Chp Murgul İlçe Kongresi Yapıldı

26/01/2010 16:50

Murgul İlçe Örgütünün Yeni Başkanı Levent Turan.


Haber: Hayati Akbaş







CHP Murgul İlçe kongresi partililerin yoğun katılımıyla gerçekleştirilirken CHP'nin Murgul İlçe Başkanı Levent Turan oldu.

Murgul Belediye Düğün Salonunda düzenlenen kongreye CHP Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu, CHP Artvin eski Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu, İl Başkanı Uğur Bayraktutan, Ardanuç Belediye Başkanı Yıldırım Demir, Şavşat Belediye Başkanı Naci Köroğlu, Murgul Belediye Başkanı Mehmet Yıldırım, Kemalpaşa Belediye Başkanı Yalçın Emiralioğlu, Kılıçkaya Belediye Başkanı Erdoğan Gazihan, Merkez ilçe başkanı Cüneyt Öztürk, CHP Artvin il ve ilçe yönetimleri, CHP'li il genel meclis üyeleri, diğer parti temsilcileri, partililer, delegeler ve vatandaşlar katıldılar. Kongrede yeterli çoğunluğun sağlanmasının ardından Divan oluşturulurken Divan Başkanlığı'na CHP Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu seçildi.

Divanın teşekkülünün ardından kongrenin Kongre divan başkanı olan Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu tarafından kongre gündemi okundu.

Gündemin okunmasının ardından Artvin milletvekili Metin Arifağaoğlu, kongrenin açılış konuşmasını yaptı. Arifağaoğlu; "Yıllardır siyasetin içerisindeyim böyle bir güven bunalımı görmedim. Kurumlar arasında güven bunalımı olağanca hızıyla devam ediyor. Okumuşsunuzdur, Türkiye'de son yıllarda medyamızda ortaya bir gazete çıktı. Bu gazete bu tür senaryoları nerden bulur, nerden öğrenir bilinmez. Herkes okudu, Bakanlar Kurulu listesini okudunuz, güya geçmişte bir Balyoz harekâtı yapılacakmış, Rifat Hisarcıklıoğlu Başbakanlığında bir hükümet kurulacakmış. Çok enteresandır çok dikkatimi çekiyor her nedense hep Taraf gazetesinde çıkıyor. Daha önce Ergenekon diye bir senaryo hazırlandı. Bu senaryo halen daha devam ediyor. Biz CHP olarak varsa suçlular, varsa darbe eylemcileri hukuk karşısında bunun hesabını versinler. Ancak iki yıla yakın bir süreçtir herhangi bir yeni suçlama yok, yeni bir iddia yok. Sayın Saçan on altı ay sonra hakim karşısına çıktı ve serbest bırakıldı. Madem suçsuzdu on altı ay neden içerde tutuldu. Hukuk işlesin diyoruz. Hukuk işlesin ama suçsuz yere insanlar içerde yatıyorsalar bunu kabullenmemiz mümkün değildir. Cumhuriyet Halk Partililer olarak herkes sussa biz susmayacağız. Silopi'de ki hukuku kabul etmiyoruz, Silopi'de ki hukuk ise Ergenekonu nereye koyacağız. Şimdi ise yeni bir Balyoz harekâtı çıktı. Herhalde Balyoz harekâtı ile ilgili olanları da yine bir şafak vakti toplarlar. Taraf gazetesi senaryo üstüne senaryo üretiyor. Ergenekon senaryosu, kafes planı, ıslak imza senaryosu ve şimdi ise Balyoz Harekâtı var. Bunların hepsi senaryo. Bu senaryoların hepsinde de bir darbe var. Ordu'da herkes darbe yapıyor. Albay'da, General'de, emekli de, çalışan da darbe yapıyor. Senaryo böyle, bu duruma inanmak çok zor. Ama diyelim ki bu insanlar darbe yapacaktı. Size soruyorum darbe yapacak adam Kuvvet Komutanıyken mi yapar? Emekliyken mi yapar? İnanılması gerçekten çok zor. Bana göre bu senaryolar, Hükümeti mağdur göstermek için yapılıyor. AKP burada seçimle gelmiş iktidarı darbe ile uzaklaştırmak istiyorlar deyip mağdurları oynuyor" dedi.

