Ve Birand Bir Anda...
Hamdi Murat Güven
Yaşam - 20/01/2013
Samimiyet, İnsandan İnsana En Kolay Geçen Şeydir.







Bundan 28 yıl önce, 1985'te "32. GÜN" adlı bir program yayınlanmaya başladı TRT'de. Ben henüz ortaokul çağlarımda iken, siyah beyaz televizyonumuzda, ayda bir yayınlanan bu programı çok ilginç bulmuştum. Programın adının 32. gün olmasının sebebi, bir ayın sonunda geride kalan 31 günde olup biteni 32. gün yani yeni ayın ilk günü yayına girerek izleyicilerine sunmasından dolayı idi.

O günlerde Dünya'da olup bitenleri, Sovyetler Birliği'nin dağılma sürecine girdiği, Glasnost ve Perestroyka sürecini, Berlin Duvarı'nın yıkılma sürecini ve yakın tarihimizde olup bitenleri ortaokul ve Lise yıllarımda bu programda izledim.

Programı sunan Mehmet Ali Birand, daha çocuk yaşta olmama rağmen olayları benim ve herkesin rahatlıkla anlayabileceği yalın bir dille anlatıyor, insanlar sıkılmadan, zevkle ayda bir yayınlanan bu programı izliyorlardı.

Dünya liderleriyle yaptığı röportajlar, onlara sorduğu cesur sorular, kendinden emin, özgüveni yüksek, aynı zamanda da oldukça mütevazı tavırları her zaman ilgiyle takip ettiğim bir insan olmasında etkili oldu.

Yıllar geçtikçe çok önemli Belgesellere imza atan Mehmet Ali Birand, konuşulamayanı konuşan, yazılamayanı yazan, dokunulamayana dokunmaya çalışan biri olarak her geçen yıl insanların dikkatini biraz daha fazla çekmeyi başardı. 27 Mayıs'ı, 12 Eylül'ü ve daha birçok tarihi olayı onun belgesellerinde her yönüyle, en ince ayrıntılarına kadar öğrenmeye çalıştık.

32. Gün programı günümüze kadar devam etti fakat eski yapısından farklı, Dünya'da olup bitenleri irdelemekten çok, biraz da reyting kaygıları ile tartışma programı formatında yayın hayatını sürdürdü. Mehmet Ali Birand, biriyle röportaj yaparken, birçok insanın sormak istediği soruları sorar, sorulması sakıncalı soruları da bir şekilde karşısındakini kırmadan ve çok fazla kızdırmadan sorabilme becerisini gösterirdi.

Haber spikerliği onun çok iyi becerebildiği bir meslek değildi fakat samimiyeti ve sempatikliği sayesinde bir çok izleyicisi olduğu kesindi. Anahaber sunan bir enkırmen asla hata yapmamalı, dili sürçmemeliydi ama o birçok kez böyle hatalar yaptı. Bir enkırmen haberleri sunarken asla kendi yorumunu katmamalıydı ama o her haberinde olaylar karşısında mutlaka kendi yorumunu da yaptı. Bir enkırmen rengârenk kravatlar, kol saatleri takmamalıydı ama o çok ilginç kravatlar, rengârenk kol saatleriyle her zaman ilgi odağı oldu. İzleyicisi de onu bu sıradışılığı yüzünden, egosuna asla yenik düşmeyen, içinden geldiği gibi konuşan, içinden geldiği gibi davranan biri olduğu için çok sevdi. Samimiyet, insandan insana en kolay geçen şeydir. Her akşam saat: 19:00'da evlerimize konuk olur, kışın yağan karla ilgili, yazın bunaltan sıcaklarla ilgili, İstanbul'un berbat trafiğiyle ilgili bizimle dertleşir, söyleşir gibi haber sunardı. Cinayet haberleri, kavga haberleri, kadınlara karşı işlenen suçlar hiç sunmak istemediği haberlerdi. Her kötü haberde suratı düşer, her iyi haberde sevincini seyircilerine hissettirirdi. Onunla her akşam dertleşmek, hayatı paylaşmak güzeldi. Sanki bizimle aynı apartmanda oturan bir komşumuz gibiydi Birand.

Ve Birand bir anda bizleri bırakıp gitti. Ardında onu çok seven evlatlarını, eşini, torunlarını ve sevenlerini bırakıp gitti. Dünya çapında bir habercilik örneği bırakıp gitti. Her akşam saat 19:00'da evimize konuk olan, bizimle dertleşen, söyleşen komşumuz gitti. Barış Manço gibi ardında büyük bir boşluk bırakarak gitti. İçindeki hiç büyümeyen çocukla beraber gitti.

Birand'a Allah'tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Bundan böyle anahaberleri hiç dili sürçmeyen, asla olaylara kendi yorumunu katmayan, son derece resmi ve renksiz giyinen, haber metinleri dışına hiç çıkmadan, mesela yağan kardan, yakan güneşten, şu İstanbul'un halinin ne olacağından kendince bahsetmeyen, Karısını öldüren adamı, maçlarda terör estiren holiganı, yanlış yapan politikacıyı, sokak hayvanlarına zulmeden insanları kendine özgü kelimelerle eleştirmeyen enkırmenlerden izlemek ve dinlemek zorunda kalacağız. . .

comments powered by Disqus

Hopam.com'un notu: Okuduğunuz köşe yazısı sitemize 20.01.2013 tarihinde Hamdi Murat Güven tarafından girilmiştir. Metnin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, köşe yazısı metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu yazarın iznine tabidir.
Hamdi Murat Güven Arşivi
 » Bir Çocuğun Gözünden 12 Eylül...
 » Atmacacılığı Bir De Benden Dinleyin...
 » Ben Kâzım Koyuncu......
 » Bu Dünya'dan Bir Şemsettin Aşık Geç...
 » Sundura'dan Ortahopa'ya Yürümek......
 » Gurbette Kadın Olmak......
 » Hopa'da Ramazan......
 » Bir Yalnız Adam; Hamdi Güven......
 » Yaşamaya Dair......
 » Hopa'da Sonbahar......
 » Atmacacılığı Bir De Benden Dinleyin...
 » Büyümez Ölü Çocuklar......
 » Hopa'da Ramazan...
 » Şair, Yazar, Ressam... Hepsinden Ön...
 » Şengün Güven...
 » Sekiz Yaşındaki Küçük Kenan...
 » Çocukluğuma Gittim Bu Fotoğraflara...
 » Kemençeci Küçük Muzaffer Amca...