Helal Kazanç Ve Helal Rızık

22/06/2016 11:30

Artvin Müftüsü Uçkun “Helal Kazanç Ve Helal Rızık Aramaya” Değindi.


Haber: Hayati Akbaş







Artvin İl Müftülüğü Ramazan ayı ile ilgili bilinmesi gerekenleri büyük bir titizlikle açıklamaya devam ediyor.

İslamiyet’te üç ayların sonuncusu, on bir ayın sultanı ve ayların en faziletlisi olan Ramazan ayında vatandaşları doğru bilgilendirmeyi amaçlayan Artvin İl Müftüsü Kemal Uçkun Helal Kazanç ile ilgili bilinmesi gerekenleri açıkladı.

Artvin İl Müftüsü Kemal Uçkun “Günlük yaşantımızda en çok üzerinde durulması gereken konulardan biri de helâl kazanç temin etmek, helâl rızık aramak ve haram olan şeylerden uzak durmaktır” dedi.

Bu konu üzerinde fazla durulmadığı için haram-helâl bilinmez hale geldiğini ifade eden Uçkun açıklamasında; “Hatta birçok yerde haramlar helâllerin yerine geçmiştir. İşte bu nedenle bu konu üzerinde durma zarureti her zaman vardır.

Allâhu Teâlâ, bize armağan ettiği bu dünyanın üzerinde ve derinliklerinde her kese yetecek kadar nimetler ihsan etmiştir. Her ferdin ve canlının, nimetlerle donatılmış bu sofradan nasibini almaya ve aramaya hakkı vardır. Bu nasibi arayan ve kovalayan her kes Allah’ın takdir ettiği oranda rızkına nail olur ki bu rızkı Allah her canlıya vermeyi üstüne almıştır.

Yüce Mevlâmız, biz kullarını imtihan etmek için bazı şeyleri haram, bazılarını da helâl kılmıştır. Fakat helâl dairesini o kadar geniş tutmuştur ki, harama girmeye ne ihtiyaç, ne de mecburiyet vardır. Ayrıca haram daireyi mayınlı bölge gibi tehlikelerle doldurmuş, helâl daireyi ise meyvelerle dolu güllük gülistanlık bir bahçeye döndürmüştür. Birçok emir ve yasağı da sırf bizim iyiliğimiz, dünya ve âhiret mutluluğumuz için koymuştur.

Yüce Dinimiz İslâm, insanoğluna dünya ve âhiret saâdetini kazandıracak prensiplerle dolu bir hayat nizamıdır. İslâm’da çalışmak ve helâl kazanç, tıpkı ilim gibi farz telakki edilmiş, kişinin kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürebilmesi, çoluk çocuğunun nafakasını temin etmek maksadıyla meşrû yoldan çalışıp kazanması, ibadet ölçüsünde kutsal ve değerli bir davranış olarak kabul edilmiştir.

Öyleyse helâl kazanç sağlamak önemli bir başarıdır. Bu başarıya kavuşmak için kazancımızı hırsa kapılmadan, haksız kazanca tevessül etmeden insaf ölçüleriyle elde etmeye çalışmamız gerekir.

İslâm, kazanç elde etme konusunda önemli bir ilke olan meşrûiyet prensibini esas alarak; müşteriyi aldatmak, malın ayıbını ve kusurunu gizlemek, eksik tartıp ölçmek, malı fahiş fiyatla satmak, çalışanı mağdur etmek, çalışanın emeğinin karşılığını vermemek veya zamanında vermemek; çalışanın emeğini sarf etmeden ücret alması, işini zamanında yapmaması, aldığı ücretin yetersizliğini bahane ederek verimli çalışmaması, işçi ve memurun görevlerini ihmal ve terk etmesi, usta ve sanatkârların işini zamanında ve doğru yapmaması, kamu hakkını yemek, devlet ve vakıf malını zimmetine geçirmek; devlete ait borcunu ödemeyerek bu borcu vatandaşa ödetmek, vatandaşı haraç ve rüşvet vermeye zorlamak için işini zorlaştırmak ve sonucunda haraç ve rüşvet almak, esrar ve eroin satmak, fuhuş tacirliği yapmak, karaborsacılık yapmak; fırsatları ganimet bilip fiyatları artırmak, umut tacirliği yapmak ve bu yolla insanlara kısa yoldan zengin olma hayalleri aşılayarak çeşit çeşit kumar mekanizmaları kurmak suretiyle onları sömürmek, ödünç borç verme ve mağdura yardım etme hasletlerinin kaybolmasını fırsat bilerek darda kalan insanlara faizle borç para vermek ve tefecilik yapmak, hırsızlık, gasp, kapkaççılık, dolandırıcılık, hileli iflas, sahte boşanma suretiyle ve sahte evrakla maaş almak, yetim malı yemek vb. gayri meşrû kazancı yasaklamıştır. Yüce Allah: “Ey îman edenler! Mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Velev ki karşılıklı rızâyla yapılan bir ticaret olsun” (Nisâ, 29) buyurmak suretiyle, haksız kazancın haram olduğunu bildirmiştir.