Arifağaoğlu, konuşmasının devamında, Bülent Arınç'a suikast iddiaları ile ilgili arama sürecine değinerek bu ihbarı yapan ve hâkim ve savcıya mermi gönderenleri devlet bulmalıdır. Eğer bulmuyorlarsa bunun arkasında kendileri vardır dedi.

Arifağaoğlu ayrıca, "Aylar önce ilk önce Kürt açılımı daha sonra demokratik açılım en sonunda ise Milli Birlik Projesi dediler. Buradan soruyorum, demokratik açılımı uygulamaya çalışan kişi o kadar demokrasiden ve özgürlüklerde yana ise kendi hakkında olan iddiaları neden aklamıyor. Demokrat olan insan hakkındaki iddiaları aklamak için hakimin karşısına çıkar. Başbakan ise dokunulmazlıklara sığınıyor. Mensubu olduğu parti aklanırsa AK Parti olur aklanmazsa kapkara olur" dedi.

Arifağaoğlu CHP'nin temiz siyaset diyerek yola çıktığını ifade ederek konuşmasının devamında; "AKP'de temiz siyaset varsa bakanların çocukları bu gemiciklere nereden sahip oldu?" diye sordu.

CHP Artvin Milletvekili Arifağaoğlu konuşmasının son kısmında ise, " 30 Haziran'da askere sivil yargı yolunu açan yasa tasarısı meclisten gece yarısı operasyonu ile geçirildi. AKP bize gol attığını sanıyordu. Ancak Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Anayasa Mahkemesine başvurduk. Anayasa Mahkemesi de çok doğru bir kararla yasayı reddetti. Şimdi soruyorum golü kim kime attı?"dedi. Arifağaoğlu ayrıca Türkiye'nin işsizliği ve yoksulluğu yenmek için CHP iktidarına ihtiyacı olduğunu belirterek sözlerini tamamladı.

Cumhuriyet Halk Partisi Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu'nun konuşmasının ardından CHP Murgul İlçe başkanlığı faaliyet raporu ile bütçesi okunarak delegelerin oyları ile ibra edildi.

Faaliyet raporunun ve bütçenin ibra edilmesinin ardından ilk olarak Murgul'da beş dönem CHP'den Belediye Başkanlığı yapmış Nurettin Durmuşoğlu bir konuşma yaptı. Durmuşoğlu konuşmasında, ülkenin son sekiz yılda çok kötü bir duruma geldiğine değinerek, insanların işsizlik ve yoksullukla boğuştuklarını belirtti. Durmuşoğlu ayrıca, Türkiye'nin acil bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına ihtiyacı olduğunu kaydetti.

Başkan Mehmet Yıldırım, yerel seçimdeki destekçilerine teşekkür etti

Beş dönem Murgul'da Belediye Başkanlığı yapan Nurettin Durmuşoğlu'nun konuşmasından sonra CHP Murgul Gençlik Kolları Başkanı ve parti üyesi Eyüp Özder'de birer konuşma yaptılar. Konuşmaların ardından Murgul Belediye Başkanı Mehmet Yıldırım'da söz alarak bir konuşma yaptı. Yıldırım konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi adına yerel seçimlerde çalışan gençlik kollarına, kadın kollarına, ilçe teşkilatına, il teşkilatına ve Milletvekillerine teşekkür etti. Yeni seçilecek yönetimin her zaman arkalarında olduğu belirten Yıldırım konuşmasını partililere teşekkür ederek sonlandırdı.

Bu konuşmaların ardından Divan Başkanı Metin Arifağaoğlu, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve genel merkez yöneticilerinden kongre dolayısıyla gelen mesajları aktardı.

CHP Murgul İlçe Kongresi okunan mesajların ardından kongreye tek aday olarak giren Levent Turan'ın konuşmasıyla devam etti.

Tek aday Turan, konuşmasında CHP'nin tek başına iktidar olacağını iddia etti.

