Oruçlu Köyü Belgesel Konusu Oldu

05/07/2009 21:00

Uluslararası Gençlik Film Yapım Atölyesi Tarafından Eğitimleri Süren Öğrenciler İkinci Aşamada Gerçekleştirdikleri Belgesel Çekimleri İçin Bir Grup Öğrenci Tarafından Sular Altında Kalacak Olan Oruçlu Köyünün Mağduriyetini Konu Olarak İşliyor.


Haber: Hayati Akbaş







Türkiye ile ABD ortaklığında yürütülen `Uluslararası Gençlik Film Yapım Atölyesi Projesi dâhilinde Artvin'den seçilen öğrencilerin eğitimleri ardından kendilerine konu seçerek bu konu hakkında belgesel çekimleri gerçekleştirecek. Bu kapsamda barajlar nedeniyle göç ettirilen oruçlu köyü halkını konu olarak işlemeyi düşünen Artvin Çoruh Üniversitesi öğrencilerinden Cihat Bilen, Ünsal Aksakal ve Ali Keser, düşünce anlamında bu işin ne kadar eğlenceli olduğunu düşündüyseler de iş belgesel çekimine başlayınca mağdur olan köylünün hikâyelerini dinleyince üzüntülerini gizleyemediler.

Artvin Akınlar Kırtasiye'nin katkılarıyla Oruçlu köyünde ki belgesellerini sürdüren öğrenciler belgesel için köylüyle ilk tanışmalarından bu güne kendilerine o kadar alıştıklarını ifade ederek şunları dile getirdiler:

Kendimize konuyu seçerek gerçekten belgesellere konu olacak fikirleri değerlendirdik. Bunlardan en iyisi ise oruçlu köyü idi ama belgesel çalışmaları başlayınca konunun aslında ne kadar dram içerdiğini sonradan fark ettik. Yaptığımız çalışmalarda sürekli köye giderek halkla röportajlar yapıl fotoğraf ve kamera çekimleri yapıyoruz ve görüyoruz ki her kesin ortak fikri aynı olduğunu gördük.

Köylüyle yaptığımız bazı röportajlarda köylü şunları dile getirdi

Çekim ekibi yaptığı açıklamalarda; "Bizler her şeyimizden vazgeçiyoruz devlet için her şeye hazırız bu manevi bedeli ödemeye de hazırız yeter ki devletimiz adaletli olsun. Çoğunluğumuz 70-80 yaşlarında insanlarız hatta eşleri olmayan kadınlar çoğunlukta. Biz bu saatten sonra nerede ne yaparız nereye gideriz. Burada doğduk burada ölmek istiyoruz bizi Çoruh'a atsınlar daha iyi. Bizden önceki kamulaştırmalarda ne yapıldıysa bize de aynısı yapılsın biz çok şey istemiyoruz.

Bulgaristan'dan göçenlere yer verdiler bizim yerimiz nerede

Bulgaristan'dan Türkiye ye göç edenlere ev verdiler biz bundan vazgeçtik biz yerleşeceğimiz yere alt yapı yapsınlar başka bir şey istemeyiz. Yoldan etkilenmeyen köylerden Şurmak 5 yıl önce istimlâk edildi, 2008'de Soğanlı köyü kamulaştırıldı. Neden aceleleri ne idi. Onlar su dolana kadar evlerinde oturacaklar yerleşeceği yere hazırlık yapacaklar bize hemen boşaltın diyorlar. Ankara da mühendisler masaya oturup buraya bu barajı yapsak bu kadar elektrik üretiriz çizimini yapıp işi bitiriyorlar. Hiç düşünmüyorlar mı burada yıllardır bu insanlar bir kültür oluşturmuş yaşayışları doğayla, iklimle bütünleşmiş koparmak kolay mı hele hele planlamasını yapmadan etmeden, paranı verdim ne yaparsan yap diyerek. Bu bir zorunlu göç bu bir toptan katlediş bizi her şeyimizden kopararak sürgüne yolluyorlar. "diye konuştular.

