Bir Kazım Koyuncu Belgeselide Ümit Kıvanç'tan

28/01/2008 14:39

Yönetmen Ümit Kıvanç, Türkiye'nin İlk Lazrock Müzik Grubu Zuğaşi Berepe'nin Kurucusu Kazım Koyuncu İçin Titizlikle Hazırladığı 'şarkılarla Geçtim Aranızdan' Adlı Belgesel Filmini Tamamladı.


Haber: Hayati Akbaş







Yönetmen Ümit Kıvanç, Türkiye'nin ilk Lazrock müzik grubu Zuğaşi Berepe'nin kurucusu Kazım Koyuncu için titizlikle hazırladığı 'Şarkılarla Geçtim Aranızdan' adlı belgesel filmi tamamladı. 25 Haziran 2005'te kansere yenik düşen Kazım Koyuncu için sanatçının ailesi ve arkadaşlarının da desteğiyle tamamlanan 'Şarkılarla Geçtim Aranızdan', Kalan Müzik etiketiyle yakında piyasada olacak. Üç DVD'den oluşan ve üç buçuk saatlik filmin geliri Umut Çocukları Derneği'ne bırakılacak.

Önümüzdeki günlerde gün ışığına çıkacak olan belgesel, Kazım Koyuncu'nun doğduğu köy olan Yeşilyurt'ta başlayıp "Burası da bize memleket oldu" dediği Taksim ve İstiklal'de süren hayatını gözler önüne sererken sesini yeniden dinleyicileri ve sevenleriyle buluşturuyor. Halen kısa film ve belgesel çalışmaları yapan Kıvanç'ın yayınlanmış 8 kitabı, çevirileri ve yüzlerce kapak tasarımı bulunuyor. Belgeselin gelişim sürecini gelin Ümit Kıvanç'tan birlikte dinleyelim:

İHTİMAL VERMEDİM

"Filmde de size bunu sadece Kazım anlatacak. Bir belgesel olarak değişik iddialar taşıdığını söylemekten kaçınmayacağım bu filmde, Kazım'ın ardından yapılmış konuşmalar, üstüne söylenmiş sözler falan yok. Sadece kendi konuşuyor, çeşitli dönemlerdeki grup arkadaşlarıyla birlikte çalıyor, söylüyor.

Kazım hastalanmadan kısa süre önce, Viya'nın kapağındaki fotoğrafına bakarken, "Artık gidip bulayım, tanışayım, " diye düşündüm. Zuğaşi Berepe'den beri uzaktan izliyordum onu. Müziğinde ve müziğinin gelişiminde nelerin beni çektiğini ayrıca anlattım, kendisiyle yapılan görüşmelerde söylediklerinden, onunla şu ya bu şekilde karşılaşmış insanların anlattıklarından, Kazım'ın kendime çok yakın bulacağım biri olduğuna ve beraber bir şeyler yapabileceğimize dair garip bir önsezim, hatta inancım vardı. Hastalandığını duyduğumda, onu kaybedeceğimize en ufak bir ihtimal vermedim. "Adamın tedavisi bitsin, telaşı geçsin, öyle gider tanışır, konuşurum" dedim.

GÖRÜNTÜLERİ DEFALARCA İZLEDİM

Ölüm haberini aldığım gece, o an için elimdeki tek CD'si olan Viya'yı sabaha kadar döndüre döndüre dinler ve ağlarken, durmadan kendime şunları dediğimi hatırlıyorum: 'Tanışmıyordun bile; nasıl olup da bir arkadaşını kaybetmişsin duygusuyla yanıp yakılıyorsun böyle?' Nitekim bunu izleyen günlerde çok eski bir arkadaşım, 'Ya, sana ne oluyor ki Allah aşkına?' dedi.

Filmi yapabilmek için Kazım'ın en yakınındaki insanlarla zaman geçirmeye ve topladığım ses ve görüntü kayıtlarını defalarca izlemeye, dinlemeye başladığım süreçte, onun elbette benim bir arkadaşım olduğuna kuvvetlice inandım. Filmi yapmak için uğraştığım iki yıl boyunca samimiyetimiz ilerledi. Filmi bitirirken, onun ölümüyle sarsılmaya devam ettim. Onun en yakın arkadaşlarından biri filmi izledikten sonra, 'Sanki sen onu çok iyi tanı-yormuşsun gibi, ' dediğinde, sevineyim mi gurur mu duyayım, ne yapayım bilemedim. Bunun böyle olduğunu artık biliyorum; ama şaşırmaktan da vazgeçemiyorum.