Levent Turan konuşmasında; Bugün demokrasiye inanmış olanların günüdür. Bugün demokrasinin işleyişini anlama ve ona sahip çıkma günüdür. Bu gün Murgul da Cumhuriyet Halk Partisi'nin yüreğini birleştirdiği gündür. Bugün çok isteyip de bedenen olamasa da fikren ve kalben burada olanların günüdür. Çünkü bu gün Cumhuriyete ve Mustafa Kemal ülküsüne sahip çıkma günüdür.

Ülkemiz kurulduğunda ilk hedefi halkın ekonomik sıkıntılarını atlatmaktı. Daha sonra yeni neslin eğitimini tamamlaması, ülkesine ve milletine faydalı nesiller yetiştirmesi idi. 1930'lu yıllarda ekonomik sıkıntının en şiddetli yaşandığı dönemi bile sorunları karma ekonomik politikayı izleyerek aşmıştı. Bugün ise teğet geçtiği söylenen krizlerin aslında halkın yüreğini delip geçtiğinin farkında değiller. Eğitimde ise 1950'li yılların ardından aydın, çağdaş eğitim seviyesi terk edilmiş, cemaat ve tarikat mensuplarının etkin olduğu gayri resmi bir anlayış sistematik olarak yerleşmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin daha kurulduğu ilk yıllardan itibaren harf devrimini gerçekleştirmiş ve yeni bir alfabe ve yazı yazma ile halkını bağımsız bir dil ve millet olma yolunda, bir arada tutmuştu. O kadar kısa sürede bunu kabul etmiş bir halk daha sonra yetiştirdiği evlatlar ile ülkesinin kurucusu büyük lider M. Kemal Atatürk'e laf uzatmaya kadar varmıştır. Yarının çağdaş annesi diyebileceğimiz kızlarımız "Ben Atatürk'ü sevmiyorum Humeyni'yi seviyorum" diye bilecek kadar gerici düşüne bilmektedir. Bu durumu yaratan, yine buna müsaade eden beyinler ve anlayışlardır. Fakat bilsinler ki "Efendiler Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, müritler, meczuplar ülkesi olmayacaktır" diyen Atatürk ülküsünden asla şaşmayacağız.

Çok kıymetli Anneler, yarının anne adayları sizlere sesleniyorum, lütfen çok iyi algılayınız. Burada sizlerle bir anekdotu paylaşmak ve anlatmak istiyorum. "Benim amcam 50'li yaşlarda vefat etti. Rahmetli babamı da 70 yaşını geçtiğinde kaybettim. Onlar bana anlattılar bende sizlerle paylaşmak istiyorum. Rahmetli amcam ve babam çocukluk yıllarında köyde oyun oynarlarken gelen yaşlı komşu büyüğün ağlayarak köye yaklaştığını görürler. Yaşlı kadına sorarlar, büyük anne ne oldu; yaşlı kadın çocuklar Atatürk öldü der ve hıçkıra hıçkıra ağlayarak yola devam eder. Bunun çok korkunç bir şey olduğunu ve kıyametin kopacağını sanan o zamanın çocukları babam ve amcam oyun oynamayı bırakıp annelerinin yanına koşup sığınırlar. Bakınız 1938'ın Türkiye'sinde Türkiye'nin ücra ili Artvin'in ücra nahiyesi ve onunda Baş köy'ünde insanların Ataya olan sevgisini. " Bir kurucu devlet adamının yokluğunun kıyametle eşdeğer sayabiliyorlar ya da o dönemin yetişkini buna çok üzülebiliyor. Sizlerde bu sevgiye sahip evlatlar yetiştiriniz. Bir evladın eğitimi ilk olarak evde başlar. Biliniz ki onların ilk eğitmeni siz annelersiniz. Çocuklarınıza Atatürk sevgisini, ülke ve insan sevgisini iyi yerleştiriniz. Bizim kurtuluşumuz yarın yetişecek gencecik evlatlarımızda olacaktır.

Uzun zamandır ülkemiz belli süreçler içine çekilmekte ve maalesef idarenin başındakilerde bu süreci izlemek bir tarafa dursun adeta yardım etmekteler. Nasıl mı?

