleyecekleri, burada halkı bilgilendirecekleri öğrenildi. Yapının mücadeleyi örgütlenme, propaganda ve eylemlilik olmak üzere 3 ayaklı oluşturduğu ve şu anda daha çok propaganda kısmını yaptıkları dile getirildi. Of yöresinden olup büyük şehirlerde yaşayan zengin ailelerin konuya duyarsızlığı ve hatta bazıların HES yaptığı öğrenildi. Of'ta yapılacak birçok eyleme İstanbul'da destek verilebileceği vurgulandı ve ortak eylemler yapılabileceği kararı alındı. Kadınlarında bu mücadeleye çekilmesinin önemli olduğu, bunun içinde lokal çalışmalar yapılması gerektiği vurgulandı. Konaklamak üzere Maçka Galyan Vadisine gidildi.
17 TEMMUZ 2011- GALYAN VADİSİ (MAÇKA): 'SONDAJA RAMAK KALA'
Trabzon'un içme suyu kaynağını besleyen vadi üzerinde 7 adet HES olduğu öğrenildi. Vadi üzerinde incelemelerde bulunuldu. Köy muhtarının aktarımına göre, önümüzdeki aylarda şirketin sondaj çalışması için geleceği öğrenildi. Muhtarın sondaj çalışmasına bile izin vermek istemedikleri gözlemlendi. Program yoğunluğumuzdan dolayı vadide çok fazla zaman geçirilemedi. Galyan Vadisine özel olarak tekrar gitme kararı alarak yola çıkıldı.
Konaklamak üzere Tonya Kadıralık Yaylasına gidildi.
18 TEMMUZ 2011 / TONYA: 'SESSİZ BEKLEYİŞ'
HES karşıtı mücadelenin Trabzon'daki en güçlü ayaklarından birisi Tonya. Şu an HES yapan şirketin bölgede herhangi bir çalışması yok. Sessiz bir bekleyiş mevcut. Tonya'dan aktarımlarımız: Bölgede 3 HES projesinin olduğu öğrenildi. Bir HES projesinden şirketin kendisinin vazgeçtiği öğrenildi. Şirket tarafından vazgeçilen ilk HES projesinin kamulaştırma maliyetlerinin yüksek olmasından dolayı olduğu öğrenildi. Pek çok bölgede olduğu gibi şirket tarafından oluşturulan rapor bölgeye gelmeden ve alanda inceleme yapılmadan hazırlanmış. Bazı köylerde "devlet yapıyorsa doğru yapar" mantığının hüküm sürdüğünü ancak mücadelede birliğin sağlandığını gözlemledik. Gençlerin mücadelenin kesinlikle siyasal bir zeminde yürümesinden yana olduğu gözlemlendi, ancak sürecin henüz buna eğrilmemesinden dolayı bu hamlenin birçok şeyin kaybına yol açacağı üzerinde duruldu.
TONYA'DA ALTIN MADENİ İŞLETİLECEK
Metalürji Mühendisleri Odası Başkanı Cemalettin Küçük Tonya'da işletilecek olan altın madeni ile ilgili bir sunum gerçekleştirdi. Eski dönemlerde Kalınçam Köyünde (eski adı Fol Köyü) gümüş iletmeciliğinin yapıldığı öğrenildi. Gümüş madeninin bulunduğu bölgenin Gümüşhane'ye bağlı olduğu aktarıldı. Gümüşhane'de bulunan Koza Maden İşletmesinin elemanlarının iki yıl önce Fol Köyüne gelip incelemelerde bulunduğu ve bunun yerel gazetelere yansıdığı öğrenildi. Koza Şirketinin hali hazırda Torul'da maden işletme havzasının mevcut olduğu, bu yüzden Tonya'dan çıkan madenin Torul'a götürülüp işlenebileceği düşüncesinin yaygın olduğu gözlemlendi. Ancak maden taşıma maliyetleri nedeniyle madenin çıktığı yerde işletilebileceği konusu vurgulandı.
