Atmacacılığı Bir De Benden Dinleyin
Hamdi Murat Güven
Yaşam - 18/09/2012
Kuşların Şafak Vakti Ötüşleridir Beni Büyüleyen, Sessizliğin Sesidir Dinlemeye Doyamadığım.








Atmacacılıkla ilgili birçok şey yazıldı, çizildi, belgesel filmler çekildi. İyi atmacacılar bu işin tekniğini anlattı birçok kez. Ben yıllarca atmacacılığın nasıl başladığını merak ettim, nasıl bir ihtiyaç sonucunda böyle bir avlanma şeklinin ortaya çıktığını anlamaya çalıştım.

Çocukluğum Hopa Sundura mahallesinde, büyük atmacacıların arasında geçti. Bunlardan biri rahmetli Tahsin Baykan'dır. Tahsin amca atmacalarıyla konuşur, onlara hayranlık duyardı. Atmaca kuşu da yırtıcı ve yabani bir kuş olmasına rağmen, eğitilmeye en müsait, insana en kolay uyum sağlayabilen kuşlardan biridir.

Çocukluğumuzda atmacacı büyüklerimize özenir, biz de büyüyünce güzel atmacalar yakalayıp kollarımıza oturtup gezdireceğiz diye hayaller kurardık. Kolumuzda çubuktan atmacalarla atmacacılık oynardık. Ben atmacacılığın tekniğini öğrendikçe Lazları böyle bir buluşa iten sebepleri daha çok merak eder oldum. Araştırdığım kadarıyla atmacacılık Lazlarda çok eski zamanlara kadar uzanmaktadır. Tüfeğin henüz icat edilmediği zamanlarda Lazların yaşadığı bu güzel ve çetin coğrafyada yiyecek ihtiyaçlarını karşılayabilmek için geliştirdikleri birçok muhteşem teknikten biri de atmacacılıktı. Memleketimiz kuşların göç yolları üzerindedir. Bıldırcın eti çok lezzetlidir. Rusya'dan güneye, sıcak ülkelere doğru göç ederler. Hopa da Bıldırcınların göç yolları arasındadır. Eylül ayının ikinci yarısından Ekim ayının sonlarına, hatta Kasım ayının başlarına kadar memleketimize uğrar, Karadeniz’i aşarak geldikleri için karaya ulaştıklarında dinlenmek ve yemlenmek amacıyla yere iner, otların, çayırların arasında saklanırlar. Göçleri esnasında yağmur yağarsa, kanatları ıslanınca uçmakta zorlanır, sürüler halinde düzlüklere, açık alanlara inip, havanın düzelmesini beklerler. Genelde geceleri uçarlar. Bunun sebebi yönlerini bulmak için yıldızlardan yararlanmalarıdır. Bıldırcınların kuyruk tüyleri yoktur, bu yüzden havada kolay yön değiştiremez, düz uçarlar.

Uçarken keskin dönüşler yapamadıkları için Atmacalara ve diğer yırtıcı kuşlara kolay av olurlar. Asırlar önce Lazlar, otların arasından kalkıp kalkıp uçan bu tombul kuşları nasıl yakalayacağını bulmaya çalışırken atmacaların bıldırcınları doğal hayatta kolayca yakalayabildiğini görünce atmacayı nasıl yakalayabileceğini, nasıl eğitebileceğini bulmaya çalışmıştır. Allah'ın bir hikmeti olarak atmaca, bıldırcın ve atmacayı yakalamakta kullanılan ğaço kuşu aynı dönemde memleketimiz üzerinden göç etmektedir.

Atmaca yakalamanın iki yöntemi vardır, birincisi ve en eski yöntem, ''Skence'' yöntemidir. İkincisi ise günümüzde en çok kullanılan yöntem olan çergede ğaço kuşu ile yapılan yakalama yöntemidir. Bunların teknik detayına girmiyorum çünkü benim size daha çok anlatmak istediğim şey atmacacılığın özünü ortaya koymaktır.

Atmacalar dişidir, erkeği (mamulitsi) dişisi kadar iyi avlanamadığı ve eğitilmesi kolay olmadığı için tercih edilmez. Atmacaların göğüslerindeki yazı şekilleri, renkleri ve boyutlarına göre çeşitli isimleri vardır. Kara, açık kara, çam kızılı, boz kızılı, açık sarı, ispir (Beyaz), büyük kara gibi renklerine ve boyutlarına göre adlandırılırlar. Geçmiş yıllarda atmacanın rengine göğüs desenine bakılmaz, iyi av yapıp yapmadığına bakılırmış. Şimdilerde atmaca, büyüklüğü, rengi, göğüs deseniyle sahibinin kolundaki bir aksesuar gibi, örneğin bir kol saati gibi görülmekte. Geçmiş yıllarda atmacalarla yakalanan bıldırcınlar temizlendikten sonra tuzlanarak küplere doldurulur, kışın yenirdi. Atmaca, evin geçimine katkı sağlayan, sahibinin yiyecek ihtiyacını karşılamasına yardımcı olan bir kuştu. Bu yüzden sahipleri atmacalarına çok değer verirdi. Atmaca sevgisi böylelikle nesilden nesile günümüze kadar ulaşmıştır.