- ABD savunma bakan yardımcısı Paul Wolfowitz Irak işgalinden üç ay önce Türkiye ziyaretinde; biz Irak'a müdahale konusunda tereddüt ediyorduk Tayip Erdoğan bize cesaret verdi, diyor.

- Askerlik yan gelip yatma yeri değildir diyen başbakanın; kahraman Amerika askerinin sağ salım ülkelerine dönmesi için dua ediyorum (8. 4. 2003 yeni mesaj- İbrahim Berk) diye bilmekte.

Gibi daha çok sayacağım ifadeler Türkiye Cumhuriyeti başbakanın ağzından çıkan cümlelerdir.

Yine bu ülke cumhurbaşkanın ağzından çıkan sözlerde şudur;

- Kendi sorunlarını kendi iradeleriyle çözemeyen devletler başkalarının istismarına açıktır. Siyasi aklı güçlü bir devlet buna izin vermez. (TBMM açılış konuşmasında) ifadelerini sarf etmiştir.

Hiçbir ülke lideri kendi ülkesi ve halkının geleceği için bu ifadeleri kullanmaz, kullanmamalıdır. Her ülke gibi Türkiye Cumhuriyeti bağımsız karar alabilen bir ülke olmadır ya da yönetene sahip olmalıdır. Cumhurbaşkanın bilmediği bir şey var ki, bu ulus kendi kaderini kendisi çizmiştir ve çizecektir de. Birilerinin plan, programlarına uyan kader anlayışına sahip olmadı, olmayacakta. Herhangi bir makamdaki kişi kendi şahsiyetini Türk ulusunun şahsiyetiymiş gibi ifade etmesin. Etmeye de hakkı yoktur.

Bakınız devlet adamı bir olay karşısında nasıl tavır takınırmış?

- 27 Mayıs ihtilalı ardından olağan üstü bir girişimde bulunulmuş ve Türk birliği bir oldubitti ile Kore'den çekilmişti. Bunun üzerine ABD büyük elçisi, 27 Mayıs ihtilalı ve milli birlik komitesi başkanı Org. Cemal Gürsel'in yanına gelerek, birliğin çekilme sebebi ile ilgili hesap sormaya kalkar. Bunun üzerine Org. Cemal Gürsel'in cevabı sert, kesin ve nettir. Çevirmene ABD büyükelçisini işaret ederek şöyle der: "söyle bu ayıya Türkiye bağımsız bir devlettir ve aldığı kararların nedenlerini başka bir devlete açıklamak zorunda değildir. " Demiştir. Devlet adamlığı bunu getirir. Bulunduğu en kötü durumda bile ülkesinin bağımsızlığını düşünmelidir.

Bizler bu anlayışta olmalıyız, her seçimden önce ve sonra ABD ye giden hükümet ve başkanları gibi değil. Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eş Başkanlığını yapan başbakanlar değil, Anadolu'ya size, bize gelip soran hükümet ve başkanları istiyoruz. Bunu isteyenlerinde her seçimde Cumhuriyet Halk Parti sininin ambleminin altındaki boş kutucuğa evet mührünü vurmasını ben istiyorum.

Yine Davos'ta Filistin de yaşananların insanlık namına kötü olduğunu İsrail Cumhurbaşkanına haykıran Başbakan haklı idi. Söylediklerinde de doğru idi. Ancak oturumun sonunda söylediklerinin İsrail Cumhurbaşkanına olmadığını ve oturumu yöneten kişiye olduğunu söyleyen yine bu başbakan idi. Yine aynı başbakan Irak'ın Süleymaniye şehrinde Türkiye Cumhuriyeti Askerinin kafasına çuval geçiren ABD ve İsrail'e ne yaptı ne dedi. Bir hiç. O zaman nerede idi. ABD de bu başbakanı değiştirmeyin, deliğe süpürmeyin kullanın diyen başdanışmanı Cüneyt Zapsu'nun söylediği delikte miydi? Ki sesi soluğu çıkmadı. Süleymaniye de Türk ulusunun başına çuval geçirtenler bir gün Mustafa Kemal Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayının karşısına demirlemiş emperyalist gemileri için ‘Geldikleri gibi gidecekler" ifadesini kullandı ise biz de bu iktidarın geldiği gibi gideceğini ve Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında yargı önünde hesap vereceğini umuyor, biz bunu umutla bekliyoruz. Biliniz ki bunu sizler gerçekleştireceksiniz.

