Çernobil Öldürmeye Devam Ediyor

27/04/2013 10:03

"Vadilerimizi Kanser Virüsü Gibi Saran Hes’ler, Yüksek Gerilim Tesisleriyle Şimdinin Çernobil’idir!.."


Cernobil Oldurmeye Devam Ediyor

Haber: Hayati Akbaş







Derelerin Kardeşliği Platformu Sözcüsü Ömer Şan yaptığı yazılı basın açıklamasında “Vadilerimizi Kanser Virüsü Gibi Saran HES’ler, Yüksek Gerilim Tesisleriyle Şimdinin Çernobil’idir!” diyerek Çernobil’in öldürmeye devam ettiğini ifade etti.

Ömer Şan tarafından yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi ”Ukrayna’nın Çernobil kentindeki Nükleer Enerji Reaktörünün patlamasıyla, 26 Nisan 1986’da, yani 27 yıl önce bugün, büyük bir nükleer facia yaşanmış; adına ‘radyasyon’ denen ‘ölüm bulutları’ insan yaşamını ve gelecek nesilleri, doğal yaşam koşullarımızı tehdit ederek, ölümcül sonuçlar doğurmuştu.

Dünyanın çeşitli bölgelerinde ve ülkemizde hazırlanan çeşitli bilimsel veri ve raporlara göre ‘Çernobil Faciası’nın bu etkileri hala bizleri etkilemeye devam ediyor! Çernobil hala öldürüyor!

Doğu Karadeniz’in hemen her evinde Çernobil’in etkileriyle yaşanan kanser ölümleri devam ederken, çocuklar sakat doğmaya, insanlarımız amansız kanser hastalıklarıyla mücadeleye devam ederken Çernobil’i unutabilirler mi?

Çernobil nükleer faciasının bu olumsuz etkileri hala insanlarımızın genlerinde yaşıyor…

Aradan geçen 27 yılda, yurdumuz insanı ve özellikle de Doğusuyla, Batısıyla ve Ortasıyla Karadeniz insanı Çernobil’i unutmadı, unutmayacak ve unutturmayacak!. .

Çernobil’le birlikte yurdumuz insanlarını ‘enayi ve aptal’ yerine koyan, insan yaşamını umursamadan gerçekleri saklayarak, bilimi dahi baskı altına almaya çalışan siyasetçiler, kamu yöneticiler ve hatta bilim insanlarını da unutmadık, unutmayacağız!

Bu felaket sonrasında yapılan uyarılara, verilen tepkilere kulak asmayan, gerçek dışı rapor ve açıklamalara imza atarak halkımızı yanıltanları da unutmadık!

İsimleri, söyledikleri, verdikleri pozları, yalanlarını ve imzaladıkları sahte raporları aklımızda ve arşivlerimizde çivi gibi çakılı duruyor…

Ve ne yazıktır ki bugün de aynı anlayış, aynı kafa, aynı vurdumduymazlık, aymazlık ve pişkinlik devam etmektedir!

Bugün hala Çernobil’in bu etkilerini saklayarak, Çernobil’i aklamak için oluşturulan komisyonlarda, ülkemiz ve bölgemizdeki kanser vakalarındaki artış ve çeşitliliğin ‘psikolojik’ sonuçlara bağlanması, aynı aldatmacanın devam ettiğinin en açık göstergesidir!

İki yıl önce Mart ayı içerisinde, Fukuşima’da yaşanan nükleer felaketin etkileri de hala insanların üzerinde dolaşıyor!

Bütün dünyada nükleer karşıtlığı hız kazanıp, nükleer projelerden vazgeçilirken; ülkemizdeki nükleer dayatma konusunda yaşanan gelişmeler bu vurdumduymazlık, aymazlık ve pişkinliğin diğer bir göstergesidir.

Bu dayatmacı zihniyet; nükleer konusunda yanlış yaptıklarını, yanıldıklarını kaydederek dünyadan özür dileyen Japon Başbakanı’nın açıklamalarına karşın; nükleer santralleri ‘evdeki tüp gaz’boyutuna indirgeyerek; Sinop’tan, Mersin’e ve Trakya’ya kadar doğal yaşam alanlarımıza nükleer santral yapmak için direnmekte ve savunmaktadır!