12 yılda çok göç verdik göçe dur diyen yok

Çekim ekibi açıklamalarına devam ederken; "Köylüler röportajımızda şunları söylemeye devam ettiler: Barajlar meselesi 20 yıl önce çıktı 12 yıldır baraj çalışması başladı. Bu zaman zarfında biz çok göç verdik. Her gün ağlayarak uyanıyoruz ağlayarak uyumaya çalışıyoruz ne yaparız diye düşünüp ölüp ölüp diriliyoruz çare arıyoruz bulamıyoruz. Muhtarımıza veryansın ediyoruz ona da verilen sözleri duyuyoruz ama yerine gelmiyor bir türlü. Bir çare bekliyoruz ama o çareyi bulamıyoruz. Bizler devletimize bağlı insanlarız bizlerin kolu kanadı kısadır. Ona karşı gelemeyiz bedduamızı almasınlar istiyoruz. Atamız, Köylü milletin efendisidir derken acaba öylesine mi söylemiş. Bizler devletimizin yavrularıyız. Zeytinlerimiz bile durumu fark etti onlar bile artık mahsul vermiyor. Yol çalışmaları ağaçlarımızı kötü halde etkiledi. Alabildiğine Çiçek açıyor ama nedendir tutmuyor artık. 3-4 yol önceki zeytinleri yiyoruz. Bilirkişi ağaca para vermiyor boş arazimize zeytinden daha fazla veriyorlar. Hâkimin takdiri. Ne diyelim. Buraların arazileri Konya ovası Adana ve Harran ovası değil oralarda 1 kişinin bizim köy kadar arazisi var. 100 haneli köyün yüz ölçümü toplasan 400 dönüm oda kırık arazide duvarla yaptığımız setlerden oluşmakta bizlere aynı muameleyi yapmasınlar. Köyümüz ilimizde ilkleri gerçekleştirmiştir. Artvin de ilk kooperatif, ilk zeytinyağı fabrikası, ilk elektrik santrali, ilk kanalizasyon, ilk içme suyu şebekesi, yolumuz asfalt… Tabi bunların çoğunu hep kendi çabalarımızla yaptık devletimize yük olmadık. Bize bu zorunlu göçte evlerimize ilk uzlaşmada hiç çekinmeden 13-20 lira arasında teklifte bulundular. Bizde bu yerlerimizi bedel tespiti için mahkemeye gittik. Bir de baktık arazilerimize 2008 de başka köylere verilen rakamların daha altında değerler çıkarttılar. Birde üstüne Dsi yetkilileri parsel parsel verdiklerinden dolayı 1200 parseli 800 dosya halinde mahkemeye vermişler. Dosya masrafı olarak 570 lira bilirkişi ve mahkeme masraflarını eklemişler hesabını siz yapın. Hatta öyle parseller var ki 20 m2ye -30 m2 parsele bir dosya yapılmış yani devlete borçlu kişiler çıktı anlayacağın. Bunu kim yaptı nasıl yaptı bilmiyoruz. Tabi hâkim böyle dosyalara talep halinde reddi hakkını kullanmış. Güler misin, ağlar mısın?

İnsanlar zannetmesinler istimlâkten iyi para alacaklar burada yüzde sekseni verasetler çok olduğundan dağılacak. Hâkim bey iyi bilir, onlarca verasetlere bölünmekte. Zaten arazi kısıtlı 2 dönüm yeri böl 5 -6 kardeşe. Bakalım köyün virajını dönebilecekler mi. Ha belki dışarıya göç edenler belki havadan paradır derler ama onlarında emekli olduklarında dönecekleri yerleri yok bunun farkında değiller. Ola oğul kaç aydan beri gelip gidiyorsunuz hani ortada bir şey yok büyük kanallara verseniz de yayınlansa ya belki bir faydası olur. Öte yanda ise köyümüzde bulunan ve yılda tam ortalama 300 ton zeytin işlenirken bundan gölgemiz organik olmasıyla beraber 40 ton zeytinyağı elde ediyor. "diye konuştular.