Ekonomide Cumhuriyet tarihinin borçlandığının iki katı bir borç içindeyiz. Bu bir nevi ülke ekonomisini dışa bağlayarak hareket edemez duruma getirmiştir. Cumhuriyet tarihinin bütün kazanımları babalar gibi satılmıştır. Belki de dünya tarihinde görülmemiş bir olay maalesef Türkiye de olmuştur. Vergi usul kanununa muhalefetten yargılanan bir kişi bu ülkede maliye bakanlığı yapmıştır. Kendini aklamıştır. Ne kadar acı bir durumla karşı karşıyayız. Milletin ve devletin malları kime teslim edilmiş anlaya biliyor musunuz? Milletin ve devletin malı özelleştirme adı altında Arap ve Yahudi şirketlerine peşkeş çekilmiştir. Hariri'lere, Offer'lere verildi. Ekonomi ve eğitim bu şekilde. Maalesef bu şekilde. Bakınız ülkenin lokomotifi sayılan tarımı da ne halde.

Yeni tohumculuk yasası ile devletimiz tohumculuk alanından tamamen çekilmiştir. Daha önce tohum üreten çeşitli tohum araştırmaları yapan merkezler kapatılmış devlet tohumculuk alanındaki kontrolü tamamen kaybetmiştir. Tohum piyasası üzerinde ve dolayısı ile tarımımız ve tarım ürünleri vasıtası ile de halkımızın beslenme faaliyeti üzerinde devletimizin hiçbir etkisi ve yetkisi kalmamıştır. Tohumculuk piyasası başta İsrail'li firmalar Syngenta, Pioneer, Monsanto gibi çok uluslu tohum şirketlerine teslim edilmiştir. Çiftçimiz sadece genetiği değiştirilmiş tohumları ekmek zorunda bırakılarak doğrudan küresel güçlerin eline teslim edilmiştir. Fındık tarımı desteksiz kalmıştır. Borçka fındık tarımından faydalanırken Murgul bu fındık tarımının desteğinden mahrum bırakılmıştır. Hatta devlet bazı bölgelerde fındık sökümlerini teşvik edecek maddi teşvikler vermektedir. Bütün bunlar yetmemiş gibi Başbakan'a aç olduğunu, Anası ağladığını söyleyen çiftçiye "Alda Ananı Git" demiştir. Biz bugün o anaları alıp gitmedik. Aksine buraya bu salona geldik. Bilsinler ki yarında sokaklarda haklarını birlikte arayacağız. Kurtuluş savaşında cepheye mermi taşıyan anaları asla ağlatmayacağız. Onlarla birlikte gerekirse sokaklarda hakkımızı arayacağız.

Biz çiftçisi için " Devlet temel unsur olan çiftçiyi ve çobanı kuvvetlendirmek mecburiyetindedir. Bunları kuvvetlendirmek de öyle lafla olmaz. İlmin, fennin ve asrın emrettiği vasıta ve araçlara fiilen sahip olmak lazımdır" diyen Mustafa Kemal ruhuyla onları kucaklayacağız.

Eğitim kötü seviyede, ekonomi kötü seviyede, güvenlik ve asayiş de hiç iyi bir durumda değildir. Bırakın bütün bunları ülkemiz son yaşanan sözde demokratikleşme sürecinde ayrışma noktasına gelmiştir. Sözde açılım ve demokratikleşme adı altında ulusumuzun çeşitliliği içinde bulunan bir etnik gruba yasal imtiyazlar tanınması biliniz ki onlara özgürlükler vermeyeceği gibi, birde Amerikan varı ayrışmayı kamçılayacaktır. Böl, parçala yönet fikrindekilerin ekmeğine yağ sürecektir. Bugüne kadar hukuki yargılamaları adil bulmayanlar, sınır kapılarında oldubittiye getirdikleri teslim olmaları hukuki imiş gibi göstermektedirler. Üstelik teslim olanların yaptıkları faaliyetlerin ve yarattıkları terörden dolayı pişman olmadıklarını açık açık beyan etmelerine karşın pişmanmışlar gibi göstererek hukuku çiğnemişlerdir ve serbest bırakmışlardır. Hukuk bugün siyasallaştığı kadar hiçbir iktidar döneminde siyasallaşmamıştır.