Bütün bu yaşananlar, dayatma ve tehlikelerin etkisi, vurdumduymaz tavrı ve saldırganlıkları devam ederken; hemen yanı başımızdaki, Çernobil’in bir benzeri olan Erivan’daki Metsamor Nükleer Santralinde de aynı tehlike bizleri beklemektedir.

Yıllardır, patlamaya hazır bir bomba gibi hemen ülkemiz ve yaşam alanlarımızın etki sınırlarında bulunan Metsamor Santralinde yaşanan sızıntılar, özellikle Doğu Bölgelerimizde etkisini göstermiş ve tehlike boyutunda ölçümler yapılmıştır.

Hemen başımızın ucundaki bu tehlike göz ardı edilerek, neredeyse hiçbir önlem alınmazken; yaşamın vazgeçilmezi sularımız, derelerimiz, vadilerimiz, doğa ve bütün bunların ayakta tuttuğu, var ettiği yaşamlarımız, siyasi iktidarların ve şirketlerin topyekûn saldırılarıyla karşı karşıyadır…

Bugün, başta Doğu Karadeniz Bölgesi olmak üzere, yurdumuzun bütün bölgelerindeki doğal yaşam alanlarımıza geri dönüşümsüz zararlar vererek, insan yaşamını ve doğal yaşamı tehdit etmekte olan Hidroelektrik Santralleri (HES’ler) de bizim için Çernobil’den farklı değildir!

Çernobil’deki emperyalist çıkar ve paylaşım hesapları bu kez HES’ler üzerinden insan ve doğal yaşamı tehdit etmekte; sularımız, vadilerimiz ve derelerimiz, kısacası tarihi, sosyal ve kültürel değerlerimizi barındırdığımız doğal yaşam alanlarımız rant ve çıkar hesapları ile yağmalanmaktadır.

Vahşi kapitalizmin doymak bilmeyen kar hırsı için, paylaşım uğruna, damarlarımızdaki kan gibi Anadolu’ya can veren sularımız, derelerimiz ve vadilerimiz HES projeleriyle katlediliyor… Bütün bu ortak değerlerimiz rant uğruna yerli ve yabancı sermaye şirketlerine satılıyor!

Bunun yanında termik santraller, maden aramaları, taşocakları ve sanayi atıklarıyla doğal yaşam alanlarımız zehirleniyor, ciğerlerimiz gibi koruduğumuz ormanlarımız, çalışarak, alın teri döküp üreterek var ettiğimiz meralar ve tarım alanlarımız yağmalanıyor…

Temiz ve çevreci enerji gözü ile bakılmakta olan HES projeleri bugün ne yargı kararlarını, ne halk tepkisini, ne bilimsel raporları ve uyarıları dikkate almaktadır.

Projelendirme aşamasından, yapım çalışmalarına ve üretim aşamasına kadar verdiği geri dönüşümsüz zararların yanında, üretime geçtiklerinde kurulması planlanan iletim hatları ile de insan yaşamını ve doğal yaşamı olumsuz yönde etkileyecek olan bu projelerin etkileri de Çernobil’in etkilerini aratmayacaktır!

Defalarca gündeme getirmemize, uyarılarda bulunmamıza karşın, HES projelerinin enerji nakil hatları, üretilen enerjinin ulusal dağıtım ağına aktarılması için oluşturulacak şalt sahaları ve yüzlerce kilometreyi bulan, yaylalarımızı, tarım alanlarımızı, yaşam alanlarımızı ve hatta kentlerimizi sarmalayacak yüksek gerilim hatları görmezlikten gelinmektedir!

Oysaki bu tesislerle yüksek gerilim hatlarının da Çernobil benzeri kanser vakalarının tetikleyicisi olduğu hazırlanan bilimsel raporlarla da ortaya konulmuştur! Bu projelere imza atanları; geliştirerek türlü aymazlıklar ve sahte raporlarla, bilim dışı gerekçelerle insanlarımıza, yaşam alanlarımıza dayatanları da hiçbir zaman unutmayacağız!

Enerji açığı gibi çeşitli bahanelerle geliştirilen rant projeleriyle ülkemizin tüm akarsuları, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri sermayenin, vahşi kapitalizmin hizmetine sunuluyor.