Bu kültür yok olmasın

Çekim ekibi köylüyle yaptıkları röportajları anlatmaya devam ederken; "Köylüler; " Bizlerin öyle bir köyü var ki değil Artvin Türkiye'de yoktur. Kirazından, incirinden, mandalinasından, cevizinden, zeytininden, üzümünden, dutundan, muz hariç her meyve olur bizde. Bahçelerimiz bakımlıdır verimlidir ama arazimiz kıttır. Biz buraları nasıl terk ederiz neyle geçimimizi sağlarız bilmiyoruz. Davalar bitti kamulaştırma yapıldı ama biz halen paralarımızı alamadık. Üstüne bide yolu yapan firma geldi biz yol yapımına başlayacağız kendinizi ona göre hazırlayın dediler. Karşı çıkınca , Bizim bu kadar işçimiz var makinemiz boş yatmasın biz bu işçilere iş vermek zorundayız dediler, sizin paranız nasıl olsa ödenir dediler baktık onlar galiba bizden daha acınacak durumdalar eh bari biz sizi acıdık dedik ve zeytinleri yıkmaya başladılar . Bizim cebimizde beş kuruş olmadan biz nereye gideceğiz?. Bizler 2004 yılında mezramızı yeni köy yerleşimi yeri olarak bakanlar kuruluna müracaat yaptık. Müracaatımız sonucunda olumlu rapor çıkmasına rağmen ancak bizlere verilen sözler dışında hiç bir şey yapılmadı. Aradan 5 yıl geçti hala bekliyoruz. Köyümüze dozerler girdi ( herhalde yanlış yere girdi diye düşünmekteyiz). Oğul biz sizin gibi yavrularımızı bu köyden aldığımız gelirle okuttuk. Bu verimli yerler olmasaydı nasıl okuturduk. Şimdi doktorumuzdan tut çok okumuş çocuğumuz var dışarıda. Aha önümüzde bir şey kalmadı köyü boşaltın diyecekler nereye nasıl gideceğiz. "diye konuştu köylüler bize. Köylü dertli ve dertlerinde ise haklılar. "diye konuştular.

İdris Dede son röportajını verdi

Köylüler bu açıklamalarının son bölümünde ise çekim ekibini de en çok etkileyen olay oldu ve 100 yaşındaki İdris Dede ile gerçekleştirdikleri son röportajı anlattılar. İşte çekim ekibinin İdris Dede ile ilgili yaşadıkları olay: " Bizi en çok etkileyen olay İdris Dede röportajı oldu. Belki de bize ilk ve son röportajını verdi İdris Dedi. Bizimle röportaj yapmış olan 100 yaşında ki İdris dedenin sözleri. İdris dede ile yapılan röportajda şunları belirtti: Belki ben bu köye şu anki bulunan kişiler tarafından en çok yaşayanlardanım. Yüz yaşına geldim ve hayatımı hep bu köyde yaşadım ben bu saatten sonra hiçbir yere gitmem, Çoruh sularının altında kalayım daha iyi dedi. ve duyduk ki röportajdan kısa bir zaman sonra vefat etmiş. Bizde belgeselime konu işleme anlamında Artvin merkezde cenazesi kılınan ve köyünde defnedilen İdris dedenin cenazesini ve mevlidini belgeselimizde işledik. "diyen çekim ekibi sözlerini tamamlayarak Orcuk kültürünün yok olmaması için mutlak surette yetkililerin duyarlı davranması gerektiğini vurguladılar.

comments powered by Disqus

Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 05.07.2009 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Benzer Haberler
Benzer içerik bulunamadı.