İslâm’da asli ve tabii kazanç yolu emektir. Müslüman, çalışmadan başkalarının sırtından veya gayri meşru yollardan kazanç elde etmekten şiddetle sakınmalı; kazancının nereden nasıl geldiğine dikkat etmelidir. Zira haram fiillerden biri işlenince, diğerine kapı açılır ve haramlar normal karşılanmaya başlar. Böylece toplum huzurunun temellerini teşkil eden başkalarının hakkını gözetme, hizmet etme, yardımda bulunma gibi asil duygular yok olur gider.

Sevgili Peygamberimiz (s. a. v. ) de alın teriyle kazanmaya dikkat çekmiştir: “Hiçbir kimse, asla kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir. Allâh’ın Peygamberi Dâvûd (a. s) da kendi el emeğinden yerdi. ” (Buhârî, Büyû‘, 15)

Hile ile, haram yolla elde edilen kazançlardan hiç kimseye fayda gelmez, tam tersine çok zararlar gelir. Haram kazancın ne hayrı olur ne de bereketi. Kişiye, ailesine, çoluk çocuğuna huzur getirmez. Atalarımız “Ağlayanın malı, gülene hayır getirmez” demişlerdir. Öte yandan duâ ve ibadetlerin kabul edilmesi için boğazdan geçen lokmanın helâl olması şarttır. Nitekim sahâbe-i kiramdan Enes bin Mâlik (r. a. ), "Yâ Resûlallah! Duâlarımın kabul olmasını istiyorum, bana bunun yolunu gösterir misiniz?" diye sorduğunda; Resûl-i Ekrem (sav) şöyle ferman eder: "Yâ Enes! Helâl kazan, duân makbul olur. Zira kişi ağzına haram bir lokma götürse, 40 gün duası kabul olunmaz. " (Beyhaki, Şuabü'l-Îman, 5/293. )

İnsanların Allâh'ın emirlerine uyarak meşru işlerde çalışmaları ve helâl yollardan kazanmaları hem ibadetlerin kabulü, hem de sosyal hayatın güven ve huzuru için son derece önemlidir. Onun için dünyalıklarımızı helâlinden kazanmaya ve kazancımızı helâl yerlere sarf etmeye çalışalım. İbadetlerimizin kabul, duâlarımızın makbul olmasını istiyorsak, yediğimiz lokmanın helâl olmasına dikkat edelim. Çocuklarımızın hayırlı olması için onları helâl rızıkla besleyelim. Kâfi miktardaki az ve helâl malın, haramdan gelen çok maldan daha hayırlı olduğunu unutmayalım. Haram-helâl demeden kazanma hırsına kapılmayalım. Kanâat ve şükür duygularımızı asla ihmal etmeyelim.

İslâm dininde bir taraftan çalışmak ve kazanmak teşvik edilirken, diğer taraftan çalışmada, kazanmada, kazanılanı harcama ve değerlendirmede ölçü ve kurallar konulmuştur. Yarın kıyamet gününde malını nereden ve nasıl kazandığının, nereye, niçin ve hangi amaçlarla harcadığının hesabının sorulacağı haber verilmiştir. Onun için esas olan, her ne yol ve suretle olursa olsun para ve mal kazanmak değil, helâl ve meşrû yollardan kazanmak, helâl ve meşrû yollarda harcamak ve değerlendirmektir. Bu yüzden malı kazanmakla mükellef olduğumuz kadar, kazanılan malı korumak, değerlendirmek, israfa kaçmadan harcamak, helâl dairesinden çıkmadan sarf etmek, Allah rızâsı için hayır hasenat ve yardımda bulunmaktan da sorumluyuz. Helâl olan malın hesabı, haram olanın ise azâbı olduğunu hiç bir zaman unutmayacağız.

İnsanoğlu meşru yoldan çalışmaya ve kazanmaya devam ettiğinde malının ve kazancının arttığına, bereketlendiğine şahit olur. Malını temizlemek için zekât ve sadaka verip, hayır hasenat yaptıkça malının çoğaldığını ve bereketlendiğini görür. Çünkü zekât, sadaka, hayır ve hasenat bir taraftan malı bereketlendirirken diğer taraftan da zengin ve fakir arasındaki saygı ve sevgi bağlarını kuvvetlendirir, kin ve nefret duygularını yok eder, huzur ve barışa katkı sağlar. Bunun bilincinde olalım.

