Şavşat Hes'lerde Şok Gelişme

06/12/2009 17:09

Artvin İli Şavşat İlçesi Meydancık Beldesinde Yapımı Planlanan Cüneyt1,2.3.4 Hes‘lerine Ait Çed Raporlarının İptali İçin Açılan Davada Bilirkişiler "Havzadaki Diğer Hesler De Gözönüne Alınarak Çed Raporu Yenilenmelidir" Şeklinde Rapor Verdi.


Haber: Hayati Akbaş







Artvin İli Şavşat İlçesi Meydancık Beldesinde bulunan ve Papart Vadisi olarak tanınan vadi üzerinde kurulması planlanan Cüneyt I-II-III-IV Regülatörleri ve Hidroelektrik Santralleri ile ilgili olarak Rize İdare Mahkemesi'nde açılan davada mahkeme daha önce yürütmeyi durdurma kararı vermiş ve 12 Haziran 2009 tarihinde de uzman bilirkişi heyeti ile birlikte yerinde keşif yapılmış idi. Uzman bilirkişilerce hazırlanan bilirkişi raporu mahkemeye sunulmuştur.

Papart Dereleri Platformu sözcüsü Hüseyin Bulunmaz, "Yapımı planlanan Hes'ler; Ülkemizin gizli kalmış ve ender el değmemiş güzelliklerinden olan, yeşilin her tonunun doğaya nakış gibi işlendiği, yaşlı yağış ormanların bulunduğu dünyadaki önemli 200 orman alanlarından biri olduğu, Önemli Kuş Alanı(ÖKA) Önemli Bitki Alanı'nın(ÖBK) bulunduğu, Fırtına vadisi benzeri Papart Vadisinde geri dönülmez doğa tahribatı yapacaktır. Nitekim söz konusu raporda bu hususlar teyit edilerek, bölgenin sit alanı olarak değerlendirilmesinin vurgulandığını açıkladı.

Bulunmaz "Yöremizdeki tüm tarım arazilerilerinin sulama su ihtiyacının karşılandığı bu derenin suyu, yöremiz tarımı açısından vazgeçilmez, yöre halkımız açısından yaşamsal öneme sahip su haklarını ihlal etmekte olup Çed Raporu'ndaki tespit ve taahhütlerin gayri ciddi ve yetersiz olması nedeniyle de tarım bitecek bizlere de göç yolları gözükecektir. Ayrıca suyun çıkış kaynağı olan orman alanlarının içinden (Projenin 375. 950 m2'lık alanın 234. 460 m2 sinin ormanlık alan ) başlayarak ardışık olarak (birinin kuyruk suyu çıkışından diğeri başlıyarak) yerleşim yerlerinin içinde 15 km boyunca devam eden proje zincirinin yöremizde geri dönülmez doğa tahribatı, çevre sorunları açacağı, yüz binlerce ağacın kesilmesi sonucu orman ekosisteminin bozulacağı ve doğaya yapacağı tahribatın boyutlarını düşünmek bile istemiyoruz.

Yöremizdeki tarım arazilerine, doğaya, ormana, flora ve fauna ya kısaca yaşam hakkımıza vereceği zararları ilgili ve yetkililere defalarca anlatmamıza rağmen bir sonuç alınamamış ise de mahkemece atanan, Rize Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesinden, Doç. Dr. Davut Turhan, Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümünden Doç. Dr. Selim Latif Sanin ve Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümünden Öğretim Görevlisi Dr. Adil Binal'dan oluşan uzman bilirkişi heyeti tarafından yerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan 36 sayfalık rapor endişe ve kaygılarımızda ne derece haklı olduğumuz kanıtlanmaktadır. Nitekim söz konusu raporda;

Hidroelektrik santralleri nedeni ile dereye bırakılacak ekolojik yaşam suyunun yetersiz olduğu,

Nihai Çed raporlarının proje başında hazırlandığı, inşaat aşaması ile verilen bilgilerin yüzeysel olduğu,

Açılacak şevlerin duraylık analizlerinin, mevcut heyelanların, sel tehdidinin, yeraltı jeolojik yapı incelemesinin jeofizik veya sondaj ile belirlenmesi gerektiğinin, yapı ve yol inşaat çalışmalarının yapılacağı zeminlerin özelliklerinin deneysel olarak belirlenmesinin,