Bizler yetişmedik görmedik, fakat sizlerin bir kısmı yetişti gördü. Yaptıkları doğru veya yanlış tartışılır, fakat asılacak ve canına kıyılacak kadar ne yapmıştı. Bu ülke bir başbakanın idamını gördü. Ne oldu da idam edildi. Yine bu ülke, bir tane bile kurşun atmayan gencecik fidanın idam edilmesini gördü. Yaşı on sekizin altında olduğu için idam edilemeyen ama yaşı büyütüldükten sonra idam edilen gencecik fidanlar gördü. Amma 30 bin insanın ölmesine bir o kadarının yaralanmasına ve sakat kalmasına ülkenin bölünmeye varmasına kadar ihanet içinde bulunmuş Abdullah Öcalan'ı İmralı sarayında besledi. Onu Erzurum'da miting alanında ip atanlar kurtardı. Bu hükümet tarafından istekleri bir bir yerine getirildi. Yine bu hükümet döneminde kendi ülkemizde iddia edenlerin dediği gibi değil, asıl bizlerin ikinci sınıf vatandaş olduğumuzu ve bu muamelenin yapıldığını gördük. Yine bu ülkede 30 bin insanın ölümüne neden olan zatın en ağır müeyyidenin uygulanması yerine müeyyidesinin kaldırılmasını sağlayıp belki yarın mecliste temsil edilmesini sağlayacak kararları geçirmek isteyenleri gördük. İmralı sarayında bir santim koğuşu daralan terörist başı için kıyametler koparan sokak çetelerini gördük. Ne yaptı devlet onlara, devletin polisi ne yaptı. Koca bir hiç. Fakat bu gösterileri yapan terörist başının yandaşlarına karşı Türkiye Cumhuriyeti bayrağını açıp tepki veren vatandaşın elinden polis bayrağı alıp sakladı. Polis bu ülkenin bayrağını kimden sakladı? Orda sözde flamaları ile gezen teröristlerin bez parçalarına bir şey diyemeyen polis Türk bayrağını saklama gereği duydu. Aynı polis silahını ve yetkisini vatanperver subaylara karşı kullandı. Bilinki yarında gerekirse silahını kullanır. Ama teröristlere karşı oldukça nazik davranırlar çünkü onlar talimatı başbakandan, Amerika'daki hocalarından alıyorlar. Yazıklar olsun bunu yapanlara ve yaptıranlara.

Bu ülkede on yıldır ekonomik sıkıntı vardır, siyasal sıkıntı vardır, hukuksal sıkıntı vardır ve yönetim sıkıntısı vardır. Bütün bunlar şu sözü bana hatırlatmakta;

"Bir ülkede idare zayıfta, mal cimride, silah korkak'ta ise orada bir yönetimden bahsedemeyiz. "

Evet, bugün maalesef idare zayıfta, para babalar gibi satan bakanlarda ve yandaşlarında, silah da korkaklarda, idare işte ortada. Nasıl bir yönetimin olduğunu takdirlerinize bırakıyorum.

Bakınız bütün bunları istemeyenler Cumhuriyet Halk Partisi çatısı altında birleşmeli. Başka çaremiz kalmadı. Kıymetli yoldaşlarım, bu ülke idam edilen başbakan gördü, altı defa gidip yedinci defa gelen başbakan gördü, örtülü ödenekten dolandırıcı Parsadan'a para ödeyen başbakanlar gördü, Budapeşte de kasino çıkışı burnuna yumruk yiyen başbakanlar gördü. Fakat bu ülke Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını görmedi. Artık bunu görmeli. Bizlerin Cumhuriyet Halk Partisi'ne bir iktidar borcumuz var. Bu borcumuzu ilk genel seçimlerde oylarımızı Cumhuriyet Halk Partisi'ne vererek ödeyelim. Seçimler öncesi ve sonrası Amerika'ya giden başbakan değil sizin ayağınıza gelen Anadolu'yu gezen Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanını başbakan yapalım" ifadelerine yer verdi.