Siyasal iktidar, süreci hızlandırmak için bütün hukuksuzluklar ve yasa tanımazlıkların yanında yasaları değiştiriyor, yöre halkı ve şirketler arasında devam eden mücadelede şirketlerin yanında saf tutup, halka sırtını dönüyor. Köylülerimize biber gazı, cop ve tazyikli sularla saldırılıp, vatan sevmezlik ve teröristlikle suçlanıyor!

Bu zor koşullar altında bile su, toprak ve yaşam mücadelesi veren yaşam savunucuları ve köylüler teslim olmuyor. Her gün daha da güçlü bir şekilde yan yana geliyor, örgütleniyor, mücadele ediyor.

Ülkemizde yeni Çernobiller ve Fukuşimalar yaşanmaması; Erivan’da, yanı başımızdaki tehlikeye bir kez daha dikkat çekerek derelerimizin, vadilerimizin, sularımızın emperyalist çıkar ve paylaşım hesaplarına alet edilmemesi, suyun ticarileştirilmemesi için yurt genelindeki bütün bileşenlerimizle birlikte mücadelemizi yılmadan, dayanışma ve bütünlük içerisinde sürdürmekte kararlıyız.

Bu mücadelede aynı dili konuşarak, aynı söylemlerle paydaş mücadele verdiğimiz bütün oluşum ve topluluklarla omuz omuza olmaya devam edeceğiz!

HES projeleriyle, Termik Santrallerle, Güvenlik Amaçlı Sınır Barajlarıyla, Nükleer Santrallerle, Maden Aramaları ve Taşocaklarıyla; Elektrik, Mera, Kıyı ve Orman Kanunlarıyla insanca yaşam hakkımız elimizden alınarak, hayatlarımız sermaye sahiplerinin insafına teslim ediliyor. Atalarımızın, dedelerimizin yüzyıllardır koruyup kolladığı, bizlere gelecek nesillere aktarmak üzere emanet ettiği yaşam alanlarımızdan göçe zorlanarak yurtsuzlaştırılıyoruz…

Gıdalarımızın genleriyle oynadıkları gibi doğal yaşam alanlarımız, vadilerimiz, yaylalarımız, derelerimiz ve yaşamlarımızın, yasaların, hukuk ve demokrasinin de genleriyle oynayarak vahşi kapitalizmin tüketime endeksli rant hesaplarına zemin hazırlıyorlar!

Ve biz, bütün bunların karşısında bilime dayalı, akılcı ve insancıl yaşam hakkımız olarak, doğal yaşam alanlarımıza verilmek istenen geri dönüşümsüz zararları önlemek için HES projeleri başta olmak üzere bütün bu projelere karşı demokratik ve hukuksal mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.

Çernobil’in etkilerini halkımızdan saklayan, HES projelerini dayatmacı bir zihniyetle, aynı Çernobil’de olduğu gibi üzerimize salan bütün siyasileri, kamu görevlilerini, bürokrat ve sözde bilim adamlarını bir kez daha kınıyor ve protesto ediyoruz.

Çernobil ve Fukuşima’da yaşanan felaketler sonucunda yaşamlarını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı, hastalıkla mücadele edenlere de acil şifalar dilerken; Metsamor Nükleer Santraline bir kez daha dikkat çekiyoruz”.

comments powered by Disqus

Hopam.com'un notu: Okuduğunuz haber sitemize 27.04.2013 tarihinde Hayati Akbaş tarafından girilmiştir. Her ne kadar yayın ilkelerimiz doğrultusunda belli bir süzgeçten geçirmiş olsak da haberin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, haber metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu muhabirin iznine tabidir.
Benzer Haberler
Benzer içerik bulunamadı.


En Çok Okunan Yaşam Haberleri
 » Türklim Olağan Genel Kurulu Yapıldı...
 » Necmettin Orman Vefat Etti!...
 » Hopa’da Gözyaşı Ve Acı Vardı...
 » Chp’den Sonra Akparti’den Miting Ha...
 » Rauf Başar Ödül Töreni Düzenlendi...
 » Artvin’de Kayak Şenliği Sona Erdi...
 » Doğu Karadeniz İçin Yeni Bir Fırsat...
 » Hopa’nın Kadınları, Muhteşemsiniz!...
 » Hopa Tso Açü Meslek Yüksekokulu’nu...
 » Hopa’da Sivil Savunma Programı Gerç...