SİYANÜR TEHLİKESİ
Madenin kurulma ihtimali olan köyden geçen Fol Deresinin Tonya'nın içme suyu kaynağını besleyen kollardan biri olduğu, siyanürlü işletimin dereyi bitireceği dolayısıyla Tonya halkının bundan fazlasıyla etkileneceği aktarıldı. Madenin açılacağı Fol Köyü halkının iş vaadiyle kandırılabileceği üzerinde duruldu. Yapılan bilgilendirme çalışması sonrası Tonya'da bulunan yerel inisiyatiflerin bir an önce halkı bilgilendirme çalışmasına başlaması gerektiği vurgulandı. HES'lere karşı verilen mücadele ile maden aramalarına karşı verilecek olan mücadelenin birleştirilmesinin önemi üzerinde duruldu. Vadi bütününde doğayı herhangi bir kâr marjı olarak gören çalışmanın, Hes'lerin de önünü açacağının altı bir kez daha çizildi.
19 TEMMUZ 2011/ GİRESUN
Giresun ayağındaki ilk durağımız Görele oldu. Görele Sol Haber sitesinden arkadaşlarımızdan genel bir bilgilendirme aldıktan sonra, konaklamak için Giresun merkeze geçildi. Giresun merkezde sendikaların ve yerel platformların desteğiyle, Yaşam Yolculuğumuzun Giresun ayağına kadar olan bölümü özetleyen ve Giresun gözlemleriyle alakalı bir açıklama yapıldı.
20 TEMMUZ 2011/ ORDU: 'SAHTE BELGELİ HES ŞİRKETİ'
Ordu Doğa ve Yaşam Alanlarını Koruma Platformu'nun ev sahipliğinde Ordu'da incelemelerde bulunduk. Konaklama yaptığımız Durak köyünde HES şirketinin, arazisinde bulunan ağaçlarını kestiği için arazi sahiplerinin şirket elemanlarıyla kavga ettiği ve şirketi köyden kovdukları öğrenildi. Şirketin elindeki belgeleri izin olarak göstermeye çalışarak köylüleri kandırmaya çalıştığı öğrenildi. Köyde acil kamulaştırma uygulanmaya başlandığı ve paraların banka hesaplarına yatırıldığı, ancak karşı duran insanların paraları almadığı bilgisi aktarıldı. Bazı köylülerin arazisini sattığı ama pişman olduğu gözlemlendi. Ordu Platformunun köylü ile sürekli irtibat halinde olduğu ve ortak eylemlikler gerçekleştirildiği öğrenildi. Durak Köyünden sonra Çubuklu Köyüne geçildi.
'İŞ MAKİNELERİ KIYI KANUNUNA AYKIRI ÇALIŞIYOR'
Bölgeye gittiğimizde Alatay 2 HES projesi dâhilinde sondaj makinesinin çalıştığı gözlemlendi. İş sahasının sorumlusu mühendisten izin belgeleri talep edildi, ancak yanlarında olmadığı öğrenildi. İş makinesinin kıyı kanuna aykırı olarak dere yatağına girmiş olarak çalıştığı görüldü. Yol çalışması için hafriyatların dere yatağına boşaltıldığı görüldü. İşçilerin can güvenliğini sağlayan yelek, baret vb. kıyafetlerin olmadığı tespit edildi. İş sahasının güvenliği için bariyerlerin olmadığı görüldü. İşi tanımlayan, firmayı tanımlayan bir levhanın olmadığı görüldü.
'BEN DE TEMA'CIYIM, ÜLKEMİZİN ENERJİYE İHTİYACI VAR'
Çalışılan dereye gidilen arazilerde arazi sahiplerinden herhangi bir izin alınmadan geçildiği ve bu arazilere izinsiz girilerek çalışıldığı bizzat arazi sahipleri tarafından belirtildi. Bölgeye jandarma çağrılıp yapılan tespitler belirtilerek zabıt tutturuldu. Zabıt tutturulmasının ardından iş makinesi bölgeden çıkarıldı. Sondaj sonrası çıkarılan ve şirket tarafından saklanan dere yatağından çıkarılmış taş örnekleri köylü tarafından ait oldukları yere dereye geri atıldı. Proje mimarının olaydan haberdar olarak çalışma alanına gelmesine, "Arkadaşlar ben de TEMA'cıyım, ülkemizin enerjiye ihtiyacı var" gibi sözlerle köylüleri ikna etmeye çalışmasına rağmen başarılı olamadığı ve köylüler tarafından kovulduğu öğrenildi. Köylünün avukat ihtiyacı olduğu ve Platformlar tarafından karşılanacağı belirtildi. Köylünün iş makinesinin çıkarılmasından cesaret aldığı gözlemlendi. Köyden ayrılıp konaklama yapmak üzere bir sonraki noktamız olan Gerze'ye hareket ettik.