Atmaca yakalamanın güzelliği ise bambaşkadır. Yüksek tepelerde, dağlarda ağaç dallarından yapılan saklanma yerlerine (çerge) sabahın ilk saatlerinden, şafaktan önce gidilir, ağlar kurulup hazırlanır, sonra çergenin içine oturulur ve beklemeye başlanır. Doğa ile baş başa kalınan, sessizliğiyle, dinginliğiyle insanı büyüleyen bu muhteşemliğe dağların ardından yavaş yavaş kendini gösteren güneşin doğuşu eşlik eder. Güneşin ilk ışıkları aynı zamanda büyüleyici sessizliğin de sonudur. Çünkü kuşlar günün ışıması ile birlikte birbirinden güzel ötüşleriyle yeni güne merhaba derken insanoğlunun doğaya olan susamışlığını da gideriverirler. Güneş yükseldikçe gökyüzünde aç karınlarını doyurmak için av arayan, masmavi gökte siyah bir nokta gibi gözüken atmacaya kilitlenir insanın gözü. Ucuna Ğaço kuşu bağlı çubuğu oynatmaya başlar atmaca avcısı. Gökyüzündeki küçük siyah nokta kuşa odaklanıp yumulur yere doğru. Gökteki o küçük siyah nokta büyür, büyür, büyür ve şimşek gibi ağa çarpıp yakalanıverir atmaca. Avcı atmacayı büyük bir özenle kurtarır ağdan, eline alır ve hemen bakar göğüs desenlerine, büyüklüğüne, güzelliğine. Eğer istediği gibi bir atmacaysa yakaladığı, ondan daha mutlu bir insan yoktur o an dünyada.

Dünya'nın en güzel memleketidir benim memleketim. En çok sabahlarını, şafak vakitlerini özlerim. Bu yüzdendir seher vakti sabırsızlığım. Kuşların şafak vakti ötüşleridir beni büyüleyen, sessizliğin sesidir dinlemeye doyamadığım. Yağmurlarıdır ıslandıkça ruhumu yeşerten. Dünya'nın en güzel memleketidir benim memleketim. Ve en zor şeydir hayatta doğup büyüdüğün topraklarda yaşlanamamak. Gurbet herkese zor ama bize çok daha zordur bu yüzden, Dünya'nın en güzel memleketinden gurbete gelen adam olarak yaşamak. . .

comments powered by Disqus

Hopam.com'un notu: Okuduğunuz köşe yazısı sitemize 18.09.2012 tarihinde Hamdi Murat Güven tarafından girilmiştir. Metnin yazım kurallarına ve etik teamüllere uygunluğu, içeriğinin doğruluğu ve tarafsızlığı Hopam.com tarafından garanti edilmemektedir. Bununla birlikte, köşe yazısı metni veya ilgili diğer materyalleri kısmen ya da tamamen kopyalanması, yayımlanması, uyarlanması, çevirisinin yapılması, değiştirilmesi ve başka yayın organlarında paylaşılması söz konusu yazarın iznine tabidir.
Hamdi Murat Güven Arşivi
 » Bir Çocuğun Gözünden 12 Eylül...
 » Atmacacılığı Bir De Benden Dinleyin...
 » Ben Kâzım Koyuncu......
 » Bu Dünya'dan Bir Şemsettin Aşık Geç...
 » Sundura'dan Ortahopa'ya Yürümek......
 » Gurbette Kadın Olmak......
 » Hopa'da Ramazan......
 » Bir Yalnız Adam; Hamdi Güven......
 » Ve Birand Bir Anda......
 » Yaşamaya Dair......
 » Hopa'da Sonbahar......
 » Büyümez Ölü Çocuklar......
 » Hopa'da Ramazan...
 » Şair, Yazar, Ressam... Hepsinden Ön...
 » Şengün Güven...
 » Sekiz Yaşındaki Küçük Kenan...
 » Çocukluğuma Gittim Bu Fotoğraflara...
 » Kemençeci Küçük Muzaffer Amca...