Enerji nakil hatları güzergâhlarının, inşaatlarda kullanılacak malzemenin beton agregası ve dolgu malzemesi olarak kullanılıp kullanılamayacağının, Çed Raporu içinde verilmesi gerektiğini,

Cüneyt I_II_III_VI HES'lerin kurulmasının planlandığı bölgenin; doğal nitelikli ormanları, geniş çayırları, meraları ve akarsuyun kaynak bölgelerini kapsadığı, yörenin doğal dokusunun bozulmamış olduğu, bölgenin ekolojik değerinin yüksek olduğu, Yörenin sit alanı veya doğal park özellikleri taşıyor olabileceğini, bu konun araştırılması gerektiğini,

Proje alanının çok geniş olduğu, bu nedenle oluşacak çevresel etkilerin yaygın olacağını,

Bakanlığın Hes projelerindeki genel uygulamasının Proje Tanıtım Dosyası üzerinden Çevresel Etkilerin Değerlendirilmesi şeklinde olduğunu, Meydancık Havzasının çevresel değer taşıdığını, ekolojik duyarlılığın olduğu, klasik proje planlamasının ve çevresel etki değerlendirme yaklaşımın yöre için geri dönülemez zararlara neden olacağını,

Her HES için kendi kırma eleme tesisini kurmasının doğru olmadığını, çıkacak hafriyatın bu havzada depolanmaması gerektiğini,

Her HES'in kendi beton santralini kurmasının bir zorunluluk olmadığını, Hazır Beton ihtiyacının mansapta bulunan tesislerden elde edilebileceğini,

Bu Proje içinde çevre mühendislerinin, orman mühendislerinin, jeoloji mühendislerinin ve biyologların bulunduğu bir çevre yönetim biriminin oluşturulması ve inşaat faaliyetlerinin, ilk günden sürdürülebilir çevresel yönetiminin sağlanması gerektiğini, bu sürecin Çed süreçlerinin olumlu sonuçlandırılması için zorunlu kılınması gerektiğini,

Bu tür projelerde bütün paydaşları memnun edecek entegre havza yönetimi ve çevre birimi gibi yaklaşımların ekonomik bir yük olarak değerlendirilmemesi gerektiğini,

Çevre ve Orman Bakanlığınca su ihtiyaçları için benimsenen Tennant Yönteminin; sucul yaşamın içinde bulunduğu yeri, kötüden iyiye doğru gruplandırdığı ve su miktarı hakkında daha sonra değerlendirme yaptığını, bu metot uygulanmadan önce uygulama bölgesinin sınıflandırılmasının gerektiğini, Cüneyt HES'leri için belirlenen yıllık ortalama debi oranın (%10) yetersiz olduğunu, Tennant Metodunun yüksek ekolojik değer içeren akarsular için yıllık ortalama debinin %40 oranını öngördüğünü, Meydancık beldesinde bu oranın kullanılması gerektiğini,

Cüneyt Hesleri için bütün bir vadiyi enerji üretimi için kullanmayı planlamanın yanlış olduğunu, bu ekosistemin yöre halkı ve diğer faydalı kullanımlarla paylaşılması gerektiğini,

Belde de Yaban Hayatın varlığı nedeni ile yaban hayatı sayılarına ulaşılması gerektiğini, yaban hayatın HES faaliyetlerine bağlı olarak yöreden uzaklaşıp daha doğal ortamlara çekileceği yaklaşımın yetersiz bir değerlendirme olduğunu, Cüneyt II ve Cüneyt III Hes'lerin bütün dere yatağını yerleşim yerlerini de bypass edecek biçimde planlandığını, yaban hayatın su ihtiyacının bu süreçten etkilenip etkilenmeyeceğinin araştırılması gerektiğini,

Hes Projeleri içeren Doğu Karadeniz Su Havzaları incelendiğinde; bu havzalara sadece enerji üretim alanları olarak bakıldığı, Membadan başlayıp dere artık elektrik üretemeyecek kotlara kadar peşi sıra HESlerin planlandığını, bu işlemler boyunca bazen dere yatağının değiştirildiği, bazen suyun açılan kaya içindeki kanallarla taşındığı, bütün bu uygulamaların havzadaki yaşam biçimini ve kalitesini etkilediğini,