Dinimiz rızkımızı temin için çalışmayı ibadet sayar. Kazançta esas olan çokluk değil helâlliktir. Niceleri vardır ki haramdan kazandıkları hesapsız servet bir anda yok olup gider. Ne kendisine ne de başkasına fayda sağlar. Niceleri de vardır ki çok küçük ama helâl bir kazançla mutlu bir şekilde yaşar çevresine hesapsız yardımları dokunur.

Günümüz dünyasında tüketim toplumu, insanların maddi varlığını zarara soktuğu gibi, manevi hayatlarını da etkilemiştir. İhtiyacımızın dışındaki harcamalar lüks tüketim ihtiyaç gibi algılandığından, bunları temin etmeye çalışan insanlar, istediklerini elde edebilmek için zaman zaman helâl kazancın dışında, haram kazançlara kaymaktadırlar. Tüketim toplumunun hastalıklarından korunabilmek için, iktisatlı olma prensibine her zamankinden daha çok dikkat edilmesi gerekmektedir. Çünkü bu zamandaki teknolojik gelişmeler, öyle bir tüketme kültürü vermiştir ki, insanlar farkında olmadan sürekli tüketen bir konuma gelebilmektedir.

Bu arada çok önemli bir hususa işaret etmekte fayda var. Şöyle ki, haramların sayısı sınırlıdır. Kimilerinin, cehalet eseri olarak “O haram bu haram, her şey haram!” sözleriyle iddia ettikleri gibi her şey haram değildir. Nitekim Resûlullah (s. a. s) bu konuya şöyle açıklık getirmiştir: “Şüphesiz helâl de belli, haram da. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli şeyler vardır. Şüpheli şeylerden sakınan kimse, dinini ve ırzını korumuş olur. Şüpheli şeylere dalan kimse ise, harama dalar. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir. Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir. ” (Buharî, “Büyû”, 2; “Îmân”, 39; Müslim, “Müsâkat”, 107-108)

Biz müminlere düşen Hz. Peygamberin yolundan giderek hem dünyamız hem de ahiretimiz için emek sarf ederek, alın teri akıtarak, kimseye muhtaç olmamak için rızkımızı aramamızdır. Ama bu rızkımızı ararken daima Allah’ın bildirdiği emir ve yasakları düşünerek helâl ve meşrû olan kazancı elde etmemiz gerekir.

Bütün bunlardan sonra her türlü haram yollar kapalı olmalı. Kendimizi ve ehlimizi haram lokmadan koruyarak Rabbimizin rızasına ve de va‘d ettiği cennetine kavuşalım. Helâl kazancın bolluk ve bereketiyle yaşamaya gayret edelim. Ve şunu aklımızdan çıkarmayalım ki, kana bulaşan mikrop misali, mala ve bedene bulaşan haram lokma hem malın bereketini götürüp malı zayıflatır, hem de Müslümanın îmanını zayıflatmak suretiyle vicdansız, vurdumduymaz, hak ve hukuk dinlemeyen âsi bir kul haline getirir.

Unutmamalıyız ki, hikmet ehlinin ifadeleriyle “Kişinin dindarlığı, kazancının helâlliği nispetindedir” ve “Cennet ucuz değil, Cehennem de lüzumsuz değildir!” Ne mutlu helâl kazanıp helâlinden yiyenlere ve ne mutlu dünyalıkları uğruna ibadet ve tâatlerini feda etmeyenlere. Rabbim bizi rızâsından edecek olan haram lokmadan ve yanlış davranışlardan muhafaza buyursun” dedi.

comments powered by Disqus

Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 22.06.2016 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Benzer Haberler
Benzer içerik bulunamadı.


En Çok Okunan Yaşam Haberleri
 » Türklim Olağan Genel Kurulu Yapıldı...
 » Necmettin Orman Vefat Etti!...
 » Hopa’da Gözyaşı Ve Acı Vardı...
 » Chp’den Sonra Akparti’den Miting Ha...
 » Rauf Başar Ödül Töreni Düzenlendi...
 » Artvin’de Kayak Şenliği Sona Erdi...
 » Doğu Karadeniz İçin Yeni Bir Fırsat...
 » Hopa’nın Kadınları, Muhteşemsiniz!...
 » Hopa Tso Açü Meslek Yüksekokulu’nu...
 » Hopa’da Sivil Savunma Programı Gerç...