FİLMDE SADECE KAZIM KONUŞACAK

Kazım'ın toprağa verilişinden birkaç ay sonra, Kazım'ın yakınlarıyla tanışmaya, ardından malzeme toplamaya, Hopa'da, Pançol'da ve Doğu Karadeniz'de farklı yerlerde çekimler yapmaya başladım. Birçok insanın VHS, Hi8, V8, DVD, VCD, Beta-cam, mini DV ve aklınıza gelebilecek her formatta ses ve görüntü kayıtlarıyla çok geniş bir arşiv oluşturdu. Materyalleri aktarıp sınıflandırarak hazır hale getiriyordum. 2006 yaz sonunda, nihayet, filmi yapmaya başladım. Çözülmesi gereken pek çok teknik sorun, verilmesi gereken çok fazla karar vardı. Üstelik 2, 5 saatlik bir film yapmaya niyetliydim ve baştan verilecek her yanlış kararın anlatıma dair, teknik, estetik faturaları pek ağır olabilirdi.

Bu filmde sadece Kazım konuşacaktı. Elime geçen ilk kayıtlardan sonra, bunun hem olabileceğini hem de ortada Kazım'ın bu anlattıkları varken, başkalarının onun hakkında, onun üstüne vs. konuşmasının elbette ikincil kalacağını görebilmiştim. Adeta benimle birlikte bu işi yapmaya girişen Kazım'ın yakınlarının da bu fikri coşkuyla onaylaması elbette cesaretimi artırdı.

2. 5 SAATLİK BÖLÜM ÇALINDI

2006'nın 12 Aralık günü 19. 30 sularıydı. Evimin karşısındaki lokantada yemek yedim ve bizim apartmanın bitmek bilmeyen basamaklarını tırmanmaya başladım. Benim kata geldiğimde, merdivende havlularımdan birini gördüm. Kilit kırık, kapı açıktı.

G–5, ekranlar, laptop ve başka birkaç şey çalınmıştı. Filmden geriye sadece ham kasetler kalmıştı. 'Kazım filmi'nin yapılmış iki saat yedi dakikalık kısmı artık yoktu. Çocukluğu, Hopa'daki ortaokul ve lise yılları, İstanbul'a geliş, Dinmeyen, Zuğaşi Berepe yılları, kendi grubuyla çıkana kadarki ara dönem, askerlik, Kızılırmak'a bas çaldığı zaman. . . Hepsi tamamlanmışken, bir anda havaya karışmıştı.

Ve aradan aylar geçti. Günün birinde, nasıl bir inatla, nasıl bir kuvvetle, hâlâ bilemiyorum, filmi yeniden yapmaya oturdum. En yakın arkadaşlarım dâhil kimseye bir şey söylemedim. Aylar boyunca. Nihayet bir gün birkaç arkadaşımı toplayıp dedim ki; 'Çalınan kısmı yeniden yaptım. '

Şimdi, film karşınızda. Daha önemlisi, artık yapıldı, dünyadan ve hayattan yok edilemez. Kuşaklar sonra birileri Kazım'ın varlığından, nasıl bir insan olduğundan, başka türlü yaşamanın, 'sisteme' ve hayata itirazın mümkün olduğundan haberdar edilebilecek. Çünkü çalınan kısmı yeniden yaparsam her şeyin hallolacağını sanmıştım. Hâlbuki daha geride yapılması gereken çok şey vardı. Şimdi hangi kuvvetle devam edebilecektim? Bunun da cevabı yok. Devam ettim. Fakat bir gün yine çok meşum bir durumla karşı karşıya kaldım: Kazım'ın hastalığı aşamasına gelmiştim. Durmadan geri dönüp ilk bölümlerde düzeltmeler yapmakla uğraşmakta olduğumu ve bunu niye yaptığımı fark edene kadar bir zaman daha geçti. Kaçınılmaz sonu idrak ve kabul etmek de kaçınılmazdı haliyle. Ben de, insanlara söylemek ve 'bırakmak' istediğimi bırakabilmiş olacağım" dedi.

comments powered by Disqus

Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 28.01.2008 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Benzer Haberler
 » Gazeteci-yazar Ve Arşivci Fatih Sul...
 » Vova, Hemşin Ve Lazlar Üzerine Sohb...
 » Durmadan Yorulmadan Çalışacağız...
 » Nurcanım Zirveye Emin Adımlarla Yür...
 » Muharrem İnce Borçka’da...
 » Hopa'da Yürekler Kazım İçin Çarptı...
 » Artvin Valisi Aydoğdu İle Giderayak...
 » Bir Başkadır Macahel'de Hayat...
 » Unutmadık, Unutmayacağız...
 » Artvin’in Yüz Akı Faruk Çelik İle M...
 » Artvinli Araştırmacı Yazar Ülkü Öna...
 » Artvin’de Partiler Meydanlara İndi...
 » Cerattepe’de Maden Çıkacak, Murgul’...
 » Artvin Belediye Başkanı Özgün Peson...
 » Karadeniz İsyandadır Platformu Üyel...
 » Chp Aday Adayından Hes Lerle İlgili...
 » Deriner Barajı Şubat 2012’te Elektr...
 » Erkan Ocaklı, Yoğun Bakımda...
 » Artvin Chp’de Tarihi Toplantı...
 » Bayraktutan'dan Başbakanı Aldatan B...