Son konuşmacı İl Başkanı Uğur Bayraktutan'dı

Kongrede son konuşmayı ise İl Başkanı Uğur Bayraktutan yaptı. Bayraktutan konuşmasında, Sıcak bir ortamda çok güzel bir kongre yaptıklarından bahsetti. Bayraktutan, Murgul'un yaklaşık 35 yıldır sosyal demokrasi ile Atatürk'ün partisi tarafından yönetildiğini söyleyerek beş dönem Belediye Başkanlığı yapmış Nurettin Durmuşoğlu'na teşekkür etti. Murgul'da ki birlik ve beraberliğe değinen Bayraktutan, " Seçim dönemlerinde Murgul hiçbir zaman isimlerden dolayı bir tartışma yaşamadı. Türkiye'nin her tarafından gelerek adaylarına sahip çıktılar. Cephede savaşırken iç çatışmalar yaşamadılar. Bu yüzden Murgul 35 yıldır CHP ‘de bende bu yüzden Murgulluları tebrik ediyorum ve kutluyorum. " dedi. Bayraktutan ayrıca, Türkiye'nin CHP iktidarına ihtiyacı olduğuna değinerek, önümüzdeki dönemde Murgul'da iktidarda olan CHP'nin ilçe kongresi düzenlenecektir, diye kaydetti.

CHP Artvin İl Başkanı Uğur Bayraktutan konuşmasının son bölümün de ise Mart ayında il kongresini ve daha sonra da kurultayı yapacaklarını belirtti. Bayraktutan, " Kurultayda Türkiye'yi yönetecek çağdaş ve Atatürkçü kadroları seçeceğiz. CHP'ne çelme takma amacında olanlar vardır. ABD'den icazet alanlar vardır. CHP'nin bir tek yol göstericisi vardır o da Mustafa Kemal Atatürk'tür. Hiçbir dönemde de Fethullah Gülen ve yandaşları CHP'de yer alamayacaktır ve önderlik yapamayacaklardır. CHP bunda sonrada yeni ve genç isimlerle büyümeye devam edecektir. İnadına CHP inadına Sosyal Demokrasi" diyerek sözlerini tamamladı.

CHP İl Başkanı Uğur Bayraktutan'ın konuşmasının ardından tek adayla girilen kongrede oy kullanma işlemine geçildi.

Oy kullanım işleminin sona ermesinin ardından 62 delegenin bulunduğu Murgul ilçe delegelerinden 50'sinin oy kullanımı ile gerçekleşen oy verme işlemi saat 17. 00'da sona ererken 50 delegeden 50 oy alan Levent Turan CHP'nin yeni Murgul İlçe Başkanı seçildi. Levent Turan'ın listesi şu isimlerden oluştu;

Yönetim Kurulu Asil Üyeler:

Hanife Yetiş, Atıf Bolkvazoğlu, Mehmet Durmuş, Haydar Yıldırım, Ayhan Güneş, Osman Çelikarslan, Mehmet Şiner, Hilmi Kadıoğlu, Ergin Toplu, Fatih Genç.

Yönetim Kurulu Yedek Üyeler:

Naci Balcı, Osman Ergün, Zeki Durmuş, Mehmet Yıldızlı, Ali Sert.

comments powered by Disqus

Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 26.01.2010 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Benzer Haberler
Benzer içerik bulunamadı.


En Çok Okunan Politika Haberleri
 » Arhavi’de Yaşanan Seçim Heyecanın G...
 » Erhan Yılmaz Sıkılmadık El Bırakmıy...
 » Hopa’da Chp Farka Koştu...
 » Hopa’da Utku Cihan Rüzgârı Esiyor...
 » Faruk Çelik Bir Gecede İki Önemli C...
 » Utku Cihan Sundura Mahallesinde Çal...
 » Faruk Çelik’ten Sert Açıklamalar...
 » Ati Utku Cihan’da Durmak Yok...
 » Kemalpaşa’da Sandıklardan Chp Adayı...
 » Bakan Faruk Çelik’ten Kapı-kapı Seç...