Yapılan işlemin normal olduğu "her tür uygulama çevreyi değiştirir/zarar verir" yaklaşımı ile açıklandığını, bu yaklaşımın doğru olmadığı, her ortamın tolere edebileceği bir çevresel zorlama olduğunu, Havzanın kaldırma kapasitesi aşıldığında, özgün niteliklerinin geri dönüşü olmayacak şekilde kaybolduğunu,

Havza kalitesinin korunmasının tek yolunun bütün HES'leri ve enerji nakil hatlarını bir bütün olarak ele almak olduğunu, bu sürecin HES'lerin planlama aşamasından başlayıp, inşaat sürecinin nasıl işletileceği ile devam etmesi ve gözlemi içeren işletme süreci ile tamamlanması gerektiğini, üç aşamalı bu planlamanın Proje Tanıtım Dosyası ve ÇED Raporunda detaylı olarak belgelenmesi gerektiğini,

Bildirerek, bu değerlendirmelerin bu proje için verilen "ÇED Olumludur" kararında göz önüne alınmayan hususlar olduğunu, Çed raporunun vadide yaşanacak süreci çevresel değerler yönünden tam olarak değerlendirmediği görüşünde olduklarını bildirmişler ve Çed Sürecinin havzadaki diğer HES çalışmalarını da dikkate alarak yenilenmesi gerekir sonucuna varmışlardır.

Bugüne kadar HES'ler aleyhine açılan davalarda ilk defa bilirkişi heyeti "Havza Planlaması" nın gereği ve önemine işaret ederek, hesler ile ilgili ÇED dosyalarının bağımsız olarak teke tek incelenmesinin çevresel etkilerin değerlendirilmesi açısından yetersiz olduğu yönünde görüş belirtmişlerdir.

Yargılama Rize İdare mahkemesinde devam etmekte olup, söz konusu Hidroelektrik Santrallerine dair Çed Süreçlerinin nasıl eksik tamamlandığı ve dava açmaktaki haklılığımız artık bizim yorumlamamıza gerek olmayacak şekilde gözler önüne konmuştur inancındayız.

Tek güvencemiz, bağımsız ve tarafsız, akla ve bilime dayalı karar veren mahkemelerimizdir.

Akla, bilime, vicdana sığmayan ve tüm Karadeniz'i Hes'lerle dolduran bu sürecin yanlışlığı daha önce alınan mahkeme kararları ile de ortaya konmuş olup, bu dayatmadan ilgili idarelerin artık vazgeçmesi gerektiği tartışma götürmeyecek kadar açığa çıkmıştır

Verilen bu onurlu mücadelede sürecinde her türlü katkı ve desteğini esirgemeyen Derelerin Kardeşliği Platformu'na, Ankara Artvin Derneği'ne, Doğa Derneği'ne, TMMOB'na, ismini sayamadığımız Sivil Toplum Örgütlerine, dernek ve oda temsilcilerine, basında bizlerin sesini duyuran siz değerli basın mensuplarına, bizlere maddi ve manevi desteklerini esirgemeyip bizlere güç veren tüm hemşerilerimize ve yanımızda yer alan herkese teşekkür eder kamuoyuna saygıyla duyururuz" açıklaması yaptı.

comments powered by Disqus

Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 06.12.2009 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Benzer Haberler
Benzer içerik bulunamadı.


En Çok Okunan Yaşam Haberleri
 » Türklim Olağan Genel Kurulu Yapıldı...
 » Necmettin Orman Vefat Etti!...
 » Hopa’da Gözyaşı Ve Acı Vardı...
 » Chp’den Sonra Akparti’den Miting Ha...
 » Rauf Başar Ödül Töreni Düzenlendi...
 » Artvin’de Kayak Şenliği Sona Erdi...
 » Doğu Karadeniz İçin Yeni Bir Fırsat...
 » Hopa’nın Kadınları, Muhteşemsiniz!...
 » Hopa Tso Açü Meslek Yüksekokulu’nu...
 » Hopa’da Sivil Savunma Programı Gerç...