21 TEMMUZ 2011/ GERZE: 'TERMİK SANTRAL DUYARLILIĞI'
3 Termik santral projesinin olduğu Gerze'de, Gerze Platformu üyeleri ile bir araya gelinip Gerze'deki faaliyetler hakkında bilgiler alındı. Gerze halkının Termiğe olan tepkisinin devam ettiği gözlemlendi. Platform temsilcileri ile birlikte Yaykıl Köyü Çakıroğlu mevkiine gidilerek incelemeler yapıldı. Bölgede antik kalıntılar olduğu ve arkeologlar tarafından incelemelerin yapılmaya başlanıldığı öğrenildi. Bölgede bulunan köylüler termik konusunda çok duyarlı olduğu gözlemlendi.
22 TEMMUZ 2011/SİNOP
Sinop sivil toplum kuruluşları ile bir araya gelinip görüşmelerde bulunuldu. Sinop yaşamı yok edecek olan 3 enerji yatırımın Termik, HES ve Nükleer Santrallerin birlikte düşünüldüğü bir kent. Yoğunlukta Termik ve Nükleere karşı çalışma yürütüldüğü gözlemlendi.
AYANCIK'IN TÜM SU KAYNAĞI HES'E
HES inşaatının devam ettiği Ayancık ilçesine gidilerek Ayancık Çevre Platformu üyeleri ile alan incelemesinde bulunuldu. Yapılan gözlemler: İlk kez bir ilçenin içerisinde HES çalışmasının yapıldığı gözlemlendi. HES inşaatının halkın gözü önünde yapıldığı ve halkın hiçbir tepki göstermediği öğrenildi. Bu tepkisizliğin sebebinin halkın öncelikle Termik santralle mücadele etmesi ve HES'i önemsememesi hatta HES'leri termik santrallere karşı bir alternatif olarak görmesi olduğu öğrenildi. Şu anki durumda Ayancık halkının yanı başlarında %90'ı bitmiş olan HES'in ilçenin bütün su kaynaklarını aldığını fark etmiş olduğu ve HES konusunda da mücadele vermeye başladıkları gözlemlendi.
36 KİLOMETRELİK HES TÜNELİ
Ulusoy tarafından yapılan HES çalışması görmeye gidildiğinde şirketin çalıştığı görüldü. Bunun üzerine bölge halkı ile şirket çalışanları alandan dışarı çıkartıldı. Çalışılan alanda kamulaştırılma yapıldığı ancak tapuların hala şahıslarda olduğu, şirkete geçmediği öğrenildi. Çalışılan alanda 36 km bir tünel kazıldığı görüldü. Bunun bugüne kadar açılmış en büyük tünel olması şirketin pek çok noktadan su toplama düşüncesinde olabileceği yorumu yapıldı. Şirketin ağaçlandırma adıyla birkaç fidan diktiği gözlemlendi. Ayancık ilçesinde yapılan HES çalışmasının heyelanı arttırdığı bu yüzden davaların buna göre açılacağı öğrenildi. Ayancık'tan ayrıldıktan sonra Nükleer santralin yapılacağı İnceburun'a gidilip incelemeler yapıldı ve şehir merkezinde 22 Temmuz 2006 tarihinde Nükleersiz Yaşam Şenliği'nde hayatını yitiren Soner, Öner ve Güneş anısına ve Hopa'daki tutuklamalara tepki göstermek adına bir basın açıklaması yapıldı.
JAPONYA'DAN KARADENİZ'E
Basın açıklamasının ardından İnşaat Mühendisi Sami Koç, Sezai Sarıoğlu, Japonya'dan yolculuğumuzun Sinop ayağına katılan Momoko ve Karadeniz İsyandadır Platformu'ndan Eren Dağıstanlı'nın katılımı ile bir söyleşi gerçekleştirildi.
Japonya'dan gelen Momoko bizlere Fukişima deneyimlerini ve gözlemlerini aktardı. İnşaat Müh. Sami Koç HES'lerin zararlarını ve şirketlerin bu süreçteki yalanlarını aktardı. KİP eylemcisi Eren Dağıstanlı, Termik, Nükleer ve HES karşıtı mücadelenin birlikte verilmesi gerekliliğini ve bu güne kadar Nükleer enerjiye alternatif olarak HES'leri sunan Truva atı kuruluşların deşifre edilmesi gerektiğini, aksi takdirde mücadelenin kaybedilmesinin muhtemel olduğunu aktardı. Sezai Sarıoğlu, Sinop'un tarihinden ve yaşanmış hikâyelerden alıntılar yaparak, bundan sonraki mücadelenin nasıl şekillenebileceği üzerinde durdu. Kentsel/Kırsal Dönüşüm projelerinin amaçlarının da enerji politikalarından farklı olmadığına, bu yüzden mücadelenin her alanda birlikte yürütülmesi gerektiğine vurgu yaptı.
23 TEMMUZ 2011- LOÇ VADİSİ (CİDE-KASTAMONU): 'LOÇ'UN HES ZAFERİ'
Yolculuğumuz programında yer almamasına karşın, mücadelede son ana kadar birçok noktada yan yana yürüdüğümüz ve acılarını paylaştığımız Loç'lu dostlarımızın, bu sefer de sevinçlerine ortak olmak için Loç Vadisindeydik. Yolculuğumuz esnasında vadideki HES için yürütmeyi durdurma kararı çıkması sonrası vadideki gözlemlerimiz: Loç Vadisi halkının yorucu bir süreçten sonra, bu kazanımla moral depoladıkları gözlemlendi. HES karşıtı mücadele verilirken, taraf olamayan köylülerin mahkeme kararından sonra tepkilerinin değiştiği öğrenildi. HES'çi şirket Or-Ya'nın vadiye bu seferde taş ocağı ile girmeye çalıştığı bilgisi aktarıldı. HES mücadelesinde kazanım elde eden köylünün taş ocağına da izin vermeyeceği ve direneceği gözlemlendi. Loç Vadisine ilk kez gelen arkadaşlarımıza, köylüler eylem ve dava süreci hakkında bilgi aktarımlarında bulundu.
24 TEMMUZ 2011/ AMASRA- BARTIN: 'BÖLGEDE AĞIRLIK TERMİK'TE
Loç Vadisinden sonra yolculuğumuzun son durağı Amasra'ya gittik. Amasra'da bizi Bartın Çevre Platformundan karşılayan arkadaşlarımızla sohbet ettik. Amasra ve Bartın'da Termik santrallerden sonra HES'lere de ağırlık verildiği, bazı bölgelerde tamamlanmış projelerin olduğu ancak buna rağmen HES mücadelesinin Termik santrallere karşı yürütülen mücadelenin gerisinde kaldığı öğrenildi. HES'lerin temiz enerji olarak görülmesinin aşılması gerektiği üzerinde duruldu. Termik, HES ve Nükleer mücadelesinin birlikte yürütülmesinin önemine vurgu yapıldı. Termik mücadelesinin belli bir noktaya gelmesine karşın daha ileriye gidilemediği, mücadeleyi geliştirmek için neler yapılması gerektiği üzerinde duruldu. Sohbetin ardından İstanbul'a doğru yola çıkıldı.
Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 17.08.2011 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Önemli Notlar:
1. Hopam®.com sayfalarında yayınlanan yazılardaki fikirler, yorumlar ve görüşler, Hopa'da yaşayan insanları, Hopa'nın herhangi bir kamuya ait veya özel bölümünü ya da idari yapısını, herhangi bir etnik/politik gurubu, veya diğer ilgili hiçbir özel/tüzel kişiliğini hiçbir şekilde bağlamamaktadır.
2. Sitemiz rengini doğadan aldığından bünyesinde sürekli evrimsel bir değişim ve dönüşüm hali barındırır.
3. Sitede yayımlanan tüm içerik, kısmen ya da tamamen kopyalanarak başka bir yerde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Bunun için gerekli ve yeterli koşul, söz konusu içeriği sitemize ekleyen kullanıcının bu doğrultuda izin vermiş olmasıdır.
4. Üyelerimizin, ekledikleri her türlü içerik hakkında sorumlu olduklarını varsaymaktayız. Takip et: @hopam
Tweetle